• Sonuç bulunamadı

(Case Concerning The Continental Shelf, 1985: No. 68; International Boundary Cases, 1992: s. 1523-1574).

Libya/Malta Davası için imzalanan özel andlaĢma tarihinin 1976‟lara kadar uzanmasına rağmen, taraflar pratik amaçlarla, Tunus/Libya Davası‟nın sonuçlanması sonrasında 23 Mayıs 1982 tarihinde Özel AndlaĢmayı Divan‟a iletmiĢtir. (Libya/Malta Davası, 1985: s. 17), (Case Libyan Arab Jamahiriya/Malta, 1985: s. 17).

Taraflar sadece Malta‟nın 1958 sözleĢmesine taraf olması nedeniyle uyuĢmazlığın teamül hukukuna göre çözümünü seçtiler. Her iki taraf da 1982 BMDHS‟yi imzalamıĢ olmalarına rağmen henüz yürürlüğe girmemiĢ olması nedeniyle iki taraflı olarak aralarında uygulanamayacağına karar verdi. 83. maddedeki koĢullar hakkaniyet ilkelerine bir referans ihtiva etmese de, her iki Devlet uluslararası teamül hukukunun mevcut statüsünün uygulamayı beklediğini kabul

119

etmiĢti. Ġki devlet ilgili Ģartların dikkate alındığı hakkaniyet ilkelerinin uygulanması konusunda da anlaĢtı (Case Libyan Arab Jamahiriya/Malta, 1985: s. 31).

Taraflar talep ettikleri uygulanacak hukukun uluslararası sınırlandırma hukukunun ilke ve kurallarının içeriği ve hukuki durumu hakkında Divana yön verecek sınırlar çizmediler fakat Kararın taraflar arasındaki sınırın tayinini zorlaĢtırmamasına dikkat çektiler (Case Libyan Arab Jamahiriya/Malta, 1985: s. 32). Libya ve Malta arasında Divan‟ın bir sınırlandırma çizgisi belirlemesinde anlaĢma sağlanamamıĢ olsa da davanın ilerleme aĢamasında bu husus önemsiz olmuĢtur (Case Libyan Arab Jamahiriya/Malta, 1985: s. 20).

Divan karĢılıklı kıyılar arasındaki sınırlandırmada eĢit uzaklık ilkesinin mesafe kriterine dayalı olarak kullanılmasının çoğunlukla hakkaniyete uygun bir sonuç verdiğini ifade etmiĢ ve iki devlet kıyıları arasında geçici bir hattın tespit edilmesini uygun bulmuĢtur. Divan ilk baĢta böyle bir hattın belirlenmesinin uygun olmayacağını belirtmesine rağmen sonunda aynı iĢlemi gerçekleĢtirmiĢtir. Divan, Libya 1958 KSS‟nin tarafı olmamasına rağmen birleĢik kuralı uygulamaya çalıĢmıĢ ve uluslararası hukukta baĢlangıç eĢit uzaklık hattının çiziminin uygun olmadığını ifade etmesine, teamül hukukunda eĢit uzaklığın öncelikli bir metot olmadığını bilmesine rağmen böyle bir yaklaĢımda bulunmuĢtur (Libya/Malta Davası, 1985: s. 48), (Case Libyan Arab Jamahiriya/Malta, 1985: s. 48).

Divan, Malta kara ülkesinin boyutu ve iki ülke kıyılarının uzunlukları arasındaki büyük farkı değerlendirerek orta hatta Malta‟ya daha yakından geçecek bir düzenleme yapılmasını ve bu düzeltmenin coğrafi ortamın özellikleri içinde orta hattı kuzeye kaydıracak Ģekilde gerçekleĢtirilmesine karar vermiĢtir (Case Libyan Arab Jamahiriya/Malta, 1985: s. 51). Divan orta hattın kuzeye kaydırılmasına iliĢkin olarak, Malta ve Libya arasındaki ortay hat ile Sicilya ve Libya arasındaki ortay hat arasında bir denge kurmaya çalıĢmıĢtır. Malta‟nın Ġtalya‟ya ait olması durumunda en kötü durumun Sicilya ve Libya arasındaki orta hat olacağından hareketle Malta ve Libya arasındaki orta hattı kıyılar arasındaki mesafeye göre makul ölçüde yukarı kaydırmanın hakkaniyete uygun bir sonuç doğuracağına karar verilmiĢtir. (Case Libyan Arab Jamahiriya/Malta, 1985: s. 51-52).

120

Divan‟ın bu kararı mesafe kriterinin kıta sahanlığı sınırlandırmasına dahil olması açısından sınırlandırma hukukunda bir dönüm noktasıdır. Divan‟ın vermiĢ olduğu karar kıta sahanlığında hak sahibi olmanın esaslarına dayalı bir sınırlandırma ilkesinden saptığı gibi MEB ve kıta sahanlığı iliĢkisini çok farklı bir Ģekilde yorumlamıĢtır. Divan‟ın karĢılıklı kıyıları 400 milden az mesafelerde sınırlandırmaya mutlak kriter olarak mesafeyi yerleĢtirmesi büyük tartıĢmaları beraberinde getirmiĢtir.

Libya/Malta uyuĢmazlığının temeli kıta sahanlığı olmasına rağmen MEB‟in kıta sahanlığıyla 200 deniz mili dahilinde çakıĢmasıyla kıta sahanlığı sınırlandırmasına doğrudan etkisi olur bir duruma gelmiĢtir. Divan, kıta sahanlığının tanımı sorunu ile sınırlandırılması sorunlarının birbirlerini tamamlayan sorunlar olduğunu ve önceki yargı kararlarını vurgulayarak yapmıĢ olduğu bir ayrımı yeniden değerlendirme gereği duymuĢtur. Divan MEB ve kıta sahanlığının modern hukukta birbirleriyle ilintili olduğunu ifade etmiĢtir (Case Libyan Arab Jamahiriya/Malta, 1985: s. 77).

Bir devletin kıta sahanlığı üzerinde sahip olduğu haklar, ilan edebileceği MEB‟in deniz yatağı ve toprak altı üzerinde de söz konusuydu. Divan iki kavram arasındaki benzerliğe dikkat çekmekle birlikte arasındaki farklara da değinmiĢtir. Divan‟a göre kıta sahanlığı MEB tarafından massedilmemiĢtir. Ancak her ikisi de kıyıdan itibaren belirli bir mesafeye göre tayin edilmektedir. Kıta sahanlığı ve MEB farklı kavramlar olmasına karĢılık MEB‟in deniz yatağında öngördüğü haklar, kıta sahanlığı için öngörülmüĢ olan rejime göre tanımlanmaktadır. Kıta sahanlığının olmadığı yerde MEB olamaz ve mesafe kriteri MEB‟e olduğu kadar kıta sahanlığına da uygulanır.

Divan‟ın vermiĢ olduğu karar kıta sahanlığı zihniyetinin dönüĢümü açısından tartıĢmaya açık bir karardır. Divan‟ın 200 deniz millik alanda jeolojik faktörlerin tarihe mal olduğunu ifade etmesi önceki içtihatların güncelliğini yitirdiği anlamına gelmektedir. Divan Kuzey Denizi ve Tunus/Libya Davası‟nda “özel Ģartlar” kapsamında üzerinde durduğu ve kıta sahanlığında hak sahibi olmanın esası olan

121

doğal uzantı kavramından, ölçülmeye baĢladığı yerden itibaren 200 mil içinde vazgeçmiĢtir. Divan söz konusu mesafe dâhilinde jeolojik kriterlerden uzaklaĢmıĢtır.

2. YARGI KARARLARININ SINIRLANDIRMAYA ETKĠLERĠ

Uluslararası yargının deniz alanlarının sınırlandırılmasında gerek teamül hukukuna gerekse de andlaĢmalar hukukuna önemli bir etkisi olmuĢtur. Teamül hukukunun aydınlatılması, 1958 KSS 6. maddenin ve 1982 BMDHS 74. ve 83. maddelerinin yorumlanması uluslararası yargının sınırlandırma hukukunu Ģekillendirmesi açısından önemlidir.

1969 Kuzey Denizi Davaları‟nda Divan kıta sahanlığında hak sahibi olmanın esasına göre rejiminin altında yatan temel kavramları ele alarak sınırlandırma hukukunun temel kuralını oluĢturmuĢtur. Divanın doğal uzantı kriterini esas aldığı bu davada sınırlandırmanın her devlete, diğer bir devletin aynı nitelikteki haklarına tecavüz etmeden imkanlar ölçüsünde, deniz altındaki doğal uzantısının verilmesini sağlayacak Ģekilde hakkaniyet ilkelerine göre andlaĢmayla gerçekleĢtirilmesi kararı çıkmıĢtır. EĢit uzaklık hakkaniyete uygun olmayan bir sonuç verdiğinde uygulanması zorunlu bir ilke olmadığı gibi teamül hukukuna da girmemiĢtir. Coğrafya, ilgili kıyılar ve azami eriĢim hakkı sınırlandırma için ilgili Ģartlar olarak görülmüĢ ve sınırlandırmanın bütün ilgili Ģartlar gözönüne alınarak hakkaniyet ilkelerine göre yapılması gerektiği ortaya konulmuĢtur. Divan‟ın bu kararı sınırlandırma hukukunda o kadar etkili olmuĢtur ki, bundan sonraki bütün davalarda sadece doğal uzantı açısından değil, aydınlatılan ilke ve kurallar açısından referans teĢkil etmiĢtir.

ManĢ Denizi Tahkimi‟nde 1958 KSS 6. madde de yer alan eĢit uzaklık metodunu özel Ģartlar ile ayrılamaz bir kural olarak görmüĢ ve teamül hukukunun da, sözleĢme hukukunun da hakkaniyete uygun bir sınırlandırma için aynı amaca hizmet ettiği sonucuna varılmıĢtır. 1982 Tunus/Libya Davası‟nda doğal uzantı kriterinden uzaklaĢmanın emareleri görülmüĢtür. Bu dava hakkaniyet ilkelerine göre ilgili kıyı uzunlukları oranı esasınca adaların konumu dikkate alınarak sonuçlandırılmıĢtır. Maine Körfezi Davası‟nda da coğrafya, ilgili kıyılar ve adaların konumu, hakkaniyet ilkelerine göre ilgili Ģartlar esasınca sınırlandırma tesis edilmiĢtir.

122

1985 Libya/Malta Davası‟da sınırlandırmanın hakkaniyet ilkelerine göre gerçekleĢtirilmesini vurgulamıĢ ve kıta sahanlığında ab initio hak sahibi olmanın esası jeolojik ve jeomorfolojik kriterler olmasına rağmen 200 mil geniĢlik içinde hak sahibi olmanın esasını doğal uzantıdan mesafe kriterine çevirerek 200 mil içerisindeki MEB etkisine geçen bir dönemi açmıĢtır. Gine/Gine-Bissau Tahkimi, Saint Pierre ve Miquelon Tahkimi ve Jan Mayen Davası‟nda balıkçılık alanlarının, MEB‟in ve kıta sahanlığının tek bir sınırlandırma hattına bağlandığı görülmektedir. Bu teamül Eritre/Yemen, Katar/Bahreyn, Kamerun/Nijerya ve Barbados/Trinidad ve Tobago davalarında değiĢmemiĢtir.

Diğer davalarda eĢit uzaklık/özel Ģartlar kuralının teamül hukukundaki hakkaniyet ilkelerine göre çözüm ile aynı Ģeyi ifade ettiği vurgulanmıĢtır. Doğrudan 1982 BMDHS‟nin uygulandığı ilk dava olan Eritre/Yemen Tahkimi‟nde ve yine 1982 BMDHS‟nin uygulandığı Barbados/Trinidad ve Tobago Tahkimi‟nde teamül hukukunun ilgili birçok unsurunun SözleĢmelerle paralellik gösterdiği sonucuna varılmıĢtır. Ancak bütün davalarda temel amaç hakkaniyete uygun bir sonuca ulaĢmak maksadıyla ilgili tüm Ģartların dikkate alınması olmuĢtur.

Uluslararası yargının hakkaniyete uygun sonuca ulaĢmak maksadıyla Jan Mayen Davası sonrasında geçici bir eĢit uzaklık hattı belirlediği ve özel Ģartlara göre bu çizgiyi tadil ettiği bundan sonraki bütün davalarda da görülmektedir. Uluslararası yargının bugün için sınırlandırma hukukunu getirdiği noktada sürekli olarak tutarlı bir çizgiyi takip ettiği söylenemese de, SözleĢmeler hukukunun tamamlayamadığı noktaları tamamlamaya çalıĢmıĢtır. Hakkaniyete uygun sonuca ulaĢmak için gerek eĢit uzaklık/özel Ģartlar gerekse de hakkaniyet ilkeleri/ilgili Ģartlar çözümü olarak uygulama metotlarında geniĢ bir içtihadı bulunmaktadır.