• Sonuç bulunamadı

3. PİŞMANLIK ve ISLAH KURUMUNUN AMAÇLARI

3.2. Ceza Politikası Amacı (Teşvik Amacı)

zamanda bu amaca ne derece hizmet edildiğini de ifade etmektedir178

Benzer şekilde Federal Mahkeme’nin de (BGH) bu hükmün, devletin görevlerini yerine getirebilmek için gereken, ona borçlu olunan bütün vergilere ulaşma çabasından dolayı düzenlendiğini savunan kararları vardır

.

179

3.2.Ceza Politikası Amacı (Teşvik Amacı) .

Vergi politikasının yanında ceza politikasının da pişmanlık ve ıslah açısından bir amaç olarak kabul edildiği görülmektedir. Burada kuruma yüklenen teşvik fonksiyonu dikkat çekmektedir. Pişmanlık ve ıslah hükmünün görevi, kaçırılmış olan vergilerin ceza muafiyeti vaadiyle gönüllü olarak ödenmesi yönünde bir teşvik etkisi oluşturmaktır.

Başka bir ifadeyle, bu düzenleme, cezadan muaf olma fırsatını sunmak suretiyle faili, suçtan vazgeçmeye teşvik (motive) etmektedir180. Bu sayede bilinmeyen vergi suçlarının ortaya çıkarılması devletin çıkarınadır. Vergi dürüstlüğüne dönme imkânı tanınması ise vergi suçlularının lehine bir durumdur. Vergi kaçakçılığı suçu işleyen mükellefin, bundan elde ettiği gelirlerini gizlemeye çalışması, mali hesaplarında bunu göstermemek için farklı yollara başvurması, izleyen malî yıllarda tutulacak muhasebe kayıtlarının doğruluğuna bile etki yapacaktır. Bu ihtimal de vergi dürüstlüğüne dönme unsurunu önemli hale getirmektedir181

Pişmanlık ve ıslah kurumuyla sağlanan ceza muafiyeti, vergi mükellefi üzerinde bir teşvik etkisi oluşturduğu gibi failin aklında öyle ya da böyle cezalandırılacağına ilişkin bir fikir oluşmamasını da temin etmektedir. Dikkat edilirse bu açıklamalar, suç yolundan iradi olarak dönen bir kimseye ceza verilmemesini ceza siyaseti temelinde açıklayan altın köprü teorisiyle (Goldene Brücke) örtüşmektedir

.

182

178 Hoffman, s. 7. Paragrafta atıf yapılan 09.11.1936 tarihli kararda hükmün amacına yönelik ifadeler aynen şu şekildedir: “Der Zweck des Gesetzes ist, dadurch, daβ dem reuigen Steuerpflichtigen gegenüber Nachsicht geübt wird, dem Staat bisher verheimlichte Steuerquellen zu erschlieβen (Breyer, s. 152, dpn. 426)

. Bilindiği gibi bu

179 Hoffman, s. 7.

180 Hoffman, s. 11; Wassmann, s. 24; Kohlmann ve Diğerleri, Steuerstrafrecht, Kommentar zu den § 369-412 AO, Köln: Verlag Dr. Otto Schmidt, 2007, s. 17.

181 Frees, s. 118.

182 Breyer, s. 127, ayrıca s. 154; Christian Löffler, Grund und Grenzen der Steuerstrafrechtlichen Selbstanzeige, Baden-Baden: Nomos Verlag 1992, s. 60 vd.; Micheal Ivens, Steuerstrafberatung, 2.

Auflage, Norderstedt: Wealth Information GmbH 2006, s. 82.

teoride devletin, faile suç yolundan dönmesi için altın köprüler kurması halinde failin, bu yoldan geri dönmek isteyeceği, suç işlemekten vazgeçeceği savunulmaktadır.

Fail, belli bir davranışa yönlendirilmek, bu doğrultuda teşvik edilmek isteniyorsa o zaman ondan beklenen davranışı gösterme imkânının da sağlanması gerekir183

Bu kuralın amacı, vergi gelirlerinin artmasını ve mükelleflerin vergi ödeme konusunda dürüst olmalarını temin etmektir. Bu amacın gerçekleşmesiyle birlikte mükelleflerin bundan böyle vergi ödevlerini yerine getirirken dürüst kalmaya devam edecekleri düşünülür

. Pişmanlık ve ıslah açısından ceza muafiyetinin bulunması, bu fonksiyonu ifa eden bir teşviktir.

184. Pişmanlık ve ıslah sayesinde mükellef tekrar vergi dürüstlüğüne dönüş imkânına kavuşur. Aksi bir durumdaysa, yani pişmanlık talebinde bulunma fırsatının verilmediği bir hukukî yapıda, ceza takibatına maruz kalmak istemeyen mükelleflerin vergi kaçırmaya devam etme, fiillerini sonuçlandırma yönünde bir zorunluluk hissedecekleri düşünülür185

Devletin, ceza kanunlarını uygulayan konumunun yanında ayrıca işlenen vergi kaçırma suçu sebebiyle mağdur duruma düşürülmesi bize ayrı bir bakış açısı sunabilir. Getirilen ceza kurallarının mağduru koruduğu ve onun zararını engellemeyi amaçladığı düşünülürse pişmanlık talebi kabul edilen failin, fiilinin sonuçlarını telafi etmesi, sonuç olarak cezalandırılma gerekliliğini kaldırmaktadır

. Altın köprü teorisinde de bu noktaya değinilmektedir.

186

Ceza politikası amacı, aynı zamanda pişmanlık ve ıslah kapsamında bulunan hukuka aykırı bir fiilin işlenmesini ciddi olarak teşvik ettiği yönünde eleştiriye uğramaktadır.

İlerde pişmanlık ve ıslahtan yararlanıp cezadan muaf tutulacağını düşünerek vergi kaçıran bir mükellefin durumu bu konuda örnek gösterilebilir. “Nasıl olsa cezadan muaf olacağım” düşüncesiyle işlenen fiiller bu konuda bir açmaz olarak görünse de failin yakalanma ihtimali ve bu ihtimali kendi lehine kontrol etme şansının bulunmaması getirilen eleştiriyi zayıflatmaktadır. Kaldı ki bu türden bir fiil işleyen fail, başarma

.

183 Breyer, s. 138.

184 Wassmann, s. 24.

185 Hoffman, s. 12.

186 Breyer, s. 141.

ihtimali yüksekse böyle bir işe girişileceğini ve cezadan muafiyet sayesinde tekrar eski duruma (status quo ante) dönüleceğini bilerek hareket eder187

Kaldı ki karşılaştırmalı hukukta pişmanlık ve ıslah benzeri kurumların hepsi cezadan muafiyet getirmemektedir. ABD örneğinde uygulanan gönüllü itiraf politikasında, yapılan itiraf, ceza verilip verilmeyeceği noktasında yapılan mütalaada göz önünde tutulmakta fakat asla ceza muafiyetini garanti etmemektedir. Bu örnekler karşısında yapılan eleştirinin, tutarlılığını koruduğunu söylemek mümkün gözükmemektedir

.

188

Ceza politikası görüşüne yapılan diğer eleştiriye göre yasağın caydırıcı etkisi, daha fiil işlenirken geçersiz hale gelmektedir. Pişmanlık ve ıslah kapsamına alınan fiilleri düzenleyen ve yaptırıma bağlayan hükümler (örneğin vergi kaçakçılığı suçunu ve cezasını düzenleyen VUK m. 359) faili bu fiili işlemekten alıkoyamıyorsa o zaman pişmanlık ve ıslah kurumunun, failin düzelmesini teşvik eden yönü muallâkta kalmaktadır. Yani teşvik amacı tamamen varsayıma dayanmaktadır

.

189. Bu eleştiri, fiili işleme iradesi ne kadar kuvvetli olsa da failin zaman içinde (yakalanma ihtimalinin artması gibi) çeşitli sebeplerle fikrinin değişebileceğini ve pişmanlık talebinde bulunabileceğini ihmal ettiği için eksik bulunmaktadır190

Hepp tarafından ortaya atılan başka bir görüşteyse failin caymasını teşvik etmek için hafifletilmiş cezanın da yeterli olacağı savunulur. Bu görüş, teşvik etkisini zayıflattığı gerekçesiyle eleştirilir

.

191. Cezadan tamamen muaf olma ve kısmen muaf olma mali nitelikteki suçlarda, özellikle beyaz yaka suçlarında belirleyici kabul edilmektedir. Ceza muafiyetinin kısmen sağlandığı durumlarda teşvik etkisinin genellikle düşük seviyede kaldığı düşünülmektedir192

Breyer’e göre, pişmanlık ve ıslah hükmünün sağladığı avantajlar ne kadar garantili olursa teşvik etkisi de o kadar güçlü olur. Pişmanlık talebinde bulunacak failin kendi

.

187 Breyer, s. 140.

188 Breyer, s. 140

189 Wassmann, s. 24.

190 Breyer, s. 141.

191 Breyer, s. 142.

192 Breyer, s. 143, 144.

durumunu değerlendirip öngörülebilir sonuçlara ulaşması kurumun teşvik etkisinin kuvvetine işaret kabul edilir193

3.3.Ceza Hukuku Amacı (Telafi Amacı) .

Ceza hukuku amacında yer alan görüşler, pişmanlık ve ıslahın ceza kanunlarının bakış açısıyla açıklanması üzerine bir temelden hareket etmektedir194. Genel itibariyle burada vergi hukuku kurallarına aykırı olarak işlenen fiilin, fail tarafından telafi edilmesi esas alınmaktadır. Devletin mahrum kaldığı vergi gelirinin ortaya çıkarılması ve ödenmesi karşılığında mükelleflere ceza muafiyeti getirilmektedir. Hükmün başka vergi kaçırma fiilleri için açık bir çek gibi görülmesi ve bu amaçla kullanılması bu görüşün eleştirilen yönüdür195

Löffler, bu düzenlemeyi salt ceza hukukundan beslenen bir bakış açısıyla açıklamaktadır. Yazar, kurumun amacını sırf mali amaçla izah etmeye çalışan görüşe karşı çıkmaktadır. Bu hükmün teşvik edici unsurundaki, kaçırılan vergilerin gönüllü olarak daha sonra ödeneceği fikrini gerçekçi bulmamaktadır. Bunun yerine kurumun amacını açıklarken ceza hukuku anlamında suç fiilinin işlenmesinden vazgeçmenin esas alınmasının daha uygun olacağını düşünmektedir

.

196

Pişmanlık ve ıslah kurumunu, maddi ceza hukuku kapsamında kabul eden Kratzsch, Brauns ve Scheel, bu nedenle amacın belirlenmesinde de ceza hukukunun kurallarına bağlı kalınması gerektiğini ifade etmektedir. Yazarlar, vergi politikasını ve ceza hukukunu ilgilendiren öncelikler arasında bir denge sağlanması, ortaya çıkan somut olayın şartları dikkate alınarak bu farklı amaçların tartılması gerektiğini savunmaktadır.

Her iki alanın kuralları uyumlu bir şekilde ilgili somut olaya uygulanmalı diyen bu görüş, mali amacın ve ceza hukuku amaçlarının nasıl dengeleneceği sorusuna tatmin edici bir cevap veremediği için eleştirilmektedir

.

197

Joecks ise kanun maddesinin lafzını dikkate alarak bunun kapsamına giren konuların çeşitlilik arz ettiğini belirtir. Yazar, bu konudaki görüşünde mali amacın, ceza politikası

.

193 Breyer, s. 146.

194 Friedrich Zimmermann, Nachzahlung bei Selbstanzeige, Frankfurt am Main: Peter Lang Gmbh 2001, s. 189.

195 Wassmann, s. 24.

196 Löffler, s. 100; Hoffman, s. 16; Breyer, s. 126.

197 Hoffman, s. 14-15.