• Sonuç bulunamadı

3.2. Gerçeğe Uygun Değerleme

3.2.7. Gerçeğe Uygun Değerlemeye Getirilen EleĢtiriler

Gerçeğe uygun değerleme, dünün hastalıklarına çare olarak getirilen, muhasebe sistemindeki “piyasa fiyatından değerleme” kuralı bugünkü sert piyasa tepkilerinin bir nedeni midir” sorusuna cevap aranılan, krizde Ģüpheleri üzerine çeken ve en çok eleĢtirilen muhasebe uygulamasıdır (Can, 2010: 36-37). Birçok eleĢtirmen, gerçeğe uygun değeri kurgusal, hayali, öznel ve manipülasyon ve önyargı potansiyeline sahip olduğu için eleĢtirmektedir (Chea, 2011: 15). Bu eleĢtiriler ve eleĢtirilerin nedenleri aĢağıda açıklanmıĢtır.

Ticari portföyde düzenlenen unsurlarda, gerçeğe uygun değerin uygulanmasının doğruluyla ilgili henüz varılmıĢ bir fikir birliği yoktur. Bununla birlikte, gerçeğe uygun değerleme yöntemi, finansal borçların değerlemesi için reddedilmektedir. Ekonomik kararlar alma konusunda finansal bilginin faydalı olması için, finansal bilginin uygun, güvenilir ve karĢılaĢtırılabilir olması gerekmektedir. EleĢtiriler, genellikle bu değerleme yönteminin karakteristik özellikleri ve bu yöntemin kullanılması ile bütün olarak sistemin istikrara olan etkileri üzerinde yoğunlaĢmaktadır ( Pıta ve Gutierrez, 2006:10 ).

Gerçeğe uygun değer, aktif bir piyasanın mevcut olması durumunda bu piyasada oluĢan değer, bir varlığın gerçek değerini en doğru Ģekilde yansıtmaktadır. Ancak, kriz ve benzeri dönemlerde istekli tarafların hazır bulunmaması ve piyasalarda oluĢan bekleme havası rayiç değerin hesaplanmasını zorlaĢtırmaktadır. Bu gibi durumlarda mevcut olan en iyi bilgi ile bir tahmin yapılması zorunluğu doğmaktadır. Bu tahmini yapabilmek zor olduğu kadar, varlık veya yükümlülüklerin değerinin gereğinin altında veya üstünde finansal tablolarda gösterilmesi açısından büyük önem taĢımaktadır (TopbaĢ, 2009: 57).

Gerçeğe uygun değerin finansal raporlardaki birçok kalem için kullanılması ile ilgili endiĢeler mevcuttur. Çoğu durumda, gözlenebilir piyasa fiyatları düzenli bir Ģekilde mevcut olmayabilir ve değerleme tekniklerine bağlı olarak gerçeğe uygun değerin tespiti güvenilir sonuçlar vermeyebilir (Hague, 2007: 43) .

Gerçeğe uygun değerleme, TFRS‟de alternatif gerçeğe uygun değer bileĢenlerinin (net gerçekleĢebilir değer, geri kazanılabilir değer ve kullanım değeri) genellikle birbirinden farklı olması nedeni ile eleĢtirilmektedir. Aslında, değer bileĢenlerinin birbirinden farklı olması piyasaların etkin olmamasından kaynaklanmaktadır ( Akgun, 2009: 234).

Standartları hazırlayanlar ilgililik ve güvenirlik arasındaki klasik ve iyi bilinen ödünleĢimle yüzleĢiyor: örneklere dayalı gerçeğe uygun değer belirli durumlar çerçevesinde daha yararlı olabilir; fakat piyasa fiyatlarının doğrulanması kolay, manipüle edilmesi ise zordur. Bir baĢka ödünleĢim ise, gerçeğe uygun değer yaklaĢımın kayıpları erken tanıyabiliyorken ve bu yüzden iĢletmelerin gereken önlemleri erken almalarını sağlayıp potansiyel problemlerin saklanmasını zorlaĢtırıyorken, finansal bilgilerde dalgalanmalar oluĢturmaktadır (Shamkuts, 2010: 13).

Piyasa değerine dayanan gerçeğe uygun değer kavramı yaĢanan son küresel finansal kriz nedeniyle birçok eleĢtiriye maruz kalmıĢtır. Bu eleĢtiriler gerçeğe uygun değer muhasebesinin finansal sistemdeki dönemsel nitelikliliğe (pro-cyclicality)

katkıda bulunduğu hususunda yoğunlaĢmıĢtır. Kriz öncesinde gerçeğe uygun değer muhasebesinin kârların olduğundan çok gösterilmesine neden olduğu, kriz döneminde de zararların büyük ölçüde olduğundan fazla raporlanmasına neden olacağı ve sonuçta sermayenin kaybına neden olacağı iddia edilmiĢtir. Buna göre düĢen varlık fiyatları Ģirketlerin zarar yazmasına, bu zararların sermaye yeterliliği Ģartını sağlamak isteyen kuruluĢların varlıklarını satmalarına, bu satıĢların da varlık fiyatlarında yeniden düĢüĢlere neden olacağı kısır bir döngünün olacağı görüĢü savunulmuĢtur (Ġlker, 2010: 18). Gerçeğe uygun değer yönteminin döngüsel karakterli bir nitelikli taĢıdığı, yani finansal sistemde yaĢanan bir dalgalanmayı daha da artırdığı ve dolayısıyla finansal piyasalarda aĢağı yönlü hareketlere sebep olduğu ileri sürülmektedir. Aynı Ģekilde, gerçeğe uygun değer yönteminin ekonominin çıkıĢ dönemlerinde bankaların kaldıraç oranlarını artırmalarına olanak sağlayarak, finansal sistemi daha derin hale getirdiği belirtilmektedir. Ayrıca, bu yöntemin krizleri finansal piyasalar arasında taĢıma gibi bir özelliğinin de bulunduğu ileri sürülmektedir (Gözlükçü, 2010: 1).

Gerçeğe uygun değer, ne gerçek bir satın alma ne de gerçek bir satıĢ fiyatı oluğu olup, bu değer sözü edilen iki değer arasında teorik bir değerdir. Gerçeğe uygun değer bir satın alam veya satıĢ fiyatından daha ziyade bir değiĢim değeri olmaktadır. Bir değiĢim değeri olarak gerçeğe uygun değer bazı güçlükleri de beraberinde getirmektedir. Çünkü bir değiĢim değeri yani teorik bir değer olarak gerçeğe uygun değer hiçbir zaman gerçek piyasa fiyatları ile tamamen örtüĢmeyecektir (Akgun, 2009:236).

Gerçeğe uygun değerleme esasının konjonktür yanlısı bir özelliğe sahiptir, yükselme dönemlerinde memnuniyeti artırır ve kriz döneminde paniği tırmandırır. Bu yöntemin uygulanması daha dalgalı finansal sonuçlara (kazanç veya kayıp) sebep olur (Parlakkaya ve Çetin, 2010: 82).

Gerçeğe uygun değerleme yöntemine karĢı olanlar, piyasanın kötüye gittiği durumlarda bu yöntemin uygulanmasının gerçekleĢmemiĢ (kazanılmamıĢ) büyük kayıpların muhasebeleĢtirilmesiyle yalnızca bu durumu daha kötüye götürmekte

olduğunu sermaye yeterliliklerine büyük bir darbe vurduğu ve varlıkların gerçek değerinin yansıtılmadığını ileri sürmüĢlerdir. Likidite ve raporlanan performansta önemli ölçüde bozulmalara yol açtığı, büyük kayıpların yazılmasına neden olduğu, sermaye yeterliliğinin azalmasına neden olarak sermaye bulmanın daha pahalı bir hale geldiğini öne sürmüĢlerdir (Ġlker, 2010: 19). Nitekim 2007 krizi ile birlikte menkul ve gayrimenkul piyasalarında yaĢanan çöküĢün ardından, finansal kurumlar gerçeğe uygun değer yönteminin kendilerini sahip oldukları varlıkların değerlerini çok düĢük düzeyde raporlamak zorunda bırakmasından yakınarak, gerçeğe uygun kuramını 2007 krizi gibi bir kriz ortamı hesaba katılmadan uygulamaya konulduğunu ileri sürmeye baĢladılar (Parlakkaya ve Çetin, 2010: 81). ABD Mevduat Garanti Fonu olan FDIC‟ın eski bakanlarından William Isaac, 2006 yılının sonuna doğru finansal piyasalarda iĢlerin yolunda olmasına rağmen getirilen gerçeğe uygun değerleme sisteminin sermaye birikimini imha ettiğini ve bankaların borç verme kapasitelerini 5 trilyon ABD doları azalttığını dile getirerek, gerçeğe uygun değerlemeyi temel alan muhasebe sisteminin SEC (Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu) tarafından tamamen kaldırılmasını Ģiddetle umut ettiğini belirtmiĢtir (TopbaĢ, 2009: 57).

Gerçeğe uygun değere karĢı olan ve bunun yerine tarihi maliyetler değerleme yaklaĢımını savunan ve bankacılık sektörünün desteklediği Fransız Muhasebe Standartlarını benimseyen görüĢ gelmektedir. Söz konusu görüĢün temel dayanağı, finansal araçların gerçeğe uygun değer ile değerlemesi halinde, sonucun iĢletmelerin dönem kârları ve özsermayelerini dalgalandıracağı Ģeklindedir. Bu görüĢe göre; tarihi maliyet yerine gerçeğe uygun değerin benimsenmesi halinde, henüz gerçekleĢmemiĢ kârlar üzerinden açıklanacak faaliyet sonuçlarının yapay bir Ģekilde hisse senedi fiyatlarında dalgalanmalara yol açması kaçınılmaz olacaktır (Sayar, 2006: 5).

Gerçeğe uygun değer, “doğru olan ” ve “yasal olan” değer kavramlarının dıĢında bir yaklaĢımdır. Doğru ve yasalara uygun olarak açıklanan bir değer, gerçeğe uygun değer olmayabilir. Bu yaklaĢım bir taraftan mali tablo düzenleyicisi olan muhasebe yöneticilerini tekdüze kurallara uymak yerine kendi yargılarını kullanma imkânını artırırken, diğer taraftan da yöneticiler ve denetçiler için de sıkıntılı bir

gereklilik olmaktadır (ġensoy, 2003: 3-4). Gerçeğe uygun değerleme, iĢletmenin varlık ve yükümlülüklerin belirlenmesi ve tahakkuku konusunda yöneticilere geniĢ bir inisiyatif olanağı sağlaması, bu değerlemeye güvenilirliğini sarsmaktadır (Magnan, 2009: 6).

Gerçeğe uygun değerleme yaklaĢımının kullanımı muhasebecilerin finansal tabloları hazırlaması konusundaki rollerini de etkilemektedir. Tarihi maliyet esasında finansal tabloların hazırlanması doğrudan muhasebecilerin kontrolündeyken, gerçeğe uygun değerleme esasında varlıklar ve yükümlülükler genellikle sigorta uzmanları, değerleme uzmanları gibi profesyonellerin uzmanlığına ihtiyaç duyulmakta ve muhasebecilere temeldeki varsayımları onaylamak gibi ikinci derecede bir rol oynamayı gerektiren eylemleri içermektedir (Magnan, 2009: 6).

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4.

KOBĠ’LERĠN GERÇEĞE UYGUN DEĞER ĠLE

FĠNANSAL RAPORLANMASI

Tezin bu bölümünde KOBĠ TFRS‟ye göre ilk kayıt aĢamasında ve finansal raporlama süresinde gerçeğe uygun değerleme yapılması gereken kalemler açıklanmıĢtır. Ayrıca, gerçeğe uygun değerleme yapılacak kalemler detaylı olarak incelenmiĢtir. ÇalıĢmanın temelini oluĢturan KOBĠ TFRS‟ye ilk geçiĢte gerçeğe uygun değerleme yapılacak kalemler açıklanmıĢtır. Bu standart kapsamında yaptığımız iĢlemler, mevcut kanunlarımızla vergisel açıdan farklılık yaratacağından, bu iĢlemlerin ertelenmiĢ vergi varlığı ve ertelenmiĢ vergi borcunu hesaplamamız gerekmektedir. Bu neden dolayı ertelenmiĢ vergi varlığı ve ertelenmiĢ vergi borcu konusu hakkında bilgiler sunulmuĢtur

.