• Sonuç bulunamadı

Kıyas yöntemi İslam hukukçularının çoğunluğuna göre kabul edilen bir yöntemdir. Nazzam, Zahiriler ve İmamiye mezhebi mensupları bu yöntemi şer’i bir delil olarak görmemektedirler. Kıyası kabul etmeyenlerin esas karşı çıktıkları nokta, hükümlerde illetin belirlenmesi meselesidir. Nitekim kıyası kabul etmeyenler, hükümde yer alan illetin tespit edilemeyeceğini iddia ederler.806 Dolayısıyla bu

görüşü savunanlara göre kıyas, İslami bir delil niteliği taşımaz. Çünkü naslardaki illetler belirlenemeyeceği için; hüküm, kıyas yapılacak olayları kapsamaz. Ancak kıyası kabul edenlere göre kıyas uygulaması ile nassın dışında, yeni bir hüküm konulmuş olmamaktadır. Kıyas yapılması ile ancak nassın uygulama alanı belirlenmiş olmaktadır. Yani Ebu Zehra’nın da ifade ettiği gibi “kıyas, nassın tatbikidir.” 807

801 Butur, s. 15.

802 Ancak buradaki yargı genel olarak kıyasa dair bir yargıdır. Ayrıntılı olarak incelendiğinde kıyasın türlerine göre kesinliğinin değiştiği görülmektedir. Söz gelimi celi kıyas, sadece belirli bir manayı içerebilir. Dolayısıyla bu kıyas hükmüne aykırı olarak verilen bir hüküm, nass ve icmaya aykırı hükmün bozulması gibi bozulur. Ayrıntılı bilgi için bkz. Duman, Şafii, s. 31. 803 Butur, s. 42, 49, 54; Arslan, s. 8.

804 Çapak, s. 252. 805 Hasan, s. 82.

806 Şaban, s. 177; Ebu Zehra, s. 194.

807 Kıyasın kabul eden ve reddedenlerin delilleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Muhsin Koçak/Nihat Dalgın/Osman Şahin, Fıkıh Usülü, Ensar Neşriyat, İstanbul 2013, s. 100 vd.; Şaban, s. 177 vd; Ebu Zehra, s. 194,195 vd; Ahmet Selman Baktı, “Kıyasın Meşrûiyetinde

Ancak belirttiğimiz gibi İslam hukukçularının çoğunluğu kıyası şer’i bir delil olarak görmekte ve hükümlerin elde edilmesinde çokça kullanmaktadırlar.808 Zira

şer’i hükümler ya bizzat nassa dayanır ki bunu İmam Şafii “ayniyle hak” şeklinde ifade etmiştir; ya da kıyas yoluyla nass üzerine bina edilir.809 Dolayısıyla çalışmamız,

kıyas yönteminin şer’i bir delil olarak kabul edildiği üzerine bina edilecektir. Kıyas yönteminin şer’i dayanağı, Kur’an-ı Kerim, Hadisler, sahabelerin uygulamaları ve bunun neticesinde oluşan icmadır.810

1. Kitap (Kur’an-ı Kerim)

Kıyas yönteminin şer’i dayanağı olarak başta Kur’an-ı Kerim gelmektedir. Konuya işaret eden Haşir suresinin ilgili ayetin meali şu şekildedir: “Ey akıl

sahipleri ibret alın.”811 Bu ayet, Medine’de bulunan bir Yahudi kabilesinin başına

gelen durumu bildirdikten sonra mü’minleri bu şekilde uyarmaktadır. Ayette, akıl sahiplerinin düşünmesi gerektiği, eğer söz konusu topluluk gibi davranmaları halinde onlar gibi felakete düşecekleri anlatılmaktadır. Zira onlar da Ayete muhatap olanlar gibi insanlardır. Yani Ayette mü’minlerin Yahudi kabilesine kendilerine kıyas ederek ibret almaları gerektiği belirtilmektedir. Sonuç olarak Ayetten de anlaşılacağı üzere birbirlerine benzeyen iki olaydan biri hakkında meydana gelen uygulama, diğeri hakkında da caridir. İşte kıyas ile kastedilen de budur.812

Cessas’a göre Nisa Suresinin 59. Ayeti kıyasa bir delil oluşturmaktadır. Ayetin meali ise şu şekildedir: “Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah’a ve

Resul’e götürün.”813 Ayette açık bir şekilde ifade edildiği gibi bir mesele hakkında

anlaşmazlığa düşülmesi halinde meselenin Allah’a ve Resul’e götürülmesi emredilmiştir. Buradaki emir, ancak hakkında nass bulunmayan meseleler içindir.

Beşer Olmanın Rolü ve Kıyas Karşıtı Bir Zihniyetin Analizi”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Dergisi, C. XVII, S. 32 (Aralık 2015); Muhammet Ali Acar, İbn Hazm’ın Hanefîlere Yönelik Kıyas Eleştirisi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimler Anabilim Dalı İslam Hukuku Bilim Dalı, Sakarya 2018, s. 38 vd.

808 Şaban, s. 169; Koçak/Dalgın/ Şahin, s. 95. 809 Ebu Zehra, s. 190.

810 Şafii, s. 275; Şaban, s. 169; Koçak/Dalgın/Şahin, s. 95; Duman, Şafii, s. 22. 811 Haşr, 53/2

812 Şaban, s. 170-171; Koçak/Dalgın/Şahin, s. 96; Ali Butur, s. 25; Bozkurt, s. 56-57; Arslan, s. 16.

Nitekim hakkında nass bulunan hüküm açısından ihtilafa düşülemez. Dolayısıyla Allah Teala bu emirle, hakkında nass bulunmayan meselenin, hakkında nass bulunan meselenin kapsamına girmesini murad etmiştir. İncelenen kıyas yöntemi de bundan ibarettir.814

İmam Şafii ise kıyasın kullanımının gerekliliğini, Bakara suresinin “Nerede

olursanız yeryüzünü oraya çevirin ki, insanların aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili olmasın.”815 şeklindeki 150. Ayetine dayandırmaktadır.816 İmam Şafii ayeti

tefsir ederken “Kabeden uzakta olan kimse yıldızlar ve dağlar gibi işaretlere

dayanır. Benzer şekilde kesin bir sonuca ulaşmak için birisinin işaretlere dayanması gerekir.” diyerek kıyasın gerekliliğine delil getirmiştir.817

2. Sünnet (Hadisler)

Kıyas yönteminin ikinci şer’i dayanağı ise sünnettir. Hz. Peygamber (SAV), sahabeden Muaz Bin Cebel’i Yemen’e kadı olarak tayin ettiği vakit, Muaz bin Cebel’e bir meselenin çözümü konusunda kendisine başvurulduğunda nasıl hükmedeceğini sormuştur. Muaz bin Cebel ise Allah’ın kitabı ile hükmedeceğini, meselenin çözümünü Kitaptan bulamadığı takdirde Allah’ın Resül’ünün sünnetine göre hükmedeceğini dile getirmiştir.818 Bunun üzerine Hz. Peygamber (SAV) bu iki

kaynaktan da bir şey bulamaması durumunda ne ile hükmedeceğini sormuştur. Muaz Bin Cebel ise “Reyimle (görüşümle) içtihad ederim, vazgeçmem.” şeklinde cevap vermiştir. Bu cevap üzerine Hz. Peygamber (SAV) memnuniyetini “Rasülünün

elçisini, Rasülünün razı olduğu –hüküm tarzına- cevaba muvaffak kılan Allah’a hamdolsun.” ifadeleri ile dile getirmiştir. Dolayısıyla kıyas yönteminin şer’i dayanağı

olmasaydı, Hz. Peygamber (SAV) bu şekilde bir memnuniyetle değil, tam tersi bir karşılık verirdi. Zira kıyas, rey içtihadının bir çeşididir.819

814 Butur, s. 24; Ebu Zehra, s. 191; Koçak/Dalgın/Şahin, s. 96; 815 Bakara, 2/150.

816 Hasan, s. 82.

817 Şafii, s. 272; Hasan, s. 83; Butur, s. 39.

818 Şaban, s. 172-173; Koçak/Dalgın/Şahin, s. 97; Cin/Akgündüz, s. 164-165; Butur, s. 29; Bozkurt, s. 57; Arslan, s. 17, 40; Karagöz, s. 120.

819 Şaban, s. 172-173; Koçak/Dalgın/ Şahin, s. 97; Cin/Akgündüz, s. 164-165; Butur, s. 29; Bozkurt, s. 57; Arslan, s. 17, 40; Karagöz, s. 120.

Bahsedilen hadis dışında Hz. Peygamber, yanına bir meselenin çözümü için gelen insanlara, çözüm sunarken de kıyas yöntemine başvurduğu görülmektedir. Örneğin, bir gün Hz. Peygamber (SAV)’e bir adam gelip babasının çok yaşlı olduğunu, yeni müslüman olduğunu, hacc vazifesinin de üzerine farz olduğunu, ancak yaşlılığı sebebiyle hacc vazifesini yapamayacağı dile getirmiştir.820 Meseleyi

bu şekilde anlatan adam, bu sebeple onun yerine kendisinin bu vazifeyi yapıp yapamayacağını Hz. Peygamber (SAV)’e sormuştur. Hz. Peygamber (SAV) ise soruyu soran adama babasının borcunun olması durumunda kendisinin ödeyip ödeyemeyeceğini sormuştur. Adamın bu soru karşısında olumlu cevap vermesi üzerine Hz. Peygamber (SAV) “O halde onun yerine hac edebilirsin” şeklinde karşılık vermiştir. İşte görülmektedir ki Hz. Peygamber (SAV), burada vekaleten hac yapmayı, vekaleten borç ödemeye kıyas etmiştir.821

3. Sahabelerin Uygulamaları ve Bu Uygulamalar Neticesinde Oluşan İcma

Kıyas yönteminin diğer bir şer’i dayanağı olarak sahabelerin uygulamaları ve bu uygulamalar neticesinde oluşan icma’yı gösterebiliriz.822 Hatta bu konuda Gazali,

tıpkı hocası Cüveyni gibi kıyasın en güçlü ve temel şer’i dayanağı olarak sahabelerin icmaını göstermektedir.823 Fakih sahabelerin, kıyas yöntemiyle hükmü elde ettikleri

birçok örnek göstermek mümkündür. Öyle ki bu rivayetler manevi tevatür derecesine çıkacak kadar fazla sayıdadır. Örneğin, Hz. Ömer Basra’ya tayin ettiği Ebu Musa’l Eş’ari’ye yazdığı mektupta kıyas yöntemini kullanmasını emretmiştir. Mektupta geçen ifadeler şu şekildedir: “Kitap ve sünnette bulunmadığı konusunda mütereddit

olduğun hükümlerde çok uyanık ve kavrayışlı ol, sonra benzerlikleri bil de ona göre kıyas yap ve Allah katında en makbul ve doğruya en çok benzediğini düşündüğünü seç.”824

Diğer bir olayda bir kadın iki kişi ile birlikte, üvey oğlunu öldürmüştür. Bu olayın gerçekleştiği yerin valisi (Ya’la Bin Ümeyye) ise olayın nasıl çözüleceği

820 Gazzali, s. 140; Şaban, s. 171; Koçak/Dalgın/Şahin, s. 98. 821 Gazzali, s. 140; Şaban, s. 171; Koçak/Dalgın/Şahin, s. 98.

822 Ebu Zehra, s. 192, 194; Koçak/Dalgın/Şahin, s. 99; Şaban, s. 1175-176; Gazzali, s. 108; Butur, s. 34.

823 Bozkurt, s. 58.

konusunda tereddüte düşmüş ve durumu dönemin Halifesi Hz. Ömer’e mektupla bildirmiştir. Hz. Ömer ise konunun çözümü için Sahabeyi toplayıp görüşlerini almıştır. Hz. Ömer toplantı sırasında bir kişiye karşılık birden fazla kişinin öldürülmesinin uygun olmayacağını dile getirmiştir.825 Bunun üzerine Hz. Ali ise

birden fazla kişinin bir deveyi çalmak amacıyla boğazlamaları ve her birinin birer parça almaları durumunda her biri için hırsızlık suçunun oluşup oluşmayacağını sormuş ve Hz. Ömer’den olumlu cevap almıştır. Sonrasında ise bu olayın da bunun bir benzeri olduğunu dile getirmiş, hükmün buna göre olması gerektiğini ifade etmiştir. Hz. Ömer de bunun üzerine ikna olmuş ve öldürme olayına iştirak edenlerin öldürülmesini valiye yazdığı mektupta belirtmiştir. Olaydan anlaşılacağı üzere Hz. Ali öldürme suçundaki iştirakı, hırsızlık suçundaki iştiraka kıyas yapmıştır.826

Yukarıda verilen örnekler gibi birçok örnek göstermek mümkündür. Ayrıca bir sahabenin kıyasa başvurmasının diğer sahabeler tarafından karşı çıkıldığına dair bir rivayet bilinmemektedir. Dolayısıyla sahabelerin bu konuda bir icma oluşturdukları söylenebilir.827