G. Nâsırüddevle Mansur b Nizâmüddîn Dönemi (472-478/1080-85) ve
1.9. Değerlendirme
2.1.3. Mervânîlerin Önemli Şehirleri
2.1.4.3. İs’ird (Siirt)
Bölgemizin önemli şehirlerinden olan İs’ird, Diyâr-ı Bekr’in doğu sınırında kalmaktadır. Siirt şehrinin ne zaman ve nasıl kurulduğu hakkında bilgilere rastlanılmamaktadır. İslam coğrafyacıları da İs’ird hakkında çok az bilgi mevcuttur.743
İs’ird (Siirt) şehri daha çok Nasrüddevle’nin buraya sürgünü veya vali olarak gönderilmesi hususu ile tarihi kaynaklara yansımıştır. Şervîn ile İbn Fîlûs, Mümehhidüdevle’yi öldürdükten sonra İs’ird’de bulunan Nasrüddevle’yi yakalamak için bir askeri birlik göndermişlerdir. Erzen Valisi Hoca Ebü’l-Kasım’ın karşı hamlesiyle bu amaçlarına ulaşamamışlardır.
Diyar-ı Bekr bölgesindeki Mervani hâkimiyetine Selçuklu ordusunun desteği ile son veren İbn Cehîr’in, 476/1084 yılında Siirt’i aldığı ve şehri karargâh olarak kullandığı görülmektedir.744
s.115; Biçer, “Selçuklular ve Kürtler”, s.177; Mehmet Emin Zeki, Kürd ve Kürdistan Ünlüleri..., s.191
741 İbnü’l-Esîr, İslâm Tarihi el-Kâmil fi’t-Tarih Tercümesi, c.9, s.461; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-
Târih, Darü’l-Kütübi’l-İlmiye, c.8, s. 320; Ceziretü İbn Ömer hakkında geniş bilgi için bkz. Ebü’l- Fidâ, Takvîmü’l-Büldân, Darü’s-Sadr, Beyrut 1840, s.283; İbn Şeddad, El-A’lakü’l-Hatîre..., c.1/2, s.214; Et-Tulaytilî, Rihletü Bünyamin et-Tulaytilî, Azra Haddad (Çev.), Ebudabi 2002, s.286; El-İdrisî, Nüzhetü’l-Müştak fi İhtirâki’l-Afâk, c.2, s.664; İbn Havkal, Kitabü’l-Mesâlik ve’l-Memâlik, s.152; İbn Havkal, Kitabı Suretü’l-Ard, s.224; El-Makdisî, Kitabu Ahsenü’t- Takâsim fi Ma’rifeti’l-Akâlim, s.139; El-İstahrî, Kitab-ı El-Mesâlik El-Memâlik, s.75; El- Hamevî, Mü’cemü’l-Büldan, c.2, s.138; El-Hamevî, El-Hazel ve’d-Dâl Beyne’d-Devri ve’d- Dârati ve’d-Dîre, c.1, s.279; Es-Sem’ânî; El-Ensâb, c.2, s.55; İbn Batutâ, Rihletu İbn Batûtâ Tuhfetü’n-Nüzzâr i Garâibi’l-Emsâr ve Acaibi’l-Esfâr, c.1, s.149,245; El-Katiî, Merâsidü’l- İttilâ’..., c.2, s.552; Tuncel, Özaydın; “Cizre”, DİA, TDV, Ankara 1993, c.8, s.37
742 Poole, Catalogue of Oriental Coins in The British Mueseum, Vol. 9, s.271-274; Tufantoz,
Ortaçağda Diyarbekir..., s.30-31; Galip, Müze-i Hümayun Meskukat-ı Kadime-i İslamiye Kataloğu, Arkeoloji Müzeleri, Mehran Matbaası, İstanbul 1312, c.2, s.366-372
743 Bu konu hakkında bkz. Çevik, XI-XIII Yüzyıllarda Diyâr-ı Bekr Bölgesi Tarihi, s.128-129 744 Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.92; Çevik, XI-XIII Yüzyıllarda Diyâr-ı Bekr Bölgesi
146
2.1.3.4. Hısn-ı Keyfâ (Hasankeyf)
Roma ve Bizans kaynaklarında, Süryânîce Kifo (kaya) kelimesinden türetilmiş Kifos ve Cepha /Ciphas isimleriyle zikredilen şehir, Arapça kaynaklarda Hısnu Keyfâ/Keybâ şeklinde kaydedilmiş, daha sonra bu ad Osmanlı belgelerinde Hısnıkeyf, halk arasında da Hasankeyf şekline dönüşmüştür.745 Yukarı
Mezopotamya'dan Anadolu'ya geçiş güzergâhı üzerinde ve Dicle nehrinin kenarında stratejik bir noktada kurulmuş olan Hısn-ı Keyfa, Âmid'den başlayıp Ceziretü İbn Ömer ve Musul' a ulaşan nehir taşımacılığında da önemli limanlarıdan biridir.746
Mervanilere ait herhangi bir eser veya kitabe günümüze ulaşmamakla birlikte747 tarihi kayıtlarda Hısnı Keyfâ’nın o dönemde Mervânî hâkimiyetinde olduğu anlaşılmaktadır. Devletin kurucusu Bâd, 387/997 yılında Hamdanîlerle yaptığı bir savaşta öldürülmesi üzerine eniştesi Mervân’ın büyük oğlu Ebu Ali Hasan, Bâd’ın Hısn-ı Keyfâ’daki dul karısı ile evlenip hükümdar olmuştu. Şehir Nasrüddevle zamanında da Mervânî hududunun iç tarafında kalıyordu.748
2.1.3.5. Mardin
Tûr Abidin Bölgesi’nde Duneyser ile Âmid arasında bulunmaktadır. Dağın eteğinde kurulu olan şehrin dünyaca meşhur bir kalesi vardır.749 Bâziyü’l-Eşheb olarak
bilinen kalesi Hamdan b. Hasan b. Abdullah b Hamdan tarafından yapılmıştır.750 Bölgenin eski şehirlerinden olan Mardin, Hz. Ömer zamanında fethedildikten 100 yıl sonra metruk bir yer haline gelmiş ve yaklaşık 300 yıl boyunca bu durum devam etmiştir. Daha önce de kaydedildiği gibi Mardin, Bâd zamanında Mervânî kontrolüne geçmiştir. Bâd, 372/982 yılında nüfuzunu Botan’dan Erciş’e yaydıktan sonra Diyâr-ı Bekr bölgesini de kontrol altına almış, sonra hızla Âmid, Meyyâfârikîn, Mardin, Hısn-ı Keyfâ, Hettah ve diğer kaleleri ele geçirmiştir.751 Mardinli tarihçi
745 Oğuzoğlu, “Hasankeyf”, DİA, TDV, Ankara 1997 c.16, s.365
746 Çevik, XI-XIII Yüzyıllarda Diyâr-ı Bekr Bölgesi Tarihi, s.107; Oğuzoğlu, “Hasankeyf”, c.16,
s.365
747 Zengin, Hasankeyf Tarihi ve Tarihi Eserleri, Kariyer Matbaacılık, Ankara 1994, s.27
748 Hısn-ı Keyfâ hakkında geniş bilgi için bkz. İbn Havkal, Kitabı Suretü’l-Ard, s.224; El-Makdisî,
Kitabu Ahsenü’t-Takâsim fi Ma’rifeti’l-Akâlim, s.141; El-İdrisî, Nüzhetü’l-Müştak fi İhtirâki’l-Afâk, c.2, s.661; El-Hamevî, Mü’cemü’l-Büldan, c.2, s.265; Ebü’l-Fidâ, Takvîmü’l- Büldân, s.281; El-Katiî, Merâsidü’l-İttilâ’..., c.2, s. 407; Çevik, XI-XIII Yüzyıllarda Diyâr-ı Bekr Bölgesi Tarihi, s.113
749 İbn Cübeyr, Rihle..., s.241
750 Sibt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zaman..., c.1, s.96 751 Ez-Zehebî, Siyerü A’lâmi’n-Nübela, c.18, s.97
147
Abdüsselam Efendi’nin kaydettiğine göre Mervânî Emiri Nasrüddevle 440/1048-49 yılında hem Mardin’i hem de çevresindeki köyleri imar ve inşa etmeye başlamıştır. Şehre naiplerini gönderen Nasrüddevle, çevreden insanlar getirip buraya yerleştirmiş, şehirde Pazar yerleri ve camiler inşa etmiştir.752 Ayrıca şehrin gereksinim duyduğu
malları da göndermiştir.753 Nasrüddevle, bu şehrin ekonomik açıdan kalkınması için
büyük bir çaba sarfetmiştir. Bu sayede bir zamanlar viraneye dönmüş olan kent, Mervânî egemenliğinde yeniden hayat bulmuş, nüfusu artmış ve refaha kavuşmuştur.754 Aynı şekilde Abdülgani Efendi de Nasrüddevle’nin Mardin’i viran
olmaktan kurtardığını yazmaktadır.755
Mardin Ulu Cami’deki kitabeleri inceleyen Albert Gabriel, Selçuklulara ait yazılara bakarak Cuma Mescidi’nin onlardan önce yapılmış olduğu görüşündedir.756
Ripper, buna dayanarak Mardin’deki Cuma Mescidi’nin büyük olasılıkla Mervânî devrinden kalmış olduğu görüşünü ortaya atmıştır.757
Nasrüddevle döneminde 432-1041-42 yıllarında Oğuz Türklerinin Mervânî topraklarına yaptıkları akınlar esnasında Mardin civarına kadar geldikleri görülmektedir.758 Türkmenler, yurt edinme amacı taşımadıklarından buradaki
hâkimiyetleri geçici bir süre ile sınırlı olmuştur.759
Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ın 476/1083 yılında Mervani hâkimiyetine son vermek üzere Diyar-ı Bekr'e ordu gönderdiğinde Mardin, Mervânîlerin kontrolündeydi. Diğer Mervânî kentleri gibi Mardin de 478/1085 yılında Selçuklu topraklarına dâhil olmuştur.760
752 Abdulgani Efendi, Mardin Tarihi, s.26; Abdüsselam Mardinî, Tarihu Mardin min Kitabi
Ümmü’l-İber, s.44; Dolapönü, Tarihte Mardin Itr El-Nardin fi Tarih Merdin, Hilal Matbaacılık, İstanbul 1972, s.40
753 Abdüsselam Mardinî, Tarihu Mardin min Kitabi Ümmü’l-İber, s.44
754 Abdulgani Efendi, Mardin Tarihi, s.26; Acar, “Arap Coğrafyacılarına Göre Mardin (X-XIV.
Yüzyıllar)” , s. 83
755 Abdulgani Efendi, Mardin Tarihi, s.c26
756 Gabriel, Şarkî Türkiye’de Arkeolojik Geziler, İdil Çetin (Çev.), Dipnot Yayınevi, Ankara 2014,
s.37
757 Ripper, Diyarbekir Merwanileri..., s.495,531-532
758 Alican, Bir Ortaçağ Şehri Olarak Meyyâfârikîn (Silvan), s.134 759 Yılmaz, Anadolu’nun Türkleşmesi ve Türkmenlerin Etkisi, s.9
760 Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.92; Ertekin, “Mervaniler Devrinde Meyyafarikin”, s.103-125;
Mardin hakkında geniş bilgi için bkz. İbn Havkal; The Oriental Geography of Ebn Haukal An Arabian Traveller Of The Tenth Century,s.56; El-İdrisî, Nüzhetü’l-Müştak fi İhtirâki’l-Afâk, c.2, s.662; İbn Batûtâ, Rihletü İbn Batûtâ Tuhfetü’n-Nüzzâr i Garâibi’l-Emsâr ve Acaibi’l- Esfâr, 1. Baskı, Şeyh Muhammed Abdülmünîm Aryân, (Tah.), Dar-ü İhyai’l-Ulûm, Beyrut 1987, c.1, s.247; Sibt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zaman..., c.1, s.96; İbn Cübeyr, Rihle..., s.241; El- Hamevî, Mü’cemü’l-Büldan, c.5, s.39; El-Kazvinî, Âsarü’l-Bilâd Ve Ahbârü’l-İbâd, s.260; İbn
148
2.1.3.6. Nasîbîn (Nusaybin)
Nusaybin, yeraltı kaynakları, suları, tarım ürünleri ve mesire yerlerinin önemi nedeniyle el-Cezîre’nin en güzel ve en görkemli şehirlerinden biri olarak tasvir edilmiştir.761 Yakût El-Hamevî, (ö. 626/1229) Nusaybîn’in Şam ve Musul arasındaki
kervan yolu üzerinde olduğunu aktarmaktadır.762
Mervânîler, Arapların Nasîbîn dedikleri ve Türkçe’ye Nusaybin olarak geçen şehri,763 kurulduğu ilk yıllardan itibaren kontrol altına almışlardır. Nusaybin’in
Mümehhiduddevle döneminde Mervânîlerin elinde olduğu, 397/1006-07 yılında burada kestirilen bir sikkeden anlaşılmaktadır.764 Şehirde 400/1009-10 yılından sonra Ukaylîlerin para bastırdıkları görülmektedir. Büyük bir ihtimalle Mümehidüddevle’nin 401/1010 yılında suikast sonucu öldürülmesi sonrası Mervânî Devleti’nde yaşanan iç savaş ile Ukaylîler burayı almıştır.765 Mervânî ve Ukaylîler
arasında 404/1013 yılında cereyan eden savaşta Mervânî komutan İsa b. Hilât766 Tur
Abidin’de Ukaylî emirini esir alıp Meyyâfârikîn’e götürmüştür. 408/1017-18 yılına gelindiğinde Nusaybin’deki Ukaylî egemenliği devam etmektedir.767
Kaynaklardaki bilgilerden Nusaybin’in 417/1026-27 yılında Mervânî egemenliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Nasrüddevle’nin bu sene Nusaybin üzerine bir sefer düzenlediği ve bu seferde veziri İbnü’l-Mağribi’nin de orada hazır bulunduğu
Şeddad, El-A’lakü’l-Hatîre..., Mektebetü’ş-Şamile, c.1, s.199; El-Himyerî, Er-Ravdü’l-Mi’târ fi Haberi’l-Aktâr, s.230; Ebü’l-Fidâ, Takvîmü’l-Büldân, s.279; El-Katiî, Merâsidü’l-İttilâ’..., c.3, s.1219; Hamdullah Müstevfi, Nüzhetü’l-Külûb, s.124; Abdüsselam Efendi, Mardin Tarihi, s.6; Abdüsselam Efendi (Mardinî), Tarihu Mardin min Kitabi Ümmü’l-İber, Matbaatü Havar, 1. Baskı, Thk. Hamdi Abdülmecit Es-Selefî&Tahsin İbrahim Doski, Duhok 2002, s.44
761 İbn Havkal, Kitabü’l-Mesâlik ve’l-Memâlik, s.140
762 El-Hamevî, Mü’cemü’l-Büldan, c.5, s.288; Nusaybin hakkında geniş bilgi için bkz. Hamdullah
Müstevfi, Nüzhetü’l-Külûb, Matbaayı Beril, s.125; Hamdullah Müstevfî, Nüzhetü’l-Külûb, İntişârât-ı Hadis-i İmrûz, s.160, 161; İbn Şeddad, El-A’lakü’l-Hatîre..., 1/2, s.124; El-Hamevî, El- Hazel ve’d-Dâl Beyne’d-Devri ve’d-Dârati ve’d-Dîre, c.2, s.54; El-Hamevî, Mü’cemü’l-Büldan, c.5, s.288; El-Herevî, El-İşârât İla ma’rifeti’z-Ziyârât,, s. 60; İbn Havkal, Kitabü’l-Mesâlik ve’l- Memâlik, s.143; İbn Havkal; The Oriental Geography of Ebn Haukal An Arabian Traveller Of The Tenth Century, s.56; İbn Havkal, Kitab-ı Suretü’l-Ard, s.214; İbnü’l-Fakîh; Muhtasarı Kitâbü’l-Büldân, s.132-133; El-Makdisî, Kitabu Ahsenü’t-Takâsim fi Ma’rifeti’l-Akâlim, s.140,146, 390; El-İstahrî, Kitab-ı el-Mesâlik el-Memâlik, s.72; İbn Hurdâzbih , el-Mesâlîk ve’l- Memâlîk, s.172; İbn Cübeyr, Rihle..., 2 Baskı, Beril Matbaası, Liden 1907, s.238; El-Karşî, Harîdetü’l-Acâib ve Ferîdetü’l-Garâib, s.111
763 Tuncel, “Nusaybin”, DİA, TDV, Ankara 2007, c.33, s.269 764 Bu konuda bk. Yûsuf, Ed-Devletü’d-Dûstekiye..., c.2, s.107
765 Yûsuf, Ed-Devletü’d-Dûstekiye..., c.2, s.56; Tufantoz, Ortaçağda Diyârbekir Mervanoğulları,
s.35-36
766 İliya En-Nasibinî, Elia Bar-Senaya History (Opus Chronologicum), s.205 767 Yûsuf, Ed-Devletü’d-Dûstekiye..., c.2, s.56
149
anlaşılmaktadır.768 Nasrüddevle’nin 418/1027-28 yılında da Nusaybin’de olduğu
görülmektedir.769 419/1028-29 yılında Ukaylîler, Nasrüddevle’den Nusaybin’i almak
için harekete geçmişlerdir.770 Bu mücadelenin nihayetinde Nusaybin sulh yoluyla
Ukaylîlere verilmiş771 ve 421/1030 tarihinden sonra Mervânîlerin elinden çıkmıştır.772
2.1.3.7. Rûhâ (Urfa)
Rûhâ, hem dini hüviyeti hem de jeo-stratejik önemi nedeniyle bölgedeki devletlerin kontrol etmek istedikleri bir şehir olmuştur. Kaynaklarda, şehirde üç yüzden fazla kilisenin olduğu kaydedilmektedir.773 İslam fethine kadar eski ismi
Edessa olan Rûhâ şehri, doğu Hristiyanları için büyük öneme sahipti. Şehir Kuzey Mezopotamya’nın ruhban sınıfı yetiştirilen en önemli merkezlerinden biri konumundaydı. 774
Rûhâ (Urfa), Münbiç ve Rakka'ya giden yollarla Diyâr-ı Bekr'i Kuzey Suriye’ ye, Samsat yoluyla da Anadolu'ya bağlanıyordu.775 Bu yolların sayesinde gelişen
ticaret, şehrin ekonomik gelişmişliğinin önemli bir kaynağıdır.
Diyâr-ı Mudar’ın en büyük kenti olan Ruhâ, ilk defa Nasrüddevle döneminde Mervânîlerin kontrolüne geçmiş ve 416/1025 yılından 422/1031-32 yılına kadar
768 İliya En-Nasibînî. “Mecâlisu İliya Maṭran-ı Nusaybin Neşereha El-Eb Levis Şeyḫo El-Yesûʿî”,
Mecelletü’l-Kadisiye li’l-Ulûmi’l-İnsaniye, Muhammed Kerim İbrahim Eş-Şemrî (İ’dad, Ta’lik ve Tashih), c.11., Sayı 4, 2008, s.19-21,40-44; Baluken, Mervaniler Döneminde Dini Gruplar Arasındaki Münasebetler, s.83-85
769 İliya En-Nasibinî, Elia Bar-Senaya History (Opus Chronologicum), s.205-206; Yûsuf, Ed-
Devletü’d-Dûstekiye..., c.1, s.193-195
770 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târih, Darü’l-Kütübi’l-İlmiye, c.8, s. 165; İbnü’l-Esîr, İslâm Tarihi el-
Kâmil fi’t-Tarih Tercümesi, c.9, s.282; Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.84; Mehmed Emin Zeki, Tarihu’d-Düvel..., s.111-112; İbn Haldûn, Tarihu İbn Haldûn, c.4, s.412-413; Abdulgani Efendi, Mardin Tarihi, s.27
771 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, Darü’l-Kütübi’l-İlmiye, c.8, s.165
772 Ripper, Diyarbakır Merwanileri..., s.225 dipnotu; Tufantoz, Ortaçağda Diyârbekir
Mervanoğulları/990-1085, s.30-31-35-36; Poole, Catalogue of Oriental, Vol.9, s.273; Robinson, “İbn al-Azraq, His “Ta’rikh Mayyafariqin”, and Early Islam”, Vol.6, s.24
773 El-İstahrî, Kitab-ı el-Mesâlik el-Memâlik, s.76
774 Şahinalp, Şanlıurfa Şehrinin Kuruluş ve Gelişmesi, (Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı, Doktora Tezi), Ankara 2005, s.111
775 Ripper, Diyarbekir Merwanileri..., s.442; Rûhâ şehri konusunda geniş bilgi için bkz. İbn Şeddad,
El-A’lakü’l-Hatîre…, c.3/1, s.46; Et-Tulaytilî, Rihletü Bünyamin et-Tulaytilî, s.283; El-Herevî, El-İşârât İla ma’rifeti’z-Ziyârât, s.59; İbnü’l-Fakîh, Muhtasarı Kitâbü’l-Büldân, s.132; Ebü’l- Fidâ, Takvîmü’l-Büldân, s.277; El-Hamevî, Mü’cemü’l-Büldan, c.2, s.235; El-Makdisî, Kitabu Ahsenü’t-Takâsim fi Ma’rifeti’l-Akâlim, s.54,141,145; İbn Havkal, Kitabü’l-Mesâlik ve’l- Memâlik, s.154; İbn Havkal, Kitabı Suretü’l-Ard, s.226; El-Bekrî, Mü’cem ma İsta’ceme min Esmai’l-Beled ve’l-Mevâdi’, c.2, Mustafa El-Sakâ (Tah.), Alemü’l-Kütüb, Beyrut 1945, c.2 s.435; El-İdrisî, Nüzhetü’l-Müştak fi İhtirâki’l-Afâk, c.2, s.663; Turan, “Şanlıurfa”, DİA, TDV, Ankara 2010,c.38, s.336
150
Mervânîlerin elinde kalmıştır.776 Kimsenin topraklarına tamah etmeyen Nasrüddevle,
Nümeyrî Utayr’ın halk tarafından çok sevilen naibini öldürmesi üzerine yardım isteyen Rûhâ halkının çağrısı üzerine şehri teslim almıştır. Şehrin kontrolü için Nümeyrîlerle yapılan savaşlar sonrasında şehir her iki devlete de kalmayarak Bizans’ın eline geçmiştir. Rûhâ şehri yüzünden birbirleriyele mücadele eden bu iki Müslüman devlet, sonradan Bizans’tan şehri geri almak için birleşmişlerse de başaramamışlardır. Bu hâkimiyet mücadelesi esnasında şehir büyük bir yıkıma uğramıştır.777
2.1.3.8. Harran
Diyar-ı Mudar’ın önemli şehirlerinden biri olan ve İslam coğrafyacıları tarafından geniş bir şekilde tasvir edilmiştir.778 İslam coğrafyacıları bu kentten
bahsederken burada Sabiîlerin yaşadığını dile getirmişlerdir.779 Her ne kadar şehirde
Sabiîlerin yaşadığı söylense de burası Müslümanların ilim merkezlerinden biri idi. Burada çok sayıda ilim adamı yetişmiştir.780 Ağaçları ve suyu az olan şehre İslam
fetihlerinden sonra Beni Nümeyr ve Beni Ukayl denilen Arap kabileleri yerleşmişlerdir.781
776 Yaz, “Mervânî Emiri Nasrü’d-devle Ahmed b. Mervân Dönemi Devlet Sınırları”, s.165; Turan,
“Şanlıurfa”, c. 38, s.337
777 Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi..., s.54; İbn İbri, Tarihü’z-Zaman, s.107; Abu’l-
Farac (Bar Hebraeus), Abu’l-Farac Tarihi, Ömer Riza Doğrul, (Çev.), c.1, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu 1999, s.289; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târih, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiye, c.8, s.196-197; İbnü’l-Esîr, İslâm Tarihi el-Kâmil fi’t-Tarih Tercümesi, c.9, s.317-318; En-Nüveyrî, Nihayetü’l- Ereb fi Fünûni’l-Edeb, c.23, s.123; Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.84; Mehmed Emin Zeki, Tarihu’d-Düvel..., s.113; Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.82 dipnotu
778 Harran hakkında geniş bilgi için bkz. El-İdrisî, Nüzhetü’l-Müştak fi İhtirâki’l-Afâk, c.2, s.663; El-
İstahrî, Kitab-ı el-Mesâlik el-Memâlik, s.76; İbn Havkal, Kitab-ı Suretü’l-Ard, s.226; İbn Havkal, Kitabü’l-Mesâlik ve’l-Memâlik, s.154; El-Herevî, El-İşârât İla ma’rifeti’z-Ziyârât, s.59; İbn Şeddad, El-A’lakü’l-Hatîre..., c.3/1, s.46; Et-Tulaytilî, Rihletü Bünyamin et-Tulaytilî, s.283; El- Herevî, El-İşârât İla ma’rifeti’z-Ziyârât, s.59; İbnü’l-Fakîh; Muhtasar-ı Kitâbü’l-Büldân, s.132; Ebü’l-Fidâ, Takvîmü’l-Büldân, s.277; El-Hamevî, Mü’cemü’l-Büldan, c.2, s.235; El-Makdisî, Kitabu Ahsenü’t-Takâsim fi Ma’rifeti’l-Akâlim, s.54,141,145; İbn Havkal, Kitabü’l-Mesâlik ve’l-Memâlik, s.154; İbn Havkal, Kitab-ı Suretü’l-Ard, s.226; El-Bekrî, Mü’cem ma İsta’ceme min Esmai’l-Beled ve’l-Mevâdi’, c.2, s.435; El-İdrisî, Nüzhetü’l-Müştak fi İhtirâki’l-Afâk, c.2, s.663; Turan, “Şanlıurfa”, c.38, s.336
779 El-İstahrî, Kitab-ı el-Mesâlik el-Memâlik, s.76; El-İdrisî, Nüzhetü’l-Müştak fi İhtirâki’l-Afâk,
c.2, s.663
780 Eş-Şâfiî, Gayetü’n-Nihaye fi Tabakâti’l-Kurrâ, Darü’l- Kütübi’l-İlmiye, Beyrut 1982, c.1,
s.49,83,89
151
İbnü’l-Ezrak’a göre 415/1024-25 tarihinde Mervânîlerin elindedir.782 Bazı
kaynaklarda ise Harran’ın 422/1030-31 yılında alındığı veya bu tarihte Mervânîlerin kontrolünde olduğu kaydedilmektedir.783 Ripper, Ebü’l-Fida’nın kaydına dayanarak
buranın Urfa’ya dönük yayılma çalışmalarında bir üs olarak kullanıldığı görüşünü ortaya atmıştır.784 Harran’ın Mervânîlerin elinde olduğu tarihten birkaç yıl sonra
Nümeyrîlerin elinde olduğu görülmektedir.785 Bu durumda Harran’ın 415 ile 422
yılları arasında ve bir süre sonrasında Mervânîlerin elinde olduğu anlaşılmaktadır. Araştırmacı Abdurrakib Yusuf, Harran’ın Mervânî toprakları içerisinde kaldığı iddialarını gerçekçi bulmamakta ve bunu destekleyecek tarihi bir vakıanın olmadığını söylemektedir.786
2.1.3.9. Hilât (Ahlât)
Ahlat şehrinin en eski sakinleri olan Urartular buraya Halads, Ermeniler Şa- leat (Şaliat), Süryânîler Kelath, Araplar Hilât, İranlılar ve Türkler ise Ahlat demişler- dir. 20/640-641 tarihinde Müslümanlar tarafından alınmıştır.787 Güzelliklere, lezzetli meyvelere sahip meşhur ve mamur bir şehir olduğu kaydedilmiştir.788
Nasrüddevle döneminde 402/1011-12 ile 408/1017-18 yılları arasında Ahlat’ta kesilmiş altı sikke buradaki Mervânî hakimiyetini göstermektedir.789 Nâsır-ı Hüsrev, seyahati esnasında uğradığı Ahlât’ın Nasrüddevle kontrolünde olduğuna şahitlik etmektedir. Ayrıca çeşitli tarihi vakalar vesilesiyle de Ahlât’ın Mervânîlerin kontrolünde olduğunu görmekteyiz.
Nasrüddevle zamanında Ahlat’ı ziyaret eden İranlı Seyyah Nâsır-ı Hüsrev, bize şehir hakkında kıymetli bilgiler vermiştir. 18 Cemaziyülevvel’de 437’de (22 Kasım 1046) Ahlat’a varan Nâsır-ı Hüsrev bu şehirle ilgili şunları anlatmıştır: “Burası Ermeni ve Müslüman ülkesi sınırındadır. Ahlat ve Bergirî arasında dokuz fersah
782 İbnü’l-Ezrak, Tarihü’l-Fârikî, s.126; İbnü’l-Ezraḳ, Mervani Kürtleri Tarihi, s.131,168; Tufantoz,
“Nasrüddevle”, c.32, s.425
783 Ebü’l-Fida, El-Muḫtasar fi Aḫbari’l-Beşer, c.2, s.157-158; El-Ömerî, Mesâlikü’l-Ebṣâr fi
Memâliki’l-Emṣâr, c.26, s.222; İbnü’l-Verdî, Harîdetü’l-ʿAcâib ve Ferîdetü’l-Garâib, s.329 784 Ripper, Diyarbekir Merwanileri..., s.350; Ebü’l-Fida, El-Muhtasar fi Ahbari’l-Beşer, c.2, s.31 785 İbn Kesir, El-Bidaye ve’n-Nihaye, c.15, s.673; Sibt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zaman..., c.18, s. 433 786 Yûsuf, Ed-Devletü’d-Dûstekiye..., c.1, s.187; Ramazan Şeşen, “Harran”, DİA, TDV, Ankara 1997,
c.16, s.238; Yaz, “Mervânî Emiri Nasrü’d-devle Ahmed b. Mervân Dönemi Devlet Sınırları”, s.170
787 Faruk Sümer, “Ahlat ”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Sayfa Aralığı 19-22, Ankara
1989, c.2, s.19,20
788 Yakut el-Hamevi, Mu’cemü’l-Büldan, c.2, s.280
789https://db.stevealbum.com/php/chap_rtl.php?site=1&lang=1&sale=256&chapter=6&page=1(Erişim
152
vardır. İsmi Nasrüddevle olan bir emir buraya hâkimdir. Yaşı yüzün üstündedir. Onun birçok evladı vardır ve her birine bir vilayet vermiştir. Burada üç lügat konuşulmaktadır: Arapça, Farsça ve Ermenice. Bu yüzden oranın Ahlât olarak isimlendirildiğini düşünüyorum. Kentte bakır para kullanılır, rıtılları ise 300 dirhemdir. 20 Cemaziyülevvel’de Ahlat’tan ayrılıp (24 Kasım) kervansaraya indik. Kar ile beraber şiddetli bir soğuk vardı. Yolun bir kısmına yolcuların kar ve sis nedeniyle yol bulmaları için ağaç dikmişlerdi. Sonra Bitlis şehrine gittik.”790
Mervânîler'den Nasrüddevle Ahmed'in hükümdarlık yıllarında Ahlatlılar huzur ve sükûn içinde müreffeh bir hayat sürmüşlerdir.791 Ahlat’ın Mervânîlerin
egemenliğinden çıktığı tarih ise 476 Zilhicce’dir. (Nisan-Mayıs-1084)792
2.1.3.10. Bitlîs
Bitlis, Meyyâfârikîn ile Siirt’ten gelen yolları Ermenistan, Azerbaycan, Kafkasya ve Gürcistan ile birleştiren geçitte bulunuyordu. Bu nedenle hem stratejik hem de ekonomik açıdan önemli bir şehirdi.
Daha önce de belirtildiği gibi devletin kurucusu Bâd’ın memleketi Bitlis yakınlarında idi. Bazı tarihi kaynaklarda şehrin Mervânî devletinin kurulduğu ilk yıllarda hâkimiyet alanları içerisinde olduğu anlaşılmaktadır.793 Ailenin yaşadığı
Kûrmâs Köyü Bitlis, Hizan ve Siirt arasındaki bölgede bulunuyordu. Bâd’ın ilk ele geçirdiği topraklar da bölgeye yakın yerlerdi.794
Nasrüddevle döneminde Mervânîlerin kontrolünde olduğu bilinen şehirlerden bir tanesi de Bitlis’tir. Bu dönemde bölgeden geçen Nâsır-ı Hüsrev, Ahlat’tan sonra Bitlis’e uğramıştır. Şehrin bir vadide olduğunu, 100 men balın bir dinara satıldığını, burada yılda 300-400 testi bal toplandığını söylemiştir.795
790 Nasır-ı Hüsrev, Sefernâme, Heyetü’l-Mısriyeti’l-Amme li’l-Kitap, s.50; Ahlat hakkında geniş bilgi
için bkz. İbnü’l-Fakîh, Kitabü’l-Büldân, Yusuf el-Hâdî (Tah.), Alemü’l-Kütüb, Beyrut 1996, s.591; El-Makdisî, Kitabu Ahsenü’t-Takâsim fi Ma’rifeti’l-Akâlim, s. 373,377; El-Hamevî, Mü’cemü’l-Büldan, c.2, s.380; El-Kazvinî, Âsarü’l-Bilâd ve Ahbârü’l-İbâd, s.524; El-Himyerî, Er-Ravdü’l-Mi’târ fi Haberi’l-Aktâr, s.220; Ebü’l-Fidâ, Takvîmü’l-Büldân, s.395; El-Katiî, Merâsidü’l-İttilâ’..., c.1, s.52,476; Hamdullah Müstevfî, Nüzhetü’l-Külûb, s.154
791 Sümer, “Ahlat ”, TDV, Ankara 1989, c.2, s.20 792 Ripper, Diyarbekir Merwanileri..., s.544
793 Mehmet Emin Zeki, Kürd ve Kürdistan Ünlüleri..., s.41
794 İbn’ül-Ezrak, Mervani Kürtleri Tarihi, s.69; İbn Tağriberdî, En-Nücûmü’z-Zâhire..., c.4, s.145-
146; Sibt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zaman..., c.18, s.12
795 Nâsır-ı Hüsrev, Sefernâme, Heyetü’l-Mısriyeti’l-Amme li’l-Kitap, s.377; El-Hamevî, Mü’cemü’l-
Büldan, c.1, s.358-359; El-Hamevî, Mü’cemü’l-Büldan, c.2, s.381; Ebü’l-Fidâ, Takvîmü’l- Büldân, s.395; El-Katiî, Merâsidü’l-İttilâ’..., c.1, s.171
153
1054-1055 yılında Tuğrul Bey’in Ermeniye üzerine yaptığı seferde, Malazgirt’in Bizans’tan alınması için Bitlis’ten büyük bir mancınık getirildiği söylenmektedir. Bu sefer sırasında Nasrüddevle’nin, Tuğrul Bey’e destek verdiği kaynaklarda sabittir.796 Nasrüddevle’nin ölümünden sonra yerine Mervânî emiri olan oğlu Nizamüddîn tarafından Bitlis’in kızı Siti Fate’nin kocasına ikta olarak verildiği kaynaklarda yer almıştır.797 Ayrıca Bitlis, Müslümanların ilmi faaliyetler yürüttükleri
merkezler içerisinde sayılmaktadır.798
Mervânî Devleti’nin İbn Cehir tarafından yıkılması sürecinde Bitlis, 1084-85 yılında teslim olmuştur.799
2.1.3.11. Enber (Anbar)
Günümüzde Diyarbakır ile Silvan arasında Anbar deresi kenarında biri Kocaköy ilçesine diğeri de Bismil ilçesine yakın Ambar adında iki yerleşim birimi bulunmaktadır. Kaynaklarda adı geçen yerleşim yerinin bunlardan hangisi olduğu kesin olarak bilinmemektedir.
Anbar’da Nasrüddevle dönemine ait 406/1016-17, 409/1018-19 ve 411/1020-