• Sonuç bulunamadı

1.2. Açık Deniz Kavramı

1.2.1. Ülkelerin Açık Denizlerdeki Yetki ve Sorumlulukları

1.2.1.3. Bayrak Yasası

Hiçbir devletin egemenliğinde bulunmayan açık denizlerde herhangi bir boĢluk doğmaması için, her devletin kendi ulusal yetkileri altında bulunan, yani bayrağını taĢıyan gemiler üzerinde açık denizlerde yetkili olması kabul edilmiĢtir. Bu kurala “bayrak yasası” adı verilmektedir (Meray, 1977: s. 119; Meray, 1968: s. 582-584; Pazarcı, 2005: s. 371; Toluner, 1996: s. 291).

Her devlet, uyrukluğunun gemilere verilmesi, gemilerin ülkesinde tescil edilmesi ve bayrağını taĢımaları hakkı için gerekli Ģartları tespit edebilir. Gemiler bayrağını taĢımaya yetkili oldukları devletin uyrukluğuna sahiptir (ADS, 1958: mad. 5; BMDHS, 1982: mad. 91).

Bir geminin, belli bir devletin bayrağını taĢımak hakkını haiz olabilmesi için “ gemi ile devlet arasında gerçek bir bağ bulunmalıdır; özellikle, idari, teknik ve sosyal konularda bayrağını taĢıyan gemiler üzerindeki yetki ve kontrolünü etkin bir biçimde kullanmalıdır” (Çalık, 2002: s. 59-60).

Bir devletin uyruğunda bulunan açık denizlerdeki gemiler üzerinde ortaya çıkacak her türlü olayın bayrak devletin ülkesinde olmuĢ gibi ve bayrak devletinin yasalarına göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Böylece, açık denizde seyreden bir

65

gemi üzerinde ceza, yönetim ve hukuk davalarına konu olacak her eylem ya da iĢlem bayrak devletinin tekelci yetkisi altında bulunmaktadır. Yine, bayrak devleti gemi kaptanı ve öteki görevliler üzerinde de ulusal hukukuna göre gerekli yetkilerini kullanmaktadır (Pazarcı, 2005: s. 202).

Açık denizler hiçbir devletin egemenlik alanı içinde değerlendirilemez ise de bu deniz kesiminde meydana gelecek muhtemel ihlal veya gayri hukuki durumların önlenmesi veya vuku bulan ihlallerin cezalandırılabilmesi amacıyla bir takım yetki ve sorumlulukların dağıtılması gerekmektedir. Böylece yönetsel ve yargısal anlamda açık denizde bir boĢluk olmasının önüne geçilebilecektir. Devlet, bayrağını taĢıyan gemi ve gemi personeli üzerinde gemiyle ilgili idari, teknik ve sosyal konularda iç hukukuna göre yargı yetkisini kullanabilir (BMDHS, 1982: mad. 94/1,2; Toluner, 1996: s. 291). Bu kurala bayrak yasası denilmektedir (BMDHS, 1982: mad. 91, 92, 94).

Bayrak yasası uyarınca “açık denizde bir gemi münhasıran kendi bayrak devletinin yargı yetkisine tabi olacaktır” (ADS, 1958: mad. 6/1; BMDHS, 1982: mad.92/1). Bu konudaki bazı istisnai durumlarda ki bunlar uluslararası suçların denetlenmesi konusunda olacaktır, diğer devletlerin birtakım yetkilere sahip olduğu söylenebilir.

Bayrak devletinin görevleri BMDHS‟nin 94 üncü maddesinde ayrıntılı olarak incelenmiĢ olup, devlet uyruğundaki gemilerin hangi koĢulları yerine getireceğini, hangi teknik özelliklere sahip olması gerektiği gibi yönetsel yetkileri açıklanmıĢtır. “Harp gemileri, açık denizde bayrak devletinden baĢka herhangi bir devletin yargı yetkisinden tamamen bağımsızdır ” (BMDHS, 1982: mad. 95), hükmü ile harp gemileri istisnasız diğer devletlerin yargı yetkisinden bağımsız kılınmıĢtır.

Açık denizde gemiler ancak tek bir devletin bayrağı altında seyredebilir. Her devlet uyruğunun gemilere verilmesi, gemilerin ülkesinde tescil edilmesi ve bayrağını taĢıma hakkı verebilir. (ADS, 1958: mad. 6/1; BMDHS, 1982: mad. 92/1). Açık denizde bulunan gemilerde idari ve yargı yetkileri bakımından herhangi bir boĢluk doğmasını önlemek için her devletin kendi ulusal yetkisi altında bulunan

66

gemiler üzerinde açık denizde de yetkili olması kabul görmüĢtür.

Ġki veya daha fazla devletin bayrağı altında seyredip, yerine göre onları kullanan bir gemi söz konusu uyruklardan herhangi birisini diğer herhangi bir devlet bakımından iddia edemez ve uyrukuz gemi ile aynı muameleye tabi tutulabilir (ADS, 1958: mad. 6/2; BMDHS, 1982: mad. 92/2; Çalık, 2002: s. 59-60). Bu hükmün sebebi, açık denizlerde bayrak devletinin yetkili olması kuralı karĢısında, denetimden sıyrılmak amacıyla yabancı bayrak çekilmesini önlemektir.

Aynı Ģekilde, açık denizde asgari düzenin sağlanabilmesi için uyruksuz gemilere karĢı koruma tedbirlerine baĢvurulabilecektir. Uyruksuz veya uyruğu varmıĢ gibi gösterilen gemiler uluslararası hukuk anlamında belirli bir devletin himayesinden yoksundurlar. Açık Denizde hiç bir devletin uyruğunda olmayan bir gemi üzerinde ise tüm devletler yargı yetkisine sahiptir. BaĢka bir ifadeyle uyruğu olmayan geminin himaye hakkı da söz konusu olamayacaktır; her devlet açık denizlerde böyle gemiler üzerinde yetki kullanabilir ve bu durum uluslararası hukuka aykırılık oluĢturmaz.

Açık denizde, her devletin idari bazı yükümlülükleri de söz konusudur. Buna göre her devlet açık denizde deniz güvenliğini sağlamak üzere, kendi bayrağını taĢıyan gemiler için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu tedbirler gemilerin özellikle denizcilik, seyrüsefer, haberleĢme ve deniz mühendisliği bakımından gerekli niteliklere sahip olmalarına iliĢkindir. Devlet bu tedbirleri alırken genellikle kabul edilmiĢ uluslararası düzenlemelere prosedürlere ve uygulamalara uymakla yükümlüdür (ADS, 1958: mad. 10; BMDHS, 1982: mad. 94/3.4.5.6.).

Bayrak devletinin hukuku ticaret gemileri üzerinde hukuki yargı yetkisi hemen hemen mutlak olmakla birlikte, ceza davaları bakımından insanlığa karĢı suç olarak kabul edilen deniz haydutluğu köle ticareti ve uyuĢturucu madde kaçakçılığı konularında bütün devletlere cezai yargı yetkisi tanınmıĢtır. (Pazarcı, 2005: s. 371).

Gemide bulunan kiĢiler arasında ceza hukukuna iliĢkin konularda bayrak devleti yetkilidir. Açık denizde, “ayrı uyruklu” iki geminin çatıĢması durumunda

67

hangi devletin yetkili olacağı konusu 1958 sözleĢmesinin 11. ve 1982 sözleĢmesinin 97/1. maddelerinde düzenlenmiĢtir. Gerek 1958 ve gerekse 1982 sözleĢmeleri açık denizde vuku bulan çatma veya diğer herhangi bir seyrüsefer olayı sebebiyle gemideki kiĢilerle ilgili olarak cezai yargı yetkisinin kullanılmasında bayrak devletinin yanında failin vatandaĢı olduğu devlete de yargı yetkisi tanımıĢ, baĢka bir deyiĢle mülkilik prensibinin yanında faile göre Ģahsilik prensibini de benimsemiĢtir. UAD‟nin 1927 yılında “Lotus-Bozkurt” davasında Türkiye‟nin ileri sürdüğü “mağdura göre Ģahsilik” prensibi benimsemesinden sonra, bu prensip daha sonraki uluslararası sözleĢmelerde yer almamıĢtır.

SözleĢmelere göre, gemideki kiĢilerle ilgili olarak, açık denizde kaptanın ya da diğer bir gemi adamının cezai veya disiplin sorumluluğunu gerektiren bir çatma veya baĢka herhangi bir seyrüsefer olayından dolayı, bu kiĢiler aleyhine cezai veya disiplin takibatını ancak vatandaĢı oldukları devletin veya geminin bayrak devletinin kaza veya idari makamları yapabilir (Akın, 1978: s. 134; Pazarcı, 2005: s. 296).

SözleĢmelerde “mağdura göre Ģahsilik” prensibine yer verilmezken “faile göre Ģahsilik ve mülkilik” prensiplerinden hareketle, cezai ve disiplin takibatlarında ancak faillerin vatandaĢı oldukları devletin veya geminin bayrak devletinin yetkili olabileceği kabul edilmiĢtir (Pazarcı, 2005: s. 296-297).

SözleĢmeye imza koyan devletler, bu hususta, fail veya bayrak gemisinin kendi vatandaĢları olmaması halinde, mağdur kendi vatandaĢları olsa bile cezai ve disiplin yargı yetkisini kullanmaktan kaçınacaklarını açıkça kabul etmiĢlerdir. 1958 ve 1982 SözleĢmelerine taraf olmayan devletler için bu hususta bu Ģekilde davranmak yönünde herhangi bir yükümlülük söz konusu değildir.

Açık denizdeki bir gemide iĢlenen ve çatma veya seyrüsefer olayları dıĢındaki suçlara iliĢkin yargılama yetkisi 1958 sözleĢmesinin 11. ve 1982 sözleĢmesinin 97. maddelerin dıĢında kalmaktadır. Bir baĢka ifadeyle, gemideki olaylarla ilgili bayrak devleti yetkili genel kuralı geçerli olacaktır. Bunun yanında, gemide iĢlenen bir adam öldürme suçu ile ilgili olarak olayla ilgisi olan her bir devlet (failin ya da mağdurun uyruğunda bulunduğu devlet) kendi iç hukukunun

68

yetki kurallarına göre ayrıca cezai yargı yetkisine sahip olabilecektir. ġüphesiz böyle bir durumda ceza hukukunda geçerli olan “non bis in idearn” (Aynı suçtan iki ceza olmaz) genel kuralı gözönünde bulundurulacaktır.

Açık denizde çatma ya da seyrüsefer olaylarında yetkili olan geminin bayrak devletinin makamları dıĢında hiç bir makam, soruĢturma tedbiri olarak dahi, geminin tutuklanmasını veya yakalanmasını emredemez (ADS, 1958: mad. 11/3; BMDHS, 1982: mad. 97/3).

Açık denizde bulunan yabancı bir gemi hakkında dava açılmasını engelleyen herhangi bir uluslararası hukuk kuralı bulunmadığı gibi, karasularında iken açılmıĢ bir davanın gemi açık denizlere geçtiği için derdestliğine engel bir hukuk kuralı da bulunmamaktadır. Esasen geminin hareketli bir varlık olma niteliği, böyle bir kuralın varlığını anlamsız kılacaktır.

Uluslararası deniz hukukunun kabul etmediği husus, bir mahkeme kararına dayanılarak açık denizde seyreden yabancı bir gemi üzerinde ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz, cebri icra ve hatta ceza hukukunun arama, yakalama, müsadere gibi kazai yetkilerinin kullanılmasıdır. Bu tür yetkiler ancak bayrak devleti tarafından kullanılacaktır (ADS, 1958: mad. 6/1; BMDHS, 1982: mad. 92/1).

SavaĢ gemileri, açık denizlerde, bayrağını taĢıdıkları devlet dıĢında, diğer devletler yönünden mutlak yargı bağıĢıklığına sahiptirler (ADS, 1958: mad. 8; BMDHS, 1982: mad. 95). Böylece, uluslararası hukukun savaĢ gemilerinin dokunulmazlığı ve bağıĢıklığına iliĢkin teamül kuralı deniz hukuku sözleĢmelerinde açık olarak yer almıĢtır. Yargı bağıĢıklığı, yabancı devletlerin, onların diplomasi temsilcileri ve konsolosluk görevlilerinin, devlet gemileri ve uçaklarının ülkesinde bulundukları devletin ülkesel yetkilerinin büyük ölçüde dıĢında kalmaları durumunu belirtmektedir. Yargı bağıĢıklığından yararlanan devlet gemileri, savaĢ gemileri ve ticari amaç dıĢında kullanılan devlet gemileridir (ADS, 1958: mad. 9; BMDHS, 1982: mad. 96; Toluner, 1996: s. 119; Baykal, 1998: s. 175).

69

Ticari amaçla kullanılan devlet gemileri bağıĢıklık kapsamı dıĢında tutulmuĢtur. Bir devletin gemileri baĢka bir devletin karasularında ve içsularında ya da hiç bir devlete ait olmayan açık denizde bulunduklarında dahi kendi bayrak devletlerinin kiĢisel yetkileri sürmektedir. Böylece, savaĢ gemileri ve ticari amaç dıĢında kullanılan devlet gemileri açık denizlerde olduğu gibi yabancı bir devletin limanlarında ve karasularında bulundukları sürecede bayrak devletinin yetkisi altında olacak ve yargı bağıĢıklığından yararlanacaklardır.

SavaĢ gemilerinin bu bağıĢıklıktan yararlanmalarının sebebi, bu gemilerin doğrudan doğruya bayrak devletinin egemeniliğinin temsil etmeleridir. Yabancı devletin yargı bağıĢıklığı “biçimsel Ģekli” bağıĢıklığı ifade eder. Bunun anlamı bir devletin baĢka bir devlet üzerinde yargı yetkisini kullanamayacağıdır. Bir devlet, diğer bir devletin organları önünde yargılanamaz.

SavaĢ gemileri devletin egemenliğini ve kudretini temsil ettiklerinden dolayı bayrak devleti dıĢında üçüncü devletler tarafından yargılanamazlar. Bu gemiler üzerinde yargı ve icra yetkisinin kullanılmaması uluslararası teamül kuralının bir uygulamasıdır. SavaĢ gemilerine yabancı devletler tarafından cebri icra iĢlemleri yapılamayacağı ve el konulması yoluna gidilemeyeceği uygulanan uluslararası deniz hukukunda devletlerin görüĢ birliği içinde oldukları bir konudur. Aynı Ģekilde, 1926 tarihli Devlet Gemilerinin BağıĢıklıklan Hakkındaki Brüksel SözleĢmesi de, savaĢ gemileri üzerinde haciz ve el koyma iĢlemlerini yasaklamaktadır.

SavaĢ gemilerinin yargı bağıĢıklığına sahip olmaları, onların açık denizdeki eylemlerinden sorumsuz oldukları anlamına gelmez. SavaĢ gemileri de, diğer tüm deniz araçları gibi açık denizde bulundukları sürece uluslararası deniz hukuku kurallarına uymakla yükümlüdürler. BağıĢıklık savaĢ gemisinin bayrak devletini sorumlu olmaktan kurtarmaz, sadece onun yabancı mahkemeler önünde hesaba çekilmesini önler. SavaĢ gemisinin açık denizde üçüncü kiĢilere zarar vermesi durumunda, bayrak devleti sorumlu olacak ve ortaya çıkan zararı uluslararası hukukun öngördüğü çerçevede (diplomatik yollarla) tazmin etmekle yükümlü olacaktır.

70