• Sonuç bulunamadı

BİRİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE

D. Kimlik Teoriler

1. Kimlik Teoris

Kimlik teorisi, sosyal davranışı, benlik ve toplum arasındaki karşılıklı ilişkiler bağlamında açıklamaktadır. Toplumun, benliğin üzerindeki etkisi aracılığı ile sosyal davranışı etkilediği noktasında sembolik etkileşimci görüş ile güçlü bir ilişkide bulunmaktadır; ve kısmen, sembolik etkileşimciliğin temel prensiplerini ampirik olarak test edilebilir girişimlere çevirmek için geliştirilmiştir (Stryker ve Burke, 2000: 285). Bununla birlikte kimlik teorisi, toplumu görece farklılaşmamış (undifferentiated), müşterek bir bütün olarak değerlendiren sembolik etkileşimci görüşü reddetmekte ve bunun yerine toplumu karmaşıkça farklılaşmış (differentiated), ama yine de organize olmuş bir olgu olarak kabul etmektedir (Hogg, Terry ve White, 1995: 256).

Kimlik teorisi, aslen Sheldon Stryker (1968) tarafından geliştirilmiş olmasına rağmen, günümüzde terim, daha geniş bir sosyal yapı ile benliğin çokyüzlü (multifaceted) nosyonu arasındaki bağlantıyı bildiren ilgili kuramsal çalışmaları da kapsayacak şekilde çok daha geniş bir anlamda kullanılmaktadır. Bu geniş perspektifte, vurgu ve yorumlamalar arasında farklılıklar bulunmaktadır: örneğin, Stryker, diğer kimlik teorisyenlerine göre kimliği çok daha dengeli olarak görür ve başlıca sembolik etkileşimci mekanizma olan “ötekinin rolünü alma” mekanizmasına

23 daha az vurgu yapma eğilimindedir (Hogg, Terry ve White, 1995: 256). Sembolik etkileşimciler, benliği sosyal etkileşimin bir ürünü olarak kabul ederler; çünkü insanlar kendilerinin kim olduğunu ötekiler ile etkileşimleri aracılığı ile tanımaktadırlar. Bu perspektifte, esas mekanizma “ötekinin rolünü alma”dır.

Kimlik teorisine göre bireyler, diğer sosyal kategori ya da sınıflandırmalar karşısında kendi konumlarını belirleme, kendilerini tanımlama veya sınıflandırma çabası içerisindedirler. Sosyal kimlik teorisinde kategorizasyon olarak adlandırılan bu süreç, kimlik teorisinde tanımlama (identification) şeklinde ifade edilmektedir. Kimlik, bu kategorizasyon ve tanımlama süreçleri aracılığıyla oluşturulmaktadır.

Kimlik teorisyenleri, kişisel kimliği sosyal kimlik teorisyenlerine benzer bir

şekilde kavramsallaştırmaktadır. Kişisel kimlik, bireye benliğini veren ve bunu sürdüren anlamlar topluluğudur; ve bu anlamlar çeşitli roller boyunca işlerler. Kimlik teorisi, benliği sadece özerk psikolojik bir varlık olarak değil, ama toplumdaki insanların rollerinden doğan çokyüzlü (multifaceted) bir sosyal yapı olarak görmektedir. Kişilerin kendilerini algılamalarındaki (öz-kavramsallaştırma / self-

concept) çeşitliliğin nedeni üstlenilen farklı rollerdir. Stryker, kişilerin toplumda

üstlenilen her rol konumlarına göre farklı benlik bileşenlerine sahip olduklarını öne sürmektedir; ki bu farklı benlik bileşenleri rol kimlikleri olarak adlandırılmaktadır (Aktaran; Hogg, Terry ve White, 1995: 256). Örneğin, bir bireyin rol kimlikleri içerisinde bir anne, eş, kız evladı, işçi ve kan bağışçısı kimliği eşzamanlı olarak bulunabilmektedir.

Kimlik teorisi de, sosyal kimlik teorisi gibi, kurulu toplumsal yapının bileşenleri ile ilgilenmektedir. Toplumsal yapı bağlamında davranışta bulunan bireyler, kendilerini ve diğer bireyleri adlandırırlarken, birbirlerini toplumsal rollerin sahipleri (aktörleri) olarak kabul ederler. Kimlik teorisine göre kimliğin esasını, bireyin kendisini bir toplumsal rolün sahibi olarak kategorize etmesi ve bu rolün içerdiği anlam ve beklentileri karşılamadaki performansı teşkil etmektedir. Bu beklenti ve anlamlar, davranışlara rehberlik eden standartları oluşturmaktadır. Kimlik teorisi içerisindeki adlandırma (naming), bireyler ve nesneler arasındaki tüm anlamların ve anlam ilişkilerinin oluşmasını da içermektedir; ki kimlik teorisyenleri,

24 kimlik sürecinin merkezi bileşeni olan kaynaklar (kişileri ve etkileşimi ayakta tutan

şeyler) kavramını içeren, bireyler ve nesneler arasındaki bu anlamlı ilişki üzerinde durmaktadırlar. Kimlik tarafından idare edilen bir toplumsal rol dâhilindeki anlamlı aktivitelerin çoğu, kaynakların kontrolü etrafında dönmektedir; bu özellik sosyal yapıyı belirlemektedir (Stets ve Burke, 2000: 225).

Kimlik, sosyal yapı ile bireysel eylemi birbirine bağlayan çok önemli bir kavramdır; bu yüzden davranış tahminleri, birey ile sosyal yapı arasındaki ilişkinin analizine gereksinim duymaktadır. Toplum, kimliğin ve benliğin temelini teşkil eden rolleri sağlarken, benlik de sosyal davranışın aktif bir yaratıcısıdır. Kimlik teorisi perspektifinden rol, ötekiler tarafından uygun sayılan davranışı salık veren beklentiler kümesidir. Rollerin tatmin edici bir şekilde sahneye koyulması, sadece rol üyesi olarak bireyin statüsünü doğrulamaz ve onaylamaz; ama aynı zamanda öz- değerlendirmeye (self-evaluation) olumlu yansır (Hogg, Terry ve White, 1995: 257).

Stets, her ikisinin de ortak anlam sistemleri vasıtasıyla birbiri ile ilişkili olduğunu ve her iki kimliğin anlamlarının örtüşebileceğini tartışarak, şahıs kimliği (person identity) ile rol kimliklerini (role identity) birbirine bağlama çabası içindedir (Stets, 1995: 140). Ancak Stets’e göre, rol kimlikleri ile ilişkilendirilen anlamlar ve beklentiler, şahıs kimliğinin anlamları ile çatışma içine düştüğünde, bireyler şahıs kimliklerini korumak için rol kimliklerini dikkate almaksızın eylemde bulunurlar. Bireyler her zaman için rol kimliklerinin talepleri ile şahıs kimliklerinin taleplerini dengeleme ihtiyacı içerisindedirler (1995: 143).

Kimlik teorisyenleri, benliğe atfedilen farklı sosyal niteliklerin geniş çeşitliliğinden ziyade, bireylerin toplumda üstlendikleri kendilerini tanımlayıcı (self-

defining) rollere odaklanmaktadırlar. Cinsiyet, ırk, etnisite ve benzerlerini kapsayan

bu sosyal nitelikler, hâkim statüler (master statuses) olarak işlev görmektedir; çünkü bu nitelikler, birçok bağlamda bireyin diğer tüm karakteristiklerini bastırmaktadır. Bu nitelikler, bireyin rol kimliklerinin içine gömüldüğü sosyal yapının özelliklerini yansıtan yapısal temelli niteliklerdir; ancak belirli davranışsal beklentiler kümelerini taşımadıkları için benliğin ayrı bileşenleri değillerdir. Bununla birlikte, bireylerin sahip oldukları rol durumları, rol kimliklerinin görece önemi ve ötekilerle

25 etkileşimlerinin doğası üzerindeki etkisi vasıtasıyla, sosyal niteliklerin benliğin üzerinde dolaylı bir etkisinin olduğu farz edilmektedir (Hogg, Terry ve White, 1995: 257).

Belirli bir sosyal kimlik sahibi olmak, belirli bir grup ile birlikte olmak, gruptaki diğerleri gibi olmak ve olayları grubun perspektifinden görmek demektir. Buna karşılık, belirli bir rol kimliğine sahip olmak, rolün beklentilerini yerine getirmeye çalışmak, rol partnerleri ile etkileşimde bulunmak ve rolün sorumluluğu altındaki kaynakları kontrol edebilmek için çevreyi yönlendirmeyi ifade eder. Grup- temelli kimlik (sosyal kimlik) ve rol-temelli kimlik arasındaki önemli farklılık bu noktada bulunmaktadır: sosyal kimliğin temeli grup üyeleri arasındaki algı ve eylem benzerliği iken, rol kimliğinin temeli roller ve karşı roller arasındaki algı ve eylem farklılıklarına dayanmaktadır (Stets ve Burke, 2000: 226).

Sosyal kimlik teorisyenleri grubu, birbirleri ile özdeşleşen, kendilerini ve birbirlerini benzer şekillerde gören, benzer görüşlere sahip olan ve tümü dış- grupların üyelerine ters düşen, benzer bireyler kolektivitesi olarak görmektedir. Kimlik teorisyenleri ise grubu, her birinin eşsiz ancak tamamlayıcı eylemleri yerine getirdiği, nesneleri kendi perspektifleri ile gören, birbiriyle ilgili bireyler topluluğu olarak dikkate almaktadır (Stets ve Burke, 2000: 227, 228).

Kimlik teorisi, benliğin, birey tarafından sahip olunan rol pozisyonlarından türeyen kimlikler koleksiyonu olduğu ölçüde, daha geniş sosyal yapıyı yansıttığını varsaymaktadır. Rol pozisyonları şeklindeki toplum, bireye öz-anlam (self-meaning) hissi sağlamakta ve bireyin bu rol-bağlantılı (role-related) bileşenleri aracılığıyla sosyal davranışı etkilemektedir (Burke ve Reitzes, 1991: 242; Stryker ve Burke, 2000: 287). Bu nedenle, toplumun davranış üzerindeki etkisi, dolaylı olarak kendine başvuran (self-referent) rol kimlikleri tarafından aracılanmaktadır. Kimlik teorisinin belli başlı karakteristikleri şunlardır: 1) kimlik teorisi, sosyal faktörlerin benliği tanımlaması ile ilgilenen sosyal psikolojik benlik modelini temsil etmektedir; 2) benliğin sosyal doğasının, bireylerin sosyal dünyada sahip oldukları rol pozisyonlarından türediği tasarlanmaktadır; 3) bu rol kimliklerin önemlerine göre değiştiğini önermektedir; 4) birey ve toplum arasında karşılıklı bağların var olduğunu

26 kabul etmelerine rağmen, kimlik teorisyenleri en çok, kimlik ile ilgili süreçlerin bireyci sonuçlarına ilgi duymaktadırlar. Rol kimliklerinin ötekiler ile ilişkilerdeki etkileri teorinin önemli bir odağı olmamış ve rol kimliklerinin daha geniş sosyal yapıya etkisi ayrıntılarıyla açıklanmamıştır (Hogg, Terry ve White, 1995: 259).