• Sonuç bulunamadı

Amaca Uygun Sınırlandırma (Teleolojik Redüksiyon) ile Kıyas

Amaca uygun sınırlandırma, kanuni düzenlemenin, konuluş amacını aşacak derecede geniş kapsamlı olması durumunda, düzenlemenin amacının gerektirdiği uygulama alanına indirgenmesi şeklinde yapılmaktadır.782 Düzenlemenin alanının

daraltılması783 ile eldeki olay, istisnai bir norm ile çözülmektedir.784

Kıyas yönteminin uygulanması, pozitif eşitlik ilkesinin bir gereği iken, amaca uygun sınırlandırma işlemi, negatif eşitlik ilkesinin gereğidir.785 Yani kıyas

yönteminde “benzer olanlara benzer muamele edilmelidir” ilkesi geçerli iken, amaca uygun sınırlandırma yönteminde “benzer olmayanlara farklı muamele edilmelidir” ilkesi geçerlidir.

Kıyas yöntemi ile amaca uygun sınırlandırma yöntemi, kanunun amacını esas almaktadır. Ayrıca her iki yöntemde de hukuk sisteminde gerçek bir boşluğun varlığından söz edilir. Amaca uygun sınırlandırma yöntemine başvurulması ile dolaylı olarak kıyas yöntemine başvurulması mümkündür.786

Amaca uygun sınırlandırmada kıyas yönteminin kullanımı iki şekilde olabilir. Birincisinde söz konusu düzenleme, amaca uygun sınırlandırılırken, eldeki olay bir başka hukuk kuralına benzer görülerek çözülmektedir. İkinci seçenekte ise söz konusu düzenlemede yer alan istisnai hükümler arasında yer almayan, ancak yer alması gereken hüküm genel hükme eklenerek amaca uygun bir sınırlandırma yapılmaktadır. Bu şekilde bir sınırlandırmada, eldeki olaya uygun olan ve istisnai

781 Burton, s. 79. 782 Kırca, s. 98.

783 İslam Hukuku’da daraltıcı yorum ile kıyas arasındaki ilişki için bkz. Duman, Şafii, s. 44 vd.

784 Kırca, s. 99. 785 Furtun, s. 86.

hükümlere eklenmesi gereken hüküm, diğer istisnai hükümlerden birine benzetilerek oluşturulmaktadır.

Birinci seçeneğe şöyle bir örnek vermek mümkündür: Türk Borçlar Kanunu m. 510/2’ye göre vekalet sözleşmesi gereği vekil, vekaleti ifa ederken uğradığı zararları, müvekkilin kusurlu olmadığını ispat etmesi hali dışında müvekkilden isteme hakkına sahiptir. Ancak bu kural, ücretsiz vekalet sözleşmesi yapan vekil için eşitliğe ve hakkaniyete aykırı bir durum olabilmektedir. Zira vekaletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde, vekaletsiz iş gören bir kişi, hakkaniyet gereği uğradığı zararları kusur aranmaksızın talep edebilmekte iken, ücretsiz vekillik yapan bir kişi için kusur olması durumunda müvekkilden zararın tazmini talep edememesi açık bir şekilde adaletsiz görünmektedir. Bu nedenle İsviçre Federal Mahkemesi, söz konusu hükmün, ücretsiz vekalet sözleşmelerine uygulanmayacağına karar vermiştir. Konuyu daha iyi anlamak için somut bir örnek verelim.787 Örneğin, kişinin kendi

bahçesindeki meyveleri toplaması için komşusuna ricada bulunduğunu, komşunun da bu ricayı kırmayarak, meyveleri toplamaya başladığını düşünelim. Meyvelerin toplanması anında komşunun, ağacın dalından düşerek kolunu kırması durumda oluşan zararın kim tarafından tazmin edileceği tartışmalıdır. Söz konusu hükme göre bakıldığında vekalet sözleşmelerinde müvekkilin kusurlu olmadığı durumda vekil, zararın tazminini müvekkilden talep edememektedir. Olayda da müvekkilin kusuru görünmemektedir. Dolayısıyla bu hükmün uygulanması halinde hakkaniyete aykırı bir durum oluşacaktır. Bu nedenle yargıç burada kanunun amacına uygun sınırlandırma yaparak ücretsiz vekalet sözleşmelerini hükmün dışında sayacak ve kıyas yoluyla vekaletsiz iş sözleşmeleri hükmünü uygulanacaktır.788 Görüldüğü gibi

amaca uygun sınırlandırma yönteminin kullanımı ile birlikte dolaylı olarak kıyas yöntemine başvurulmaktadır.

İkinci seçeneğe ise şöyle bir örnek verilebilir: TMK m. 15’e göre “Kanunda

gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukukî sonuç doğurmaz.” Kanundaki ayrık durumlar arasında TBK m.

787 Kırca, s. 102; Akipek/Akıntürk, s. 136; Yaşar Karayalçın, Hukukda Öğretim- Kaynaklar-

Metod Problem Çözme, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Genişletilmiş 4. Baskı,

1994 Ankara, s. 110. 788 Kırca, s. 103.

394/3’ü örnek olarak göstermek mümkündür. Söz konusu düzenlemede, hizmet sözleşmesinin geçersiz olduğu anlaşıldığında, hizmet ilişkisi ortadan kaldırılıncaya kadar, geçerli bir hizmet sözleşmesinin bütün hüküm ve sonuçlarını doğurduğu ifade edilmektedir. Dolayısıyla TMK m. 15’e istisna getirilmiş olmaktadır. Konuyu bir örnek ile açıklayalım. Ayırt etme gücüne sahip olmayan bir kişi, vekalet sözleşmesi yapmıştır ve sözleşmenin edimini yerine getirmiştir. Ortada istisnai bir hüküm olmadığı için, kural olarak sözleşmenin geçersiz olduğu varsayılmaktadır. Ancak söz konusu olayda (ayırt etme gücü olmayan birinin vekalet sözleşmesi yapması) yapılan sözleşmenin iş görme sözleşmesi başlığı altında incelenen bir sözleşme olması, hizmet sözleşmesinin de bir iş görme sözleşmesi olması nedeniyle bu istisnai hükmü, kıyasen uygulamak mümkün olabilir. Nitekim vekalet sözleşmesi ile alakalı Türk Borçlar Kanunun 502. maddesinde “Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun

düştükleri ölçüde, bu kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır.” ifadesi ile vekalet sözleşmesinin tipik bir sözleşme olduğu

anlaşılmaktadır. Yani böyle bir hüküm olmadığı takdirde hakkında bir düzenleme olması nedeniyle kıyas yapmaya ihtiyaç kalmadan doğrudan bu hükmün uygulanması mümkündü. Ancak vekalet sözleşmesinin tipik bir sözleşme olması nedeniyle, istisnai nitelikte olan hizmet sözleşmesinin kıyas yapılarak vekalet sözleşmesine uygulanması mümkün olmaktadır. Dolayısıyla burada ayırt etme gücüne sahip olmayan bir kişinin yaptığı vekalet sözleşmesi, uygun benzerlikler nedeniyle hizmet sözleşmesi hakkındaki hüküm çerçevesinde değerlendirilerek çözülmüştür. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, söz konusu olayda istisnai hükme kıyas uygulanması, kanunun amacına göre bakıldığında yine makul karşılanmaktadır. Zira kanun koyucunun amacı burada ayırt etme gücü olmayan kişiyi korumaktır. Sonuç olarak istisnai hükmün kıyas yöntemine başvurularak genişletilmesi bu şekilde mümkün olmaktadır.

İstisnai hükmün kıyas yöntemine başvurularak genişletilmesine farklı bir örnek olarak şu gösterilebilir: Genel prensibe göre bir kimse yalnız kusuru ile meydana gelen zararlardan sorumludur. Ancak Alman Medeni Kanunu’nun 701. maddesine göre otel sahibi kusursuz da olsa, müşterinin uğrayacağı zarardan sorumludur. Görüldüğü gibi istisnai hüküm olarak sadece otel sahibinin sorumluluğu

düzenlenmiştir. Ancak ayrıntılı olarak bakıldığında turistik gezi amacıyla kullanılan bir geminin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği görülmektedir. Zira gemi ile otel, artırılmış sorumluluk açısından uygun benzerliğe sahiptir. Bu nedenle istisnai hükmün kıyas yoluyla genişletilmesi gerekmektedir.789 Bu genişletme ile birlikte

genel ilke de amaca uygun bir şekilde daraltılmış olmaktadır.

BEŞİNCİ BÖLÜM

İSLAM HUKUKUNDA KIYAS

I. KIYAS YÖNTEMİNİN TARİFİ, NİTELİĞİ, ŞER’İ VE AKLİ

DAYANAĞI