• Sonuç bulunamadı

Aslın Hükmü İle İlgili Şartlar

D. Akli Dayanağı

II. Kıyasın Unsurları

2. Aslın Hükmü İle İlgili Şartlar

a) Aslın Hükmü Kitap ve Sünnet ile Sabit Olmalıdır.

Aslın hükmünün kitap ve sünnet ile sabit olması gerekliliği konusunda aslında bir ihtilaf söz konusu değildir. Müçtehitlerin ihtilafa düştüğü konu, icmanın aslın hükmünü teşkil edip edemeyeceğidir. Bu konuda iki ayrı görüş vardır. Birinci görüşe göre icma ile elde edilen hüküm, kıyas yoluyla başka bir olaya uygulanamaz. Çünkü evvela kıyasın uygulanabilmesi için aslın hükmünde yer alan illetin bilinmesi gerekmektedir. Hükmün illetinin bilinebilmesi için ise senedin bilinmesi gerekir. Halbuki senet, icma edilmiş hükümle birlikte zikredilmemektedir. Dolayısıyla bu görüşe göre icma ile elde edilmiş hüküm ile kıyas yapılması olanaksızdır.839

Fakihlerin çoğunun katıldığı ikinci görüşe göre ise icma ile elde edilmiş hüküm, kıyas yoluyla diğer olaylara uygulanabilir. Çünkü kitap ve sünnet gibi şer’i kaynaklar ile kıyas yapılabiliyorsa, diğer bir şer’i kaynak olan icma ile de kıyasın yapılabilmesi mümkündür. Bu görüşü savunanlara göre icma ile elde edilmiş

167.)

837 Şaban, s. 167. 838 Şafii, s. 258.

hükmün illetini tespit etme imkanı vardır.840 Yukarıda belirttiğimiz gibi icma ile elde

edilen hükmün kıyasa asl olamayacağını düşünenlere göre illetin tespit edilebilmesi için her zaman senedin zikredilmiş olması gerekir. Ancak icma ile kıyasın yapılabileceğini savunanlara göre ise illetin tespit edilmesi için tek yol icmanın senedinin zikredilmesi değildir. Zira illetin tespit edilmesinde başka yöntemler de mevcuttur. Örneğin illet, şeriatın tayin ettiği genel amaçlardan, hükümle ilgili olaylardan veya hükmün güttüğü gayelerden de tespit edilebilir.841

Ancak kıyas ile elde edilmiş bir hüküm üzerine yeni bir kıyas yapılmaz. Zira kıyas ile elde edilen bir hüküm asl niteliğinde değildir. Yani kıyasın bir rüknü olan asl, ancak Kur’an, Sünnet ya da İcma ile belirlenmiş bir nass olmalıdır.842

b) Aslın Hükmü, Akıl Tarafından Anlaşılabilir Bir İllete Sahip Olmalıdır.

Aslın hükmünün akıl tarafından anlaşılabilir bir illete sahip olması gerekliliği, kıyasın temelinde aslın hükmüne ait illetin yer almasından kaynaklanmaktadır. Zira illet anlaşılamadığı takdirde, diğer olaylara hükmün nasıl uygulanacağı ve ne münasebetle aktarılacağı bilenemez. Dolayısıyla aslın hükmünün neden konulduğuna dair akli bir açıklama yapılamadığı takdirde, kıyasın yapılması da olanaksızdır. Zaten bu sebeple taabbüdi hükümlere kıyas yapılmamaktadır. Taabbüdi hükümler, illetin yalnızca Şari (Şeriatı Koyan – Allah) tarafından bilinen hükümlerdir. Örneğin beş vakit namaz, Kabe’de yedi defa tavaf etmek gibi emirler taabbüdi nitelikteki hükümlerdir. Taabbüdi hükümlerin illetleri tam olarak bilinemeyeceğinden dolayı bu gibi durumlarda kıyas yapılamamaktadır.843

c) Aslın Hükmü Asla Mahsus (Muhtassun Bih) Olmamalıdır.

Kıyas yapılabilmesi için aslın hükmünün sadece asla mahsus olmaması gerekir. Bu tahsis, aslın hükmünde işaret edilen şer’i delile dayanır. Böyle bir tahsisinin

840 Ebu Zehra, s. 198-199; Koçak/Dalgın/Şahin, s. 107-108; Şaban, s. 182.

841 Ebu Zehra, s. 198-199; Koçak/Dalgın/Şahin, s. 107-108; Şaban, s. 182. İlletin belirlenmesinde hangi yöntemlerin olduğu ayrı bir başlık altında inceleneceğinden dolayı burada ayrıntılı bahsedilmemektedir. (Bkz. s. 196 vd).

842 Ebu Zehra, s. 198-199.

varlığı halinde kıyas yapılamaz. Zira kıyas yapılırsa şer’i delilde sadece ona hasredilen hüküm genişletilmiş olur ki bu da şer’i delile aykırı olur.844

Örneğin Hz. Huzeyme bin Sabit’in bir alım satım konusunda şahitliğinin Hz. Peygamber (SAV) tarafından tek başına yeterli olarak kabul edilmesi, Hz. Huzeyme’ye mahsus bir durumdur. Dolayısıyla bu olayın hükmü, kıyasen Huzeyme’den daha üstün bir kişiye uygulanması söz konusu olamaz.845

d) Aslın Hükmü Kıyasa Aykırı Olacak Nitelikte İstisnai Bir Hüküm Olmamalıdır

Bu şart Mecelle’de şu şekilde ifade edilmiştir: “Ala hilafil-kıyas sabit olan şey,

saire makisun aleyh olamaz.” Yani aslın hükmü, kıyasa aykırı olarak sabit olmuş bir

hükümse, kıyas yapılamaz. 846 Örneğin kural olarak imsaktan önce yemek yiyenin

orucu bozulur. Fakat Hadis nassı ile sabittir ki unutarak yemek yiyen bir kimsenin orucu bozulmaz. Burada genel bir kurala istisna getirilmiştir. 847 Dolayısıyla unutarak

yeme içmeye kıyasen kazara yeme içmenin de orucu bozmayacağına karar verilemez. Zira aslın hükmü kıyasa aykırı olarak konmuş istisnai bir hüküm niteliğindedir.848

İkinci bir örnek olarak Bakara Suresinin 185. Ayetinde bir kimsenin yolculuk esnasında orucunu kaza edebileceği gösterilebilir. Ancak bu durum sadece oruç vazifesi açısından bir serbesti getirmektedir. Dolayısıyla eldeki hüküm, istisnai bir hüküm niteliğindedir. Bu sebeple bir kimse yolculuk esnasında namazın da kaza edilebileceğini söyleyemez. Orucun kaza edilebilmesi hükmüne kıyasen namazın da kaza edilebileceği şeklinde bir iddia doğru olmaz. Dolayısıyla yapılan kıyas geçersizdir. Zira bu konu hakkında bir icma vardır.849

844 Şaban, s. 187; Kalkankıran, s. 35; Akyel, 36; Karagöz, s. 132.

845 Şaban, s. 187-188; Koçak/Dalgın/Şahin, s. 109; Fırat Orğun, Fetḥu’l-Ġaffâr Bi-Şerḥi’l-

Menâr Adlı Eseri Çerçevesinde İbn Nüceym’in İctihad, Kıyas ve İstihsan Konusundaki Görüşleri, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Bingöl 2018, s. 49.

846 Koçak/Dalgın/Şahin, s. 109.

847 Hadiste “Oruçlu iken unutup da bir şey yiyen veya içen kimse orucunu tamamlasın. Zira

onu Allah yedirip içirmiştir.” buyurulmuştur. Şaban, s. 186; Koçak/ Dalgın/ Şahin, s. 109.

848 Koçak/Dalgın/Şahin, s. 109. 849 Şaban, s. 192.

B. Hüküm

Hüküm, kıyas aracılığıyla asl’dan fer’e geçmesi istenilen şeydir.850 İki çeşit

hüküm vardır. Birincisi illetin akıl ile kavranamayan ibadetle ilgili (taabbudi) hükümler, ikincisi ise akıl ile kavranabilen (makul-ül mana) hükümlerdir. İbadetle ilgili hükümler, hükmün neden konulduğu ancak Şari tarafından bilinen hükümlerdir. Kıyasa konu olan hüküm çeşidi ise akıl ile kavranabilen hükümlerdir.851 Ebu

Hanife’ye göre aksine bir delil olmadığı müddetçe, dini nassların hepsi akıl ile kavranabilir. 852 Modern kanunlarda ise bu çeşit ikili bir ayrım yoktur. Çünkü

kanunları oluşturan ve düzenleyenler insanlardır. Bu sebeple düzenlenen kanunların hepsinin illeti, gerekçesi bilinebilir ve kanunda belirtilen hüküm üzerine kıyas yapılabilir. Ancak bilindiği üzere ceza kanunlarında “kanunsuz suç ve ceza olmaz” kuralı gereği kıyas yasağı mevcuttur. Örneğin modern ceza kanununda içkinin sarhoş ediciliği nedeniyle yasaklanması nedeniyle esrarın da sırf bu illet birliği nedeniyle yasaklanması kıyas yasağına aykırılık teşkil eder.853

Hükmün asl’dan fer’e geçmesi için bazı şartları taşıması gerekir. Öncelikle kıyasın uygulanabilmesi için hükmün şer’i ve ameli olması gerekir. Çünkü fıkhi kıyas, ancak ameli hükümlerde söz konusu olabilir. İkinci olarak hükmün, akılla kavranılabilir olmasını gösterebiliriz. Aslında bahsedilen ikinci şart birinci şartla ilgilidir. Zira kıyastaki hükmün amel ile alakalı meselelerde olması, hükmün akılla kavranabilir olmasını gösterir.854 Ancak ibadetlerle ilgili (taabbudi) hükümler ameli

olmasına rağmen akıl ile kavranamadığı için kıyasa konu olmazlar. Örneğin akşam namazının farzının üç rekat olması bu niteliktedir. Bu nedenle söz konusu hükmün illetinin belirlenip diğer bir ibadete kıyas yapılması gibi bir durum fıkhen mümkün değildir.855 Hükmün asl’dan fer’e geçmesinin diğer bir şartı ise sabit olup

850 Ebu Zehra, s. 198; Kişmir, 78.

851 Şaban, s. 184; Ebu Zehra, s. 202; Gazzali, s. 176; Zekeriya Abdulazizoğlu, Hanefi

Doktrininde İbadet ve Ceza Konularında Kıyas Yönteminin Kullanılışı (Bedaiu’s-Sanai‘ Çerçevesinde), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü İlâhiyat Anabilim Dalı İslam Hukuku Bilim Dalı, İstanbul 2010, s. 14-17; Bozkurt, s. 64.

852 Ebu Zehra, s. 202. 853 Ebu Zehra, s. 203.

854 Ebu Zehra, s. 202; Şaban, s. 184.

855 Kemal Davutoğlu, İbadetlerde Kıyas, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, Isparta 2019 s. 9; Ebu Zehra, s. 202; Şaban, s. 184.

neshedilmemiş olmasıdır. Ayrıca kıyasa konu olan hükmün ittifak edilmiş olan bir hüküm olması da başka bir şarttır. Son olarak ise ele alınan hüküm açısından aslı ispat eden hükmün, fer’i ispat etmemesi gerekmektedir. Nitekim bu halde kıyas yapmayı gerektirecek bir durum söz konusu olmaz.856