• Sonuç bulunamadı

4. PARÇACIL KORUMANIN ALAN YÖNETİMİNE EVİRİLMESİ

4.1. Alan Yönetimi (Yönetilmesi)

4.1.2. Koruma bağlamında alan yönetimine bakış

Çevresel koruma fikrinin ortaya atılmasından sonra, kültürel mirasın korunması konusunda endişelerin geliştiği 70’li yıllarda ortak sorunları dile getiren ülkeler; 1972 tarihinde Unesco Genel Konferansında “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme” sini onaylamışlardır. Sözleşmenin uluslararası alanda varlığını kabul ettirebilmesi birbiriyle ilintili iki ayrı ögeyle bağdaştırılabilir. İlk etken, bu yıllarda uluslararası alanda giderek artan ortak miras kavramının kabullenilmesi gerçeğidir. Bu anlayışın sözleşme metninde yer bulması, doğal ya da insan etkisiyle ortaya çıkmış üstün nitelikli yapıların tek bir ulusa ait olmasının yanında ayrı bir değer ve önem taşıdıklarının kabul edilmesi biçiminde somutlaştırılmıştır. İkinci etken ise 1970’li yıllarda uluslararası toplulukların bu çeşit sit alanlarının korunması ile ilgili çaba harcamaya istekli olmasıdır (Akipek, 2001).

Dünya kültürel ve doğal mirasının korunması sözleşmesinin 5d ve 29. maddeleri sözleşmeye taraf olan ülkeleri, korunmasında mutabık kalınan alanlara uygun kanuni, ilmi, yönetimsel ve parasal güvenceleri sağlamak ve bu tedbirler üzerinde kurulu haberdar etmekle mükellef saymıştır. Sözleşme bununla birlikte, taraf ülkelerden doğal ve kültürel mirasın korunmasını yıllık programlarına katan genel bir politikayı benimsemeyi; bu konu ile ilgili, ülkelerinde bir veya daha fazla kurumu yetkilendirmeyi; mirasa konu alan, yapı ya da öğelerin tespit edilmesi ve korunması için elzem olan teknik, idari, mali ve yasal tedbirleri almayı; ayrıca kültürel ve doğal mirası tehdit edebilecek tehlikelere karşı devletin etkin ve acil müdahale biçimleri geliştirmesini istemektedir (Özkut, 2013; Dünya Kültürel

ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi, 1982). Bundan yaklaşık elli yıl öncesinde, alan ölçeğinde etkin korumanın sağlanabilmesi amacıyla geliştirilen fikirler ve hazırlanan sözleşmeler “yönetsel önlemlerin” önemini ve gerekliliğini açıkça ortaya koymaktadır.

1975 yılında Avrupa Konseyi kültürel miras konusuna benzer doğal ve kültürel mirasın korunması sözleşmesi açısından yaklaşmıştır. Avrupa mimari mirası tavsiye kararlarını yayınlamış, 11. maddesinde, korumanın özendirilmesi ve bu hususta gerekli görülen yasal, yönetsel ve parasal tedbirlerin alınması gereğini belirtmiştir. Aynı dönemlerde Amsterdam Bildirisi’nde “bütünleşik koruma” kavramı birçok açıdan ele alınarak korumaya dair karar ve politikaların yasal, yönetsel, parasal ve teknik olarak yeniden ele alınması ve incelenmesi ve desteklenmesi gereği belirtilmiştir. Ayrıca çevreye ilişkin alınan kararlarda, halkın da katılımının gereği vurgulanmıştır (Madran, 2013).

Venedik Tüzüğü’nde daha önce değinilen “kültürel önem ve anlam” kavramı ile birlikte birçok kavram19 1970’li yılların sonunda Avusturya Icomos’u tarafından yayınlanan Burra Tüzüğü’nde yeniden yorumlanmış ve farklı açılardan tekrar değerlendirilmiştir (Icomos, 2019).

Burra Tüzüğü, 1981, 1988, 1999 ve son olarak şimdiki hali olan 2013 tarihlerinde gözden geçirilerek tekrar düzenlenmiştir. İlk olarak 1979 yılında kabul edilen tüzük, kültürel miras yönetimine dair pratik ve teorik uygulamayı birleştirmeyi amaçlamaktadır. Bununla birlikte koruma sürecini; alana dair önemin anlaşılması, politikaların geliştirilmesi ve yönetim olarak üç temel adımda açıklamaktadır. İlk başlarda yerel bir bildirge olarak yayınlanan tüzük, bugün devletlerarası alanda benimsenmiş önemli bir doküman olarak nitelendirilebilir (Icomos, 2019).

Burra Tüzüğü’nün atıf yaptığı ve korumayı üzerine inşa ettiği üç madde esas olarak; var olan ve korunmaya değer görülen mekânsalın önce analiz edilmesini, daha sonra analizler için stratejik kararlar geliştirilmesini ve son olarak da stratejilerin uygulanması sırasında kullanılacak yöntemlerin tariflenmesini öngörmektedir. Madran bu süreci “genel anlamda tam olarak bir “alan”ın yönetilmesi işidir” şeklinde açıklamaktadır (Icomos, 2019).

19 “Mekân, doku, değer, önem bildirgesi, anlama, yorumlama gibi pek çok koruma kavramı da vardır”

(Madran, Alan Yönetimi, 2013)

ICCROM tarafından açıklanan standartlar, 1993 tarihinde Fielden ve Jojilehto tarafından yayınlanan ve daha sonra 1988 yılında güncellenen Dünya Kültürel Miras Alanları İçin Yönetim Rehberi, Burra Tüzüğü’nde olduğu gibi alan yönetimini üç önemli başlık altında toplayacak şekilde açıklamaktadır. Bunlar; alanın tanımlanması, değerlendirme ve hedefler ile bütünsel yönetim için formülasyon’dur. Buradan anlaşılacağı üzere koruma alanlarının ve daha özele indirgeyecek olursak korunması gereken kültürel değerlerin bütüncül bir bakış açısı ile değerlendirilmesi; planlama dilinden faydalanılması, yasal, yönetsel ve parasal araçlara atıf yapılması ve tüm bu konuların bir yönetim sorunu olduğunun farklı şekillerde ifade edilerek ortaya koyulması ortak bir hedefi göstermektedir. Esas amaç, alan yönetim sürecinin geliştirilmesi ve pratik edilebilmesinin sağlanmasıdır.

Avrupa Konseyince hazırlanan “Avrupa Mimari Mirasın Korunması Sözleşmesi”nin TBMM tarafından bir kanun ile onaylanması uygun bulunmuş ve sözleşme bir iç hukuk belgesi halini almıştır. Sözleşmede, kültürel mirasın yasal olarak korunması için lüzumlu görülen; denetim ve yetki işlemlerinin yapılması, konuya ilişkin yetkili kurumlar tayin etmek için mevzuat düzenlemelerinin yapılması, mimari miras korunmasının sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla mali destek sağlanması, özel teşebbüslerin teşvik edilmesi, çevre kirliliğinin olumsuz etkilerinin belirlenerek yeni yöntemler oluşturulması ve bilimsel araştırmaların desteklenmesi gibi ifadeler alan yönetimine göndermeler yapmaktadır (Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi, 1989).

UNESCO’nun 2005 tarihli “Dünya Mirası Konvansiyonunun Uygulanmasına Yönelik İşlevsel İlkeler Rehberi” de alan yönetim planlarının hazırlanmasında etkili bir yönlendiricidir. Bu rehber, korunması gerekli bir yapı veya alanın DM Listesine aday olabilmesi için şart olan usul ve esasları, aynı zamanda listede yer alabilmek için arana kıstasları içinde bulundurmaktadır. Unesco’nun korunacak alanlar için yönetim planına sahip olmayı ön şart olarak koşması, tüm dünyada bu anlayışın artmasına ve standartlaşmasına sebep olmuştur. Operasyonel rehberde; işlevsel ilkeler, bütünlük ve özgünlük standartları, varlığın belirlenmesi ve tanımlanması, adaylıkların kayda alınması, DM Komitesinin değerlendirme ölçütleri, muhafaza ve izleme durumu, periyodik raporlama, DM Fonu ve uluslararası yardım, taraf ülkelerin sorumlulukları belirlenmiştir (Unesco, 2019).

Son yıllarda ülkemiz de koruma konusunda uluslararası standartları yakalamış ve evrensel koruma yöntemlerini uygular olmuştur. 2013 yılında ICOMOS Türkiye Milli Komitesi Tarafından “Türkiye Mimari Mirası Koruma Bildirgesi” yayınlanmıştır. Korumaya yasal dayanak oluşturan bazı20 kanun ve yönetmeliklerin korumayı “doğrudan veya dolaylı”

olarak tehdit eden ifadeler barındırması bildirgenin hazırlanmasını zorunlu kılmıştır (Icomos Türkiye Mimari Mirası Koruma Bildirgesi, 2013). Bu belge Türkiye tarafından daha önce kabul edilmiş olan “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunmasına Dair Sözleşme”, “Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi”, “Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (Gözden Geçirilmiş)”ni ve tüm bunlarla birlikte Icomos tarafından hazırlanan ve yayınlanan uluslararası belgeleri benimsemektedir (Icomos Türkiye Mimari Mirası Koruma Bildirgesi, 2013).

Bildirgede kuramsal çerçeve; koruma etiği, sürdürülebilirlik ve “emanet” kavramları dikkate alınarak altları çizilmektedir. Mimari miras ile ilgili gerekli tanımlamalar yapılarak koruma değerleri belirlenmiştir. Mimari yapı ya da alanın tanımlanması, değerlendirilmesi ve bu aşamadaki araçlar ve yapılacak müdahale biçimleri (ilkeleri) düzenlenmiştir. Yasal ve yönetsel anlamda, toplum bir paydaş olarak görülmüş ve sürecin buna göre şekillendirilmesi gerekliliğinden bahsedilmiştir. Tüm bu başlıklar ve açıklamalar; esasında bir yönetim planına olan ihtiyacı da açıklamaktadır. Bildirgenin içeriği, tanımlamalar ve korumanın oturtulmaya çalışıldığı zemine bakıldığında yönetim planlaması gereksinimi de ortaya çıkmaktadır (Icomos Türkiye Mimari Mirası Koruma Bildirgesi, 2013).