• Sonuç bulunamadı

Özel ġartların Tanımı ve KuĢatma

2.2. Cenevre SözleĢmeler

2.2.3. Özel ġartların Tanımı ve KuĢatma

EĢit uzaklık ilkesinin özel Ģartlar olmaksızın kabulü özel Ģartların mevcudiyeti durumunda sınırlandırmanın hakkaniyeti zarara uğratacak bir durum olarak görülmüĢtür. Bu nedenle özel Ģartlar istisnası 6. madde düzeninin ayrılmaz bir unsurudur (Toluner, 1996: s. 204).

Özel Ģartları, ayrılabilir bir kural olarak tanımlayan hukukçular ile ayrılmaz bir bütün olarak gören hukukçular arasında bir görüĢ ayrılığı mevcuttur. Burada tespit edilen ayrımın, kuralın istisnailiğinin kullanılmasına iliĢkin olduğu söylenebilir. Birinci kısmı destekleyen hukukçular, eĢit uzaklığın genel bir kural olduğunu ve istisnai durumlarda özel Ģartların eĢit uzaklık genel kuralını etkileyecek tarzda kullanıldığını iddia etmektedirler (Jayewardene, 1990: s. 298).

104

Bu durumda eĢit uzaklık kuralının özel Ģartlara bir üstünlüğü olduğu Ģeklinde bir yorumun söz konusu olduğu anlaĢılmaktadır. Ancak kuralın kurala üstünlüğünden ziyade sınırlandırmanın hukuka uygun gerçekleĢtirilmesi önemlidir. Ayrıca “özel Ģartlar” ibaresinin eĢit uzaklık kuralına elastikiyet sağlanması maksadıyla metne dâhil edilmesini sağlayan Spiropoulos‟un ifadelerinde “eĢit uzaklığın” üstün kural olarak görülmesi değil tamam bir kuralın oluĢturulması söz konusudur (O‟connell, 1984: s. 704-705). UHK çalıĢmaları ve Konferans görüĢmeleri aslında her iki görüĢün desteklendiğini gösterir beyanları içermektedir. EĢit uzaklık ve özel Ģartlar iliĢkisini, 6. maddenin geliĢimi ve andlaĢma kapsamında devlet uygulamalarından müteakip bölümlerde tespit etmek mümkündür (Elferink, 1994: s. 25).

Buradan çıkarılacak sonuç, özel Ģartların mevcudiyeti halinde eĢit uzaklık kuralının sakıt olacağı ve sınırlandırmanın özel Ģartların mevcudiyetine göre yapılacağıdır. Ancak gerek Komisyon çalıĢmalarında, gerekse Konferansta özel Ģartların mevcudiyeti konusunda detaylandırma yapılmadığı gibi özel Ģartların mevcudiyeti konusunda sınırlandırma ilkeleri olarak hangi metodun kullanılacağı tartıĢılmamıĢtır. Bu durumun ihmal sonucu veya devletlerin özel Ģartlara yapacakları muhtemel itirazlara karĢı görüĢmeleri uzatmamak maksadıyla kasıtlı yapıldığı düĢünülemez. Özel Ģartların bir SözleĢme metnine çok fazla detayı içeren bir husus olarak dâhil edilmesinin mümkün olmaması ve ayrıca tarafların özel Ģartların mevcudiyeti karĢısında hakemden önce andlaĢmaya yönlendirilmesi Ģeklinde bir yorumda bulunabiliriz. Özel Ģartların detaylı olarak açıklanması durumunda elastiki bir hale getirilmek istenilen maddenin daha karmaĢık bir duruma geleceği de söylenebilir (Mcdougal ve Burke, 1987: s. 436).

Komisyon çalıĢmalarında “özel Ģartlar”a referans olarak “seyrü sefer ve balıkçılık hakları” gibi durumlar Uzmanlar Komitesi tarafından ifade edilmiĢtir. Ancak adaların veya kıyıların Ģekli gibi coğrafi baĢka unsurların özel Ģartlar olarak 6. maddeye dahil edilmesi uygun görülmediğinden mümkün olmamıĢtır (Whiteman, 1958: s. 652).

Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davalarında, Divan, KSS 6. maddenin varolan bir teamülü kodifiye etmediğini ve norm oluĢturan bir karakterinin olduğunu teslim

105

etmiĢtir. Divan, bu hususu ifade ederken, sınırlandırmanın taraflarının baĢka bir Ģekilde herhangi bir andlaĢma üzerinde mutabakat sağlayamadıkları durumda eĢit uzaklık/özel Ģartlar temelinde bir andlaĢma üzerinde çalıĢmaları gerektiğini belirtmektedir (ICJ Reports, 1969: s. 41).

EĢit uzaklığın tek baĢına bir kural olarak yeterli olmadığı konusunda gerek 1953 Uzmanlar Komitesi görüĢmelerinde, gerekse komite ve genel kurul çalıĢmalarında genel bir uzlaĢmanın sağlandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. EĢit uzaklığın geometrik olarak bir paylaĢımı sağlarken genel bir kural olarak tesisinin zorluğunu istisnası olan özel Ģartlar ortadan kaldırmıĢtır. Bu nedenle hiyerarĢik yapısı olan ve bağımsız bir genel kural oluĢturmakta yaĢanan zorlukların tespit edilmesine bağlı olarak, katı bir uygulamaya esneklik getirmek amacıyla birleĢik bir kuralın oluĢturulması zorunlu olmuĢtur. UHK‟nın çalıĢmalarında eĢit uzaklığın tek baĢına yeterli kuralı oluĢturacağı kanaati oluĢmuĢ olsaydı özel Ģartların ilave edilmesinin anlamı olmayacaktı denilebilir. Bu durumda hiyerarĢik bir iliĢki aramanın ve kuralı bölmenin anlamlı olmayacağı iddia edilebilir (Ahnish, 1993: s. 52).

Genel olarak davalarda, adalar ve anakaralar arasındaki eĢit uzaklık hattının ortasında veya bu hattın “yanlıĢ tarafında” yer aldıkları durumlarda, bu adaların tamamen göz ardı edildiği veya kısmen ya da tamamen kuĢatıldığı görülmektedir. Bu durumlarda adalara genellikle karasuları geniĢliğinde sınırlı bir alan bırakılmıĢtır. Ancak; (1978-1982) Ġtalya-Tunus kıta sahanlığı davasında olduğu gibi, kayalık olmadıklarına iĢaret etmek üzere adalara sembolik olarak ilave bir millik alan tanınabilmektedir (Beazley, 1994; s. 11)

1977-1978 Ġngiltere-Fransa kıta sahanlığı davasında (Bkz. ġekil 20) Hakem Mahkemesi, Kanal Adaları‟nın sadece yanlıĢ tarafta olmadığı, aynı zamanda coğrafi olarak da Ġngiltere‟den ayrı olduğunu belirterek, iki anakara arasında eĢit uzaklık yöntemini uygulamıĢ, Kanal Adaları‟na kuzeyde ve güneyde karasuları geniĢliği kadar alan vererek, güney ve doğu sınırlarının tarafların aralarında yapacakları müzakerelerle belirlemesine karar vermiĢtir. (Carleton and Schofield, 2002: s. 19)

106

maddenin yönünü belirtmek için geminin pusulalarında ölçülen açısına denir. Hakiki ve nisbi kerteriz olarak iki çeĢittir. Bir maddenin coğrafi Kuzey yönünde olan açısı “hakiki kerteriz”idir. Geminin rotası hesaba katılmadan pruvasından sancak ya da iskeleye doğru ölçülen açıya “nispi kerteriz” denir.

Ülkelerin uygulamalarından ve mahkeme kararlarından yola çıkıldığında, eĢit uzaklık hattının oluĢturulmasında kullanılan temel metodlardan birinin de kerteriz hattı olduğu görülmektedir. Genellikle çok fazla girintili çıkıntılı olmayan, düz kıyı hatları için kullanılan bu yöntemde, seyir haritaları üzerinde kıyının genel doğrultusuna paralel bir hat oluĢturulur. Bölgenin coğrafyasını makro seviyede daha iyi ifade eden bu yöntemin kullanılması ile, özellikle çok sayıda, yan yana, açıklara doğru sahip oldukları deniz yetki alanları kıyı uzunluklarına nazaran kısa olan ülkeler arasında yapılan sınırlandırmalarda, kıyının genel doğrultusu kullanılarak, eĢit uzaklık veya düzeltilmiĢ eĢit uzaklık yöntemlerinde ortaya çıkabilecek hakça olmayan sonuçlardan kaçınılması sağlanabilmektedir (Beazley 1994: s. 12).

Ancak bu yöntemde tarafların belirlenecek kerteriz açısında anlaĢma sağlamaları oldukça güçtür. Nitekim 1958 BMDHS taslaklarını hazırlamakla görevlendirilen, uzmanlar komitesi tarafından genellikle ne kadar toprağın dikkate alındığına bağlı olarak genel bir kerteriz açısının belirlenmesinin pratikteki zorlukları nedeni ile çok muğlak bulunmuĢtur (Carleton and Schofield 2002: s. 21). Bu yöntem ABD-Kanada arasındaki Maine Körfezi davasında, çok sayıda ada ve kayanın bulunduğu körfezin iç kesiminde uygulanmıĢtır. Ayrıca GuineaBissau ile Senegal yan sınırının belirlenmesinde de kullanılmıĢtır.

3. 1982 BMDHS VE SINIRLANDIRMA HUKUKU

1958 KSS, 1969 Kuzey Denizi Davaları Kararı ve sonrasında 1977 ManĢ Denizi Tahkimi ile devam eden geliĢmeler sonrasında dahi kıta sahanlığı ile ilgili hukuk devletleri tatmin edecek düzeyde değildi. Kıta sahanlığı kavramının 1958 ile belirlenen tarifi ve tarifin içinde yer alan kriterlerin teknolojik geliĢmeler paralelinde geride kalması yeni düzenlemeler yapılması ihtiyacını beraberinde getiriyordu. Bu arada özellikle Latin Amerika dünyasında kıta sahanlığı kavramından farklı olarak

107

devletlerin yetki alanlarına alınması gerekli yeni alanlar iddia edilmiĢ ve hatta tesis edilmiĢti. Latin Amerika Devletlerinin neredeyse tamamı, hem deniz yatağı hem de üzerindeki su kütlesinde egemenlik haklarında bulunuyorlardı ve MEB kavramı tesis edilene kadar da bu iddialarını korudular (Gündüz, 1990: s.16-19; Attard, 1987: s. 3- 4).

III. Deniz Hukuku Konferansında bazı devletlerin kıta sahanlığının sahildar devlete tanıdığı yetkilerin MEB içine alınmasını ve kıta sahanlığı kavramının ortadan kaldırılmasını teklif etmeleri, çoğunluğun MEB ve ona ilaveten kıta sahanlığı kavramının muhafaza edilmesini savunmaları kıta sahanlığı ve MEB‟in sınırlandırılmasını gündeme getirmiĢtir. Kıta sahanlığı ve MEB‟in sınırlandırılması iliĢkisi III. Deniz Hukuku Konferansındaki kıta sahanlığının sınırlandırılması ve MEB‟in tesisi ve sınırlandırılması geliĢmelerinin değerlendirilmesini müteakip detaylandırılacaktır (BaĢeren, 1995: s. 31).