• Sonuç bulunamadı

Egemenliğin Güçlü Devletler Nezdinde Pekiştirilmesi

G. Nâsırüddevle Mansur b Nizâmüddîn Dönemi (472-478/1080-85) ve

1.4. Nasrüddevle’nin Mervânî Emiri Olması ve İlk İcraatları

1.4.2. Egemenliğin Güçlü Devletler Nezdinde Pekiştirilmesi

Meyyâfârikîn’in 401/1010-11 yılının sonunda Şervin cuntasının elinden alınmasından sonra meydana gelen olaylar sırasında Hamdanî Sarayı’nın yıkılması nedeniyle Nasrüddevle için yeni bir saray inşa edilmesi ihtiyacı hasıl olmuştu. Nasrüddevle, şehre hakim olduktan sonra Şervîn’in sarayını kendisine karargah yapmıştı. Nasrüddevle’nin meşruiyetini pekiştirmek için ihtişamını gösterecek bir sarayda büyük devletlerin elçilerini ağırlamak istemişti. Sarayın inşasının tamamlanmasıyla Bizans, Abbasi ve Fâtımîler gibi büyük devletlere elçiler gönderilmiştir.483

İbnü’l-Ezrak, Abbasi Halifesi ve Büveyhî Sultanı elçisinin Meyyâfârikîn’e geldiği tarihin bayramdan üç gün önce 403 yılının Zilhicce (Haziran-Temmuz 1013) ayında olduğunu, Bizans heyetinin geliş tarihinin bundan bir gün sonra olduğunu belirtmektedir. Yine İbnü’l-Ezrak, bayramın dördüncü gününde Nasrüddevle’nin tüm elçiler için kabul töreni düzenlediğini söylemektedir. Abdurrakib Yusuf, Bizans heyetinin Meyyâfârikîn’e geliş tarihinin 7 Zilhicce 403/19 Haziran 413 olduğunu kaydetmiştir.484 Abdurrahim Tufantoz ise Abbasi Halifesi ve Büveyhî sultanı

elçilerinin 7 Zilhicce 403 tarihinde geldiklerini İbnü’l-Ezrak’a dayandırırken,485

Thomas Ripper, İbnü’l-Ezrak’a dayanarak 7 Zilhicce 403 yılında halife ve sultanın bizzat Meyyâfârikîn’e geldiklerini söylemektedir.486 Ancak İbnü’l-Ezrak ne 7

Zilhicce’yi zikretmekte ne de halife ve sultanın bizzat geldiklerinden bahsetmektedir. Ona göre Meyyâfârikîn’e gelenler halife ve sultanın elçileridir. Abdurrakib Yusuf’un hesapladığı gibi Nasrüddevle’nin tahta geçip tören düzenlediği gün 24 Haziran 1013 tarihine denk gelmektedir.487

483 Bu konuda bkz. İbn Şeddad, el-A’lakü’l-Hatîre…, c.3/1, s.350; İbnü’l-Ezrak, Tarihü’l-Fârikî,

s.107; İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.117; Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.78; Baluken, Mervânîler Döneminde Dini Gruplar Arasındaki Münasebetler, s.57

484 Yûsuf, Ed-Devletü’d-Dûstekiye..., c.2, s.44; Mehmed Emin Zeki, Nasrü'd-devle unvanının 408

yılında verildiğini söylemektedir, ancak bunu destekleyecek herhangi bir kaynak bulunmamaktadır. Mehmed Emin Zeki, Tarihu’d-Düvel..., s.110

485 İbnü’l-Ezrak, bayramdan üç gün önce Abbasî Halifesi ve Büveyhî Sultanı’nın elçilerinin

Meyyâfârikîn’e geldiğini, o günün akşamında Mısır elçisinin vardığını ve ertesi günün sabahında ise Bizans elçisinin şehre ulaştığını söylemiştir. Tüm elçilerin katıldığı tören ise bayramın dördüncü gününde yapılmıştır. Bkz. Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.78

486 Ripper, Diyarbekir Merwanileri..., s.178-179

487 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.119; Yûsuf, Ed-Devletü’d-Dûstekiyetü fî Kürdistani’l-

Vüstâ, c.1, s.170-177/c.2, s.44; Thomas Ripper bu tarihi Fârikî’yi referans göstererek 10 Zilhicce olarak vermektedir, ancak yaptığı hesap birbirini tutmamaktadır. Nasrü'd-devle’nin tören yaptığı gün 10 Zilhicce değil de 12 Zilhicce olmalıdır. Bkz. Ripper, Diyarbekir Merwanileri..., s.178-179

97

Sibt İbnü’l-Cevzî, Halife’nin Ebu Nasr’a kadı, eşraf ve diğer kimselerin huzurunda hil’at giydirdiğini yazmıştır. Hil’atlerle birlikte halifenin evinden iki hizmetçisi ve Hacibi Muhammed b. Ahmed b. Mezyed çıkmıştır. Nasrüddevle, Bağdat’a geldiğinde Bahaüddevle’nin veziri Fahrülmülk’e itaatini bildirip ona hediyeler vermiştir.488 Sibt’in muğlak ifadeleriyle Bağdat’ta gerçekleştiğini söylediği

bu tören, İbnü’l-Ezrak’ın net bir şekilde Meyyâfârikîn’de olduğunu söylediği rivayetiyle çelişmektedir. Makul olan ise ne Nasrüddevle’nin Bağdat’a gittiği ne de halife ile sultanın Meyyâfârikîn’e geldiğidir.

Sibt İbnü’l-Cevzî dışındaki rivayetlere göre Meyyâfârikîn’e Halife el-Kâdir Billah’ın hizmetçilerinden biri gelmişti ve yanında da Sultanuddevle b. Büveyh’in, Eb’ül-Ferec Muhammed b. Ahmed b. Mezid (Sibt’e göre Mezyed) adındaki yaveri vardı.489 Bunlar Halife ve Sultan’dan hilat, teşrîf ve bütün Diyâr-ı Bekr’in

Nasrüddevle’ye verildiği hakkında menşur getirdiler.490 Ayrıca kendisine ona

“Nasrüddevle ve İmaduha Zi’s-Sarameteyn”491 unvanı da verildi.492 Halifenin verdiği

bu lakap onun künyesi olan Ebu Nasr’ı unutturacaktı.493 Mervânî Emiri bir süre sonra

artık Nasrüddevle ismiyle anıldı. Abbasî Halifesi’nin, Ebu Nasr künyesinden yola çıkarak ona Ebu Nasr’ı hatırlatan Nasrüddevle lakabını vermeyi düşünmüş olması muhtemeldir.

Gönderilen hediyeler ise bir kuşak, bir ferace elbise, bir cübbe, bir siyah kuşak, iki işlemeli altın bilezik, bir de altın eyerli at olmak üzere yedi parçadan ibaretti.494 İbnü’l-Cevzî, Hazrecî ve Zehebî, Nasrüddevle’nin Âmid ile Meyyâfârikîn’e

488 Sibt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zaman fi Târihi’l-A’yân, c.18, s.212,213

489 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.118; Krş. İbnü’l-Ezrak, Târihü’l-Fârikî, s.108; Sibt

İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zaman fi Târihi’l-A’yân, c.18, s.212,213; Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.78

490 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.118, İbnü’l-Ezrak, Târihü’l-Fârikî, s.108; Ripper,

Diyarbekir Merwanileri..., s.178-179

491 Sarameteyn keskinlik anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Zu’s-Sarameteyn iki keskin kılıç sahibi

anlamına gelmektedir. Bkz. el-Meanî elektronik sözlük.

492 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.118; Krş. İbnü’l-Ezrak, Târihü’l-Fârikî, s.108; İbnü’l-

Adim, Buğyetü’t-Taleb..., c.6, s.2540; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam fi Tarihi’l-Mülük ve’l-Ümem, c.15, s.92/c.16, s.71; Katip Çelebî, Süllemü’l-Vüsûl İla Tabakâti’l-Fühûl, c.2, s.219; İbn Kesir, El-Bidaye ve’n-Nihaye, c.15, s.784; Ez-Zehebî, Tarihü’l-İslam..., c.9, s.13; Abdulgani Efendi, Mardin Tarihi, s.26; Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s.29; Alican, Bir Ortaçağ Şehri Olarak Meyyâfârikîn (Silvan), s.130

493 Bkz. Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.78; Ripper, Diyarbekir Merwanileri..., s.178-179;

Mehmed Emin Zeki, 408 yılında Nasrü'd-devle unvanının verildiğini yazmıştır. Bkz. Mehmed Emin Zeki, Tarihu’d-Düvel..., s.110

494 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.118; Krş. İbnü’l-Ezrak, Târihü’l-Fârikî, s.108; Şeref

98

hükümdar tayin edildiğine dair emirnamenin okunduğunu495 söylemelerine rağmen

İbnü’l-Ezrak, Diyâr-ı Bekr’in bütün kale ve şehirlerinin kendisine verildiği hakkında imzalı bir yazı gönderildiğini söylemektedir.496 Halifenin görevlendirme yazısı tevkî’,

şehir sakinleri ve ileri gelenleri önünde o zaman kadı olan Ali b. Hamid tarafından okunmuştur.497 Emîr’e, hil’at giydirilmiş ve bu olay nedeniyle insanlar toplanmıştır.498

Abbasî ve Büveyhî elçilerinin Meyyâfârikîn’e ulaştığı günün akşamında Mısır Halifesi el-Hâkim Biemrillah Ebu Ali Mansûr’un elçisi geldi. Şehre girerken herkes onu karşıladı. O da Nasrüddevle’ye hediye ve mücevherler getirdi. Ona “İzzü’d- devle ve Mecduha zi’s-Sarameteyn” lakabını verdi.499 Mervânî hükümdarı Fâtımî

Halifesinin verdiği bu lakapla herhangi bir kaynakta anılmamıştır. Bu da Nasrüddevle’nin Abbasi Halifesi’nin verdiği unvanı tercih ettiğini ortaya koymaktadır.

Davetlilerden törene son olarak katılan kişi ise aynı günün sabahında gelen Bizans İmparatoru II. Basileious’un elçisi idi. Onun da yanında at, deve, ve vasfedilmeyecek kadar değerli mücevherler vardı.500

Nasrüddevle, 24 Haziran 1013’te yani bayramın dördüncü günü, bayram tebriklerini kabul etmek için tahta oturdu. Halife ve sultanın elçileri Nasrüddevle’nin sağında, Mısır ve Bizans elçisi ise onun solunda oturdular. Şairler ve kurralar bu esnada hazır oldular. O gün büyük bir gün, meşhur bir bayram oldu. Elçilerin de hazır olduğu törende menşur okundu ve Nasrüddevle hil’at501 giydi. Hükümdar da elçilere

eşi benzeri olmayan hil’atler verdi.502 Övgü dolu şiirler okundu.503 403/1012-13

yılında Âmid, Diyâr-ı Bekr,Tûk ve Sûr’da504 Ebu Nasr Ahmed b. Mervân el-Kürdî’nin

tayin beratı okundu.505

s.29. Sibt İbnü’l-Cevzî’ye göre hilat yedi parçadan oluşuyordu: Siyah sarık, kolye, iki bilezik, altın eyerli at. Sibt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-Zaman..., c.18, s.212,213; Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.78

495 Yûsuf, Ed-Devletü’d-Dûstekiye..., c.1, s.174

496 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.118; Krş. İbnü’l-Ezrak, Târihü’l-Fârikî, s.108 497 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.118-119

498 İbnü’l-Ezrak, Mervânî Kürtleri Tarihi, s.119; Krş. İbnü’l-Ezrak, Târihü’l-Fârikî, s.108 499 İbnü’l-Ezrak, Târihü’l-Fârikî, s.109

500 İbnü’l-Ezrak, Târihü’l-Fârikî, s.109; Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.78

501 Bu paragrafta geçen referanslardan anlaşıldığı üzere hil’at’ten kasıt gönderilen hediyelerin tümüdür.

Hil’at giyme ise bu hediyelerin takdim edilmesi veya verilen hediyelerin takdim edilen kişi tarafından kabul edilmesi, giyilmesidir.

502 İbnü’l-Ezrak, Târihü’l-Fârikî, s.109; Ripper, Diyarbekir Merwanileri..., s.178-179 503 Amedroz, “The Marwanid Dynasty...”, s.132

504 Katip Çelebi bu ismi Savr olarak kaydetmiştir. Ona göre Hısn-ı Keyfâ ve Mardin arasında bir belde

olduğunu söylemiştir. Katip Çelebî, Süllemü’l-Vüsûl İla Tabakâti’l-Fühûl, c.2, s.219

99

İbnü’l-Ezrak’ın yazdıklarından anlaşıldığı üzere Ebu Nasr’ın Abbasî halifesinin verdiği Nasrüddevle lakabını tercih etmesi ve Abbasî Halifesi elçisini sağında oturtup Fâtımî halifesi elçisini solunda oturtması, onun Abbasî Halifesini Mısır Halifesine üstün tuttuğunu göstermektedir. Nasrüddevle’nin Sünni mezhebine müntesip olması Abasîleri Fâtımîlere tercih etmesinde etkili olurken, Müslüman olması da Bizans’tan ziyade Abbasîlere meyletmesine neden olmuştur. Benzer düşünceleri dile getiren Abdurrakib Yusuf, ilave olarak bu tercihte ekonomik faktörün de etkili olduğunun söylenebileceğini, zira Mervânî ülkesinden ihraç edilen malların Bağdat çarşılarında satıldığını söylemektedir.506 Fakat Nasrüddevle’nin ekonomik

kaygılarla protokolü oluşturduğu görüşüne katılmamaktayız.

Dönemin iktidar değişikliklerine bakıldığında, özellikle yeni bir devlet kurulurken tahta oturan kişinin meşruiyet kazanması amacıyla büyük devletlerden veya dini otoritelerden onay almaya çalıştığı görülmektedir. Mervânî coğrafyası düşünüldüğünde o günün güç otoriteleri, Abbasi Halifeliği, onların üzerinde otorite kurmuş olan Büveyhoğulları, Fâtımî Devleti ile Bizans İmparatorluğu idi ve Nasrüddevle tümünü bu törene dahil etmişti.

Aslında güçlü devletler de aralarındaki rekabetten dolayı kendilerine müttefik bulma arayışında idiler. Bu nedenle dar bir alanda bile olsa hakimiyet kurup bu devletlerden tanınma talebinde bulunan kimseler geri çevrilmiyordu. Buna Nasrüddevle zamanında Âmid kent merkezini ele geçiren İbn Dimne örnek verilebilir. İbn Dimne de aynı şekilde Abbasî ve Fâtımî Devletleri ile irtibata geçmiş, onlara hediyeler göndermiştir. Buna karşılık her iki devlet de İbn Dimne’ye elçi gönderip onun kurduğu otoriteyi meşrulaştırmışlardır.507 Abdülber’in yönetimi Âmid kent

merkezi ile sınırlıydı ve Mervânî Hükümdarı Mümehhidüddevle’ye yapılan suikast sonrasında ortaya çıkmıştı. Dar bir alana sahip olan kimseleri bile makbul görmeleri, güç otoritelerinin yeni bir hakimin tanınmasında sadece onay mercii oldukları ve bunun dışında bir tasarruflarının olmadığını göstermektedir.

Bir başka önemli nokta ise tanınmayı talep edenlerin birbirlerine düşman olan Abbasî ve Fâtımî halifelerinden her ikisine de davet göndermeleridir. Abbasî ve Fâtımî otoriteleri tarafından bu durumun benimsendiği ve taleplere olumlu cevap verildiği

506 Yûsuf, Ed-Devletü’d-Dûstekiye..., c.1, s.176

100

görülmektedir. Mümehhidüddevle, İbn Dimne ve Nasrüddevle’nin hem Abbasîlerden hem de Fâtımîlerden böyle bir talepte bulundukları ve taleplerinin karşılık bulduğuna şahit olunmaktadır.

Nasrüddevle bu daireyi biraz daha genişletmiş ve İslam dünyasının Sünnî ve Şiî dini-siyasi otoriteleri ile beraber gayrimüslim Bizans ve Abbasîlere egemen olan Büveyhîlere de elçi göndermiştir. Böylece Abbasî-Büveyhî, Fâtımî, ve Bizans Devletleri Nasrüddevle’nin hükümdarlığını tanımış ve onunla dostluk ilişkilerini güçlendirmişlerdir.

Her dört büyük siyasi güç kati surette Mervânîleri tanımış, Kürt Hanedanı’yla barışçıl ilişkiler geliştirmiş ve Nasrüddevle’nin elde ettiği bu itibardan doğulu birçok kaynak bahsetmiştir. Diyâr-ı Bekr Emiri, bu kaynaklarda İslam aleminin en meşhur hükümdarı olarak anılmıştır.508 Her ne kadar Abbasî ve Fâtımî halifeleri her hüküm

sahibine yetki vermeyi adet edinmişlerse de Nasrüddevle’nin bu daireyi genişleterek ses getirecek şekilde bir tören yapması farklı bir atmosfer yaratmıştır.

Bazen halifelerin de tahta çıkmayı siyasi bir fırsat olarak kullandıkları görülmektedir. Nitekim Fâtımî Halifesi Ebu Hasan İbnü’l-Hakim ez-Zahir’in 411/1020-21 yılında tahta geçmesiyle sadakat ilişkileri yeniden tesis edilmiş, Nasrüddevle’ye bu tarihte hil’at, tevkiât ve teşrif gönderilmiştir.509 Mervânî tarihinde

buna benzer başka bir uygulama görülmemiştir. Belki de bu, Fâtımîlerin Nasrüddevle’yi Sünni bloktan koparmak için attıkları bir adımdı.