• Sonuç bulunamadı

G. Nâsırüddevle Mansur b Nizâmüddîn Dönemi (472-478/1080-85) ve

1.6. Yönetim Anlayışı

1.6.2. Barışçıl Siyaseti

Mervânî Devleti’nin temellerinin atıldığı, ülke sınırlarının belirlendiği ve en geniş sınırlara ulaşıldığı dönem Bâd b. Dûstek dönemidir. Elbette ki Bâd’ın devlet kurabilmesi için savaş stratejisi uygulaması gerekiyordu. Bâd, Malazgirt, Erciş ve Ahlat’tan kısa süre içerisinde Musul’a kadar sınırları genişletmişti. Ancak bunun için pekçok kere kan dökülmüştü. Savaş meydanında hayatını kaybeden Bâd’dan sonra Ebu Ali Hasan b. Mervân hükümdarlığa geçmiş ve Mervânî Devleti yıkılma tehlikesi ile yüz yüze kalmıştır. Ebu Ali Hasan, kontrolü sağladıktan sonra barış temelli bir siyaset izlemiş, Mümehhidüddevle zamanında devam eden barışçıl politika Nasrüddevle zamanında daha bariz bir hal almıştır.

Bazı tarihçiler Mümehhidüddevle zamanında olduğu gibi Nasrüddevle’nin hükümdarlığında da Mervânîlerin Bizans’a tabi olduğunu söylemişlerdir. Daha sonradan da Türklerin Anadolu’ya gelmesiyle Mervânîler Selçukluların vassalı olmuşlardır. Türklerin Anadolu’ya gelmesi ile Cezîre bölgesi ve civarında büyük olaylar olmuştur. Gelişen olaylardan ilk etkilenen devletlerden biri de Mervânîlerdir. Nasrüddevle gerek Oğuz akınları ile gelişen savaş sürecinde gerekse Besâsîrî İsyanı sırasında elinden geldiği kadar savaştan uzak durmaya çalışmıştır. Tuğrul Bey ve Fâtımîler Nasrüddevle’yi savaşa ve savaşta taraf olmaya zorlamalarına rağmen, Nasrüddevle sınırları zorlayarak bundan kaçmaya çalışmıştır. Nasrüddevle’nin barış ve selamete dönük yüzü belirgindir. Şair et-Tihâmî, “Senden önce gülümsemeyen somurtkan hudut seninle gülümsedi.” dediği mısralarıyla buna dikkat çekmektedir.551

Onun hayatında bunu ortaya koyan örnekler çoktur. Örneğin Zilkade 404/31 Mayıs 1014 tarihinde Tûr Abidin’deki Ukaylî-Mervânî çatışmasında yakalanan bir Ukaylî emiri, Nasrüddevle’den hayır ve ikram üzere muamele görmüş ve selametle geri gönderilmiştir. Nasrüddevle bunun için herhangi bir fidye talep etmemiştir.552

417/1026-27 yılında farklı bir şekilde Ukaylîlerle başlayan ve 421/1030 yılında Nusaybin’in Mervânîlerin elinden çıkmasıyla nihayet bulan olaylarda yine

550 İbnü’l-Ezrak, Tarihü’l-Fârikî, s.168; İbn Şeddad, el-A’lakü’l-Hatîre…, 3/1, s.363; Amedroz, “The

Marwanid Dynasty...”, s.137-138

551 Et-Tihamî, Divan..., s.11

109

Nasrüddevle’nin açıklanması zor olan barışçıl tutumunu görmekteyiz.553 Ukaylî Emiri

Karvâş, kızı Seyyide yanına döndükten sonra 20 bin dinar nikah bedeli ve Ceziretü İbn Ömer’in nafaka olarak kızına verilmesini, ayrıca Nusaybin’in kardeşi Bedran’a bırakılmasını istemişti.554 İstediği kabul edilmeyince 421 yılına kadar Cizre ve

Nusaybin kuşatmış, ancak alamamıştı. Bu başarısızlığın ardından Bedran Mervânî Devleti’nin başkentine gidip Nasrüddevle’den özür dilemiş, Nasrüddevle de jestine karşılık Bedran’a Nusaybin’i teslim etmiş ve Emir Karvâş’a da 15 bin dinar göndermiştir.555 Böylelikle Ukaylilerle olan ihtilaflara son vermiştir. Nasrüddevle,

savaşıp yendiği kayınpederi Karvâş ve daha önce de esir alıp serbest bıraktığı Bedrân’a yenilgileri üzerine ülkesinden bir toprak parçasını ve parayı barış için vermeyi kabul etmiştir. Tarih kaynaklarında muzaffer tarafın savaştan sonra barışın sağlanması amacıyla bir şey verdiği nadir görülen bir durumdur.

Nümeyri Hükümdarı Utayr, Urfa naibi olan Ahmed b. Muhammed’i zulümle öldürünce Urfa halkı Nasrüddevle’den yardım istemiş ve şehir Mervânîler tarafından teslim alınmıştır. Şehri zorla alamayacağını bilen Utayr, Meyyâfarkîn’de Nasrüddevle’yi ziyaret ettiğinde, Utayr’ı tutuklaması tavsiye edilmiş, lakin Nasrüddevle onun şerrini güzellikle savuşturmaya çalışacağını söylemiştir. Utayr, Halep’e gitmiş ve oranın emiri Salih b. Mirdâs’tan Nasrüddevle nezdinde kendisine şefaatçi olmasını istemiştir. Nasrüddevle Urfa’nın yarısını ona teslim etmiş ve böylece taraflar anlaşmıştır. Bir süre sonra Mervânîlerin Urfa Valisi Zenk, Emir Utayr’ı hile ile öldürmüştür. Bu olayda Nasrüddevle’nin müdahalesinin olmadığı kanaatindeyiz. Nitekim Nümeyrîlerin Mervânî Valisi Zenk’i tuzağa düşürüp öldürmelerinin ardından Salih b. Mirdas’ın ikinci arabuluculuk girişimi ile Nasrüddevle, şehrin yarısını İbn Utayr’a teslim etmiştir.556 Nasrüddevle’nin savaş karşıtlığı ve barışseverliği hayatının

belirgin özelliğidir. Birçok olayda barışa meylini ortaya koyan ve bunun için bedel ödeyen Nasrüddevle, savaşa neden olacak ihanet ve komploların içine girmemiştir. Bu sebeple Nasrüddevle, Zenk’in tertiplediği komplodan habersizdi. Eğer Nasrüddevle,

553 Bezer, “Ukaylîler”, s. 60

554 Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.85; Erdoğan, Mervânî Devleti’nin Dış Siyaseti, s.92; Ripper,

Diyarbekir Merwanileri..., 225

555 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târih, Darü’l-Kütübi’l-İlmiye, c.8, s.187; İbnü’l-Esîr, İslâm Tarihi el-

Kâmil fi’t-Tarih Tercümesi, c.9, s.306; Ayrıca bkz. İbn Haldûn, Tarihu İbn Haldûn, c.4, s.335; İbn Şeddad, El-A’lakü’l-Hatîre..., c.3/1, s.130

556 Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi..., 3. Baskı, Hrant D. Andreasyan (Çev.), TTK,

110

toprağa tamah eden biri olsaydı, Salih b. Mirdas’ın arabuluculuğunu kabul etmeyecek ve Ruhâ’nın yarısını iki kere Nümeyrîlere vermeyecekti.

Nümeyrî Emiri Vessâb ve Bizans kuvvetleri 426/1034 yılında Urfa civarlarına saldırdıklarında Nasrüddevle’ye destek amacıyla Ukaylî Emiri Karvâş, asker göndermiştir. Ukaylî ve diğerlerinin yardımları sayesinde Nasrüddevle gücünü göstermiş ve Bizans İmparatoru’na barışı bozduğu gerekçesiyle bir eleştiri mektubu yollamıştır. İmparator IV. Mihail, bunun üzerine Nasrüddevle’den özür dilemiştir.557

Burada da Nasrüddevle’nin savaşı bertaraf etmek için gösterdiği ve diplomasiyi sonuna kadar kullandığı görülmektedir. Nasrüddevle mektup yollayarak İmparator’u istediği yere çekmiş ve çatışmanın önüne geçmiştir.

Sahte peygamber Asfer et-Tağlibî’nin 439/1047-48 yılında yakalanması ve teslim edilmesinde yine Nasrüddevle, olabilecek bir çatışmanın önüne geçmek için harekete geçmiş ve Nümeyrîlerle işbirliği yapmıştır. Bizans İmparatoru, Asfer’in Bizans hududunda yaptığı tahribattan Nasrüddevle’yi sorumlu tutmuş, Nasrüddevle barışın devamının sağlanması için Asfer’i yakalatmıştır.558 Vakanın gerçekleştiği

Re’sü’l-Ayn’ın Mervânî sınırları içerisinde kalıp kalmadığı meçhuldür fakat Mervânî sınırları içerisinde veya Mervânî-Ukaylî sınır hattında olmalıdır. Asfer’in yaptıklarının Nasrüddevle ile ilgisi olmamasına rağmen, Bizans’ın tehditkar tutumu nedeniyle sükunetin sağlanması için Nasrüddevle olaya müdahale etmiş ve Asfer’i yakalayıp hapsettirerek sorunu çözmüştür.

Bazı Oğuz grupları 1041 yılında Azerbaycan bölgesinden ayrılıp Urmiye’ye gitmiş ve orada soydaşlarıyla beraber Hakkari’ye akınlar yapmışlardır. Oğuzların bir bölümü Diyarbakır, Silvan, Erzen ve Mardin arasındaki yörelere akınlar yapmış ve bölgeyi kontrol altına almışlardır. Oğuz gruplarının yağma hareketleri başta Abbasi Halifesi olmak üzere Irak Hükümdarı Celalüddevle, Musul Ukaylî Emiri Karvâş ve Diyâr-ı Bekr Emiri Nasrüddevle’yi rahatsız etmiş ve Sultan Tuğrul’a şikayetlerde bulunarak bu akınların durdurulmasını istemişlerdir. Sultan Tuğrul sorunun çözülmesi

557 Abû’l-Farac, Abû’l-Farac Tarihi, Ebu İshak Ermele (Çev.), Takdim Can Moris Fayeh, Darü’l-

Meşrik, Beyrut 1986, s.289-90; İbn İbri, Tarihü’z-Zaman, 3.Baskı, Eb Anton Sâhânî El-Yesû’î (Tashih), Darü’r-Râidi’l-Lübnanî, Hazimiye Lübnan 1994, s.108; Sibt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z- Zaman..., c.18, s.377; Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.82-83

111

için harekete geçmiştir.559 Bu esnada Tuğrul Bey’e bir mektup yazan Nasrüddevle’ye

Tuğrul Bey de yazdığı cevapta: “Bana ulaşan haberlere göre, adamlarımız ülkene girmiş ve onlara mal verip güzel muamele etmişsin. Halbuki sınır boylarında oturuyorsun, asıl sana mal vermek lazım ki kafirlerle çarpışasın” demiş ve Oğuzları Diyâr-ı Bekr’den uzaklaştırmak için asker göndermeyi vaat etmiştir.560 Bu sorunun

diplomasi ile çözüm bulmasında Nasrüddevle önemli rol almıştır.

İbnü'l-Ezrak, Tuğrul Bey’in Türkmenleri Bizans koruması altında bulunan Mervânî Devleti’ne saldırmaları konusunda cesaretlendirdiğini söylemektedir. Ona göre Boğa ve Anasıoğlu'na 434/1042-43 yılında Mervânî ülkesini dirlik olarak vermiş ve 1000 atlıyla Diyâr-ı Bekr’i fethetmelerini emretmişti. Nasrüddevle, Meyyâfârikîn önlerinde kamp kuran Türkmenlere geri çekilmeleri için 50.000 dinar teklif etmiş fakat teklifi geri çevrilmişti. Müslüman tarih yazıcıları Nasrüddevle’nin ülkesine bir düşman girdiğinde geri çekilmelerini sağlamak için para ödeme alışkanlığının bulunduğuna dikkat çekmektedirler. Emir böylelikle hem askerlerini koruyor hem de savaşın çok daha yüksek olabilecek maliyetinden kaçınmış oluyordu.561

Düşmana para teklif ederek onları topraklarından uzaklaştırmasının bir örneği de Cezîretü İbn Ömer kuşatmasında olmuştur. Nasrüddevle'nin oğlu Süleyman (ö. 447/1055-56) Ceziretü İbn Ömer civarında kalan Türkmenlerle görüşerek kışın sonuna kadar burada kalmaları konusunda anlaşmaya varmıştır. Muhtemelen Türkmenlerin sözlerini tutacağına pek inanmayan Süleyman, bir hileyle Mansur b. Oğuzoğlu'nu bir ziyafet için davet edip tutuklatmıştır. Lidersiz kalan Türkmenler Ceziretü İbn Ömer'den ayrılmışlardır. Nasrüddevle, sonrasında toparlanıp yeniden şehri kuşatan Türkmenlere para vermiş ve Süleyman’ın tutuklattığı Mansur’u serbest bırakarak Türkmenleri ülkesinden uzaklaştırmıştır.562

Selçuklular ile Bizanslılar arasında 1048 yılında yapılan savaşta Gürcü Emiri Liparites Selçuklularca esir alınmış ve 441/1049-50 yılında Nasrüddevle’nin Bizans

559 Mustafa Yılmaz, Anadolu’nun Türkleşmesi ve Türkmenlerin Etkisi, Anadolu Üniversitesi

Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Eskişehir 2004, s.9

560Sevim, Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, s.17; Tufantoz, Ortaçağda Diyarbekir..., s.93;

Çevik, XI-XIII Yüzyıllarda Diyâr-ı Bekr Bölgesi Tarihi, s.173-174

561 İbnü’l-Esir, İslam Tarihi el-Kamil fi’t-Tarih Tercümesi, Bahar Yayınları, c.9, 298-299; Ayrıca

bkz. Mehmed Emin Zeki, Tarihu’d-Düvel..., s.116; el-Azîmî, Tarihu Haleb, İbrahim Zağrûr (Tah.), Byy. Dimeşk 1984, s.335; İbn Haldûn, Tarihu İbn Haldûn, c.4, s.413; Sâiğ, Tarihu Mavsıl, Matbaatü’s-Selefiye, Mısır 1923, c.1. s.138

112

ile Selçuklular arasında yaptığı arabuluculuk temasları sonucunda Liparites serbest bırakılmıştır.563 Dönemin iki süper gücü olan Bizans ve Selçuklular arasında Mervânî

Emiri Nasrüddevle’nin arabulucu olarak rol alması sahip olduğu prestiji göstermektedir.

Mezhebi olarak da resmi açıdan da Mervânî Devleti, Abbasilere bağlı idi. Fâtımî ve Selçuklular arasındaki çekişme, etraftaki emir ve halkları etkilemiş, özellikle de 448/1056-57 ve 451/1059-60 yılları arasındaki Besâsîrî564 İsyanı sürecinde yaşanan krizde şiddetlenmiştir. Mervânî Devleti tarafsız olmasına rağmen taraf olmaya zorlanmıştır. Fâtımî bloğunun tehdidi altında olmasına ve Bağdat’ı ele geçirmelerine rağmen Nasrüddevle, 450/1058 yılındaki Bağdat işgaline taraf olmamıştır. Fâtımîlerin baskı ve zorlamalarına rağmen Nasrüddevle hutbeyi Selçuklu Sultanı adına okutmaya devam etmiştir. Bu dönemde, el-Müeyyed fi’d-dîn Hibetullah eş-Şirâzî ve Fâtımî Halifesi ile ustalıkla diplomasi yürütmüştür. Elçisi Şeyh Ebü’l-Hasan b. Bişr’i Mısır’a göndermiş, icra ettiği siyaset ile Nasrüddevle Irak ve Cezîre’nin büyük bölümünü etkisi altına alan ülkesini belalardan korumaya çalışmıştır.565

Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, 449/1058’de Besasirî isyanı nedeniyle Mervânîler üzerine sefere çıktığında Ukaylîler ve Fâtımîlerin temsilcisi eş-Şirâzî’nin desteğine rağmen Nasrüddevle, Selçuklu Sultanı nezdinde yaptığı hamleler neticesinde sorunu diplomatik yolla çözmüştür.566 Arslan Besâsirî İsyanı’nda, Nasrüddevle, aleni olmasa da onunla sahte bir ittifakın içerisindeydi. Tuğrul Bey, duruşunu pek belli etmeyen Nasrüddevle’nin niyetini anlamaya çalışmıştır. Nasrüddevle, Sultan Tuğrul’un elçisini alıkoyup savaşı kimin kazanacağını beklediğinde bu duruma öfkelenen Tuğrul Bey, Nasrüddevle’nin üzerine yürümüş ve Cizre’yi kuşatmıştır. Nasrüddevle’nin girişimiyle Bedevi liderler, Sultan’ın eşi, İbrahim Yınal devreye girip affedilmesini istemişlerdir. Nasrüddevle, Sultan’a elçi

563 İbnü’l-Esîr el-Kamil fi’t-Tarih, Darü’l-Kütübi’l-İlmiye, c.8 s.282-283; İbnü’l-Esir, İslam Tarihi

el-Kamil fi’t-Tarih Tercümesi, Bahar Yayınları, c.9, s.414-415; En-Nüveyrî, Nihayetü’l-Ereb fi Fünûni’l-Edeb, c.26-27, s.163,164

564 Ebü’l-Haris Arslan b. Abdullah El-Besasirî El-Türkî, Fars memleketinde Besa denilen yere nisbet

edilmektedir. Bağdat’ta Türklerin ileri gelenlerindendir. Bahaüddevle b. Adududdevle b. Büveyh’in kölelerinden biri idi. Bağdat’ta Kâim Biemrillah’a isyan etti. Onu Türklerin reisi olarak atamıştı. Irak ve Huzistan’da onun adına hutbe okutulmuştu. Sonra isyan etmiş ve halifeyi Bağdat’tan çıkarmıştı. Bkz. İbn Tağriberdî, En-Nücûmü’z-Zâhire..., c.5, s.2; Geniş bilgi için bakınız, Es- Süyutî, Tarihü’l-Hülefa, 2. Baskı, Darü’l-Minhac, Beyrut 2013, s.642-643

565 El-Müeyyed eş-Şîrâzî, Dîvân..., s.56,139-140

566 İbn İmrânî, El-İnbâ fi Tarihi’l-Hülefâ, 1. Baskı, Kasım Samirî (Tah.), Darü’l-Afaki’l-Arabiye,

113

gönderip Müslüman sınırını korumadaki amacını, gayrimüslimlerle yaptığı mücadeleden çektiği sıkıntıyı ve sulh için çabasını anlatmış,567 nihayetinde Tuğrul

Bey’e para ve hediyeler gönderip kendisini affettirmiştir. Bu olaylar esnasında Fâtımî temsilcisi eş-Şirâzî’nin zorlamasına rağmen safını belli etmeden ortada durmaya çalışıp her iki tarafın da umudunu kırmayacak bir yol izlemiştir. İki taraf da Nasrüddevle’nin ne yaptığını anlayınca Nasrüddevle bu politikası nedenliyle zor duruma düşmüştür. Belli ki Nasrüddevle, güç mücadelesine giren, diğer devletleri de taraf olmaya zorlayan, ülkesini ve insanlarını yok edebilecek bu maceralardan korumak istemiştir. Fakat onun bu kurnazca siyasetinin hasımlar tarafından anlaşıldığı, eş-Şirâzî’nin mektuplarında alenen dillendirildiği görülmektedir.568

Kureyş b. Bedran’ın 453/1061 yılında ölümüyle Ukaylî Hanedanı arasında ihtilaf yaşanmış, Nasrüddevle hasımlar arasında arabuluculuk yapmış, Veziri İbn Cehîr’i Nusaybîn’e göndererek sorunu çözmüştür.569

Abdurrakib Yusuf, Nasrüddevle’nin barışçıl siyaseti hakkında şunları söylemektedir: “Bâd’ın ölümünden sonra (380-990) Ebu Ali, şiddete başvurmadan Kürt halkı için saadet ve istikrar dolu bir hayat için devletin sınırları ile yetinme ve mevcut sınırları koruma politikası gütmüştür. Bu amaçla Abbasi-Büveyhî Devleti ile barışa dayalı ilişkiler geliştirilmiş, ayrıca diğer Müslüman-Hristiyan devlet ve beylikler ile bu temel üzere ilişkiler güçlendirilmiştir. Nasrüddevle zamanında Bizans, Ermeni ve Ukaylîlerle çatışma yaşanmasına rağmen komşu devletler ile barış, anlayış ve müzakere yoluyla çözüldüğü konusunda birçok delil vardır.”570

Nasrüddevle zamanında vuku bulan savaşlarda savaşı başlatan taraf kendisi değildi. Aksine devletinin maslahatı için mecbur kalmadığı zaman savaştan sakınıyor, barışa olan şiddetli meylinden dolayı devletini savaşın felaket ve elemlerinden uzak tutmaya çalışıyordu. Bu da halkının evlatlarının hayatlarına verdiği değerden, insanın verdiği önemden kaynaklanıyordu. O, tebasının savaşlarla heba olmasını, köy ve mezralarının harap olmasını istemiyordu. Nasrüddevle, herhangi bir problem ortaya çıktığında barış yoluyla sorunları çözmeye çalışmıştır. Bu politikası tarihçilerin net ifadeleriyle kayda geçmiştir. “Nasrüddevle meliklerle antlaşmaları çoğalttı, saldıran

567 Bu konuda bkz. En-Nüveyrî, Nihayetü’l-Ereb Fi Fünûni’l-Edeb, c.26, s.169 568 Bkz. El-Müeyyed eş-Şîrâzî, Dîvân..., s.56,139-140

569 İbnü’l-Esir, el-Kamil fi’t-Tarih, Darü’l-Kitabi’l-Arabi, c.8, s.174; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târih,

Darü’l-Kütübi’l-İlmiye, c.8, s.320

114

düşmanları ile bir miktar üzere anlaşıp geri gönderirdi.”571 “Düşmanlarının

saldırısına uğradığında, savaşın maliyetini sorar, 50 bin dinar denildiğinde bu miktarı düşmanına verir ve bu şekilde askerini tehlikeden korurdu.”572 Bu sayede ülkesi

beldelerin en huzurlu beldesi ve halkı en saadetli halk olmuştur.573 Nasrüddevle’nin

takip ettiği tarafsız ve barışçıl siyaset Mervânî Devleti’ni sosyal, ekonomik ve kültürel alanda olumlu etkilemiştir.

Mervânîlerin yıkılış nedenleri üzerinde duran Abdurrakib Yûsuf, İbnü’l- Ezrak’ın sözlerine dayanarak Mervânîlerin yıkılma nedenleri arasında Nâsırüddevle Mansur’un cimri olması ve dedesi Nasrüddevle gibi Selçuklulara hediye ve mal vermemesini göstermiştir. Selçuklulara Nasrüddevle’nin tespihini ve Botan Emiri Mûsık’in kılıcını göndermiş ama para göndermeyerek Mervânîlerin sonunu getirmiştir. Yusuf’a göre, Nâsırüddevle Mansur’un Sultan Melikşa’a para göndermemesi, İbn Cehîr’in sultandan asker talep etmesinde ve Mervânî topraklarının istilasında etkili olmuştur.574

Thomas Ripper de tezinin belirli yerlerinde Nasrüddevle’nin barış siyasetinin altını çizmektedir. Ripper, “Nasrüddevle, komşu büyük güçlerin resmen Diyâr-ı Bekr Emiri olarak tanıdıği ilk Mervânîydi. Ülkesine barış getirdi. Çatışmaların müzakereler yoluyla çözülmesini kolaylaştımış ve dış güçlerin hegemonik teşebbüslerine karşı bağımsızlığını güvenceye almıştı. Bölgenin parasal kaynaklarını askeri savunma (surlar), ulaşım (köprüler) ve su tedariki (kentlerde su kanalları, tarım arazilerinde sulama sistemleri) için kullandı” demektedir. 575

Hükümdarlar çeşitli siyasi hesaplar ve ittifaklar için evlilik bağlarını araç olarak kullanmışlardır. Nasrüddevle’nin bu evliliklere daha çok başvurması ve bu evliliklerin mahiyeti, onun barışçıl siyasetini tesis etmek için bu yola başvurduğunu göstermektedir. Eşlerinden üçünün hükümdar kızı olması, Nasrüddevle’nin komşularıyla huzur içerisinde yaşama arzusunu gösteren en önemli delildir. Bu eşleri Emir Fadl b. Muhammed b. Şeddad’ın kızı Fadlûniye, Ukaylî Emiri Karvâş’ın kızı

571 İbn Kesir, El-Bidaye ve’n-Nihaye, c.15, s.784

572 İbnü’l-Cevzî, El-Muntazam fi-Tarihi’l-Mülük ve’l-Ümem, c.16, s.70

573 İbnü’l-Esîr, İslâm Tarihi el-Kâmil fi’t-Tarih Tercümesi, c.9, s.418; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-

Târih, Darü’l-Kütübi’l-İlmiye, c.8, s.285

574 Yûsuf, Ed-Devletü’d-Dûstekiye..., c.1, s.329-330 575 Ripper, Diyarbekir Merwanileri..., s.13-14

115

Seyyide ve Senâsine Ermenilerinin Kralı Senharib’in kızıdır.576 Bunun dışında da Nasrüddevle’nin Fâtımîlerin Şam valisi Dizberî577 ve Fenek kalesinde ikamet eden

Beşnevi Kürtleri ile de akrabalık kurduğu görülmektedir.578 Nasrüddevle’nin Mısırlı

cariye Fereciye ile evlenmesi ve ondan etkilenmesi diğer eşlerinin onu terk etmesine ve Ukaylîlerle savaşa neden olmuştur. Nasrüddevle’nin tek aşk evliliğinin devlet için hayra vesile olmadığı görülmektedir.