• Sonuç bulunamadı

Mümehhidüddevle Suikasti ve Şervîn’in Mervânî İdaresini Ele Geçirmesi

G. Nâsırüddevle Mansur b Nizâmüddîn Dönemi (472-478/1080-85) ve

1.2. Hacip Şervîn b Muhammed İdaresinde Mervânî Ülkesinin Durumu

1.2.1. Mümehhidüddevle Suikasti ve Şervîn’in Mervânî İdaresini Ele Geçirmesi

Mümehhidüddevle’ye 401/1010 yılında Şervîn tarafından yapılan suikast, Nasrüddevle’nin 401/1010 yılında hükümdar olmasıyla sonuçlanan olayların başlangıcıdır. Mervânî ülkesinin ele geçirilmesi doğrultusunda son adım Nasrüddevle’nin ele geçirilmesiydi. Sürüldüğü veya valilik yaptığı söylenen Nasrüddevle’nin bu esnada İs’ird/Siirt’te olması suikastçıların hedeflerine ulaşmalarına engel olmuştur.

Vezir Şervîn ve Sahibü’ş-Şurta (emniyet teşkilatı reisi) İbn Fîlûs (Philos), bu suikast sonrasında yönetimi ele geçirip devlete hakim olmuşlardır. Suikastçılar, Mervânî Emiri Mümehhidüddevle’yi öldürmeyi başarmış, devletin yönetim merkezi Meyyâfârikîn’i ele geçirmişlerdir. Şervîn,375 Mervânî tahtının varisi ve Mervân’ın

374 İbnü’l-Adîm, Buğyetü’t-Taleb..., c3, s.1130; İbnü’l-Ezrak, Mervanî Kürtleri Tarihi, 219; Ebru

Altan, “Yağısıyan”, DİA, TDV, Ankara 2013, c.43, s.178-179

375 İbnü’l-Ezrak’ta Şero veya Şerve olarak geçmektedir. Meyyâfârikîn’de bastırdığı bir sikkede

isminin Şervîn b. Muhammed olduğu görülmektedir. Bkz. Heidemann, “A New Ruler Of The Marwanid Emirate in 401/1010 and Further Consediration On The Legitimizing Power Of

71

hayatta olan son oğlu Nasrüddevle’yi ele geçirmek istemiş, ancak Erzen Valisi Hoca Ebü’l-Kasım Isfâhânî’nin uyanıklığı sayesinde emellerine ulaşamamıştır. Bir yıla yakın başkentini yitiren Mervânî Devleti, Erzen merkez olmak üzere varlığını devam ettirmiştir. Bu süre içerisinde Nasrüddevle ve Hoca Ebü’l-Kasım Kürtlerden destek alarak Meyyâfârikîn’i almak için mücadele etmiş, ardından suikastı tertipleyenleri ortadan kaldırıp düzeni sağlamışlardır.

İbn’ül-Ezrak, Mümehhidüddevle’ye yapılan suikast olayını detaylı bir şekilde anlatmaktadır. Diğer tarih kitaplarında da İbnü’l-Ezrak’ın anlattıkları küçük bazı farklılıklarla aktarılmaktadır. Bu tarihçilerin İbnü’l-Ezrak’ı referans aldıkları anlaşılmaktadır. İbnü’l-Ezrak bu detayları şöyle vermektedir:

“Mervânî Emiri Mümehhidüddevle’nin veziri Şervîn ile samimi bir ilişkisi vardı. Şervîn, bütün işleri yönetiyor, Mümehhidüddevle ona yakınlık gösteriyor ve ona büyük bir sevgi besliyordu. Onu haremine eş ve cariyelerinin arasına götürüp oturtuyordu. Hatta bir gün kendisine şöyle dedi: ‘Ey Ebu Şüca’! Benim canım seninkinden aşağıdır ve günüm seninkinden öncedir.’

Şervîn’in İbn Fîlûs adında bir gulamı vardı376 ve onu emniyet teşkilatının

başına getirmişti. Şervîn, gulamını sevmesine karşın, Mümehhidüddevle ondan çok nefret ediyor, onu görmek ve yüzüne bakmak istemiyordu. Hatta birkaç defa onu öldürmek istedi, fakat Şervîn’nin hatırı için bundan vazgeçti. İbn Fîlûs, emrin kendisine kin beslediğini biliyordu. Bir gün Şervîn’i yalnız bularak ona durumu anlattı ve şöyle dedi:

‘Bil ki, benim hayatım seninkine bağlıdır. Emirin benim hakkımda da senin hakkında da kötü düşünmeye başladığını kesin olarak öğrenmiş bulunuyorum. Onun sana göstermekte olduğu bütün bu yakınlıklar hile ve aldatmacadan ibarettir. O, bizi ortadan kaldırmak için fırsat kolluyor. İşte sana haber veriyorum.’ Sonra da sözlerinin doğruluğunu ispat etmek için birtakım deliller ve hikayeler anlattı. Şervîn ne yapılması gerektiğini sorunca ona şu karşılığı verdi: ‘Onu öldürelim, yerine de sen geç; yoksa hepimiz ölürüz.’ Şervîn buna karşılık şöyle dedi: ‘Allah emire ihanet edeceğim günü

Regıcıde”, s.599-600

376 سويلف نبا ىمسي ملاغ ةورشل ناكو M. E. Bozarslan, gulam kelimesini oğlu diye tercüme

etmiştir. Fakat doğrusu hizmetçi anlamındadır. İbnü’l-Ezrak, Tarihü’l-Farikî, s.87; İbnü’l-Ezrak, Mervanî Kürtleri Tarihi, s.100; Thomas Ripper, Felyûs diye yazılan ve değişik okumalara müsait olan ismin Filûs yani Philos olduğunu söylemektedir. Bkz. Diyarbekir Merwanileri..., s.358; Sibt İbnü’l-Cevzî’de Kaylûs veya Kîlûs olarak yazılmıştır. Bkz., Mir’âtü’z-Zaman..., c.18, s.205

72

göstermesin. Onun bana çok büyük iyiliği ve üzerimde çok büyük hakkı vardır; o kadar ki kendi yerine377 tayin etmiş, haremine serbestçe girmeme izin vermiş bulunmaktadır. Ben kendisine ihanet edemem ve ona verdiğim bağlılık sözünü bozamam. Halk da beni o makamda görmek istemez.’ Onun bu sözleri üzerine İbn Fîlûs şunları söyledi: ‘Sen canını, onun gösterdiği yakınlıktan ve sevgiden daha çok sevmek zorundasın.’

Katı ve azimli bir adam olan İbn Fîlûs, bu görüşünü günlerce savundu ve sonunda Şervîn’i ikna etti. Sonra Şervîn, Mümehhidüddevle’yi zehirlemeye birkaç defa kalktıysa da yemek ve içmek zamanlarında bunu başaramadı.378

Mümehhidüddevle, Hettah Kalesi’ni379 Şervîn’ne vermişti. Hettah sağlam,

geniş otlaklara ve bereketli topraklara bakan bir kaleydi. Şervîn’in de bir adeti vardı; ilkbahar günlerinde emiri oraya götürür ve ikisi ilkbaharı orada birlikte geçirirlerdi. Şervîn bu arada toplu ziyafetler de verirdi.380 400/1010 yılının başlarında, kimisine

göre de 401/1011 yılının başlarında yine Hettah’a gittiler ve günlerce eğlendiler, yiyip içtiler, avlandılar. İbn Fîlûs da onlara bol yemekler ve içkiler hazırladı. Böylece günlerce süren güzel ve neşeli bir vakit geçirdiler. Bu sırada Şervîn, İbn Fîlûs’a kalenin kapısına bir grup nöbetçi bırakmasını ve bunların emirin adamlarından kimseyi içeriye bırakmamalarını emretti. Kendileri de yemeğe ve içmeye oturdular. Emir, bol bol içiyor, eğleniyor ve ısrarla Şervîn’in de oturmasını istiyordu.381 Fakat Şervîn, Emir

Mümehhidüddevle’in önünde eğilip yerleri öpüyor ve oturmuyordu. Her defasında da bir kadeh doldurup emire veriyordu.

Bu arada iyice sarhoş olan Mümehhidüddevle’in amcasının oğulları ve adamları birer birer kalkıyorlardı. Şervîn da onlarla birlikte çıkıyor ve kendilerini uğurlamak için çıktığı izlenimini veriyordu. Ne var ki her kalkan adamı bir başka eve götürüp tutukluyor ve bu işi Mümehhidüddevle’in emriyle yaptığını söylüyordu. Meclistekilerin hepsi dağılıncaya kadar bu iş böyle devam etti. Sonunda

377 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.100

378 İlk önce Emir’i ortadan kaldırmayı düşünürken sonradan saltanatı ele geçirmeye karar verdiği

görülmektedir. Bunun için de tüm Mervânî ailesini bir araya getirip ortadan kaldırmaları gerekiyordu. Sadece hükümdar öldüğünde yerine başkası geçecekti, fakat tüm aileyi bertaraf edecek bir plan buldular.

379 Basri Konyar’a göre Atak Lice’ye yakın olan yerleşim yeri olup Lice’nin şenlenmesi ile terkedilen

bir yer olmuştur. Bugünkü ismi ile Lice ilçesine bağlı Kabakaya Köyü’dür. Geniş bilgi için bkz. Diyarbekir Kitabeleri, Ulus Basımevi Ankara 1936, c.2, s.357-358

380 Thomas Ripper, av ve eğlence için Hettah’a gittiklerini söylemektedir. Bkz. Diyarbekir

Merwanileri..., s.358

73

Mümehhidüddevle’in yanında şarkıcılardan ve diğer üç kişiden başka kimse kalmadı. Ayrıca emirin Müşrik adındaki özel hizmetçisi vardı. Mümehhidüddevle’in yüzünde sarhoşluk belirtileri belirince Şervîn şöyle konuştu: ‘Eğer Efendimiz uyumayı arzu buyururlarsa yatakları hazırdır.’ Mümehhidüddevle şu karşılığı verdi: ‘Evet uyuyacağım yalnız şu kadehi de içeyim. Hayatımın hakkı için gel de bir kadeh daha içelim.’ Şervîn, ‘Başüstüne’ dedi ve birlikte içmeye devam ettiler. Sonra Mümehhidüddevle kalkıp yatak odasına geçti ve yatağına girdi. Özel hizmetçisi de ayaklarını kucağına alarak ovmaya başladı. Bu arada İbn Fîlûs, Şervîn’ne dedi ki: ‘Haydi, tam zamanıdır, fırsat eline geçti işte’. Şervîn ise şöyle dedi: ‘Vallahi bu işte vicdanım bana itaat etmiyor.’ İbn Fîlûs ise direterek şöyle konuştu: ‘Bu işi mutlaka yapmalıyız, yoksa hepimiz ölürüz.’ Bunun üzerine Şervîn şu karşılığı verdi: ‘Vallahi ben yapamam, istersen kendin yap.’382

Bunun üzerine İbn Fîlûs elinde yalın kılıcı olduğu halde Mümehhidüddevle’in yatak odasına girdi. Mümehhidüddevle onu görünce sordu: ‘Bu saatte buraya neye geldin?’ İbn Fîlûs, hizmet için geldiğini söyleyince, Mümehhidüddevle dedi ki: ‘Çık dışarı, bir daha da girme!..’ Fakat İbn Fîlûs çıkmadı. Bunun üzerine Mümehhidüddevle yatağından fırlayarak bir hamlede onu yere yıktı ve üzerinde oturup Şervîn’ne ‘Kılıcımı getir!’ diye bağırdı. Kılıcı sürekli olarak yanında bulunduruyordu. O sırada yatağının altındaydı. Fakat Şervîn kendisini tehdit ederek kılıcı yatağının altından aldı ve Mümehhidüddevle’in omzuna indirdi. Mümehhidüddevle şöyle dedi: ‘Ah Şervîn, sen İbn Fîlûs’un kinine uydun; vallahi sen bundan sonra iflah olmazsın.’ Şervîn ile hizmetçisi Mümehhidüddevle’yi orada öldürüp hizmetçisi Müşrik’ı yakaladılar.383

382 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.102; Ayrıca bkz. İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târih, Hikmet

Neşriyat, c.7, s.396-397

383 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.103; İbn Şeddâd da olayı buna yakın bir şekilde

anlatmıştır. İbn Fîlûs’un Mümehhidü'd-devle’nin odasına kılıçla girdiğini, emirin kılıcı ondan almaya çalıştığını söylemiştir. Bkz. el-A’lakü’l-Hatîre, c.3/1, s.342; İbnü’l-Esîr, farklı olarak bu olayın 402/1011-12 yılında olduğunu, Mümehhidüddevle’nin Şervîn’in hatırı için İbn Fîlûs’a dokunmadığını, Hettah’ta ziyafet tertip edildiğini, suikasttan sonra evden çıkıp hükümdarın amcazadelerini tutuklattırdıklarını söylemiştir. Bkz. İbnü’l-Esîr, İslâm Tarihi el-Kâmil fi’t-Tarih Tercümesi, c.9, s.66-67; Sibt İbnü’l-Cevzî ise “Raiyyeti varken bunu nasıl yapacaksın?” diye birbirlerine sormaları üzerine Hettah’ta bu işi planlamaya karar verdiklerini belirtmiştir. Şervîn’in ilk kılıç darbesinden sonra İbn Fîlûs’un kılıcı alıp hükümdarın başını kestiğini ve onu bir kilime sardığını, sonra da amcazadelerine doğru yola çıktığını söylemiştir. Bkz. Sibt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zaman..., c.18, s.205; İbnü’l-Ezrak, Mervani Kürtleri Tarihi, s.101; İbn Şeddad, El- A’lakü’l-Hatîre..., c.3/1, s.336; İliya En-Nasibinî, Elia Bar-Senaya History (Opus Chronologicum), s.204; İbn Hallikan, Vefâyâtü’l-Âyân ve Enbâü Ebnâi’z-Zamân, c.1, s.177;

74

Tarihçilerin farklı tarihler vermeleri nedeniyle Mümehhidüddevle’nin Hetah’a gidiş zamanı muğlak kalmıştır. Her ne kadar bahar aylarında doğal güzelliği nedeniyle Mümehhidüddevle ve yardımcılarının her yıl av ve eğlence için oraya gittikleri söyleniyorsa da bu defa ziyafet için gidildiği anlaşılmaktadır. Şervîn’in suikast için burayı seçmesi nedeniyle her yıl hükümdarın gittiği mevsimin dışında bir tarihte burada ziyafet tertip edilmiştir. Sikkeler üzerindeki tarihler ile tarihçilerin verdiği bilgilerden yola çıkarak bu suikastın 1010 yılının yaz ayı olduğu kanaatine ulaşılmaktadır.

Şervîn, Mümehhidüddevle’yi öldürüp hizmetçisi Müşrik’i yakaladıktan sonra güvendiği askerleri uykudan kaldırp onlara olup bitenleri anlattı. Mümehhidüddevle’nin adamlarını ve amcazadelerini tutukladı. İstediği adamları kalede alıkoydu, istemediklerini de çıkarttı. Bütün bu işleri o gece bitirdikten sonra aynı gece Müşrik’i önüne katarak Meyyâfârikîn’e hareket etti ve seher vaktinde oraya vardı.

Kapıcıların ve nöbetçilerin, emir avdan ve geziden döndüğü zamanlarda Müşrik’in yüzünü görmeden kapıyı açmama adetleri vardı. Mümehhidüddevle, seferden dönünce Müşrik’in yüzünü görmeden kapıyı açmamalarını tembihlemişti. Bu da kardeşi Nasrüddevle Ahmed ve bazı nüfuzlu emirlerin kaleye girip onun adına kaleye egemen olmaması için bir tedbirdi. Fakat Şervîn’in samimiyetinden şüphe etmemişti. Şervîn ve yardımcıları geceleyin Meyyâfârikîn’e vardılar, seher vakti Müşrik, nöbetçilerden kapıyı açmalarını istedi. Her zamanki adet üzere emirin kendisi ile beraber olduğunu zannettiler. Onlar da inip kapıyı açtılar. Şervîn ve İbn Fîlûs önlerine meşaleler yandığı halde içeri girdiler. Fakat nöbetçiler Mümehhidüddevle’yi görmeyince Şervîn’i durdurdular ve atından indirdiler. İbn Fîlûs hemen dönüp onlardan üç kişi öldürdü ve Şervîn’i ellerinden aldı. Sonra şehre girip, hükümdarlık makamı olan Hamdanî Sarayı’na gittiler.384

Şervîn, şehrin yönetimine ve hazineye el koydu. Halk da korkularından kendisine boyun eğmek zorunda kaldı.385 Böylelikle planın ikinci aşaması da başarılı

İbn Butlân, Da’vetü’l-Etibba, Müessese-i Mutâliât-ı Tarih-i Pizişkî, s.10; Mehmet Emin Zeki, Kürd ve Kürdistan Ünlüleri..., s.43; Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.75

384 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.103

385 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.104; İbn Şeddad, el-A’lakü’l-Hatîre, c.3/1, s.342; İbn

Haldûn, Tarihu İbn Haldûn, c.4, s.412; Alican, Bir Ortaçağ Şehri Olarak Meyyâfârikîn (Silvan), s.127-128

75

bir şekilde uygulamaya konuldu. Suikastçılar Mervânîlerin başkentine hakim oldular, asker ve şehrin yerlileri, onlara bağlılıklarını bildirdi ve Mervânî Devleti’nin yıkılışını ilan ettiler.386

Mümehhidüddevle ile akrabalarını birlikte etkisiz hale getirme ve Meyyâfârikîn kapılarını gulamı eliyle açma gibi birçok detayı düşünen suikastçılar, Mervânîlere tabi diğer şehir ve kaleleri ele geçirmek için de bir plan yapmışlardı.

Şervîn, yardımcıları vasıtasıyla başkente hakim olmuş, aynı şekilde çevredeki kalelerde de savaşmaksızın hakimiyet kurmayı başarmıştır. Emirin mührünü kullanarak Mervânî ülkesinin tüm kalelerine girmiş ve kontrolü devralmıştır. Ülkedeki yollar üzerinde kontrol sağlamaya çalışarak insanların başkente girmelerine veya ayrılmalarına izin vermemiştir. Bu şekilde haberlerin yayılmasının önüne geçmek istemiş ve mukavemet görmeden ülkeye hakim olmaya çalışmıştır. Şervîn, bu planında büyük bir ilerleme göstererek üçüncü günde hakimiyetini Botan bölgesindeki Tanza Kalesi’ne387 kadar ulaşmıştır.388 Fakat Şervîn ve destekçileri en önemli şehirlerden

Siirt ve Erzen’i almakta gecikmişlerdi. Zira suikastin üzerinden üç gün geçmesine rağmen hâlâ bu şehirlere müdahale etmemişlerdi.389

1.2.2. Şervîn’in Nasrüddevle’yi Yakalama Girişimi

Şervîn, planının son aşamasını icra etmek için harekete geçti. Rüya nedeniyle Siirt’e sürülen veya burada valilik yapan Nasrüddevle’nin yakalanması gerekiyordu çünkü tahtın varisi olan bu kişi yakalanmadığı takdirde onların sonunu getirebilirdi. İbnü’l-Ezrak’a göre Şervîn, Meyyâfârikîn’e girdikten sonra üçüncü gün Nasrüddevle’yi yakalatmak amacıyla Tanza ve Siirt’i almak için 500 atlıdan kurulu bir birlik göndermiştir. Üçüncü gün Nasrüddevle için tedbir almaları, onu unutmuş olma ihtimalini veya Meyyâfârikîn’de kontrolü sağlamak için yoğun bir şekilde meşgul olduklarını göstermektedir. Her hâlükârda Nasrüddevle için geç kaldıkları söylenebilir. Bunun dışında ayrıca Abdurrahman b. Ebü’l-Verd ed-Dünbülî390

386 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.105-108

387 Diyâr-ı Bekir’de Ceziretü İbn Ömer’de bir kaledir. Yakût el-Hamevî, Mü’cemü’l-Büldan, Darü’s-

Sadr, Beyrut 1977, c.4, s.43

388 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.106; İbn Haldûn, Tarihu İbn Haldûn, c.4, s.412; Sibt

İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zaman..., c.18, s.207; Alican, Bir Ortaçağ Şehri Olarak Meyyâfârikîn (Silvan), s.127-128

389 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.106

390 Dünbül bir Kürt kabilesidir. Bkz. Es-Sem’anî, El-Ensâb, Abdullah Ömer el-Barûdî (Takdim ve

Ta’lik), Dârü’l-Cünân, Beyrut 1988, c.5, s.381; Bir başka Dünbili aşireti ise Şam Araplarındandır. Bir rivayete göre Ceziretü İbn Ömer’dendirler. Azerbaycan’da mukimdirler. Bkz. Es-Sem’anî, El-

76

komutasında bir birlik Erzen’e yollanmıştır. İbnü’l-Ezrak bu birliğin sayısını vermezken Sibt İbnü’l-Cevzî 5000 kişilik Deylemlilerden oluşan bir birliğin gönderildiğini savunmuştur.391 Şervîn’in Erzen’deki akıllı, tedbirli ve yaşlı Hoca

Ebü’l-Kasım’dan korktuğu için bu denli büyük bir birliği gönderdiği söylenmektedir.392 Erzen’de Emir Ebu Ali ve Emir Mümehhidüddevle’nin

hükümdarlıkları boyunca valilik393 yapan Isfahanlı Hoca Eb’ül-Kasım,394 aşiretlerin

reisi (şeyhi) olup Kürtlerin ileri gelenlerindendi ve cesaretiyle tanınıyordu.395 Deylemli askerleri kullanmalarının nedenini isyancıların destek bulamaması idi.396

Devamında Sibt İbnü’l-Cevzî’nin anlatımı İbnü’l-Ezrak’ın anlatımından yer yer daha anlaşılır ve daha isabetlidir. Sibt İbnü’l-Cevzî olayların devamını şöyle anlatmıştır: “Ebu Nasr İs’ird/Siirt nahiyesinde kaldı. Erzen’de Hoca denilen biri vardı. Buranın valisi olan bu kişinin künyesi Ebü’l-Kasım idi. Şervîn, Siirt’te Ebu Nasr’ı yakalamak için adam gönderince Hoca Ebü’l-Kasım’ı da yakalamalarını istedi. Haber yayılmadan önce kaleyi ondan alacaktı. Abdurrahman b. Ebü’l-Verd ed-Dünbülî’yi Erzen’e gönderdi. Emrinde beş bin Deylemli vardı. Erzen’e geldiklerinde gece olmuştu. Nöbetçilere seslenince kim olduğunu sordular. Kendini tanıtıp mühim bir iş için geldiğini söyledi. Hoca Ebü’l-Kasım’a haber verilince içeri almalarını emretti. İçeri girip mektubu verdiler. Üzerinde Mümehhidüddevle’nin mührü vardı. Hoca Ebü’l-Kasım itaat edeceğini söyledi. Hoca Ebü’l-Kasım, Meyyâfârikîn’e doğru yola çıkıp şehri İbn Ebü’l-Verd’e teslim etti. İbn Ebü’l-Verd, Hoca Ebü’l-Kasım’ın adamlarını ifsad etmek istedi, fakat ona kulak vermediler. Bu arada Hoca Ebü’l-Kasım, Meyyâfârikîn yolunda atını hızla süren ve Meyyâfârikîn’den gelen bir Kürt ile karşılaştı. Onu durdurdu ve ne olduğunu sordu. Adam ‘Ne olduğunu öğrenmedin mi?’ deyince Hoca ‘hayır’ cevabını verdi. Adam, Şervîn’in Mümehhidüddevle’yi

Ensâb, Abdurrahman b. Yahya el-Muallimî el-Yemanî ve Diğerleri (Tah,), Meclis-i Dairetü’l- Me’arifü’l-Osmaniye, Haydarabad 1962, c.1, s.387

391 Sibt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zaman..., c.18, s.207-208; Amedroz, “The Marwanid Dynasty...”,

s.130

392 Ripper, Diyarbekir Merwanileri..., s.359. Olayların devamında bu askeri birliğin başarısız

icraatlarına bakıldığında verilen sayının abartlılı olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Nasrüddevle için iki yüz, Erzen valisi için beş bin kişinin gönderilmesi bu bilgide tutarsızlık olduğunu göstermektedir. Tersine Erzen’e 200, Siirt’e de 5000 kişi gönderilmiş olabilir.

393 İbn Şeddad onu şeyh/yaşlı olarak anlatmıştır. İbn Şeddad, el-A’lakü’l-Hatîre, c.3/1, s.341 394 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.106

395 Isfâhânî’nin Kürt olduğu hakkında bkz.İbn Şeddad, el-A’lakü’l-Hatîre, c.3/1, s.342; Sibt İbnü’l-

Cevzî, Mir’âtü’z-Zaman..., c.18, s.207-208; Amedroz, “The Marwanid Dynasty...”, s.130

77

öldürdüğünü söyleyerek iki yüz atlının Emir Ebu Nasr’ı yakalamaları için İs’ird’e gönderildiğini ekledi. Onu ve kalelerde olanları yakalamaları için adamlar gönderdiklerini, haberin yayılmaması için yolları tuttuklarını söyledi. Hoca Erzen’e geri döndü. Erzen kapısına gelip hizmetçiyi çağırdı. İbn Ebü’l-Verd onu gördü. Hoca Kürtlerin şeyhi ve önde gelenlerinden olup cesaretli ve zeki biriydi. İbn Ebü’l-Verd’i çağırıp kılıcını çekti. Doğruyu söylemediği takdirde onu öldüreceğine yemin etti. Ona durumu haber verince elbiselerini yırtıp ağladı. Hacibi iki yüz atlı ile Ebu Nasr’ı uyarmak için İs’ird’e gönderdi. Hızlanıp Şervîn’in adamlarından önce İs’ird’e (Siirt) vardılar. Nasrüddevle’yi durumdan haberdar edip onu Erzen’e getirdiler.”397

Sibt’in buradaki anlatımında bazı soru işaretleri akla gelmektedir. Beş bin atlı ile Erzen’e gelip oradan Hoca Ebü’l-Kasım’ı Meyyâfârikîn’e gönderen ed- Dünbülî’nin bu güce rağmen tek başına dönen Hoca Eü’l-Kasım’a teslim olması anlaşılır değildir. Ed-Dünbülî ile beraberindeki asker sayısının Hoca Ebü’l-Kasım’ı bağlamayacak bir sayıda olması gerekmektedir. Bu sayının 5000 değil hatta 500 de olmaması gerekmektedir. İbnü’l-Ezrak, bu olayı daha farklı anlatmaktadır:

“Abdurrahman, Eb’ül-Kasım’ın yanına gitti, onunla ve adamlarıyla yumuşak bir dille konuştu. Fakat onlar hiçbir sözüne karşılık vermediler. Sonra ikisi ava çıktı. Bir süre sonra Ebü’l-Kasım yalnız kaldı. Bu sırada, hızlı hızlı yürümekte olan bir adam gördü. Hemen adamı çağırıp “Ne haber” diye sordu. Adam şu karşılığı verdi:398

‘Şervîn, Mümehhidüddevle’yi öldürdü ve Ebu Nasr’ı yakalatmak için asker gönderdi. Ben de onlar daha varmadan gidip kendisine haber vereceğim. Haberin yayılmaması için her tarafta yolları tutmuşlar.’ Adamın bu sözleri üzerine Hoca Eb’ül-Kasım endişeye düştü. Her zaman kendisine danışırlardı. Erzen’e varıp da haberin doğru olduğunu öğrenince elbiselerini yırttı, yüzünü dövdü, ağladı, sızladı; sonra da Ebu Nasr’a bir askeri birlik ile şu haberi gönderdi: ‘Atları doludizgin koşturarak yanıma gel!’ Bu haber üzerine Ebu Nasr ertesi gün Erzen’e vardı ve durumu öğrenerek Eb’ül- Kasım’ın yanında kaldı. Bu sırada Şervîn’nun askerleri de Erzen’e vardılar. Eb’ül- Kasım onlarla çarpıştı. Bunun üzerine Şervîn’nin askerleri Erzen’e saldırdılar. Hoca Eb’ül-Kasım Ebu Nasr’a dedi ki: ‘Sen kalenin kapısını koru, ben bunları kovayım.’

397 Sibt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zaman..., c.18, s.206-207; İbnü’l-Esîr, El-Kamil fi’t-Tarih, c.7,

Darü’l-Kütübi’l-Arabi, s.437-438; İbn Haldûn, Tarihu İbn Haldûn, c.4, s.412; İbn Şeddad, El- A’lakü’l-Hatîre, c.3/1, s.339; Alican, Bir Ortaçağ Şehri Olarak Meyyâfârikîn (Silvan), s.127- 128

78

Askerler Ebu Nasr’ın Erzen’e gelmiş olduğunu ve orada güvende olduğunu öğrenince gerisin geriye döndüler. Ertesi gün hizmetçi gelip Ebu Nasr’ı gözleriyle gördü ve gidip onlara bildirdi. Bunun üzerine onlar da üzülüp Meyyâfârikîn’e geri döndüler ve durumu Şervîn’e bildirdiler.”399

İbnü’l-Ezrak’ın anlatımında Sibt’in anlattığı tüm valilerin Meyyâfârikîn’e çağırıldığı ve Hoca Ebü’l-Kasım’ın da Meyyâfârikîn’e doğru yola çıktığı, yokluğunda Erzen sakinlerine şehri ed-Dünbüli’ye teslim etmemelerini söylediği, nazırıyla beraber 200 atlının Hoca tarafından İs’ird’e gönderildiği gibi detaylar yoktur.

Hoca Ebü’l-Kasım’ın çabaları sonucunda Nasrüddevle yakalanmamış ve Mervânî Devleti yıkılmaktan kurtulmuştur.

1.2.3. Erzen Valisi Hoca Ebü’l-Kasım Isfâhânî’nin Nasrüddevle’yi