• Sonuç bulunamadı

Burada altının özellikle çizilmesi gereken bir husus daha vardır. 17. yüzyılla birlikte Avrupa’da yaşanan dönüşümü hazırlayan nedenler kadar ortaya çıkan sonuçlar da her ülkede aynı zaman diliminde ve aynı biçimde gerçekleşmemiştir. Bununla bağlantılı olarak, sözleşme özgürlüğü ilkesinin özel hukuk sistematiği içinde temel bir noktaya ulaşması da Fransa, Almanya ve Britanya özelinde birbirlerinden ayrı yollar izleyerek husule gelmiştir. Britanya’nın Kıta Avrupası ülkelerinden tamamen farklı bir hukuk sisteminin olması ise bu farklılıkları derinleştirmektedir. Ancak, ele alınan konu sözleşme özgürlüğü gibi karşılıklı etkileşime açık olan bir ilke olduğu için; ülkeler arasındaki farklılıklar kadar benzerliklerin de önemli bir oranda olduğu unutulmamalıdır257. Dolayısıyla, Avrupa’da yaşanan dönüşüm ve bu dönüşüm sonucunda ortaya çıkan sözleşme özgürlüğü ilkesinin temellerini kavrayabilmek için ayrılıklar kadar benzerliklerin ve etkileşimlerin de (özellikle Kıta Avrupası ve Anglo-Amerikan hukuk sistemleri ayrımı üzerinden) vurgulanması gerekmektedir.

yanında şehirler oluşmaya başladı ve bu şehirler, soylular ile köylüler dışında kalan yeni bir sınıfın ortaya çıkış sürecini hızlandırdı258.

12. yüzyıla kadar tüccar (mercator) ve şehirli (burgensis) anlamlarına gelen kelimeler birbirinin yerine kullanılmıştır259. Bu tespit, ilerleyen yüzyıllarda kapsamını genişleterek bir sınıf hâline gelecek burjuvazinin ticari faaliyete dayanan köklerini göstermesi bakımından önemlidir. Bu yüzyılda yalnızca tüccarlardan müteşekkil olan ve soylular ile köylüler arasında bir sınıf olmaları dolayısıyla “orta sınıf” olarak adlandırılan bu kesim için “burjuvazi” tabiri kullanılmamıştır. Yaklaşık olarak üç yüz yıl sonra içine doktorları, hukukçuları, eğitimli insanları ve yargıçları katan bu orta sınıf260, konumları mülkiyete (özellikle toprak mülkiyetine) dayalı kesimler (Besitzbürgertum) olan soyluların karşısına, konumları eğitime dayalı (Bildungsbürgertum)261 birçok kesimi koyarak kapsamını genişletebilmiştir262. 12.

yüzyıldaki bu orta sınıfın ticari faaliyete merkezi bir önem vermesi, kişisel özgürlükleri263 yanında ekonomik özgürlüklerini de talep etmelerini beraberinde

258 HUBERMAN, Leo, Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla, İletişim Yayınları, 9. B., İstanbul, 2009, s. 37-38.

259 PIRENNE, Henry, Medieval Cities: Their Origins and the Revival of the Trade, tr. Frank D.

Halsey, Princeton University Press, 4th Ed., Princeton, 1946, s. 151-152.

260 GUIZOT, François Pierre Guillaume, History of Civilization in Europe, tr. William Hazlitt, The Colonial Press, Revised Ed., New York, 1899, s. 114; HUBERMAN, s. 169.

261 “Besitzbürgertum” ve “Bildungbürgertum” kavramlarının gelişimi için bkz. ZUNKEL, Friedrich, Der Rheinisch – Westfälische Unternehmer 1834-1879: Ein Beitrag zur Geschichte des deutschen Bürgertums im 19. Jahrhundert, Springer Fachmedien Wiesbaden, Köln und Opladen, 1962, s. 88-103.

262 HOBSBAWM, Eric J., Fransız Devrimi’ne Bakış: İki Yüz Yıl Sonra Marseillaise’in Yankıları, çev. Osman Akınhay, Agora Kitaplığı, İstanbul, 2009, s. 23-24.

263 “Stadtluft macht frei” (Şehir havası özgürleştirir) şeklindeki Alman atasözünün temeli bu yıllara dayanır. Bu cümlenin burjuvazinin yükselişi ile olan ilişkisi için bkz. WERNER, Ernst, Stadtluft macht

getirmiştir. Çünkü, feodal hukukun geleneklere dayanan sınırlayıcı yapısı, engellerden hoşlanmayan orta sınıfın ticari faaliyetleriyle çatışmaktadır264. Bu dönemde, örgütlü tüccar loncaları eşliğinde mücadele etmeye başlayan şehirliler, feodalitenin kısıtlayıcı kurallarını “gevşetme”yi hedeflemişlerdir. Zira henüz sınıf bilincini haiz olmadıkları ve etki bakımından da sınırlı kaldıkları için, mevcut yapıyı tamamen kaldırıp yenisini ihdas etme düzeyine kavuşamamışlardır265.

Bu ilk çıkar çatışmalarının sahnelendiği 12. – 17. yüzyıl Avrupası’nda ticaret ciddi bir ivme kazanmıştır. Bu büyümeye yol açan bir diğer önemli neden ise Haçlı Seferleridir266. Haçlı Seferlerinin özü dini olmaktan çok ekonomiktir. Kilise bu seferler aracılığıyla ekonomik gücünü daha da artırmayı amaçlamaktaydı. Ancak, bu seferlerin uzun vadedeki etkileri Kilise’nin aleyhine sonuçlar yaratmıştır. Özellikle seferler sırasında ve sonrasında Doğu ile Batı arasında kurulan ticaret yolları, sayıları her geçen gün artan tüccarları bütün kıtaya yaymıştır267. Ticaretteki bu gelişmelerin en önemli sonucu, feodal dönem ekonomisinin zaman içinde ortadan kalkması olmuştur.

Eskiden önem arz etmeyen para, mal mübadelesi önündeki engelleri ortadan kaldıran bir araç olduğu için ekonominin temel unsuru hâline gelmeye başlamıştır. Paranın bu bağlamda bir temel unsur hâline gelmesiyle birlikte ise ticaretin hacmi iyice genişleyip güçlenmiştir. Bu sayede, Avrupa feodalitesinin kapalı ekonomisinin 12. yüzyıldan

frei: Frühscholastik und bürgerliche Emanzipation in der ersten Hälfte des 12. Jahrhunderts, Akademie-Verlag, Berlin, 1946, s. 5-9.

264 HUBERMAN, s. 170.

265 Şehirli tüccarlar birkaç yüzyıl sonra ekonomik özgürlüklerini ciddi anlamda elde etmeye başladılar.

Özellikle 1370 yılında Fransa kralının memurlarına verdiği emirle ticaret üzerindeki bütün engelleri kaldırması ve ticaretin önünü açması böylesi kazanımların en iyi örneklerindendir.

266 HUBERMAN, s. 27-28.

267 PIRENNE, s. 79 ve 90-91; HUBERMAN, s. 31 ve özellikle 178-183’teki uzun vadeli etkiler.

sonra çok pazarlı bir ekonomiye dönüşmesinin ve artan denizaşırı ticaretle birlikte ciddi bir sermaye birikimi yapılmasının ilk adımları atılmıştır268.

Ticaretin böyle güçlü bir potansiyel barındırdığı dönemde, Orta Çağ’ın sürekli savaşan feodal lortları ticaret yollarını kontrolleri altında tutarak bu gelişimi sekteye uğratmışlardır. Bunun üzerine orta sınıf, güvenlik için merkezi bir otoriteye, yani güçlü bir krala ihtiyaç duymaya başlamıştır. Zaman içinde Orta Çağ’ın şehir

“burgher”lerinin feodal lortlardan özerkliklerini kazanmaları ve yerel düzeyde söz sahibi olmaları, yukarıda ele alınan ticari gelişim sürecine eklemlenerek burjuvazinin bir sınıf olarak ortaya çıkmasının önünü açan temel gelişmelerden olmuştur269.

Sonuç olarak 12. ve 17. yüzyıllar arasındaki gelişmelerle ticaret bir servet kaynağı hâline gelmiştir. Feodal yapıda soyluların elinde bulunan toprak zenginliği karşısında para zenginliği önemli bir güç kazanmıştır. Luhmann’ın vurguladığı üzere, Orta Çağ’a kadar toprak zenginliği hem politikayı hem de ekonomiyi tek bir potada eritebilen birçok özelliğe sahiptir. Ancak, para ekonomisinin hızla güçlenmesiyle birlikte arazi, kredi için bir teminat aracı ve alışverişin bir parçası hâline gelmeye başlamıştır. Bu durum, toprağın eski çok yönlü ve belirleyici rolünü erozyona uğratmıştır270. Bunun yanında; merkezinde bankaların, paranın ve faizin olduğu ticari hayat, kilisenin faizi yasaklayan öğretileriyle de çatışmaya başlamıştır. Kısacası, toplum yeni bir gelişim aşamasına geçerken bütün kurumların yeni düzene uymaları ya da ortadan kaldırılmaları gerekmiştir. Eskiden, cılız ticari hayat için kilisenin yasaları ve geleneklerden müteşekkil olan feodal hukuk yeterli iken, ticaretin

268 HUBERMAN, s. 35-36.

269 HOBSBAWM (Fransız), s. 31.

270 LUHMANN, s. 386.387.

gelişmesiyle birlikte yeni bir hukuk arayışı daha fazla gündeme gelmiştir. Bu durum ise ticari gelişmelerin ilk dönemlerinde gereken mevcut talepleri karşılayacak bir biçimde, eski Roma hukukunun özellikle Batı Avrupa’da canlandırılmasının -yani Pandekt hukukunun- önünü açan nedenlerden olmuştur271. Sınıfsal temellerini bu gelişim çizgisine paralel bir biçimde atan burjuvazi, 17. yüzyıl sonrasında yaşanacak olan çok daha kapsamlı dönüşüme artık hazırdır.