• Sonuç bulunamadı

Kıta Sahanlığı ve MEB Sorunu

Doğu Akdeniz ciddi uyuĢmazlıklara taraf olan Ġsrail-Filistin, Türkiye- Yunanistan, Türkiye-Suriye, KKTC-GKRY gibi birçok devletin sahillerinin bulunduğu bir denizdir. Deniz sınırlandırmalarına iliĢkin uluslararası hukuk kurallarının geliĢim ve buna bağlı olarak geçirdiği değiĢimin yarattığı güçlükler, bölgenin karmaĢık fiziki- siyasi coğrafyası, çatıĢan menfaatler ve 2001 yılı baĢlarında Kıbrıs Adasının güney doğusunda zengin petrol ve doğal gaz yatakları bulunduğuna dair GKRY basınında çıkan haberler bir anlamda bahse konu bölgede kıta sahanlığı sınırlandırmasına ait uyuĢmazlığın habercisi niteliğindedir (BaĢeren, 2002: s. 104).

Bunun yanısıra halen belirsizliğini korumakta olan Ege kıta sahanlığı sınırlandırması ile Doğu Akdeniz kıta sahanlığı sınırlandırmalarının birbirleriyle yakın ilgi içinde olmaları, Yunanistan güdümündeki GKRY‟nin KKTC‟ni hiçe sayarak Mısır ile kıta sahanlığı sınırlandırma anlaĢması yapması, AB‟nin 2004 yılında GKRY‟ye Kıbrıs Cumhuriyeti sıfatıyla üyelik vermesi, Kıbrıs GKRY sınırları içerisindeki Ġngiliz üslerinin varlığı, Suriye ile Türk deniz yan hudut sorunları, Girit, Rodos ve Meis adalarına verilmesi muhtemel yetki alanlarının Türk yetki alanları üzerindeki olumsuz etkileri gibi karmaĢık sorunların varlığı kıta sahanlığı sınırlandırma sorununun çözümünü içinden çıkılamaz bir hale dönüĢtürmektedir. Ancak tüm bu sorunlara rağmen, bölge coğrafyasının Ege denizine oranla daha sorunsuz olmasının etkileriyle Ege kıta sahanlığı sorunu çözümüne göre daha az karmaĢıktır.

Bunun yanında Doğu Akdeniz‟in Orta Asya petrolünü içeren bir enerji havzası olması ve bu enerji havzasında güvenli petrol dağıtımı ve ulaĢtırmasının

149

yapılma gerekliliği bölgenin önemini daha da arttırmaktadır.

Deniz sınırlarının belirlenmesi alanında en kapsamlı ve kabul görmüĢ çalıĢma, Uluslararası Hidrografi Örgütü tarafından hazırlanan, özel yayınlar serisinden “Okyanus ve Denizlerin Sınırlan” S-23 dokümanıdır. Her ne kadar doküman, sınırların yalnızca hidrografik maksatlarla hazırlandığı, hukukî veya politik herhangi bir öneme sahip olmadığı önsözü ile yayımlanmaktaysa da Hidrografik maksatlar kapsamında yapılabilecek, araĢtırma faaliyetleri gibi aktiviteler, hukukî ve politik sonuçlar doğurabilecektir.

Bu dokümanın Ege Denizi güney/Akdenizin kuzey sınırına ait 1953, 1986 ve 2002 tarihli taslak haritaları incelediğimizde haritalar arasında bir kaç önemli farktan söz etmek mümkündür. 1953 tarihli taslak haritada, Çuha (Kitira) Adasının Ege Denizi sınırları içinde olduğu halde 1986 ve 2002 taslaklarında, Akdenize dahil edilmiĢtir. 1986 ve 2002 tarihli taslak haritaları arasında ise sınırın doğudaki bitiĢ noktası değiĢmiĢtir. 1986 taslağında bu nokta Akyar Burnu iken 2002 taslağında Dalaman Çayı olarak görülmektedir.

Diğer bir sınır belirsizliği Meis adasının bulunduğu bölgede yaĢanmaktadır. Türkiye, Ġtalya arasında 4 Ocak 1932 tarihinde yapılmıĢ bir andlaĢma bulunmaktadır. “Anadolu Sahilleri ile Meis Adası Arasındaki Ada ve Adacıkların ve Bodrum Körfezi KarĢısındaki Adanın Ciheti Aidiyeti Hakkındaki Ġtilafname ” baĢlığındaki bu andlaĢma onaylanmıĢ ve Milletler Cemiyetine tescil ettirilmiĢtir.

4 Ocak 1932 tarihli andlaĢma ile Meis Adası ve etrafındaki adacıklar ile Türkiye arasındaki sınır saptanmıĢtır. Fakat sınırın niteliği açıklığı kavuĢturulmamıĢ, andlaĢmanın 5/1 maddesinde Türkiye-Yunanistan karasuları sınırı olduğu, 4‟üncü ve 5‟inci maddenin son paragrafında ise sadece bölgedeki ada ve adacıkların hakimiyetini belirlediği belirtilmiĢtir (BaĢeren, 2002: s. 106).

1947 Paris BarıĢ AndlaĢması ile MenteĢe Adaları ve Meis Yunanistan‟a verilince Yunanistan Ġtalya‟nın halefi olarak bu andlaĢmaya taraf olmuĢtur. Yunanistan ayrıca 28 Aralık 1932 tarihli Teknisyenler Zaptı olarak geçen “sözde

150

bir andlaĢma” dan söz etmekte, bu “sözde andlaĢmanın‟‟ 4 Ocak 1932 tarihli Türk- Ġtalyan andlaĢmasının eki olduğunu ve 37 koordinattan oluĢan sınırın da deniz sınırı olarak algılanması gerektiğini savunmaktaysa da; Teknisyenler Zaptı‟nın imzalayanların yetki belgelerinin olmaması, Milletler Cemiyeti Misakı mad. 18‟e rağmen Cemiyete tescil ettirilmemesi nedeniyle Uluslararası bir belge niteliğini taĢımayacağından, Türkiye‟yi hukuken bağlamamaktadır.

Suriye ile yan hudut sorunu halen çözüme kavuĢturulamamıĢ olup, bu nedenle anılan bölgede bir toleranslı bölge oluĢturulmuĢtur. Kara sınırı bitim noktasından (35 55 45”K ve 35 55 04”D) itibaren 280-12 NM ve 305-12 NM kerterizleri arası toleranslı bölge kabul edilmektedir. 305 kerterizinin kuzeyi Türk karasularıdır. Suriye, Türkiye ile deniz yan sınırı sorununun çözümüne yanaĢmamaktadır. Daha önce 35 mil olarak ilân ettiği kara suları sınırını, 1982 BMDHS ıĢığında 12 mile çekmiĢ ve Aralık 2004‟te bir kanun çıkararak konuyu Uluslararası Denizcilik Örgütü‟ne bildirmiĢtir. (01,06,2014,

http://www.un.org/Dents/los/LEGISLATIONANDTREATIES/PDFFILES/svr2003 e.pdf)

Doğal gaz ve hidrokarbon potansiyeli yüksek olduğu değerlendirilen Doğu Akdeniz‟de Kıbrıs‟ın kendisi uyuĢmazlık konusu iken GKRY‟nin, Kıbrıs‟ın tümünü temsil etme savıyla günümüze kadar Doğu Akdeniz‟de henüz belirlenmemiĢ Kıta Sahanlığını ve MEB‟i sahiplenmeye yönelik olarak (MEB‟e iliĢkin anlaĢma yaptığı Mısır ve Lübnan‟ın haklarını da erozyona uğratarak) yapmıĢ olduğu giriĢimler, Doğu Akdeniz‟in önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.

Halen Doğu Akdeniz‟de Kıta Sahanlığı ve MEB gibi deniz yetki alanlarına iliĢkin kıyıdaĢ ülkelerin tamamının üzerinde mutabakata varmıĢ olduğu uluslararası bir metin bulunmamaktadır. Ancak, bölge ülkelerinin ikili anlaĢmalar ile kendi aralarında Kıta Sahanlığı ve MEB‟i sınırlandırma, yer altı zenginlikleri konularında ortak araĢtırma faaliyetleri yürüttükleri bilinmektedir. Bu kapsamda son dönemde GKRY‟nin; Ġsrail, Lübnan ve Mısır ile iĢ birliğine gittiği gözlemlenmektedir. GKRY, Doğu Akdeniz‟e kıyıdaĢ devletleri dıĢlayarak, Kıbrıs‟ın tümünü temsil etme savıyla, günümüze kadar Doğu Akdeniz‟de henüz belirlenmemiĢ kıta sahanlığı ile

151

MEB‟i sahiplenmeye yönelik olarak Mısır ve Lübnan ile anlaĢmalar yapmıĢtır. Türkiye, bu anlaĢmaları tanımamaktadır.

Diğer taraftan, Doğu Akdeniz‟in bir kolu olan Adriyatik Denizi‟nde Deniz Yetki Alanlarının sınırlandırmasına iliĢkin herhangi bir uyuĢmazlık bulunmamaktadır. Halihazırda, Adriyatik Denizi‟ne kıyıdaĢ Devletlerin ikili ve çok taraflı düzeyde gerçekleĢtirmiĢ oldukları andlaĢmalar bulunmaktadır. Özellikle, kara suları ve kıta sahanlığının tespiti gerçekleĢtirilmiĢ, sınır koordinatları belirlenmiĢtir.

Buna karĢılık Doğu Akdeniz‟in bir kolu olan Ege Denizi için ise siyasî ve hukukî durum farklıdır. Ege Denizi‟nin karmaĢık coğrafî yapısındaki sorunlar yumağı Türkiye ve Yunanistan‟ı karĢı karĢıya bırakmaktadır. Ege‟de kara suları ve kıta sahanlığının sınırlandırması, en büyük sorun alanlarını oluĢturmaktadır. Ege sorununun temelinde, Yunanistan‟ın sahildar devletlerden biri olan Türkiye‟nin savlarını göz ardı etmesi yatmaktadır. Türkiye, Ege‟nin iki ülkenin ortak denizi olduğunu ve Ege‟deki yaĢamsal çıkarlarından vazgeçmesinin mümkün olmadığını belirtmektedir. Bu nedenle de iki Devleti ilgilendiren hemen hemen her konu, kendiliğinden bir sorun olarak karĢımıza çıkmaktadır (BaĢeren, 2003 s. 12; Kurumahmut, 1998: s. 55).