• Sonuç bulunamadı

Gerçeğe Uygun Değerin Diğer Değerleme Esasları Ġle KarĢılaĢtırılması

3.2. Gerçeğe Uygun Değerleme

3.2.3. Gerçeğe Uygun Değerin Diğer Değerleme Esasları Ġle KarĢılaĢtırılması

KarĢılaĢtırılması

Bir iĢletmede kâr büyüklüğünün doğru olarak hesaplanmasında değerleme ilkesinin önemi yadsınamaz. Bu noktada değerlemede maliyetin mi yoksa piyasa değerinin mi esas alınacağı değerleme yönteminin seçilmesinde belirleyicidir. Bu yöntemlerden tarihi maliyet yöntemi, maliyet bedelini esas alırken, cari (ikame) maliyet yöntemi, cari değerleri esas alır (Özdemir ve Arslan, 2007: 90). Bu bağlamda tarihi maliyet ve cari değerleme esasları açıklanarak gerçeğe uygun değerleme esası ile farklılıkları ortaya koyulmaya çalıĢılacaktır.

Tarihi maliyet genellikle ekonomik bir kalemin doğduğu günkü parasal değerini ifade eder. Örneğin, bir varlığın tarihi maliyeti satın alındığı veya imal edildiği tarihte o varlığın kullanıma hazır hale gelene kadar katlanılan tüm maliyetler olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla, kullanım kolaylığına ve doğrulanması kolay olmasına rağmen, kayıtlara geçirilen bu tutar ancak varlığın satın alındığı tarihte gerçekte o varlığın parasal değerinin ne olduğunu gösterir. Daha sonraki tarihlerdeki defter değeri gerçeği yansıtmaktan uzaklaĢır (ġımga-Muğan,2008:4).

Tarihi maliyet bir giriĢ değeridir ve geçmiĢe dayalı bir değerleme esasıdır. Bir varlığın tarihi maliyeti iĢletmenin bu varlıktan gelecekte elde etmeyi beklediği ekonomik yararların bir ölçüsü değildir. Diğer ifadeyle, tarihi maliyet varlığın geri kazanılabilir tutarını vermez. Tarihi maliyet sadece harcanan tutarın bir ölçüsüdür (Ulusan, 2008:132).

Tarihi maliyet güvenilirdir, ancak ihtiyaca uygun değildir. Güvenilir olmasının nedeni, bu değerle bir alıĢveriĢin meydana gelmiĢ olması ve bunun

belgelenebilir olmasıdır. Ġlgili olmamasının nedeni ise, tarihi maliyetlerin edinim tarihinden sonraki dönemlerde, finansal bilgi kullanıcılarının ekonomik kararlarında etkili olmamasıdır (Arsoy, 2009: 16). Diğer taraftan tarihi maliyet, ihtiyatlılık kavramı gereği finansal tablolarda gerçek durumu tam olarak yansıtmayan bilgileri sunabilir. Ġhtiyatlılık gerçekleĢmemiĢ zararların ve değer düĢüklüklerinin kayda alınmasını, fakat gerçekleĢmemiĢ kazançların kayda alınmasını öngörür. Bu nedenle kötümser bir yaklaĢım olduğu söylenebilir. Gerçeğe uygun değerleme ise, muhtemel kayıpların ve kazançların her ikisinin de kayda alınmasını gerektirir (Doğan, Güngör ve Tanç, 2008: 455).

Yüksek enflasyonun var olduğu ekonomilerde, tarihi maliyet esasına dayalı muhasebe sistemlerinden elde edilen finansal tablolardaki bilgiler, iĢletmelerin finansal durumunu ve faaliyet sonuçlarını doğru ve gerçeğe uygun olarak yansıtmaktan uzaklaĢır. Finansal bilgilerin düzeltilmeden kullanılması durumunda da yönetimin yanlıĢ politika izlenmesine, geleceğe yönelik kararların verilmesinde yanılmasına neden olur ( TekĢen ve Atay, 2004: 50-51).

Esas olarak, tarihi maliyet esası ve gerçeğe uygun değerleme karĢıt anlamlı kavramlar değildir. Ancak iĢlem tarihindeki gerçeğe uygun değer, yani maliyet değeri, zaman geçtikçe, cari piyasa değerini yansıtmaktan uzaklaĢır. Varlıkların edinim tarihinden sonraki dönemlerde maliyet değeri esas alınarak hazırlanan finansal tablolar, iĢletmenin gerçek finansal durumunu ve faaliyet sonucunu göstermekten uzaklaĢır. Gerçeğe uygun değer, varlık ve yükümlülüklerin bilanço tarihindeki cari değerlerini ölçer. Gerçeğe uygun değer esas alınarak hazırlanan finansal tablolar, kullanıcılara, Ģeffaf muhasebe bilgileri sunar (Gücenme Gençoğlu, www.muhasebe.tr). Gerçeğe uygun değer ile tarihi maliyet yaklaĢımının karĢılaĢtırılması tablo 20‟de yer almaktadır.

Gerçeğe uygun değeri, tarihi maliyetten ayıran en önemli fark, gerçeğe uygun değerin hesaplanmasında gelecekteki değerlerin de dikkate alınmasıdır. Bundan dolayı gerçeğe uygun değerleme “KazanılmıĢ Gelir/ Gider” kavramı söz konusudur.

Gerçeğe uygun değerin hesaplanması esnasında ortaya çıkan “KazanılmamıĢ Kazanç / Kayıplar “ kapsamlı gelir tablosunda yer almaktadır (Ġlker, 2010: 24).

Tarihi maliyet esasına dayalı finansal raporlama, daha çok, iĢletmenin performansı üzerinde yoğunlaĢtığından gelir tablosuna daha çok önem vermektedir. Gerçeğe uygun değere dayalı finansal raporlama yaklaĢımı ise, iĢletmenin finansal durumu üzerine yoğunlaĢtığından bilançoya, gelir tablosuna göre daha fazla önem vermektedir. Bu yaklaĢımda varlıklar her bilanço tarihinde yeniden değerlenerek piyasa fiyatları ile raporlanmaktadır. Gerçeğe uygun değere dayalı finansal raporlama yaklaĢımında, kârın ölçümü büyük ölçüde net varlıkların gerçeğe uygun değerindeki değiĢikliğe bağlı olmaktadır. ĠĢletmenin finansal performansının raporlandığı gelir tablosunda hem tahakkuk ilkesine bağlı olarak gerçekleĢen gelirler, hem de gerçeğe uygun değer değiĢimlerinin neden olduğu gerçekleĢmiĢ veya gerçekleĢmemiĢ gelirler birlikte yer alır (Türel, 2012: 38-39).

Değerleme esasları ve yaklaĢımları konusunda yaĢanan tüm geliĢmelere rağmen tarihi maliyet, halâ finansal raporlamada en çok kabul gören değerleme esasıdır. Bunun nedeni uygulamasının kolay olması, herhangi bir tahmin gerektirmemesi ve diğer değerleme esasları ile karĢılaĢtırıldığında uygulama maliyetinin oldukça düĢük olmasıdır. Diğer yandan, geçmiĢte yaĢanan birçok muhasebe yolsuzluğu ve yaratıcı muhasebe uygulaması, muhasebecileri cari değer uygulamalarından uzaklaĢtırmaktadır(Arsoy, 2009: 20). Nitekim KGK tarafından yayımlanan “Finansal Raporlamaya ĠliĢkin Kavramsal Çerçeve” de finansal tabloların hazırlanmasında en fazla kullanılan değerleme esasının tarihi maliyet yaklaĢımı olduğu ve bu esasın diğer değerleme esasları ile birlikte kullanılacağı belirtilmiĢtir (Resmi Gazete, 27 Ocak 2011, Sayı:27828).

Muhasebenin tarihsel süreç içindeki geliĢimi incelendiğinde, değerleme esaslarının ekonomik koĢullar ve gereksinimler doğrultusunda farklılaĢtığı izlenmektedir. 1900‟lü yıllara dayanan geleneksel muhasebe anlayıĢı, “tarihi maliyeti” esas almıĢ ve 1920‟li yıllara etkisini sürdürmüĢtür. Ancak bu yıllardan sonra etkisini gösteren yüksek enflasyon nedeniyle tarihi maliyet muhasebesinin

yetersizliği ortaya çıkmıĢ ve piyasa fiyatına dayanan cari değerleme esası muhasebe literatüründe yer almıĢtır (Arsoy, 2012: 63). Cari değerleme esası, aynı varlığı veya bu varlığın benzerini elde edebilmek için bugün ödenmesi gereken değiĢim fiyatıdır. Piyasa fiyatı esasına dayanan cari değer uygulaması değerlemede giriĢ ve çıkıĢ fiyatı ayrımının yapılmasına yol açmıĢtır. Bu da cari değer kavramının tartıĢmalı bir kavram haline gelmesine neden olmuĢ ve cari değer kavramından ne anlaĢılması gerektiği konusunda bir fikir birliği oluĢturulamamıĢtır (Ulusan,2008: 133).

Tablo 20: Gerçeğe Uygun Değer YaklaĢımı ile Tarihi Maliyet YaklaĢımının KarĢılaĢtırılması

Kavram /

Konu Gerçeğe Uygun Değer YaklaĢımı Tarihi Maliyet YaklaĢımı

Ġlgililik

Yatırımcılar ve kredi verenler için gerçeğe uygun değer yaklaĢımı daha ilgilidir, çünkü bir varlığın veya yükümlülüğün güncel piyasa fiyatını yansıtır. Geribildirim değeri sağlar. Günceldir.

Tarihi maliyet beyanları yatırımcılara yönelik bilgi sağlamamaktadır. Bilgi, güncelliğini yitirmiĢtir.

Güvenilirlik

Aktif olmayan piyasalar temel alınarak oluĢturulan gerçeğe uygun değer tahminleri, güvenilirlik açısından yetersiz olabilir.

Tarihi maliyet belirlemeleri, benzer kalemler arasındaki benzerlikleri ve farklı kalemler arasındaki farklılıkları

belirleyemeyerek karĢılaĢtırılabilirliği engelleyebilir.

Devamlılık Gerçeğe uygun değerin kullanımı devamlı bir Ģekilde zamana yayılmıĢ halde tek bir değerleme yöntemini uygular.

Tarihi maliyet, değerleme yöntemlerinin karıĢımından oluĢur. Güncel iĢlemler gerçek değerde bildiriliyorken, geçmiĢteki iĢlemler geçmiĢe yönelik meblağlar kullanılarak bilgilendirilir.

Gelirlerin Belirlenmesi

Kazançlar, hakların ve yükümlülüklerin ekonomik değerlerindeki değiĢimler temel alınarak, daha devamlı bir Ģekilde belirlenir.

Masrafları belirlemek için eĢleĢtirme prensibi kullanılarak, hâsılat belirlemesi kıstasları karĢılandığında, kazançlar farklı noktalarda belirlenir.

Finansal Raporlama

Bilanço, hissedarlara bilgi aktarmak için kullanılan temel araçtır. Gelir tablosu değer hakkında bilgi vermez, fakat değerdeki periyodik değiĢiklikleri ölçer ve bu yüzden risk hakkında bilgi verir.

Gelir tablosu, hissedarlara değer hakkında bilgi aktarmak için kullanılan temel araçtır; bilanço yerine gelir tablosuna odaklanılır.

Kaynak: Shamkuts, Volha, Fair Value Accuonting, Universitey of Iceland, Fakulty

Yirmi birinci yüzyılda dünyada ivme kazanan küreselleĢme olgusu ile muhasebe uygulamalarında değerleme konusu tekrar önem kazanmıĢ ve muhasebe standartlarının da etkisi ile değerlemede “gerçeğe uygun değerleme” yaklaĢımı ön plana çıkan bir değerleme yaklaĢımı olmuĢtur (Arsoy, 2012: 63). Gerçeğe uygun değerleme, muhasebe kuramında cari maliyet yöntemi ile benzerlik göstermekle birlikte, temelde farklı özellikler taĢımaktadır. Bu yöntemde genelde bir varlığın yenilenip yenilenmemesi hususu dikkate alınarak varlığın değeri tespit edilmektedir. Gerçeğe uygun değerleme yönteminde ise, varlığın yenilenebilme durumuna bakılmaksızın bir değer belirleme olayı söz konusudur. Söz konusu yöntemde, bir varlığın yenilenip yenilenmeme kararı doğrudan gerçeğe uygun değerle ilgili değildir. Burada esas amaç, elde bulundurulan varlığın tam rekabet piyasasında oluĢan cari değerinin bulunmasıdır (Akgun, 2009: 237).

Gerçeğe uygun değer varlık ve borçların gelecekteki bir tarihteki potansiyel değeri değildir. Varlık ve borcun ölçüm tarihindeki değeridir; cari bir değerdir ve cari piyasa koĢullarını dikkate alır (Arsoy,2009: 77).

Gerçeğe uygun değer, cari maliyet değeri ve cari satıĢ değeri olmak üzere iki Ģekilde karĢımıza çıkmaktadır. Bu değerler iĢlem tarihinde alıĢ ve satıĢ maliyetleri ihmal edilirse birbirlerine eĢit olurlar. ĠĢlem tarihinden sonra ise bu fiyatların birbirlerinden farklılaĢtıkları görülmektedir. Gerçeğe uygun değer yaklaĢımındaki amaç; bu farklılıkların finansal tablolarda sunularak, finansal tablo unsurlarının en gerçekçi bir Ģekilde piyasa fiyatını yansıtmasının sağlanmasıdır. Ayrıca, bu iĢlemler gelirin daha kapsamlı bir Ģekilde raporlanmasının sağlanmasına ilaveten, gelir tablosunun, finansal performansın raporlanmasını da içeren bir yapıya kavuĢmasına neden olmuĢtur. Bu husus, finansal tablolardaki bilgiler ile iĢletmenin risk durumunun daha gerçekçi bir biçimde yansıtılmasını sağlayacak ve böylece finansal tabloların anlamlılığı, karĢılaĢtırılabilirliği ve kullanılabilirliği artacaktır (Akgun, 2011: 44 ).

3.2.4.Gerçeğe Uygun Değerin Belirlenmesi

Gerçeğe uygun değerin belirlenmesinde önemli olan nokta, gerçeğe uygun değerin taraflar arasında gerçek iĢlem ve anlaĢma sonucunda ortaya çıkmayıp eğer iĢlem gerçekleĢse ne olurdu sorusunun cevabının aranmasıdır. Gerçeğe uygun değerin belirlenmesi, değerleme yapılacak varlık veya borçla ilgili olarak iĢleyen bir piyasa mevcutsa kolay olurken, varlık veya borçların istendiği zaman alabilecek bir tarafın mevcut olmadığı durumlarda güç olacaktır (Türel, 2012: 21). Bu nedenle gerçeğe uygun değerleme ile ilgili karmaĢıklığı yok etmek için, FASB (Amerikan Finansal Muhasebe Standartlar Kurulu) ve IASB (Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu) tarafından iĢletmelerin varlık ve yükümlükleri ile diğer kalemlerin gerçeğe uygun değerlemeye göre raporlamasına iliĢkin çalıĢmalar yapılmıĢtır. Bu çalıĢmalara paralel olarak ülkemizde de UMS‟larına tam uyumlu olarak hazırlanan, gerçeğe uygun değerleme ile ilgili açıklamaları içeren, TMS 39 “Finansal Araçlar: MuhasebeleĢtirme ve Ölçme” Standardı yayınlanmıĢtır.

FASB, 2006 yılında FAS 157 numaralı “Gerçeğe Uygun Değer Ölçümleri” isimli bir standart yayımlamıĢ, bu standartta gerçeğe uygun değerin tanımı, gerçeğe uygun değerin ölçümünde kullanılacak hiyerarĢi ve gerçeğe uygun değer ile ilgili açıklamalara yer verilmiĢtir.

FAS 157‟de gerçeğe uygun değerin belirlenmesinde üç yaklaĢım yer almaktadır. Bu yaklaĢımlar; piyasa yaklaĢımı, gelir yaklaĢımı ve maliyet yaklaĢımıdır (FAS,157,paragraf 18). Bu yaklaĢımlar aĢağıda açıklanmıĢtır:

Piyasa yaklaĢımı, aynı veya karĢılaĢtırılabilir nitelikte varlık ve borçları içeren piyasa iĢlemleri tarafından elde edilen fiyatlar ile diğer ilgili bilgileri kullanır. Bu yaklaĢımda, matematiksel yaklaĢım olan matriks fiyatlandırma yöntemi kullanılmaktadır (FAS 157, paragraf 18-a) .

Gelir yaklaĢımı, gelecekte elde edilecek nakit akıĢ ve kazanımları günümüzdeki değere indirgemek için değerleme teknikleri kullanır. Bu yaklaĢımda; Black Scholes- Merton yöntemi gibi opsiyonlu fiyatlandırma yöntemi, cari

değerleme tekniklerini bütünleĢtiren Bionominal yöntemi ve maddi olmayan varlıkların gerçek değerini ölçmekte kullanılan çok dönemli kazanım yöntemi gibi cari piyasa değeri yöntemlerini kullanılır (FAS 157, paragraf 18-b) .

Maliyet yaklaĢım, bir varlığın hizmet kapasitesini yenilemek için Ģu anda gerekli olacak tutara dayanır. Bu yaklaĢım, genellikle varlığın cari yenileme maliyeti olarak ifade edilir. Bu yaklaĢımda varlığın değeri tespit edilirken; eskime, fiziki bozulma, iĢlevsel olarak eskime (teknolojik) ve ekonomik yıpranma dikkate alınmaktadır. Bu nedenle varlığın vergisel veya finansal raporlama amaçları açısından değerini tespit edilmesinden daha kapsamlı bir yaklaĢımdır (FAS 157, paragraf 18-c) .

ĠĢletme elindeki ve kolay eriĢebileceği bilgiler çerçevesinde bu yöntemler arasında seçim yapabilir. Yöntemlerin girdileri ise gözlenebilir veya gözlemlenmeyen olarak sınıflanmaktadır. Gözlenebilir girdiler temel olarak piyasa mekanizması içinde ortaya çıkan değerlerdir. Gözlemlenemeyen girdiler ise, değerlenecek varlık veya borç için piyasa verilerinin olmadığı durumlarda, eldeki bulunabilen en iyi verilerin kullanılması ve değerleme sırasında yapılan varsayımlardan oluĢur (ġımga-Muğan ve Hacıhasanoğlu, 2010: 17).

FAS 157 gerçeğe uygun değerin tespiti için girdilerin esas alındığı üç seviyeden oluĢan bir hiyerarĢi düzenlemiĢ olup, her bir seviyedeki girdilerin karakteristik özellikleri farklıdır ve uygulamacılar bu belirtilen seviyelere sırayla uymak zorundadırlar (Ġlker, 2010: 14). Özellikle gerçeğe uygun değer girdileri, güncel bilgilere dayalı olmalı, bağımsız kaynaklardan elde edilmeli ve fiyatlama kararlarında katılımcıları tarafından kullanılmalıdır (Akgun, 2009: 234). Tablo 21‟de gösterildiği üzere, gerçeğe uygun değer hiyerarĢisi üç seviyeye ayrılmıĢtır.

Seviye 1 girdileri, raporlayan iĢletmelerin ölçüm tarihine eriĢebilme yeteneğine sahip olduğu aynı varlık ve borçlar için aktif piyasalarda2

oluĢan

2Aktif piyasalar Ģu koĢulların tamamının bulunduğu piyasadadır; piyasada ticareti yapılan mallar

homojendir, normalde, bu malların her zaman için bir alıcısı ve satıcısı mevcuttur, fiyatlar kamuoyu tarafından öğrenilebilir (TMS 39, paragraf 6).

fiyatlardır. Varlık ve borçlar için aktif piyasa, süregiden bir Ģekilde fiyatlandırma bilgisi sağlamak amacıyla, varlık ve borçlar için, iĢlemlerin yeterli sıklıklarla ve kapasiteyle ortaya çıktığı piyasadır. Bu piyasada oluĢan fiyat, gerçeğe uygun değerin en güvenilir kanıtını sunar. Aktif piyasada oluĢan bir fiyatın olmaması durumunda ise, matriks fiyatlandırma yöntemine dayalı fiyatlama yöntemini kullanarak, pratik bir yol kullanılmasına izin verilmiĢtir (FAS 157, paragraf 24-27 ).

Seviye 2 girdileri, benzer varlık ve borçlar için aktif piyasada oluĢan fiyatlar, benzer varlık ve borçlar için aktif olmayan piyasada oluĢan fiyatlar, fiyat olmaması durumunda varlık ve borçların gözlenebilir piyasa verileri veya gözlenebilir piyasa verilerini doğrulayan girdilerden oluĢmaktadır (FAS 157, paragraf 28-29 ).

Seviye 3 girdileri, varlık ve borçların gözlenmeyen girdileridir. Bu nedenle, bu bilgiler, varlık ve borçların fiyatlanmasında iĢletmenin piyasa katılımcılarından elde ettiği ekonomik verilerin analizini içermektedir. Raporlama yapan iĢletme, kendi verilerini içerecek Ģekilde mevcut en iyi bilgiye dayandırarak, gözlenmeyen girdileri oluĢturur (FAS 157, paragraf 30 ).

Tablo 21. Gerçeğe Uygun Değer HiyerarĢisi

Seviye 1: Benzer varlık ve yükümlülükler için aktif piyasalardaki fiyatlar.

Seviye 2: Seviye 1 kapsamındaki aktif piyasalardaki fiyatlar haricindeki, bir varlık veya yükümlülük için fiyatlar.

Seviye 3: Gözlenebilir piyasa verilerine bağlı olmayan varlıklar ve yükümlülükler için fiyatlar (izlenemeyen girdiler).

Kaynak: Shamkuts, Volha, Fair Value Accuonting, Universitey of Iceland, Fakulty of

Business Administration Thesis, 2010, s.11

En Güvenilir

En Az Güvenilir

FASB, iĢletmenin gerçeğe uygun değeri kullandığında finansal tablo dipnotlarında bu değerin hangi seviye kullanılarak belirlendiğini ve eğer üçüncü seviye kullanılmıĢsa hangi değerleme modelinden yararlanıldığını açıklamasını zorunlu kılmaktadır (Demir ve Bahadır, 2007:8). Gerçeğe uygun değer hiyerarĢisinin iĢleyiĢi aĢağıdaki Ģekil 3‟de özetlenmiĢtir.

ġekil 3: Gerçeğe Uygun Değer HiyerarĢisinin ĠĢleyiĢi

Kaynak: Terzi, Serkan ve ġen, Ġlker Kıymet, “ Gerçeğe Uygun Değer Muhasebesi

UMS 39 “Finansal Araçlar : MuhasebeleĢtirme ve Ölçme” Standart kapsamında alım satım amaçlı ve satulmaya hazır menkul kıymetler, türev ürünler ile garanti iĢlemlerinin muhasebeleĢtirilmeinde gerçeğe uygun değer yaklaĢımının kullanılması açıklanmıĢtır ( TopbaĢ, 2009 :58). UMS 39‟da aktif bir piyasada kayıtlı bir fiyatın varlığı, gerçeğe uygun değerin en iyi göstergesi olduğu belirtilmiĢtir (UMS 39,paragraf 48/a). Bir finansal araca iliĢkin fiyatın, istenildiğinde ve düzenli olarak borsadan, satıcıdan, simsardan, sanayi grubundan, fiyatlama hizmeti yapan veya düzenleyici bir kuruluĢtan elde edilmesinin mümkün olması ve anılan fiyatların, karĢılıklı pazarlık ortamında gerçekleĢtirilen fiili ve düzenli piyasa iĢlemlerini temsil etmesi durumunda ilgili finansal aracın aktif bir piyasada kayıtlı olduğu kabul edilir. ĠĢletmenin elinde olduğu bir varlık veya bir borç için piyasa fiyatı, genellikle, cari alıĢ fiyatıdır; edinilecek bir varlık veya elde tutulan bir borç için ise satıĢ fiyatıdır(UMS 39, Uygulama Rehberi paragraf 71-72).

Cari alıĢ ve satıĢ fiyatlarının bulunmaması durumunda ise, en yakın tarihli iĢlemin fiyatı, söz konusu iĢlemden bu yana ekonomik koĢullarda önemli bir değiĢiklik olmadığı sürece cari gerçeğe uygun değere iliĢkin bir gösterge oluĢturur. Yakın tarihli iĢlemin gerçekleĢtirildiği günden bu yana ekonomik koĢullarda değiĢiklik olmuĢ ise gerçeğe uygun değer, varsa benzer finansal araçlar için geçerli olan cari oran ya da fiyatları referans almak suretiyle tespit edilebilir(UMS 39, Uygulama Rehberi paragraf 72).

Standarda göre finansal araca iliĢkin aktif bir piyasanın bulunmaması durumunda, iĢletmenin, gerçeğe uygun değeri bir değerleme yöntemi kullanarak tespit edilebilmektedir. Değerleme yöntemleri, varsa, ilgili araçla büyük ölçüde benzer olan baĢka bir araca iliĢkin olarak karĢılıklı pazarlık ortamında, bilgili ve istekli taraflar arasında yapılan iĢlemlerdeki gerçeğe uygun değerin referans alınmasını, indirgenmiĢ (iskonto edilmiĢ) nakit akıĢları analizini ve opsiyon fiyatlama modellerini içerir. Finansal aracın fiyatlandırılmasında piyasa katılımcıları tarafından müĢtereken kullanılmakta olan bir değerleme yönteminin bulunması ve anılan yöntemin güncel piyasa iĢlemlerinde oluĢan fiyatların güvenilir bir tahminini sağladığının kanıtlanabilmesi durumunda, iĢletme söz konusu yöntemi kullanır(UMS

39, Uygulama Rehberi paragraf 74). Gerçeğe uygun değerin UMS 39‟a göre belirlenmesinde kullanılabilecek hiyerarĢi aĢağıdaki Ģekil 4‟de görülmektedir.

ġekil 4: UMS 39’a Göre Gerçeğe Uygun Değerin Belirlenmesi Ġle Ġlgili AkıĢ Diyagramı

Kaynak: Türel, Ahmet, Finansal Raporlamada Gerçeğe Uygun Değer Yaklaşımı,

Türkmen Kitabevi, Ġstanbul, 2012, s.30.

Değerleme yönteminin, ilgili aracın piyasa tarafından nasıl fiyatlandırılacağını makul ölçüde yansıtması ve kullandığı girdilerin, piyasa beklentileri ile araçta bulunan risk-getiri faktörlerinin düzeyini makul ölçüde içermesi durumunda, gerçekçi bir gerçeğe uygun değer tahminiyle sonuçlanması beklenir (UMS 39, Uygulama Rehberi paragraf 75). Bu sebeple, ilgili değerleme yönteminin fiyatın oluĢumu sırasında piyasa katılımcılarının göz önünde bulunduracakları unsurları kapsaması ve finansal araçların fiyatlandırılması konusunda genel kabul gören ekonomik yöntemlerle tutarlılık arz etmesi gerekir (UMS 39, Uygulama Rehberi, paragraf 76).

UMS 39 „da bir finansal aracın gerçeği uygun değerinin belirlenmesinde, aĢağıdaki unsurlardan bir veya birden fazlasına dayandırılması gerektiği belirtilmiĢtir (UMS 39, Uygulama Rehberi, paragraf 82) :

(a) Paranın zaman değeri: Temel faiz oranları, genellikle, devlet tahvillerinin gözlenebilen fiyatlarından elde edilebilir ve çoğunlukla finansal yayınlarda yer alır. Bu tür oranlar, genellikle, öngörülen nakit akıĢlarının beklenen zamanlamalarına göre farklı zaman aralıklarını içeren faiz oranı getiri eğrisi boyunca farklılık gösterirler. Pratikliğinden ötürü iĢletme LIBOR veya swap oranı gibi, genel kabul görmüĢ ve istendiğinde elde edilebilir olan bir oranı gösterge oran olarak alabilir.

(b) Kredi riski. Kredi riskinin gerçeğe uygun değere olan etkisi (diğer bir ifadeyle, temel faiz oranının üzerindeki kredi riskinden kaynaklanan risk primi) alım satımı yapılan ve farklı kredi kalitesine sahip bulunan araçlara iliĢkin gözlemlenebilir piyasa fiyatlarından ya da kredi verenlerin farklı kredi derecelerine sahip krediler için uyguladıkları gözlemlenebilir faiz oranlarından elde edilebilir.

(c) Döviz fiyatları. Birçok para birimine iliĢkin aktif bir döviz piyasası bulunur ve fiyatlar finansal yayınlarda günlük olarak duyurulur.

(d) Ticari mal fiyatları. Birçok ticari malın gözlemlenebilen bir piyasa fiyatı bulunur.

(e) Özkaynağa dayalı finansal araç fiyatları. ĠĢlem görmekte (alınıp satılmakta) olan özkaynağa dayalı finansal araçlardan bazılarının fiyatları (ve fiyat endeksleri), ilgili oldukları piyasalardan rahatlıkla elde edilebilir. Gözlemlenebilir fiyatları bulunmayan özkaynağa dayalı finansal araçların cari piyasa fiyatları ise bugünkü değeri esas alan çeĢitli yöntemlerin kullanılması