• Sonuç bulunamadı

ARALIK 1946 CUMHURİYET HALK PARTİSİ BURSA İL KONGRESİ 117

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI BURSA YERELİNDE CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NİN İKTİDAR YILLARI (1946–1950)

C. GELİR KAYNAKLARI

A. 29 ARALIK 1946 CUMHURİYET HALK PARTİSİ BURSA İL KONGRESİ 117

97 çalışmaktadır. Bunda muvaffak olduklarını da acı da olsa söylemek borçtur… Buna

karşılık biz kendimizi müdafaa edecek bir durumda değiliz. Çünkü kendi seçtiğimiz milletvekillerimize, il ve belediye meclis üyelerine söz geçiremiyoruz. Bu böyle devam ederse yeni seçim arifesinde çok zayıf bir duruma düşeceğimiz ve halkın çoğunluğunun inancını kaybedeceğimiz muhakkaktır… Gerçekleri olduğu gibi görelim. Halka daha fazla yaklaşalım. Onun görüşlerine ve duyuşlarına saygı gösterelim. Halkın küçük dileklerinin yerine getirilmesi onu bize sarsılmaz bir surette bağlar… Propaganda cihazımız mefluç bir haldedir. Millet ve memleket faydasına yapılan işlerden partililerin bile haberi olmuyor… Devlet memurlarının halka olan temasları da mühim bir meseledir… Devlet dairelerinde lüzumundan fazla memur olduğu halde halkın işleri yine sürüncemede kalıyor. Bir işi takip için şehre gelen köylü çoluk çocuğuna nafaka almak üzere getirdiği bir araba odunun parasını iş takibi için uğraşırken tamamen harcıyor ve köyüne yine eli boş dönüyor.

Orman, tapu, nüfus, vergi işlerimiz esaslı bir düzene konulmalıdır. Halkın zararına çalışan, ona fena muamele yapan, işi aksatan memur ağır cezalara çarpılmalıdır…

Bütün bu işler şu bozuk düzende yürüyüp giderken ve bütün kabahatler Halk Partisine yüklenirken memurlarımıza vazifelerinin neden ibaret olduğunu anlatmayacak mıyız? Kötü memurları cezalandırmak, vazifelerinden uzaklaştırmak mümkün olmayacak mı? Yukarıdaki maddeler ortaya yeni bir durum çıkarıyor. Halk partisi kendi seçtiği kimseleri kontrol etmek hak ve salahiyetine sahip değildir.

Seçilinceye kadar partili olan bu arkadaşlar, ondan sonra partinin haklı isteklerini baltalamak için hareket eden bir heyet halini arz ediyor. Milletin çoğunluğuna dayanan parti adamları belediyeye, il meclisine üye olduktan sonra şu veya bu kimselerin emirlerine, arzularına körü körüne itaat eden bir makine haline geliveriyor. Biz buna Halk partisinin hükümeti kontrol salahiyetine haiz olmamasını sebep olarak gösteriyoruz… Partisine hesap vermeye mecbur bir teşekkül çalışmalarını ona göre düzenler… Hükümet programını nasıl önceden Halk Partisi Meclis gurubu huzurunda okuyor ve onların itimadını aldıktan sonra meclis karşısına çıkıyorsa il ve belediye meclisleri de mahalli parti teşekküllerinin karşısında aynı durumda olmalıdır… Kurultaydan sonra partimiz millet önüne yeni bir tüzük, kısmen tadil edilen bir programla çıkacağına göre ocak, bucak, ilçe idare kurulları gibi il idare kurullarının da yenilenmesini faydalı görüyoruz… Yüksek kademelerden de dileğimiz şudur; sesimizi kurultaya kadar duyurunuz. Kurultay üyelerinden isteğimizde, partimiz tarihinde bir dönüm noktası olacağına inandığımız kurultayda durumu olduğu gibi açıklayınız. Hakikat acıdır, fakat söylenmelidir. Milletvekillerimizden ricamız bizleri iyi dinleyiniz. CHP millet ve memleket adına konuşuyor. Sözlerimiz süsten arî ve gösterişsizdir. Fakat hakikatler bütün çıplaklığıyla ortaya konulmuştur. Vazifeniz kurultayda bunları kurultay delegeleriyle birlikte apaçık ortaya sermektir”.

İkinci Dünya Savaşı sonrası, teşkilat içinde ortaya çıkan değişim talepleri havası içinde CHP kongreleri toplanmaya başlamıştı.

98 İl Kongresinde en çok tartışılan konular köy enstitüleri, ilkokullarda okutulması istenilen ahlak dersleri ve Büyük Millet Meclisi görüşmelerinin radyolardan yayınlanması isteğiydi. Ülkede çok partili siyasi hayatın başlamasıyla birlikte, muhalefet tarafından en çok eleştirilen kurumların başında köy enstitüleri geliyordu. Gerçekte enstitülere yönelik eleştiriler 1940 yılında Mecliste kurumların oluşturulmasına yönelik çıkarılan yasanın görüşmelerinde başlamıştı118. Mecliste sessiz bir muhalefetle karşılaşan enstitüler, sonraki dönemde Cumhuriyet Halk Partisi içersinde yer alan bir grup tarafından devamlı surette eleştiri konusu yapılacak, çok partili siyasi hayatla birlikte eleştiriler yüksek sesle dile getirilmeye başlanacaktı119.

Enstitülere yönelik memnuniyetsizlik ve eleştiriler Bursa Cumhuriyet Halk Partisi il kongresinde İznik delegesi Mehmet Sindel tarafından dile getirilecekti. Sindel, Demokrat Partililerin köy enstitülerinden çıkan gençlerin iyi yetişmediği konusunda halk arasında propaganda yaptıklarını ve enstitüler üzerinde partimizi suçlayarak, bu kurumları partimizin kurduğunu dile getirdiklerini söylüyordu. Sindel, demokratların bu eleştirilerine hak vererek, köyden çıkan ve tekrar köye dönen bu enstitü mezunlarının hem iyi

118 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu’nun meclis müzakereleri sırasında en çok tartışılan maddelerinden birini, köy okullarının yapım ve onarımını düzenleyen 25. Madde oluşturmaktaydı. 25. Maddenin en çok tartışılan yükümlülükleri şöyledir: “Köy halkından olan veyahut altı aydan beri köyde yerleşmiş bulunan ve geçimini köyde oturmak suretiyle temin eden on sekiz yaşını bitirmiş ve altmış yaşını geçmemiş olanlardan iş görmeye elverişli kadın ve erkeklerin hepsi köy ve bölge okulu binalarının yapılması, onarılması ve bunlara su getirilmesi veya kuyu açılması, yol yapılması ve okul bahçesinin kurulması işlerinde yılda yirmi günü geçmemek üzere çalışmaya mecbur tutulurlar… Yerlerine başkalarını çalıştırmak isteyenler çalışmaya mecbur oldukları her gün için iki kişi çalıştırırlar. Arabasıyla beraber iş görmeye ayrılacak olanların bir günlük hizmetleri üç gün sayılır… Köylerde arazi ve bahçeleri olan ve bunlardan yarıcılık veya işçi çalıştırmak şeklinde faydalanarak köy dışında oturanlar, bu maddede yazılı yirmi günlük mükellefiyeti, mahalli rayice göre işçi ücretini köy sandığına yatırmak suretiyle ifa ederler”. Mecliste yirmi beşinci madde ile ilgili görüşmelerde söz alan Atıf Bayındır, köylüye yüklenen yükümlülüklerin işkence ve angarya olduğunu ve maddenin anayasaya aykırı olduğunu ifade eden konuşmasında: “Anayasanın 72.

maddesinde ‘Türkiye’de işkence, eziyet ve angarya memnudur’ denilmektedir… Burada bahsedilen angaryanın, ferdin bedelsiz, ücretsiz olarak devlete ve derebeye ödediği, verdiği bir iştir... Ey milletvekilleri, siz bu kanuna muhalif angarya ve işkence vazedemezsiniz, bunu vazeden kanunlar yapamazsınız”

ifadelerinde bulunacaktır. Yapılan bu eleştiriye Maarif Vekili Hasan Ali Yücel şu cevabı verecektir:

Arkadaşlar, huzurunuza getirdiğimiz kanun, anayasamızın mecburi kaydıyla ifade ettiği ilk tahsili ki şimdiye kadar tam olarak ifa edememişiz… Yerine getirmek ve hakkıyla ifa etmek içindir…

Vatandaşlarımıza yeni bir yük tahmil ettiğimiz asla hayalimden geçmiyor. Biz, küçük bir ihtimamın nasıl yapılacağını bilmediği için evlatlarını kaybeden Türk ana ve babalarına, tarlasında daha iyi ziraat yapılmasını bilmediği için bütün gayretine rağmen az verim alan Türk çiftçisinin daha bilmediği neler varsa onları öğretip verimini artırmak istiyoruz ve elimizden geldiği kadar onları mesut kılmak istiyoruz. Bunda işkence, angarya nasıl mevzubahis olur? Bunu benim aklım almıyor”. Köy Enstitülerine yönelik Mecliste ortaya çıkan muhalefet için bakınız: Fevzi Çakmak, “Kuruluşundan Kapatılışına Kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi İçerisinde Köy Enstitülerine Yönelik Muhalefet”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, C.

VI, S.15, (2007/ Güz), ss. 221-250.

119 İsmet İnönü daha sonra bu süreç ile ilgili yapmış olduğu özeleştiride şunları ifade edecektir: “Köy Enstitülerinin kapanmasından duyduğum acıyı tarif edemem. Bir babanın evladını kaybetmesinden duyduğu acı gibi bir acı duyarım. Herkes sanır ki, Yücel’i, Tonguç’u isteyerek değiştirdim… O zaman bir sürü olaylar oldu. Kurultaylarda enstitülere karşı bir akım başladı. Ben bunların doğru olmadıklarını yerine giderek saptadım, ama bu o kadar yoğunlaştı ki, grubu etkiledi. Grubun büyük çoğunluğu köy enstitülerinin aleyhine döndü. Parti örgütü aleyhe dönüştü. Bakanlar içinde köy enstitülerine vaziyet alanlar çoğaldı. En çok ta bu konuda… Yücel ile Tonguç hedef alınıyordu”. Engin Tonguç, Bir Eğitim Devrimcisi İsmail Hakkı Tonguç, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Yayınları, İzmir, 2007, s. 500.

99 yetişmediklerini, hem de iyi randıman vermediklerini ifade ederek, “bunların çok sıkı teftiş ve kontrole tabi tutulmaları lazım geldiğini ve maalesef şunu arz ediyorum ki;

demokratların aleyhimize kullandıkları bu köy çocukları maalesef diyorum bize karşı muhalefet yapıyorlar”120eleştirisiyle konuşmasına son vermişti.

Bursa merkez ilçe delegesi Bedia Kızılay’ın istekleri, kongrede ilgi çekici ve hararetli tartışmalara neden olmuştu. Kızılay’ın istekleri arasında, emeklilerin devlet dairelerinde çalıştırılmayarak, onların yerine okul mezunu gençlerin çalıştırılmaları; seçim işlerinde öğrencilerin çalıştırılmamaları ve okullarda ahlak derslerinin okutulmasıydı. Son istek üzerine kongrede yaşanan tartışmalar, ülkede yeni başlayan demokratikleşme sürecinde, Cumhuriyet Halk Partisi kongrelerinde alışık olunmayan bir durum yaşanmasına neden olmuştu. Bu istek karşısında gerek parti ileri gelenleri ve gerek delegeler nasıl bir durum alınacağı konusunda tereddütler yaşarak, bu konunun kongrede tartışılmasına temkinli yaklaşmışlardı. Parti yöneticilerinden Avukat Reşat Türel, konuya isteksiz yaklaşırken, “bu konunun kanuni mevzuat işi olduğunu ve yukarı makamlara bunların bildirilmesinde zannetmen ki bir isabet olsun” demiştir. Bu sözler üzerine Bedia Kızılay, “Ben çocuklarımız ahlaksızdır demiyorum. Çocuklarımızın milli aşıya da ihtiyaçları yoktur. Halbuki milletvekillerimiz okullarda milli dersi kabul ettiklerine göre ahlak dersleri neden verilmesin” ifadesinde bulunuyordu. Reşat Türel tekrar söz alarak, “Bunlar çok büyük ve devlet çapında davalardır. Bu kongrede bunların yer almasını doğru bulmuyorum” derken; Mehmet Sindel, “Mekteplerde ahlak meselesi, din terbiyesi işleri, bunlar müsaadenizle böyle sıkışık saatlerde, dar durumlarda, yetki sahibi olmadan konuşulursa pek faydalı olmaz. Evet bu bir cereyandır, bu bir dilektir” demiştir. Hamdi Sami Gökçen, “Bayanın tekliflerinin memleket çapında işler olduğunu, fakat burada memleket çapında işler görüşülebilecek bir durum bulunulmadığı” söylemiş; aksi bir görüş belirten Derviş Edesen, bu dilekler üzerinde hararetle durulabileceğini, bunların istenildiği gibi belirtmek lazım geldiğini anlatmış ve dileğin yüksek kongreye gönderilmesini istemişti.

Yoğun tartışmalar sonrası taleplerin kongreye iletilmesi kabul edilmişti.

Turgut Karatal, milletin hakkını ve hukukunu daha iyi öğrenebilmesi amacıyla, Büyük Millet Meclisi müzakerelerinin ara sıra radyodan aynen neşredilmesi dileğinde bulunmuştu. Bu istek üzerine söz alan Bursa Milletvekili Muhittin Baha Pars, bu isteğin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını ama meclis müzakerelerinin Ulus gazetesinde tam olarak yer aldığını söylemiştir. Bizzat Pars’ın bu isteğe yönelik vermiş olduğu tepki, kendisi açısından oldukça şaşırtıcıdır. Çünkü Pars, 1945 yılı Nisan ayında CHP Grubunda vermiş

120 Ant, 30 Aralık 1946.

100 olduğu bir önerge ile milletvekillerine yönelik olarak halkın saygı ve sevgisini arttırmak adına, meclis görüşmelerinin yayınlanmasını isteyen ilk Cumhuriyet Halk Partili vekildi.

Hatta ilk zamanlarda adı Demokrat Parti’nin kurucularıyla birlikte anılmaktaydı. Pars’ın parti içindeki talepleri, parti yöneticilerinin hatta İsmet İnönü’nün dikkatini çekmişti.

Taleplerinden kısa bir süre sonra Bursa’da sahibi olduğu Havuzlu Park’ın sağlık bakanlığınca kapatılması, O’nun parti içindeki reformcu kanattan uzaklaştırmıştı. Bu gelişmelerin ardından Pars’ın, Bursa il kongresinde meclis müzakerelerinin radyodan yayınlanmasına yönelik isteğe verdiği olumsuz tepkiyi anlamak zor olmasa gerektir. Ayrıca delegeler Pars’tan, ilkokullarda din derslerinin okutulmasına yönelik görüşleri hakkında bilgi istemişlerdi. Pars, bu talebe ilişkin açıklamada bulunmayacağını, sözlerin Ulus ve Resmi Gazete’de yayınlandığını söyleyecekti121.

Parti programında yapılması istenen değişiklik tekliflerine CHP Bölge müfettişi Ali Taşkapılı söz alarak, olumsuz yanıt vermiş, bu konuların önemli olduğu ve karar vermenin güç olacağını, zaten il idare kurulundan merkezin rapor istediği söyleyerek, konuyu il idare kuruluna havale etmişti. Bu konular dışında, özellikle demiryolu ile Bursa’nın çevre illere bağlanması, yolların geliştirilmesi, çeşitli imar faaliyetleri, merinos fabrikasına çalışan için evler inşa edilmesi gibi istekler öncelikli olarak ifade edilmiştir.

Kongre sonunda yapılan seçim sonrası oluşan yeni idare kurulu şu kişilerden oluşmaktaydı: Fabrikatör Sait Ete, Merinos fabrikası müdürü Durmuş Erginsoy, Belediye Başkanı Fahri Batıca, Doktor İbrahim Alp, Paşa Çiftliği sahibi Muhittin Dinçsoy, Fabrikatör Burhanettin Ersöz, Avukat Reşat Türel, Tütün Tüccarı Fazıl Erman, Tüccar Refik Gülenç.

Kongre sonrası Çelik Palas’ta, delegelere akşam yemeği verilmiştir. 3 Ocak 1947 tarihinde yapılan il idare kurulu toplantısında gizli oylama sonucu il başkanlığına Avukat Reşat Türel getirilmişti122.