• Sonuç bulunamadı

4. KITA AVRUPA'SININDA HUKUKİ VE SİYASİ DURUM

1.5. POZİTİF HUKUK

1.5.5. Grotius'ta Uluslararası Hukuk

Tüm devletler ya da bunlardan büyük bir çoğunluğu karşılıklı çıkarlarını güvence altına alacak birtakım hukuk kurallarını kabul ederler. Buna "uluslararası hukuk" adı verilmektedir. Hukuk normlarına boyun eğmeyen bir toplumun varlığını düşünmek ne kadar imkânsız ise ulusların oluşturduğu "toplumun da hukuktan vazgeçmesi düşünülemez". Ulusların üzerinde anlaştıkları hukuk kuralları, doğanın yazılı olmayan buyruklarıdır (Grotius, 2011: 21-23). John Austin'a göre Grotius, uluslararası pozitif ahlak kuralları ve ulusların aralarında uygulanan teamülleri, olması gereken ahlak kuralı olarak değerlendirerek doğal hukuk olarak adlandırır (Austin, 2015: 128).

O, doğal hukuku, tanrısal hukuku ve ulusların ortak kabullerini uluslararası hukukun kaynağı olarak görür. Bunu apriori ve aposteriori olarak temellendirir. Grotius, apriori ve aposteriori olarak delillendirme yöntemlerini ve aralarındaki farkı belirleyerek önemli bir yenilik ortaya koyar. Uluslararası hukukta aposteriori yöntem çok kullanılan bir yöntem olmasına rağmen Grotius, mantık ve matematiğe dayanan apriori yöntemi tercih eder (Dallmayr, 2004: 273). Böylece o, hem apriori hem de aposteriori olarak delillendirmeye başvurarak uluslararası hukuku temellendirmeye çalışır. Uluslararası ortak değerlerin tespiti noktasında aposteriori yönteme başvursa da temel olarak apriori olarak delillendirmeyi tercih eder.

O, doğal hukuku temellendirirken ve açıklarken uluslararası hukuku oluşturmayı amaçlamaktadır. Devletlerarasında uygulanacak hukuk normlarını koyacak ve bu normlara aykırılıklarda yaptırım uygulayacak başka bir devlet olamaz. Bundan dolayı bütün devletlerin herhangi bir zorlama olmadan kabul edecekleri bir sistemin oluşturulması gerekir. Böyle bir sistem de ancak insan doğasından hareket ederek oluşturulabilir. Ancak insan doğasına dayanarak oluşturulan hukuk normları ulusal hukuk sistemlerinin üzerine yükselerek, insanlığın hukuk normları haline gelebilir.

Uluslararası hukuk teşekkül ederken örf, adet ve teamüllerden de doğal hukukun esaslarını tamamlayıcı bir unsur olarak yararlanılır. O, doğal hukuk ve esaslarından hareket ederek uluslararası hukuka varlık ve bağımsızlık kazandırır. Ancak bu uluslararası hukuk, kendinden sonra uzun bir süre dini ve kültürel farklılıklardan dolayı "Hristiyan Avrupa Hukuku" olarak kalır (Abadan, 1939: 559, 561).

Grotius, Otuz Yıl Savaşları'nın Avrupa Kıta'sında oluşturduğu trajediye tanık olur ve bu durumdan kurtulmak için adaletin, uluslararası ilişkilerin temel ilkesi olması gerektiğini belirtir. Bunun nasıl tesis edileceğini araştırır. Uluslararasındaki ilişkileri "adalet" kavramını ön plana çıkararak düzenlemeye çalışır. Mutlak bir değer olan adalet, ancak doğal hukukla temellendirilerek sağlanabilir. Uluslararası hukukun kavramları, ancak doğal hukukun evrensel prensipleri üzerine kurulur. Böylece yer, zaman ve olaylara göre değişkenlik gösteren uluslararası hukuk sistemi dışlanır (Ovalı, 2010: 914). Otuz Yıl Savaşları'yla Hristiyan birliğinin dağılması ve egemen otoritelerin çökmesi onu acilen çözüm önerileri geliştirmeye sevk eder. Çünkü ne kilise ve kutsal kitabın otoritesi ne de Protestan ve Katolik mezhepler, Hristiyan ve Hristiyan olmayan yöneticileri bir arada tutacak birleştirici güce sahiptir. Grotius, bu boşluğu doldurmak için Hristiyanlık öncesi doğal hukuk geleneğine dönerek bağlayıcı ve bütünleştirici ilkelerle birlikteliği sağlamaya çalışır (Sabine, 1969: 100). Grotius, Serbest Deniz eserinde Papalık otoritesini tartışmaya açar: Hz. İsa'nın dünyadan elini çekerken yeryüzünde karar verme yetkisini "ne Aziz Pavlus'a, ne de Roma Kilisesi'ne" devretmesi mümkündür. Dolayısıyla Papalığın dünyevi ve idari anlamda bir egemenliği olamaz. Böyle bir yetkisinin olduğu kabul edilse bile Müslümanların ve Hristiyan olmayan halkların bu otoriteyi kabul etmesi mümkün değildir. Papalığın verdiği kararlar diğer uluslar için bir hüküm ifade etmez (Aktaran: Erkiner, 2012b: 28).Bundan dolayı oluşacak olan uluslararası hukuk sadece Katolik toplumları için uygulanmayacağından din, hukuk ve ahlakı birbirinden ayırmaya çalışır, ancak bu ayrımı tam olarak gerçekleştiremez. Din ile hukuk arasında tam bir ayrım Reform hareketleriyle gerçekleşir (Fur, 1940: 46).

Modern devletlerin doğuşuyla eş zamanlı olarak Papalık hukukunun çöküşü ve kralların buyruklarıyla oluşan yönetim biçimleri, artık değişen Avrupa toplumuna uygun değildir. Kendi çıkarlarını ve haklarını korumak için bir araya gelen insanların oluşturduğu devletlerin kanunları, bütün insanlar tarafından oluşturulan özgür birlikten

ya da doğal hukuktan kaynaklanmalıdır (Scruton, 2007: 45-46). İnsan doğası ya da doğal hukuktan hareket ederek uluslararası hukuku kurmaya çalışmasının temel amacı, öncelikle toplumlar ve devletlerarasındaki kültürel, dinsel ve mezhepsel anlaşmazlıkları ve çatışmaları ortadan kaldırmaktır. Bu düşüncelerin ilk olumlu sonuçları, Otuz Yıl Savaşları'nı sonlandıran ve 1648 yılında imzalanan Westphalia barış antlaşmasıyla gerçekleşir. Bu antlaşmaya Avrupa'daki tüm devletler katılmış ve katılan tüm devletler, aralarındaki tüm farklılıkları bir tarafa bırakarak eşit haklara sahip "Avrupa Hristiyan Topluluğunu" kurmuşlardır (Karakoç, 2004: 233). Hristiyanlar arasında birlik oluşturma düşüncesinin öncüllerinden biri de VI. Henry'in maliye bakanı Duc de Sully'dir. Sully, Avrupa'nın altısı irsî ve beşi seçime dayalı olarak on bir monarşi ve beş cumhuriyete bölünmesini; bunların üzerinde aralarındaki sorunları çözecek bir meclisin bulunmasını tasarlar. Sully, oluşturduğu "Katolik Dünya Cumhuriyeti"nin başkanının Papa, başbakanının ise Fransa kralının olmasını öngörür. Katoliklerin ittifakının amacı Habsburgları İberik yarımadasına, Osmanlı Devletini Asya'ya hapsetmek ve Bizans İmparatorluğu'nu yeniden kurmaktır. Sully, Katolik Dünya Cumhuriyeti'ni hukuksal olmaktan ziyade dış politika bağlamında ele alır. Onun görüşleri Avrupa Birliği'nin uzak habercisi olarak görülebilir (Atalay, 1997: 53-54).

Grotius, uluslararası hukuku sistemli bir şekilde ele alarak önemli katkılarda bulunmuştur. Onun doğal hukuk ilkeleri olarak nitelendirdiği ve uluslararası ilişkilere yön vermesini istediği prensipler bu gün uluslararası hukukta yerleşmiş bulunmaktadır. Uluslararası hukukun, ulusal hukuklara üstünlüğü tezi, günümüzde hala güncelliğini koruması onun ne kadar önemli bir düşünür olduğunu gösterir (Güriz, 2009: 178). Devletlerarası ilişkileri düzenleyen bu normlar, egemenlerin eşitliğini göz önünde bulundurulmalıdır. Bütün uluslar, uluslararası hukuk önünde eşit muameleye tabi tutulmalıdır. Böylece hem uluslararası hukuk normlarının gerekliliği hem de bunların bağlayıcılığı vurgulanır (Torun, 2005: 75).

Coğrafi keşiflerin sonucunda Yeni Dünya'nın keşfedilmesi yeni hukuki ve siyasal sorunların da ortaya çıkmasını beraberinde getirmiştir. Mevcut sistem ve hukuk düzeni yeni keşfedilen yerlerdeki her hususu kapsamıyordu. Buralarda yaşayan insanlar ve onların mülkleri mevcut pozitif hukukun kapsam alanında değildi. Doğal hukuk ise yeni keşfedilen yerlerdeki hukuki sorunları da kuşatmaktaydı. Grotius'un doğal hukuku temel alarak karşılaşılan yeni sorunlara hukuki çözümler sunması, kendisini bu alanda

hissettirmesine önemli katkıda bulunur. Ayrıca onun İspanyol ve Portekizlerin tekelinde olan deniz ticaretine de doğal hukuktan hareket ederek karşı tez oluşturması, uluslararası hukuk görüşünde önemli bir yer tutar. Serbest Deniz adlı yapıtında deniz ve okyanuslarda ticaret yapma hakkının belli devletlere ait olduğu fikrine dayanan kapalı denizler tezini reddeder. Bu eserde yenidünya düzenine göre uluslararası ticaret için çözüm önerileri sunar. Bu çözüm önerilerinin kilit noktasını ise uluslararası hukukun temel aksiyomu, denizlerin herkesin ortak malı olmasıdır. Doğal hukukun, modern uluslararası ilişkiler ve hukuk alanına girmesinin sembolleri "Serbest Deniz" ve "Serbest Ticaret" anlayışıdır. Bu anlayış modern uluslararası ilişkiler ve hukuk tarihi boyunca güncelliğini korumuştur (Denk, 2011: 111-113).

Bu teze göre tüm uluslar Doğu Hindistan Adaları'yla serbest ticaret hakkına sahip olmalıdır. Özel ya da kamusal mülkiyet edinme insan olmanın bir gereğidir, dolayısıyla Papalık herhangi bir devlete ya da ulusa ticari imtiyaz kullanma hakkı veremez. Serbest ticaret doğal hukuka dayanır. Tanrı, Dünya'nın farklı bölgelerine farklı zengin doğal kaynaklar vermiştir. Bir bölgede yaşayanlar başka bir bölgedeki doğal kaynaklara ihtiyaç duyarlar. İnsanlar bir bölgedeki doğal kaynaklarla tüm ihtiyaçlarını karşılayamayacaklarından diğer bölgelerdeki çeşitli kaynaklarla ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlar. Bu doğal hukuka dayanan serbest ticaret hakkı uluslararası hukuk tarafından da yasaklanmaz, hatta desteklenir (Wood, 2012: 148). Grotius, bu yaklaşımıyla Papa'nın açık denizleri, okyanusları ve keşfedilen Yeni Dünya'yı Katolik kilisesine bağlı İspanya ve Portekiz arasında taksim etmesine karşı çıkar. Papalığın bağışıyla açık denizlerde bu devletlerin hak sahibi olmadığını, bu devletlerin diğer devletlerin açık denizlerde serbest dolaşımını ve ticaret yapmasını engelleme hakkının olmadığını belirtir (Meray, 1955: 82).

Grotius, Serbest Deniz'de 1602 yılında kurulan ve Doğu Hindistan Adaları Ticaret Tekeli'nden ticaret yollarının güvenliğini sağlama, kale inşa etme ve savunma amaçlı asker bulundurma imtiyazı alan Doğu Hindistan Şirketi'nin ticari haklarını savunur. Bu şirketin ticari haklarını savunurken ticari amaçlı olmayan emperyalist saldırganlıklarını da doğal ve uluslararası hukuka dayanarak haklı göstermeye çalışır (Wood, 2012: 147).

Ganimet Hukuku Üzerine eserinin de özü ve "hukuki ruhu", özünde tanrısal hukuka

dayanan doğal hukuka göre denizlerde serbest dolaşım ve ticaret hakkının savunulmasıdır. Uluslararası hukuka göre din, ulus ve mezhep farkı gözetilmeden

denizlerde özgür ticaret hakkının bütün insanlar ve uluslar için genel müşterek ve eşit haklar olduğunun ispatlanması ya da savunulması gerekir (Erkiner, 2012b: 37).

Grotius'un serbest ticaret ya da serbest deniz tezi Hollanda'nın ticaret politikalarıyla uyumluydu. Hollanda, emperyalist rakipleri gibi sömürgeler kurma yerine serbest ticaret sayesinde ticari üstünlük sağlamaya çalışıyordu. Bu politikayla paralel olarak Serbest Deniz'de bir yerin işgal edilerek sömürgeleştirilmesini değil, diğer devlet ve şirketlerin oluşturdukları ticari tekel karşısında Doğu Hindistan Şirketi'nin ticari haklarını savunur (Wood, 2012: 148). Amerika kıtası keşfedildikten sonra ilk önce İspanya ve Portekiz kıtayı sömürgeleştirmeye başladılar. Bunlara çok geçmeden İngiliz ve Fransızlar katıldı. Kıtayı sömürgeleştirmek için giden son devlet ise Hollanda'ydı (Atalay, 1997: 30; Atabay 2004: 36-37).

Bir diplomat olan Grotius'un uluslararası hukukta getirdiği yeniliklerden biri de elçilik ve diplomatlarla ilgili önceliklerdir (Fur, 1940: 50). Uluslararası hukuk, elçilerin görevleri, dokunulmazlıkları ve onlara uygulanacak tanrısal ve pozitif uluslararası hukuk, genel olarak egemenlerin bir birlerine yolladıkları elçilere uygulanır. Uluslararası hukukun elçilik hakkı ile ilgili iki temel kuralı vardır: (1) Elçinin kabul edilmesi ve (2) onlara asla kötülük yapılmamasıdır (Grotius, 2011: 164-165). Elçilerin dokunulmazlığı ve hangi hususlarda dokunulmaz olduklarıyla ilgili birbirinden çok farklı yaklaşımları değerlendirerek kendi görüşünü açıklar. Doğal hukuk suçluların cezalandırmasına onay verse de, uluslararası hukuk elçilerin yargılanmasına ve cezalandırmasına onay vermez. Elçiler kendilerini görevlendiren kralı temsil ettiklerinden bulundukları ülkenin iç hukukuna tabi değillerdir. Elçiler, bulundukları ülkede suç işlerler ve bu da devlete zarar verecek nitelikte olmaz ise ya görmezden gelinmeli ya da elçinin ülkeyi terk etmesi istenmelidir. Eğer devlete zarar verecek derecede bir suç işlerseler, onu gönderen egemene elçinin durumu bildirilmeli; o, egemen ya elçisini cezalandırmalı ya da cezalandırmak için görevli olduğu ülkeye teslim etmelidir. Ancak başvuracak başka bir yolun kalmadığı kaçınılmaz zorunluluk durumlarında elçiler sorgulanabilir, tutuklanabilir; hatta silahlı saldırıya kalkıştığında ise savunma hakkı kullanılarak öldürülebilir (Grotius, 2011: 166-169).