• Sonuç bulunamadı

I. ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİLENE KADARKİ SÜREÇTE CUMHURİYET HALK PARTİSİ (1919-1945)

6. İsmet İnönü

53 bir noktaya ulaşmıştı171. Bu gerginlik toplumsal bir kalkışma hareketine dönüşerek, 4 Aralık 1945 yılında Tan gazetesinin basılmasıyla sonuçlanacaktı172. Bu somut olay, demokrasi tartışmalarının basın üzerinde yaratmış olduğu sarsıntının bir sonucu olarak ortaya çıkıyordu.

1946 yılı ile birlikte liberal fikirler güç kazanırken, basında eleştiriler daha özgürce dile getirilmeye başlanmıştı173. Özellikle toplumun kitleler halinde muhalefet tarafında yer almaya başlaması, seçimlerin bu durumu somut olarak ortaya koyması, muhalif basını cesaretlendiren gelişmelerdi. Hükümet bu gelişmeler ışığında 1 Haziran 1946 yılında basın yasasında yaptığı değişiklikle, gazete ve dergileri geçici kapatma yetkisini kaldırıyordu. Türk dış politikasında, İkinci Dünya savaşı sonrası oluşan değişim basın üzerinde de etkisini göstermişti. Sovyet Rusya ile bozulan ilişkiler, ülke içersinde sosyalist yayınların yasaklanmasıyla sonuçlanmış, buna karşın Amerika ile başlayan yakınlaşma, basın da liberal, orta ve sağ eğilimlerin egemenliği ile sonuçlanmıştı174.

54

“Demokrasi idaresi insanlık idaresidir. Biz buraya bu idareyi bütün hatları ile inkişaf ettireceğiz. Demokratik müesseselerimiz tamamdır. Bir eksiğimiz ikinci partidir…

Bu eksikliği tamamlayacağız. Bu kadar inkılap yapmış olanlar bunu da başaracaktır. Bu kuvveti ben kendimde görüyorum. Yalnız on senelik bir mücadele ister”177.

İnönü bu konuşmasında gerek meşrutiyet gerekse Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında, çok partili hayat teşebbüslerinin başarısızlıklarından da bahsederek, bunlardan ders alınarak, yeni bir harekete girişileceğini, öncekilerde olduğu gibi erkenden bu işten vazgeçilmeyeceğini ifade ediyordu.

Evet, Türk Devrimi içeriği ve hedefi itibariyle demokrasiye hızlı adımlarla yürüyecekti. Fakat İnönü’nün, demokrasi lehinde arka arkaya adımlar atmasının dış boyutu üzerinde de ayrıca durmak gerekmektedir. İkinci Dünya Savaşı’nın bitimi sonrası, Türk Dış politikasında önemli bir değişim gerçekleşecekti. Bu değişim en önemli nedeni, Sovyet Rusya’nın Türkiye ile olan ilişkilerinde gittiği değişimdi. Sovyet Rusya, Türk toprakları için artık önemli bir tehdit halini almış, Boğazlar ve Doğu Anadolu konusunda toprak taleplerinde bulunmuştu. Milli Şef artan bu tehdit karşısında çareyi Batı bloğu ile ilişkileri geliştirmekte görüyordu. Dünya savaşı boyunca izlenen dış politika, başta İngiltere olmak üzere Batı’nın Türkiye’ye bakışında olumsuzluklara neden olmuş ve bu durum savaş bitiminde de kendisini gösterir olmuştu. Türkiye, kurulacak olan yeni Dünya düzeninde Batılı demokrasiler yanında yer almak istiyordu ve Türkiye’ye yönelik olumsuz algılar, ülke içerinde demokrasi lehine gerçekleştirilecek olan girişimlerle değiştirilmeye çalışılacaktı178. İnönü, iç ve dış koşulların tek parti rejimine son verilmesi ve çok partili siyasi hayata geçilmesi gerektiğini kabul edecek kadar ileriyi gören biriydi179.

İkinci Dünya savaşının bitiminde, devlet ve partide yaşanacak olan dönüşümünün sinyallerini İsmet İnönü 19 Mayıs 1945 tarihli konuşmasında ortaya koymuştur. İnönü bu konuşmasında şu ifadelerde bulunmuştur;

“Memleketimizin siyasi idaresi Cumhuriyetle kurulan halk idaresinin her istikamette ilerlemeleri ve şartlarıyla gelişmeye devam edecektir. Harp zamanlarının ihtiyatlı tedbirlere lüzum gösteren darlıkları kalktıkça memleketin siyaset ve fikir hayatında demokrasi prensipleri daha geniş ölçüde hüküm sürecektir”180.

Ülke içersinde demokrasinin gelişmesi yolunda İnönü’nün almış olduğu bu kararında, kendi içersinde yaşadığı endişeyi şöyle ifade etmiştir; “Ben ömrümü tek parti

177 Faik Ahmet Barutçu, Milli Mücadeleden Demokrasiye Siyasi Hatıralar, C. II, 21. Yüzyıl Yayınevi, Ankara, 2001, s. 730-731.

178 Yetkin, Karşı Devrim 1945-1950, a.g.e., ss. 149-154.

179 Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, 2. b., çev. Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1999,s. 128.

180 İsmet İnönü, Konuşma, Demeç, Makale, Mesaj ve Söyleşiler 1944-1950, haz. İlhan Turan, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yay., Ankara, 2003, s.31.

55 rejimi ile geçirebilirim. Ama sonunu düşünüyorum. Benden sonrasını düşünüyorum. Bu sebepten vakit geçirmeksizin işe girişmeliyiz” 181.

Milli Şef’in bu sözleri ülkede esen demokrasi rüzgârının, ilk ağızdan itirafıydı. Bu sözler, siyasi hayat olmak üzere her alanda liberal hareketleri teşvik edici bir rol oynadı ve bundan kısa bir süre sonra, Türkiye’de çok partili siyasi hayata yönelik girişimler ardı ardına geldi. Demokratik düzeni Türkiye'de başlatan İnönü bu hareketiyle kendi nefsinde askerliği, diplomatlığı ve devlet adamlığını birleştirerek kendi sentezini yapmış ve fikirlerini politika yolunda yürüten bir düşünür sıfatını kazanmıştı182.

İstanbul’da Nuri Demirağ Milli Kalkınma Partisi’ni kurdu ve Türkiye tahmin edilenin ötesinde, bir anda çok partili siyasi hayata geçmişti. Bu partinin kuruluşu Türk siyasi hayatında derin etkiler bırakmamış olsa da, İnönü ve Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının samimiyetinin bir göstergesi olmuştu. Haziran ayında, “Dörtlü Takrir” olarak anılacak olan ve Cumhuriyet Halk Partisi bünyesinde daha fazla demokrasi talep eden hareket, böyle bir zamanda kendini gösterecekti. Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu yapmış olduğu gizli toplantı sonrası, takriri reddederek o zamana kadar yaşanan gelişmelerin aksi bir durum alıyordu. Bu durumun yaşanmasında birçok Cumhuriyet Halk Partilinin siyasi hürriyeti birden verme karşıtı olmaları düşünülebileceği gibi başta İnönü olmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi ileri gelenlerinin gerçek bir muhalefet partisi yaratma yolunda bilerek giriştikleri bir teşebbüs olarak da algılanabilmektedir183. Son yargıyı destekler mahiyette bir gelişmede, takririn görüşüleceği günün öncesinde alışılagelmişin aksine bizzat İnönü tarafında başkanlık edilen CHP Genel İdare Kurulu’nun toplanması ve toplantıda Türkiye’de kurulacak olan ikinci partinin Celal Bayar ile arkadaşları tarafından kurulması fikrinin ön plana çıkmasıydı184. Bunun yanında Milli Şef’in beklenen yeni partiyi dörtlerce kurdurmaya mecbur etmek için, iktidara yakın yayın organlarında planlı saldırılar yaptırmakta olduğu algısının kamuoyunda oluşmasıydı. İnönü, Bayar’ın başında olacağı bir muhalefet partisinin kurulmasını istiyordu185. Bu hareketin içersinde olan Bayar, Menderes, Koraltan ve Köprülü bir muhalefet partisinin kurulmasını Cumhurbaşkanı İnönü’nün istediğini ve bunun için kendilerini işaret ettiğinin farkındaydı186. İnönü 1 Kasım

181 Toker, Tek Partiden Çok Partiye, a.g.e., s. 78.

182 Cihad Baban, Politika Galerisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1970, s. 298.

183 Karpat, a.g.e., s. 131.

184 Toker, Tek Partiden Çok Partiye, a.g.e., s. 90.

185 Ahmet Hamdi Başar’ın Hatıraları, C II, yay. haz. Murat Koraltürk, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2007, s. 56-57. Feroz Ahmad, İnönü’nün Bayar’ı kurulacak olan muhalefet partisinin lideri olarak seçmesinin temel nedeni olarak, halk partisinin meşruluğuna meydan okumadan, hükümeti uyanık tutacak sembolik bir muhalefet olarak düşünmesi olarak görür. Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu,a.g.e., s.

128.

186 Toker, Tek Partiden Çok Partiye, a.g.e., s. 93.; İnönü, Bayar başkanlığında bir muhalefet partisinin kurulmasını arzulasa da, bu süreçte Bayar’ın yeni parti kurma konusunda çekinceler yaşadığı

56 1945 tarihli meclis konuşmasında, “Bizim tek eksiğimiz, hükümet partisinin karşısında bir parti bulunmasıdır… memleketin ihtiyaçları sevki ile hürriyet ve demokrasi havasının tabii işlemesi sayesinde, başka siyasi partinin de kurulması mümkün olacaktır…” ifadeleriyle bir muhalif partinin kurulması isteğini en üst düzeyden bir kez daha dile getirirken;

konuşmasının devamında Cumhuriyet Halk Partisi içersinde ortaya çıkan muhalif gruba yol gösterici ve destek verici görüşlerini şöyle sürdürür,

Bir karşı partinin kendiliğinden kurulabilip kurulamayacağını ve kurulursa, bunun Meclis içinde mi, meclis dışında mı ilk şeklini göstereceğini bilemeyiz. Şunu biliriz ki, bir siyasi kurul içinde prensipte ve yürütmede arkadaşlarına taraftar olmayanların hizip şeklinde çalışmalarından fazla, bunların kanaatleri ve programları ile açıktan durum almaları, siyasi hayatımızın gelişmesi için daha doğru yol; milletin menfaati ve siyasi olgunluğu için daha yapıcı bir tutumdur”187.

İnönü bu ifadeleri ile yakın zamanda kurulan Milli Kalkınma Partisi’ni bir muhalif parti olarak düşünmediğini ve aklından geçen partinin Cumhuriyet Halk Partisi bünyesinde ortaya çıkacak bir muhalif hareketin sonucu kurulması isteğini gösteriyordu.

İnönü’nün bu konuşmasından bir ay sonra Bayar, arkadaşlarıyla birlikte yeni parti kuracaklarını beyan ederken, partisinden de istifa ediyordu. 7 Ocak 1946 yılında

“Demokrat Parti” adıyla kurulan partinin, genel başkanı Celal Bayar’dı ve parti temel ilkeleri olarak siyasette demokrasi ve ekonomik hayatta serbestliği ön plana almıştı188. Cumhuriyet Halk Partisi’nden kopmalar sonucu ortaya çıkan bu yeni partiye yönelik ilk zamanlarda kamuoyunda mesafeli bir duruş vardı. Bunun nedeni; geçmişteki Serbest Fırka olayında olduğu gibi, bunun bir danışıklı dövüş olarak ortaya konan ve gerçek bir muhalefeti temsil etmeyen bir “Muvazaa” partisi olduğu inancıydı189. Bu inancı yıkmak adına gerek Demokratlar, gerekse Halk Partililer birçok yerde muhalefetin gerçek olduğunu tekrarlamak zorunda kalmışlardı190.

görülmektedir. Bundaki en önemli sebep olarak ta, İnönü’ye yönelik olarak taşıdığı güvensizlik duygusudur.

Hamdi Başar anılarında, Bayar’ın, “İsmet Paşa ile uğraşılmaz. O, sözlerinde samimi değildir. Verdiği müsaadeye rağmen kendisine karşı gelinmekten hoşlanmaz ve fırsat bulursa mutlaka intikamını alır”

ifadelerinde bulunduğunu ve yeni parti kurulması konusunda yaşadığı duraksamaları ayrıntılı bir şekilde anlatır. Ahmet Hamdi Başar’ın Hatıraları, s. 66-67.

187 İsmet İnönü’nün TBMM’deki Konuşmaları (1939-1960), C. II, Ankara, 1993, s.54-64

188 Bayar, partilerine bu adı vermelerinin gerekçesi olarak şu ifadelerde bulunur; “Bunda Amerika modeli rol oynamadı değil. Orada da bir Cumhuriyetçi Parti, bir de Demokrat Parti yok muydu?”. Toker, Tek Partiden Çok Partiye, a.g.e., s. 111.

189 Bayar, partisine yönelik ilk zamanlardaki bu algının nedenini, iktidar partisinin kendilerine verdiği destek olarak görür. Partisinin ilk kurultayı olan 1947 yılında ise şu ifadeleri kullanmaktadır; “Partimizin kuruluşu bir emrivaki olunca iktidar partisinin geniş bir müsamahası ve hatta teşviki ile karşılaşmış olduğumuzu itiraf etmek lazımdır. İki parti adeta uzun zamandır birbirinin hasretini çekiyormuş gibiydiler. O kadar ki iktidar partisinin gösterdiği bu ruh haleti bir muvazaa karşısında bulundurulduğu kanaatine yer yer yol açtı.”.

Toker, Tek Partiden Çok Partiye, a.g.e., s. 116.

190 Karpat, a.g.e., s. 136.

57 B. TÜRKİYE’DE ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞTE ETKİLİ OLAN DIŞ NEDENLER