• Sonuç bulunamadı

Devletin Denizcilik Genler

1.1. Küresel Deniz Aktörü Olmanın Temeller

1.1.1. Devletin Denizcilik Genler

Portekiz, yönetsel anlamda çeĢitli avantajlara sahip olmuĢ ve bunu etkin bir Ģekilde kullanmıĢtır. Ayrıca, monarĢinin ve kentte yaĢayan sınıfın arasındaki ittifaka dayalı olarak uyumlu ve tutarlı bir ülke olmuĢtur (Modelski, 1987: s. 71-72). Portekiz‟in küresel anlamda bir güç haline gelmesi yıllar süren tasarım ve geliĢmenin bir sonucu olarak ortaya çıkmıĢtır. Kral Manuel, okyanus politikasını ortaya koyarken arkasındaki Avrupa kıtası ve Akdeniz açıklarına yönelmiĢ, kâĢifleri bilinçli olarak Batı Afrika kıyılarına yönlendirmiĢtir. Bu kıyıların sonunda da Hint Okyanusuna giden bir yol bulabileceklerine inanmıĢlardır (Modelski, 1987: s. 72).

180

Ġngiltere‟nin de yönetim süreçlerinin istikrarlı ve güçlü olması onu güçlendirmiĢtir. Denizde elde edilen üstünlüğün ülkeyi güçlendirdiğini fark eden II. Henry, kalıcı bir donanma için savaĢa özel gemiler dizayn ettirmiĢtir. Bu dönemde ayrıca personel yetiĢtirmek için özel düzenlemeler yapılmıĢ, o döneme kadar sadece ganimetten pay alarak geçimini sağlayan denizcilerin barıĢ döneminde de belli bir maaĢa bağlanmalarını öngörmüĢtür. Asıl geliĢme ise Elizabeth döneminde olmuĢ, Fransa ve Hollanda‟ya karĢı büyük baĢarılar kazanılmıĢtır. Para ve hammadde kaynağı olarak Uzakdoğu‟da koloniler kurulmuĢ, bu kolonilere yönetimde otonomi verilerek kendi kendilerini idare etmeleri sağlanmıĢtır. Ayrıca her koloniye belli dönemlerde belli sayıda gemiyi devlet hizmetine vermeleri ve Ġngiliz savaĢ gemilerine gerekli lojistik desteği sağlama zorunluluğu getirilmiĢtir. Bu uygulamalar yönetimin aldığı stratejik kararların bir göstergesidir. Koloniler bölgede Ġngiliz dilini ve kültürünü yayma görevini de yerine getirmiĢ; bu sayede Ġngiltere‟nin küreselliği Portekiz‟e oranla daha uzun soluklu olmuĢtur.

Ġngiltere‟de 1640‟lı yıllarda baĢlayan iç savaĢta gemi donatan Ģehirler krallık vergilerinden kurtulmak için parlamentodan yana taraf olmuĢ, oluĢturulan donanma Avrupa ülkelerinin krala destek göndermesine engel olmuĢtur. Ġç savaĢ, Ġngiltere‟ye merkezden idare edilen güçlü bir donanma kazandırmıĢtır. Yine bu dönemde "General-at-Sea” yani denizde tam yetkili bir komutan, denizdeki askeri disiplinin artmasıyla denizde taktik formasyonların kullanılmasını sağlamıĢtır. Bu batıda görülen ilk düzenli donanmadır. 1651 yılında çıkarılan "Navigation Act” (Denizcilik Kanunu) donanmanın savunmadaki rolünü pekiĢtiren ve gücünü arttıran bir faktör olmuĢtur. (Modelski, 1987: s. 70-72).

Ġngiltere‟de denizcilik zihniyetinin yerleĢmesini sağlayan, denizlerde yaptığı giriĢimler sonucu, deniz kuvvetleri açısından küresel üstünlüğü son 500 yılın 261 yılında sürdürebilmiĢtir (Modelski, 1987: s. 193). 1660-70‟li yıllarda Ġngiliz donanması çok maksatlı gemilerden harp için dizayn edilmiĢ standart gemilere geçmiĢ, aynı Ģekilde 1653‟te uygulamaya koyduğu "savaĢma talimatı”, ilk yazılı eğitim ve savaĢma talimatıdır.

181

dayandırdığı, buna karĢın ABD‟nin hakimiyetini ideoloji, kültür ve ekonomi üstünlüğü ile bağlantılı sürdürdüğü görülmektedir (O‟brien, 2003: s. 120-125). Portekiz, gemi bordalarının içine top yerleĢtirme yeniliğini uygulamıĢ ve deniz savaĢlarında gerçek anlamda top kullanan ilk ülke olmuĢtur. Portekiz her yıl Hindistan‟a çok sayıda gemi göndererek diğer herkesi bunun dıĢında tutabilmiĢ okyanuslarda serbest hareket kabiliyetine sahip ilk deniz gücü olmuĢtur. Bütün bu yeniliklerle keĢif asrının küresel ihtiyaçlarına cevap verebilmiĢtir (Modelski, 1987: s. 72-73).

Modelski tarafından modern çağın ilk hegemonu kabul edilen Portekiz, küresellik mücadelesine, uzun bir tasarım ve strateji ile baĢlamıĢtır. Önce küresel eriĢim kaynak ve kapasitesini artırmıĢ ve zamanla küresel bir güç haline gelmiĢtir. Portekiz‟in küresel güç olma süreci, hep denizcilik ve denizlere bağlı geliĢmiĢ, öncelikle deniz gücünü kurmuĢtur.

Hollanda ise gemilerinin korunması, konvoyların eskortlanması ve limanların savunması görevini üstlenen gemileri ile zaman zaman bir araya gelip çok büyük donanmalar oluĢturarak Ġspanya'ya saldırmıĢtır. Aynı zamanda ticaret gemisi olarak da görev yapan Hollanda gemileri devlete yük olmadan çok büyük sayılara ulaĢabilmiĢlerdir. 1621 yılından itibaren donanmalarının yarısını limanları korumak için ayırmıĢ, diğer unsurları ile ulaĢabildiği tüm denizlerde korsanlık faaliyetleri yürütmüĢtür.

1648 yılından itibaren Fransa, Ġngiltere ve Ġsveç ile savaĢmaya baĢlayan Hollanda, kara harekâtına daha fazla önem vermiĢ ve denizdeki faaliyetlerinde ciddi bir gerileme yaĢamıĢtır. Limanlarının sığlığı sebebiyle inĢa ettiği ve uzun süre Hollanda'nın avantajı olan 700-800 tonluk düĢük su çekimli çok maksatlı kullanılabilen yuvarlak karinalı gemiler aynı dönemde Ġngiltere ve Fransa'nın yeni inĢa ettirdiği 2500 tonluk 110-120 civarında top ile yüksek ateĢ gücüne sahip savaĢ gemileri karĢısında etkinliğini kaybetmiĢlerdir.

Ġngiltere‟nin stratejisi ise; Britanya Adasının iĢgalinin önlenmesi için deniz kuvvetine ve denizde savunmaya önem vermek olmuĢtur. Kıyı kasabalarına

182

yönetimde kısmi özerklik ve ticari imtiyazlar sağlanması karĢılığında bir gemiyi savaĢa uygun donatarak 15 günlüğüne krallık emrine vermeleri sağlanmıĢ, daha fazla ihtiyaç olması durumunda bu gemiler ve personel için krallık belli bir ücret ödemiĢtir. XV. YY‟da bu sistem yerini hem ticari hem askeri maksatlı kullanılan krallık emrindeki büyük gemilere bırakmıĢtır.

Özellikle Atlantik‟in diğer tarafında, Amerika kıtasındaki hâkimiyeti ve oradan Avrupa‟ya getirdiği zenginlik Ġspanya‟nın gücünü artırırken bu zenginliği taĢıyan gemileri cazip hedefler haline getirmiĢtir. VIII. Henry‟nin donanmaya getirdiği bir yenilik olan uzun menzilli ağır toplar ve Hawkins‟in hızlı hafif gemileri o dönemin rampa harekâtına dayanan ve gemide çok miktarda silahlı asker bulundurmayı öngören savaĢ taktiklerine karĢı üstünlük sağlamıĢ ve 1588 yılında çok güçlü Ġspanyol armadasını yenilgiye uğratmıĢtır.

Deniz teorilerinin tamamı strateji ve taktiği ön planda ele almıĢlardır. Askeri bağlamda stratejiye vurgu yapan bu teorisyenlerden Mahan‟a göre; açık denizler kıtaları birbirine bağlayan engin ovalardır ve buralarda da ulaĢım istikametleri seyrüseferi etkileyen hususlar (akıntı, derinlikler, en kısa yol vs.) nedeniyle bir ölçüde sabitleĢmiĢ durumdadır, bu yolları kontrol etmek dünya ulaĢımının kontrolü anlamını taĢır. Kara kuvvetleri ile dünyada ancak belirli ölçüde yer iĢgal edilebilir, hâlbuki dünya egemenliği veya büyük imparatorluklar kurmak için denizaĢırı nokta ve bölgelerin de ele geçirilmesi ve bunlarla anavatan arasındaki irtibatı sürdürmek için de denizlerde egemen olmak gerekmektedir. Böylece politik, stratejik ve ekonomik yönden denizlerin önemini belirten Mahan, ABD‟nin deniz stratejisinde devrim yaratmakla kalmamıĢ, Ġngiltere‟nin zaten üstün olan deniz gücünün devam ettirilmesi düĢüncesine de ivme kazandırmıĢtır. Mahan, "The Influence of Seapower upon History, (1660-1783)” adlı kitabının 1890 yılında basılmasıyla birlikte, baĢta ABD olmak üzere Almanya, Fransa, Ġtalya, Rusya ve Japonya gibi daha sonra I. ve II. Dünya savaĢlarına yön verecek diğer güçlü ülkeleri de etkilemiĢtir. "Deniz egemenliği”, "deniz gücü”, "deniz kontrolü” gibi kavramları literatüre kazandıran Mahan‟dan daha sonraki yıllarda yaĢamıĢ olan stratejistler, bu kavramları jeopolitik durum ve teknolojik geliĢmelerle birlikte tekrar yorumlamıĢlar, ancak bu yeni tanımlar Mahan‟ın deniz stratejisi konusundaki düĢüncelerinin önemini