• Sonuç bulunamadı

HEKĐMLĐK SÖZLEŞMESĐĐ HÜKÜM VE SOUÇLARI

B. HEKĐMĐ YARDIMCI ŞAHIS KULLAMASI YA DA YERĐE BAŞKA BĐR HEKĐM KOYMASI

139 vekâletin konusuna giren bazı işlerin ifasını yardımcı kişiye478 bırakabilir; ikame vekil479 atayabilir veya vekâlet sözleşmesinden kaynaklanan işin görülmesini alt vekile480 tevdi edebilir481.

B. HEKĐMĐ YARDIMCI ŞAHIS KULLAMASI YA DA YERĐE

140 tarafından yerine getirilmesi zorunlu olan faaliyetler hekim dışındaki kimseler tarafından yapılamaz483. Ancak, gelişen tıp bilimi ve teknoloji nedeniyle - BK. m.67 düzenlemesinden yola çıkarak- hekimin, kendisi tarafından şahsen yapılması zorunlu olmayan işlemler için yardımcı kişiler kullanabilmesi mümkündür484. Buna göre, hekim, asli edim yükümü olan teşhis koyma, en uygun tedaviyi seçip uygulama ve tıbbî bakımı şahsen ifa etme yükümü altında olmakla birlikte, somut olayın özellikleri ve tıp biliminin izin verdiği ölçüde yardımcı kişilerden faydalanabilecektir485. Örneğin, hekim bizzat yaptığı ameliyatta hemşire, yardımcı hekim ya da asistanlardan yardım alabilir. Aslında yapılan birçok tıbbi faaliyet böyle bir iş bölümü ve yardımlaşmayı zorunlu kılmaktadır. Bir iç hastalıkları uzmanının, hastaya cerrahi bir müdahale yapılmasının gerekli olduğu hallerde, bir cerraha başvurması ya da hekimin tatil veya başka bir nedenle bulunamayacağı durumlar için hastalarını başka bir hekime yönlendirmesi- başka bir hekimi yerine ikame etmesi- teamüldendir486. Hekimin vekâleti yerine getiremeyeceği hallerde, -örneğin aniden rahatsızlanması durumunda- vekâleti bir başka meslektaşına devretmesi somut olayın özelliklerine göre, bir zorunluluk hali teşkil etmektedir.

483 Hakeri, s.201. Yazar ayrıca kişisel edim yükümlülüğünü, temsil edilebilen edimler, temsil edilemeyen edimler şeklinde ayırarak incelemektedir; “Temsil edilebilir edimler arsında;

laboratuar faaliyetleri, sonda değişimi ve basit sargı ve bandajın değiştirilmesi ve radyolojik faaliyetler, genel olarak temsil edilebilen, edimler arasında sayılmaktadır. Ameliyatlar,zor enjeksiyonlar, infüzyon (büyük miktardaki sıvının vücuda sokulması), muayene, teşhis ve hastaya bilgi verilmesi vb. ise temsil edilemeyen edimler olarak gösterilmektedir.” Bkz. Hakeri, s.200-201.

484 Şenocak, (hekim) s. 97.

485 Hastaya iğne yapılması, tansiyonunun ölçülmesi, serum verilmesi, kan alınması, röntgen çekilmesi, strelizasyon işlemlerinin yapılması gibi hastanın hekim tarafından şahsen ifada özel bir menfaati bulunmayan, dolayısıyla BK. m.67 gereğince hakimin şahsen yerine getirmeye mecbur olmadığı ve yardımcı kişilere bırakılmaya elverişli edimlerde hemşire, röntgen asistanı, yardımcı hekim, tıp öğrencisi ve laborant gibi yardımcı şahıslar görev alırlar. Özay, s. 77.

486 Tandoğan, (borçlar) s. 457 vd.

141 Vekâlet sözleşmesinde olduğu gibi, hekimin yerine başka bir hekimi koymasıyla, bazı tıbbi faaliyetlerin ifasını yardımcı kişilere bırakması, şartları ve sebep olacağı sorumluluk açısından farklıdır. Hekim, yardımcı kişi kullanmak nedeniyle BK.m.100’e göre487 sorumlu olacakken, ikame hekim488 ya da alt hekimlik sözleşme489 ile başka bir hekime vekâleti devretmesi BK. m.390/III kapsamında değerlendirilecek ve caiz olup olmamasına göre hekimin sorumluluğunu belirleyecektir. Örneğin, hekim eğer hastasının rızasını alarak, yerine bir başka hekimi koydu ise caiz olan alt hekimlik sözleşmesi gerçekleşir. Böyle bir durumda hekimin sorumluluğu, BK. m. 391/II hükmü doğrultusunda “kendi yerine koyduğu kişiyi seçme ve talimat vermede göstereceği özenle sınırlı” tutulacaktır. Ancak, hastanın açık ya da zimni rızasına başvurmadan, zorunluluk ya da hekimlik mesleğinin teamüllerine dayanan bir durum olmadan, hekim kendi yapması gereken tıbbi müdahaleyi bir başkasına yaptırır ise caiz olmayan bir alt hekimlik söz konusudur490. Böyle bir durumunda, BK.m. 391/I gereğince, hekim kendi yerine geçen kişinin tüm eylemlerinden sorumlu olur491. Böyle bir durumda hekimlik sözleşmesine de aykırı davranılmış olacağından, hekimin sözleşmeye aykırılık sebebiyle sorumluluğu da söz konusu olacaktır.

487 Örneğin bir hekimin özel muayenehanesinde, kendisi tarafından istihdam edilen hemşirenin yaptığı iğne nedeniyle bacakta fonksiyon kaybı olması dolayısı ile açılan davada Yargıtay’ın vermiş olduğu karar şu şekildedir: “BK. m.100 uyarınca, bir borcun ifasını veya bir borçtan mütevellit bir hakkın kullanılmasını kendisi ile beraber yaşayan şahıslara veya maiyetinde çalışanlara ve de kanuna muvafık surette tevdi eden kimse bunların işlerini icra esnasında ika ettikleri zarardan dolayı diğer tarafa karşı mesuldür. Davalı doktor yardımcı kişinin fiillerinden davacılara karşı sorumludur....” Yarg. 13.HD. T.22.05.2003, E.2333, K.6348 www.kazanci.com (erişim tarihi: 3.4.2008)

488 Đkame hekimlik de (Ersatzärztlich), ikame edilen hekim ile hasta arasında yeni bir hekimlik sözleşmesi kurulmuş olur. Bkz. Demir, (AÜHFD) s. 239.

489 Alt hekimlikte (Unterarztvertrag), asıl hekim ile alt hekim arasında, hastanın taraf olmadığı ayrı bir hekimlik sözleşmesi kurulur.” Bkz. Demir, (AÜHFD) s. 239.; Caiz olan alt vekalet için bkz.

Akipek, s.117 vd.; Uygur B., Atiye: “Alt Vekalet Sözleşmesinde Müvekkil – Alt Vekil Đlişkisi”

Prof.Dr. Turgut Akıntürk’e Armağan, Đstanbul 2008., s. 639.

490 Caiz olmayan alt vekalet için bkz. Akipek, s.118 vd. ; Uygur B., s.639.

491 Ayan, s. 70.; Đpekyüz Yavuz, s. 98.; Demir, (AÜHFD) s. 240.

142 VI. HEKĐMĐ HASTAYI AYDILATMA YÜKÜMÜ

A. GEEL OLARAK

Hekimin hastayı aydınlatma yükümü, hekimlik sözleşmesinde, benzer sözleşme ilişkilerinden çok daha özellikli olarak492 karşımıza çıkan, önemli bir etik ve hukuki yükümlülüktür493. Özellikle, hekimin hasta üzerinde uyguladığı ameliyat ve diğer tıbbi müdahaleler, hastanın yeterli düzeyde aydınlatılması suretiyle elde edilen rızasının hukuka aykırılığı ortadan kaldırması494, hekim ile hasta arasındaki ilişkide hastanın aydınlatılmasının önemini ve özelliğini açıkça ortaya koymaktadır495. Hekimin, hastası üzerinde herhangi bir iyileştirme ya da araştırma faaliyetine girişmeden önce mutlaka aydınlatılmış rıza almasının gerekli olduğu, son yıllarda tüm tıbbi ve etik kurallar tarafından da ifade edilmektedir496. Aydınlatılmış Onam, Aydınlatılmış Rıza, Bilgilendirilmiş Rıza, Bilgilendirilmiş Olur.. vb.

terimler497 ile literatüre giren aydınlatma kavramı, hastanın kendisine yapılacak tıbbî

492 “Aydınlatma yükümü açısından hekim ve hasta arasındaki ilişki, hukuk alanı içinde farklı bir yere sahiptir” Abagglen, Sandro: Die Aufklärungspflichten in Dienstleistungs-beziehungen, insbesondere im Bankgesschäft, Entwurf eines Systems zu ihrer Konkretisierung, Bern 1995. s. 35 vd.

493 Byrne, sağlık sektöründeki bir şirketin etik değerlerini sorguladığı ve şirket çalışanlarından birinin yaşadığı gerçek bir öyküye dayanarak yazdığı kitabının girişinde aydınlatılmış onamı şu şekilde tanımlamıştır: “ Aydınlatılmış rıza, her hastanın kendi vücuduna ne yapılacağına kendisinin karar verme hakkı temeline dayanan bir tıp doktrinidir. Hekimlerin yapılacak işlem ya da operasyonla ilgili olarak tüm riskler ve faydalar hakkında hastalarını aydınlatmaları gerekir. Hastalar bu risklerle ilgili olarak sadece aydınlatılmamalı, aynı zamanda riskleri tam olarak anlamış da olmalıdırlar.” Bkz. Byrne A. John: Informed Consent, New York 1996, s.1.; Ayrıca bkz.

Informed Consent: The Emerging ?orms başlığı altında: Veatch, s. 79.

494 Spickhoff, Andreas: “Informed Consent –Recent Developments”, World Medical Journal Vol.54, No:1, March 2008, s.9.; Şenocak, (hekim) s. 44.

495 Ozanoğlu, s. 56.

496 Beauchamp/Childress, s. 63.

497 “Bilgilendirme sözcüğü, tek başına kullanıldığında kavrayışı içermediğinden, “Aydınlatma”

kullanılmaktadır. “Olur ya da Rıza” vermenin konuyla ilgili tüm etik ve yasal sorumluluğunu oluru verene yüklemesi söz konusudur. Buna karşın “Onam” verme durumunda öneriyi sunanın yükümlülüğü sürmektedir.” Çelik, Faik: “Hekimlik Uygulamalarında Aydınlatılmış Onam Đhlalleri (TTB-Yüksek Onur Kurulu Kararları)”, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Özel Sayı: Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu Cilt: III, Sayı: 2, Yıl: 2006, s. 71.; Ünver ise, hukukçular tarafından kullanılan aydınlatılmış rıza terimi kadar genelde tıpçılar tarafından kullanılan aydınlatılmış onam terimini de hatalı bulmakta, önceden yapılan aydınlatmanın hukuken geçerli bir rızanın içinde zaten var olduğunu ve bu tarzda kullanılmasının kavram

143 tedavi ve müdahaleye rıza göstermesinin de bir anlamda ön şartı olarak kabul edilebilir498.

Uluslararası tıp etiği ve tıp hukuku standartlarına göre – hastanın sağlığına hizmet etmek için yapılıyor olsa da – prensip olarak, her türlü tıbbi müdahale, hastanın aydınlatılmış rızası ile yapılabilir499. Hastanın tedavi ya da ameliyatı isteyip istemediğine karar verebilmesi için, durumu ve uygulanacak tedavi ile ilgili olarak önceden bilgi sahibi olması gerekir. Bu çerçevede, hastanın vücut bütünlüğüne, hasta aydınlatılmaksızın alınan rızaya dayanılarak yapılacak her müdahale, hukuka aykırı bir müdahale oluşturacaktır500.

Hekimin aydınlatma yükümü, iki temel gerekçeye dayanmaktadır: Bunlardan ilki AĐHS m.2 ve Anayasalar tarafından güvence altına alınmış olan “kişinin kendi geleceğini belirleme hakkı” (Das Selbstbestimmungsrecht / self-determination)501 gereğince kendisine yapılacak olan tıbbi müdahale için bir onay vermek durumundadır; hasta, neye onay verdiğini -ya da vermediğini- bilmesi açısından önceden bilgilendirilmelidir. Aydınlatma yükümünün, ikinci gerekçesi ise, hastayı tıbbi müdahalenin gerekliliği konusunda bilgilendirmek, hastalığın iyileşmesi ve sağlığa kavuşması bakımından gerekli hareket tarzlarını hastaya göstermektir502.

kargaşası yarattığını ifade etmektedir. Ayrıca, rıza yerine kullanılan onama ve onay terimlerini de hatalı bulmaktadır. Ayrıntılar için bkz. Ünver, s. 239 vd.

498 Aşçıoğlu, s. 27.

499 Spickhoff, s.9.; Jonsen/Siegler/Winslade, s. 49.

500 Gümüş, s.163.

501 Kişinin kendisi ile ilgili kararları kendisinin alabilmesi anlamına gelen “kişinin kendi geleceğini belirleme hakkı” kişinin vücut bütünlüğü üzerindeki hakkı ile çok yakın ilişki içindedir. Zira, vücut bütünlüğünün korunması, her türlü müdahale hakkında kişinin serbestçe karar alabilmesine da bağlıdır. Bu nedenle, kişinin kendi geleceğini belirleme hakkı ile vücut bütünlüğü üzerindeki hak (Die Körperliche Integrität) birbirlerine ayrılmaz şekilde bağlıdırlar. Bkz. Wiegand, s. 120 vd.

502 Fischer, Gerfried: “Die Ärztliche Aufklärungspflicht im Deutschen Zivilrecht”, YÜHFD. Özel Sayı: Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu, Cilt: III, Sayı: 2, Yıl: 2006, s. 17-18

144 B. AYDILATMA YÜKÜMÜÜ HUKUKÎ DAYAAKLARI

Hukuksal açıdan bakıldığı zaman, hastaya yapılacak olan her tür tıbbî müdahale, kişinin vücut bütünlüğüne yapılan bir ihlal anlamını taşır. Bu müdahalenin hukuka aykırılık taşımaması, hastanın rızasına dayanması ya da yasal olarak yetki verilmiş zorunlu bir müdahale olması gibi bir hukuka uygunluk sebebinin varlığına bağlıdır. Bu nedenle, hekim aydınlatma yükümünü gereği gibi yerine getirmediğinde, hastanın tedavi için verdiği rızanın sakatlandığı, bu bağlamda geçerli bir rıza olmadan yapılan rızanın ise vücut bütünlüğünün ihlali sonucunu doğuran bir hukuka aykırılıkla karşı karşıya olduğu kabul edilir503. Zira kişinin hayatı, sağlığı ve vücut bütünlüğü üzerindeki hakkı, kişilik hakkının kapsamında yer alır ve bu varlıklara yapılan her türlü müdahale – hukuka uygunluk sebeplerinden biri yok ise - kişilik hakkının ihlali anlamına gelir. Kişilik hakları ve kişilik haklarına yapılacak hukuka aykırı müdahaleler temel yasalar ile güvence altına alınmıştır504. Ancak, tıbbi müdahaleyi kabul etmek ya da reddetmek hakkı, hukuki dayanağını sadece vücut bütünlüğüne saygı hakkında değil, ayrıca bireysel özerklik (private autonomy)

503 Thévenoz, Luc / Werro, Franz: Commentaire Romand, Code des Obligations I, Genève-Bale-Munich 2003, s. 2051-2052.; ATF 117 Ib 197, JdT 1992 I 214; TF, SJ 1995 708

504 Kişilik hakları, Anayasa ve Türk Medenî Kanunu’nun yaptığı düzenlemeler ile koruma altına alınmış mutlak haklardandır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası: “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevî varlığı” başlıklı 17.maddesinde şu düzenlemeyi yapmıştır: “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz.” Türk Medenî Kanunu ise 23.maddesinde kişiliğin korunması ile ilgili olarak

“vazgeçme ve aşırı sınırlamaya karşı” başlığı altında üç fıkraya yayılan şu düzenlemeyi yapmıştır:

“Kimse, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez. Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamaz. Yazılı rıza üzerine insan kökenli biyolojik maddelerin alınması, aşılanması ve nakli mümkündür. Ancak biyolojik madde verme borcu altına girmiş olandan edimini yerine getirmesi istenemez; maddî ve manevî tazminat isteminde bulunulamaz.” Ayrıca, Türk Medenî Kanunu 24 üncü, Türk Borçlar Kanunu ise 47 inci maddelerinde kişilik hakkına ve o kapsamda yer alan haklara yapılan hukuka aykırı saldırı ve müdahalelerin hangi yaptırımlara tabî olacağını hüküm altına almışlardır. Ayrıca Bkz. Akıntürk, s. 395 vd.; Kılıçoğlu, (borçlar) s. 312 vd.; Kişilik hakkı ve kişilik hakkının nitelikleri için Bkz.

Kılıçoğlu, Ahmet: Şeref Haysiyet ve Özel Yaşama Basın Yoluyla Saldırılardan Hukuksal Sorumluluk, Ankara 2008; Eren, s. 710 vd.; Bedensel Bütünlüğün Đhlâli ve Ölüm Halinde Manevî Tazminat ile ilgili içtihatlar için ayrıca bkz Uygur, Cilt: II., s. 2178 vd.

145 hakkında bulmuş olur. Bireysel özerklik, başkalarına, bu özerkliğe saygı duyma ve kişinin rızası dışında bunu ihlalden kaçınma mükellefiyeti yükler505.

Diğer yandan, kişinin kendi geleceğini kendisinin belirlemesi, farklı ifadeleri ile otonomi ya da özerklik yine kişilik hakları kapsamında değerlendirilen ve aydınlatılmış rızanın alınması yolu ile korunabilen bir haktır506. Özerklik (autonomy), kişinin davranış şeklini, kendi seçtiği bir plan doğrultusunda belirleyebilmesini ifade eden, kişisel özgürlüğü olarak tanımlanabilir507. Çağdaş hukuk sistemlerinde, kişinin kendi geleceğini kendisinin belirleme hakkı, Anayasalar tarafından güvence altına alınmıştır508. Herkes, hekim yardımından faydalanmak veya hastalığının seyrini kadere bırakmakla ilgili olarak seçim hakkına sahiptir509. Bu nedenlerle, hastanın aydınlatılmış rızasının alınması, insan haklarına, insan onuruna ve hastanın kendi yaşamı ve geleceği hakkında karar verme hakkına yani kişi özerkliğine duyulan saygının bir gereğidir510.

Özel hukuk açısından, hekimin aydınlatma yükümünü değerlendirdiğimizde ise, hekim ve hasta arasındaki ilişkinin vekâlet sözleşmesi olarak nitelendirilmesinin bir uzantısı olarak hekimin aydınlatma yükümü, vekilin sadakat yükümü içinde yer almaktadır511. Başka bir ifadeyle, aydınlatma, hekim için doğrudan doğruya hekimlik

505 Güven, s. 108.

506 Beauchamp, / Childress, s. 63.

507 “Autonomy is a form of personal liberty of action where the indiviual determines his or her own course of action inaccordance with a plan chosen by himself or herself…..A person’s autonomy is his or her independence, self –reliance and self-contained ability to decide.” Beauchamp, / Childress, s. 56.

508 TC. Anayasası m.17 ve m.20; Federal Alman Anayasası Art. 1 I, 2 I, II 1.

509 Hakeri, Hakan: “Türk Tıp Hukukunda Aydınlatma ve Tıbbi Müdahalelerde Bilgilendirilmiş Rıza Alınması Yönetmeliği Taslağı” YÜHFD. Özel Sayı: Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu, Cilt:

III, Sayı: 2, Yıl: 2006, s. 33.

510 Çelik, s. 78.; Jonsen/Siegler/Winslade, s. 49.

511 Gümüş, s.161 vd.; Ozanoğlu, s.63.; Wiegand, s. 125.; Fellmann, , Art.398, Nr. 146.; Weber, Rolf: Kommentar zum Schweizerischen Privatrecht, Obligationenrecht I, Basel und Frankfurt am Main 1996, Art 398, Nr.9.

146 sözleşmesinden doğan bir yükümdür512. Buna nedenle, aydınlatma yükümü, vekil için, vekâlete yabancı menfaatler karşısında, müvekkilin menfaatine tabi olmayı, bu çerçevede vekâlet sonucunu elde etmeye yönelik olarak gerekli her türlü aydınlatmayı yapmayı513 ve bilgiyi sağlamayı ifade eder514. Ayrıca, hekimin aydınlatma yükümlülüğünü vekilin sadakat yükümü yanında, vekilin müvekkilin emir ve talimatları dairesinde hareket etmesini düzenleyen BK. m.389 ve vekilin müvekkile hesap verme borcunu düzenleyen BK.392 hükümlerinden de çıkarmak mümkündür515.

Genel hukukî düzenlemelerin yanı sıra, hekimin aydınlatma yükümü, dolaylı olarak bile olsa, özel düzenlemelerde de yer almıştır. Öncelikle 1219 sayılı Kanun m.70 her türlü tıbbî işlem için hastanın rızasının mutlaka alınmasını düzenlerken, örtülü de olsa hekimin hastayı aydınlatma yükümlülüğüne de ver vermiştir516.

TDN m.14/II de ise aydınlatma yükümü dolaylı olarak şu şekilde yer verilmiştir: “....Hastanın maneviyatı üzerinde fena tesir yapmak suretiyle hastalığın

512 Ott, s. 34.

513 Örneğin Avukatlık Sözleşmesinde, davanın görünümü ve başarı şansı bakımından müvekkilin bilgilendirilmesi avukatın önemli yükümlülüklerinden biridir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Günergök, s. 59 vd.

514 Gümüş, s.61-62.

515 Ozanoğlu, s. 63. Ancak, şunu da gözden kaçırmamak gerekir ki, hekimin aydınlatma yükümlülüğü kapsamında hastalık, tedavi ya da muhtemel müdahale ile ilgili olarak hastaya verilecek olan bilgiler –örneğin tedavi süresi, başarı şansı, maliyeti vb. – çoğu zaman hekim ve hasta arasında bir hekimlik sözleşmesinin kurulup kurulmayacağını – örneğin zorunlu olan ameliyatın o hekim tarafından yapılmasının istenip istenmeyeceğini – da belirleyen bir fonksiyona sahiptir. Bu nedenle, hekim aydınlatma yükümü, özel hukukun temel kuralı olan MK. m.2’ye göre

“dürüstlük kuralı” çerçevesinde yerine getirmelidir.

516 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Đcrasına Dair Kanun m.70: “Tabipler, diş tabipleri, dişçiler yapacakları her nevi ameliye için hastanın, hasta küçük veya tahtı hacirde ise veli veya vasisinin evvelemirde muvafakatını alırlar. Büyük ameliyeî cerrahîyeler için bu muvafakatın tahrirî olması lâzımdır.(Veli veya vasisi olmadığı veya bulunmadığı veya üzerinde ameliye yapılacak şahıs ifadeye muktedir olmadığı takdirde muvafakat şart değildir.”Hilâfında hareket edenlerden yüzyetmişdörtmilyon lira idarî para cezası alınır.

147 artması ihtimali bulunmadığı takdirde, teşhise göre alınması gereken tedbirlerin hastaya açıkça söylenmesi lazımdır....” .

Yargıtay da bir kararında517: “Tıbbî müdahaleler ve hekimin girişeceği diğer eylemler, kişinin sağlığını, vücut bütünlüğünü ilgilendirdiği, muhtemel tehlikeleri meydana getirici nitelikte olduğu için, bunların gerçekleştirilmesine karar verme yetkisi hekime değil, müdahalelere maruz kalacak kişiye (hastaya) aittir. Yalnız bu rızanın hukuken geçerli olabilmesi için kişinin, sağlık durumunu yapılacak müdahaleyi ve etkileri ile sonuçlarını bilmesi ve bu konuda yeteri kadar aydınlatılması gerekir....” görüşünü ortaya koymuştur.

Hekimin aydınlatma yükümü, daha yakın tarihli ve daha özel nitelikli düzenlemelerde de açık ifadeler ile yer almıştır. 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun’un “Bilgi Verme ve Araştırma Yükümlülüğü” başlığını taşıyan 7 inci maddesi organ ve doku alacak hekimlere, a bendinde “vericiye, uygun bir biçimde ve ayrıntıda organ ve doku alınmasının yaratabileceği tehlikeler ile bunun tıbbî, psikolojik ve ailevî ve sosyal sonuçları hakkında bilgi vermek”, b bendinde ise “organ ve doku verenin, alıcıya sağlayacağı yararlar hakkında vericiyi aydınlatmak” görevini yüklemiştir.

2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanunda da gerek gebeliğin sonlandırılması gerekse kısırlaştırma için ilgilinin rızası şart koşulmakta, bu rıza beyanından önce hekim tarafından yapılacak açıklamanın kapsamı ise, bu Kanuna dayanılarak çıkarılan 83/7395 sayılı “Rahim Tahliyesi ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi ve denetlenmesine Đlişkin Tüzük’ün izin belgesi örneğinde

517 Yarg. 4.HD., 7.3.1977, E.976/6297, K.977/2541, YKD., 1978, S.6., s.905 vd.

148 gösterilmektedir518. Hekimin aydınlatma yükümü ile ilgili bir diğer düzenleme ise halk arasında tüp bebek tedavisi olarak bilinen invitro ve fertilizasyon ve embriyo transferi merkezlerinde uygulanan tıbbî müdahaleleri için getirilmiştir519.

Türk Tabipleri Birliği tarafından, 6023 sayılı Türk Tabipler Birliği Kanun’unun 59/g maddesine dayanarak 01.02.1999 tarihinde yayımlanan Hekimlik Meslek Etiği Kurallarının, Aydınlatılmış Onam başlığını taşıyan 26. maddesinde, hekimin aydınlatma yükümü detaylı bir şekilde yer almaktadır:

“Hekim hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır...Yapılacak aydınlatma, hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır.

Bilgiler, hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler. Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir.”

518 24.5.1983 tarihinde kabul edilen (R.G.: 27.5.1983 – 18059) Rahim Tahliyesi ve Sterilizasyon Tüzüğüne göre verilecek olan rahim tahliyesi için belgesinde hasta şu metnin altına imzasını atarak müdahale için hekime onay vermektedir. “Müdahaleden önce görevli doktorun tüm açıklamalarını dinledik. Rahim tahliyesine rıza ve iznimiz olmadan girişilemeyeceği, bu işlemin tıbbî sonuçları ve muhtemel komplikasyonları bize etraflıca anlatıldı. Bu konuda, sorumlulukların bize ait bulunduğu bilincinde olduğumuzu, hiçbir şiddet, tehdit, telkin ya da maddî ve manevî baskı altında olmaksızın rahim tahliyesini kabul ettiğimizi, gebeliğe son verme nedeniyle doğacak sonuçları gerek birbirimiz ve gerek doktor ve hastahane aleyhine kullanmayacağımızı, sonucuna katlanacağımızı ve gebeliğe son verme işlemine rıza gösterdiğimizi beyan ederiz. Gebe / Eş / Veli / Vasi

519 21.8.1987 tarih ve 19551 numaralı “Đnvitro Fertilizasyon ve Embriyo Transferi Merkezleri Yönetmeliği.

149 Hasta Hakları Yönetmeliği520 Üçüncü Bölümü “Sağlık Durumu ile Đlgili Bilgi Alma Hakkı” başlığı altında, 15.maddesinde şu düzenlemeye yer vermiştir:

“Hasta; sağlık durumunu, kendisine uygulanacak tıbbi işlemleri, bunların faydaları ve muhtemel sakıncaları, alternatif tıbbi müdahale usulleri, tedavinin kabul edilmemesi halinde ortaya çıkabilecek muhtemel sonuçları ve hastalığın seyri ve neticeleri konusunda sözlü veya yazılı olarak bilgi istemek hakkına sahiptir....”.