• Sonuç bulunamadı

4. KITA AVRUPA'SININDA HUKUKİ VE SİYASİ DURUM

2.2. DOĞAL HAL, DOĞAL HAK VE DOĞAL HUKUK

3.4.2. Locke ve Şanlı Devrim

Locke'un Devrim üzerideki etkisi ve siyasi ve hukuki düşüncelerini içeren temel eseri olan Hükümet Üzerine İkici İnceleme'nin devrimden önce mi yoksa sonra mı yazıldığıyla ilgili birbirinden farklı okumalar yapılır. Bazıları, İkinci İnceleme'nin Devrimi meşrulaştırmak için yazıldığını belirtirler. Locke, bu eserde devrimin anayasasını, getirdiği yenilikleri savunmaya çalışır ve bu düşünceler 17. yüzyıl boyunca da etkili olur (Parkinson, 1984: 110). Bazıları İkinci İnceleme'yi Şanlı Devrim'den sonra kurulan anayasal monarşinin teorik temeli olarak okurlar. Diğer bir okumada da İkinci İnceleme'nin devrimle bir alakasının olmadığı, bir geleneğin devamı olduğu dile getirilir. Ayrıca Locke'un "yükselen burjuvazinin öz bilinci", "mülkiyetçi bireylerin temsilcisi" ve "18. yüzyıl orta sınıfının sesi" olarak okuyan filozoflar da vardır (Zelyut Hunler, 2003: 60). Locke, hem Devrim de ortaya çıkan düşüncelerinin etkisi altında kalır hem de yazmış olduğu eserlerde Devrimi meşrulaştırmaya çalışır. Doğuştan devredilmez haklar kuramıyla Devrim'de ortaya çıkan düşünceleri daha liberal daha özgürlükçü hukuk ve devlet anlayışını taşır (Güriz, 2009: 185-186).

Locke'un Devrimi haklı göstermek için yazdığının iddia edilmesine, onun ihtilaldan sonra tahta çıkan William'ı "halkın rızasıyla iş görerek unvanını haysiyetini koruyacaktır" şeklinde taltif etmesi sebep olur. Bugün ise İkinci inceleme'nin Birinci

İnceleme'den önce yani 1688 devriminden çok önce yazıldığı ve sonra da günün şartları

da göz önünde bulundurularak alelacele devrimi haklı gösterir hale getirildiği kabul edilir (Peters, 1995: 65).

Locke'un siyasi fikirleri, parlamentoda bulunan iki büyük kanattan biri olan Whig Partisinin (Liberal Parti) kurucusu ve en önemli ideologu olan Shaftesbury ile tanıştıktan sonra devrimci liberalizme kayar. Shaftesbury, II. Charles'in cezai müeyyideler ve parlamento baskısıyla insanların İngiliz kilisesine zorla bağlanmasına karşı çıkar; dini konularda hoşgörülü olmayı ve ticari özgürlüğün kökleşmesini savunur. Ortaçağ'ın ayak bağı olan ticaret anlayışı bir tarafa bırakılır; serbest bir ticaret anlayışı takip edilirse deniz aşırı kaynaklara ulaşılabilir ve Hollanda örneğinde olduğu gibi ticaretin gelişmesi sağlanabilir. Hollandalı tüccarların zenginleşmesinde dini hoşgörünün önemli etkisi olmuştur. Onun bu emperyalist tutkuları Fransa kralına da düşman olmasına neden olur. Fransa Kralı XVI. Louis'in emperyalist politikaları ve II. Charles ile olan yakın ilişkilerinden dolayı Shaftesbury, Fransız emperyalizmine, motive edici gücü olan Roma kilisesine ve Fransa'nın müttefiki olarak gördüğü II. Charles aleyhine politikalar güder; onun bu mücadelesi Whig partisinin parti politikası haline gelir. Bazı filozoflara göre Shaftesbury, Fransa ve İngiltere'de Katolikliği sindirmeye çalışırken, Locke Whig partisinin politikalarının haklılığını ortaya koymak için onun en önemli destekçisiydi. "… Locke'un siyasal felsefesinin tamamı, yaşadığı dönemlerin zaruretleri ve muhalefet liderinin himayesinde olmasının doğurduğu şartlar sayesinde meydana gel[ir]" (Cranston, 2002: 92-93).

Bazı filozoflara göre ise Locke'un Shaftesbury ve çevresiyle ilişkileri olmasına rağmen bu ilişkinin ortaya çıkmaması için çok temkinli davranır. Shaftesbury, Stuartlar ile mücadele ederken Locke muhtemelen kendini gelebilecek tehlikelerden korumak için onu gizlice destekler (Peters, 1995: 66). Bazılarına göre ise Shaftesbury'nin siyasi alandaki başarıları ve başarısızlıkları; sosyal meselelerde ve ekonomik politik alanda onu derinden etkiler ve onun için en önemli kişilerden biridir (Dunn, 2008: 19, 20).

Locke, siyasi meselelere müdahil olduğundan1683 yılında Hollanda'ya kaçmak zorunda kalır. Orada İngiltere'de yakında tahta çıkacak olan William' a yardım eder ve Platon'un Devlet'inden beri bu alanda en fazla etki eden Hükümet Üzerine İki

diliminde (1683- 1689) Hollanda, Avrupa'nın muhtelif yerlerinden gelen "siyasi ve din mültecilerinin" merkezidir. Burada özgürlük hakkındaki düşüncelerinin uygulanabilirliğini görür. II. Charles ve II. James zamanında uygulanan baskıcı ve despotik uygulamalarından İngilizleri kurtarma; kralların tanrısal haklarını yadsınması hakkındaki fikrini geliştirir ve hoşgörü üzerine dört mektup yazar, yayımlar (Ebenstein, 2005: 220).

Locke'a göre yönetimin amacı özel mülkiyeti ve kamu düzenini korumak; ülkenin savunmasını yapmak ve sözleşmede belirtilen hususları güvence altına almaktır. Locke, yönetimin kuruluş amacını belirlerken onun sınırlarını da belirler. Yönetimin kuruluş amacı, kamu düzeninin ve mülkiyetin korunması, ülkenin savunulması ve toplumsal sözleşmeye riayetin sağlanmasıdır. Yönetim bu minimal sınırların ötesine geçmemelidir. Kendisinden bir asır sonra Thomas Jefferson, "En az yöneten yönetim, en iyi yönetimdir." diyerek Locke'un düşüncelerini dile getirir (Heywood, 2007: 60-61). Adım Smith'in (1723-1790) bırakın yapsınlar (laissez-faire), liberal ekonomik anlayışı Locke'un daha önce ele aldığımız emeğe dayanan ekonomik kuramıyla ilintilidir (Copleston, 1998: 147). Locke, dünyayı değiştiren bilim ve devlet adamlarının, tüccar ve sanayicilerin hayata bakışlarını açıklayan ve onları emellerine ulaştıracak eylemlerini destekleyen akıl çağının kurucusudur. Bu yaklaşımıyla da, "Batı burjuva sanayi medeniyetinin kurucularından…" biri olarak da okunur (Cranston, 2002: 88). Locke, yönetimlerin kuruluş amaçlarını ve yetkilerini belirleyerek yönetimleri sınırlandırır ve liberal düşünce akımının oluşmasına kaynaklık eder.

Locke, hoşgörü, dini hoşgörü ve siyaset alanında yazdıklarıyla aydınlanmaya kaynaklık eder. Ayrıca o, bilgi felsefesi ile Hume, Condillac ve Kant'ı; eğitim üzerine düşünceleri ile Rousseau ve Voltaire'yi etkileyen aydınlanmanın ilk kilit düşünürüdür (Outram, 2007: 177). Locke, doğuştan gelen bilgi anlayışını reddederek, ampirik bilgi anlayışıyla felsefeyi teolojiden ayırarak soyut kanunların oluşmasın da duyuların önemini vurgular. Onun insan zihni ve toplum üzerinde yaptığı çalışmalar aydınlanmada önemli bir yere sahiptir (Outram, 2007; 124, 128). Locke'un bu düşünceleriyle genel olarak toplumların aydınlanmasını sağlayarak hem yönetimlerin hem de hukuk düzenlerinin rasyonel bir temel üzerinde kurulmasına etki ettiği söylenebilir. Felsefi bilgi ile teolojik bilgiyi bir birinden ayırması, devletin kuruluşunu açıklanması ve egemenin haklarının kaynağının tespiti bakımından önemlidir.