• Sonuç bulunamadı

II. DÜNYA SAVAŞI SONRASI ARAYIŞLAR:

3.5. Bilim ve Bürokrasi Çevresinin Tutumu: 2000’li Yıllardaki Girişimler

Prof. Kemal Başlar’ın Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) tarafından organize edilen Antarktika’da Türk Araştırma Üssü Kurulması Çalıştayı’na (2013) sunduğu bildirinin başlığı“Ne İşimiz Var Antarktika’da!” şeklindedir. Yine Prof. Bayram Öztürk tarafından yazılan ve Türkiye’de Antarktika konusunda yazılmış ilk ve henüz tek kitap olan kitabın başlığının “Neden Antarktika?” olması düşündürücüdür. Zikredilen Hocalarımız Antarktika’da bir Türk bilimsel araştırma üssü kurulması için gayret gösteren az sayıda bilim insanı arasında önemli bir yere sahiptir. Çalışmalarıyla Türk bilim ve bürokrasi çevresini ikna etmeye ve harekete geçirmeye çalıştıkları açıktır.

351 Nesrin Algan, “a.g.e.”, s. 2 352 Nesrin Algan, “a.g.e.”, s. 1-2 353 Nesrin Algan, “a.g.e.”, s. 3

Başlar’ın bildirisinin başlığı, kendisinin belirttiği gibi, kamuoyundan gelen karşı çıkışın ifadesidir. Başlar bunu, “köpekbalığı deneyi”nden yola çıkarak öğrenilmiş çaresizlik sendromuna bir örnek olarak görmektedir. Buradan yola çıkan Başlar, Antarktika Antlaşması’ndan bu güne Türk dış politikasında bir öğrenilmiş çaresizlik durumu yaşandığı sonucuna varmaktadır. Başlar’a göre Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla 90’lı yıllarda Soğuk Savaş dönemi kapanmış ve böylece Türkiye’nin uluslarararası sahada hareket alanını sınırlandıran temel etkenler ortadan kalkmıştır. Buna karşın zihniyet düzeyinde Soğuk Savaşın kalıntıları varlığını devam ettirmektedir. Yaygın olan bu zihniyet, Türkiye’nin önünde 2000’li yıllardan itibaren oluşan fırsatları Soğuk Savaşın kalıplarıyla değerlendirmekte ve köpek balığı deneyinin sonucunda olduğu gibi, Türkiye’nin oralarda (Antarktika) varlık gösteremeyeceğine inanmaktadır. Başlar’a göre, Antarktika’da Türk bilim üssü veya istasyonu kurma gayretlerine yazılı görsel basında karşı çıkanlar, terör, yoksulluk ve yolsuzluk başta olmak üzere iç sorunların ya da Ege adaları sorunlarının önceliğini ileri sürerek, Antarktika’nın önemini gölgelemektedirler. Başlar’a göre bu fikirler 1923-2003 arasında sürdürülen içe kapalı dış politikanın sürdürülmesini istemek anlamına gelmektedir354.

Başlar’a göre Türkiye, 2013 yılı itibariyle Antarktika Antlaşması’na Danışman Olmayan Ülke (Gözlemci Ülke) statüsünde taraf olan 22 ülke içerisinde Antarktika’ya en ilgisiz 4 ülkeden biriydi. 1995 yılında Antlaşmaya taraf olan Türkiye o günden 2013 yılına kadar kayda değer hiçbir girişimde bulunmamış; iki yılda bir yapılan Danışman Ülkeler toplantısına gözlemci ülke olarak katılma hakkını dahi kullanmamıştır355.

O yıllarda bürokrasideki durum da çok farklı değildir. Antarktika Antlaşması’na taraf olunmasında önemli katkıları olan Çevre Bakanlığı’nda tepe yönetimin sık değişmesi, Bakanlığın başka bakanlıklarla birleştirilmesi ve

Türk Dış Politika’sının 1923-2003 yılları arasında sürekli bir “içe kapalılık” özelliği taşıdığını öne

sürmek haksızlık olmanın yanında bizce bilimsel olmaktan çok belirli bir politik tutumun ifadesidir. Biz, “Sadabat Paktı”, “Balkan Antantı” ve Dünyada bir ilk ve tek örnek olarak “Milletler Cemiyeti’ne davet edilen ülke olmamızı hatırlatmakla yetinelim.

354 Kemal Başlar (1), “a.g.e.”, s. 8 - 9 355 Kemal Başlar (1), “a.g.e.”, s. 10

organizasyon yapısındaki değişiklikler Antarktika konusunda bir hafıza kaybına yol açmış; henüz yeni oluşan duyarlılığın kaybolmasına sebep olmuştur356.

Bilim çevreleri için ise aynı şeyi söylemek haksızlık olur. Ancak bu çevrede de kararsız kesimin bu işe gönül verenlere nazaran çoğunlukta olduğu bilinmektedir. Erol İzdar’ın başarıya ulaşamayan ilk girişiminden sonra küllenmiş konuyu tekrar canlandıran kişi bir gezgin olan ve bilim çevreleriyle yakın ilişkileri olduğu anlaşılan Osman Atasoy oldu. Atasoy’un tazyikiyle az kişiden oluşan bir bilim insanları grubu Bayram Öztürk’ün öncülüğünde toplantılar yapmaya başladı. Konu hakkında en erken çalışmaya başlamış olan akademisyen olarak tanınan Kemal Başlar ile de temasa geçildi ve konu hakkında bilgi sahibi olan insan varlığı tespit edilmeye çalışıldı. Antarktika’da bir Türk bilimsel araştırma üssü kurulabilmesi için gerekli bilim programının nasıl oluşturulabileceği üzerinde görüş alışverişinde bulunuldu ve bir çalıştay düzenlenmesi fikri benimsendi. Antarktika Antlaşması’na taraf olunmasında, Çevre Bakanlığı Dış İlişkiler Daire Başkanlığı görevi esnasında önemli katkıları bulunan Nesrin Algan ile de temasa geçildi. Bilim programı hazırlanması ile ilgili olarak Prof. Temel Oğuz’un yardımına başvuruldu. Daha iyi organize olabilmek için gayrı resmi bir Antarktika Çalışma Grubu kuruldu. Bu hazırlıkların bir neticesi olarak, 30 Nisan 2013 tarihinde, İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’ni Temsilen Bayram Öztürk’ün ev sahipliğinde Beyazıt Kongre merkezinde ilk Antarktika çalıştayı (Antarktika’da Türk Araştırma Üssü Kurulması Çalıştayı) gerçekleştirildi. Çalıştayda devlet kurumlarından temsilci bulunmuyordu. Böylece konuyla ilgili az sayıdaki bilim insanı bir araya getirilmiş oldu. TÜDAV’ın maddi desteğiyle çalıştay kitabı basıldı357.

Bu gelişmelerin hemen sonrasında İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Denizcilik Fakültesi’nden Burcu Özsoy Çiçek öncülüğünde ikinci bir çalıştay 17 Haziran 2013 tarihinde Tuzla’da düzenlendi. Bu çalıştayda ilgili kamu kurumlarından temsilcilerin de yer almasına özen gösterildi. Daha sonra Türk Antarktika bilim programının oluşturulması amacıyla TÜBİTAK, İTÜ ve Almanya arasında işbirliğinde öncelikli alanların belirlenmesi için İTÜ Ayazağa yerleşkesinde bir dizi toplantı gerçekleştirildi. Erol İzdar’ında katıldığı bir grup oluşturularak,

356 Nesrin Algan, “a.g.e.”, s. 4

Osman Atasoy ve Bayram Öztürk’ün aldığı randevularla TÜBİTAK, Dışişleri, Milli Savunma, Çevre ve Ulaştırma bakanlıklarına ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na ziyaretler gerçekleştirilerek bürokrasinin konuya dahil olması sağlanmaya çalışıldı. Bu toplantılarda Antarktika’da bir üs kurulması ihtiyacı ön plana çıktı. Fakat bu üssün bilimsel araştırma nitelikli olması gerektiği gerçeği geri planda kalmış, orada Bayrak dalgalandırma tutumu öne çıkmıştı. Bürokrasi işin daha çok bu yönüne ilgi duymuştu. Bu tutum Temel Oğuz gibi, emek sarfeden bazı bilim adamlarının kendilerini biraz geri çekmelerine bile neden olmuştu358.

5 Haziran 2013’te Antarktika Danışman Ülkeler Grubunun Brüksel’de yapacakları 38. Olağan toplantısına gözlemci statüsünde katılmak üzere bir Türk heyeti oluşturuldu. Resmi temaslar Dışişleri bakanlığı Denizcilik ve Havacılık Dairesi’nce ve masraflar da Bakanlıkça karşılandı. Heyette Bayram Öztürk’ün başkanlığında Osman Atasoy, Sibel Karasu, Temel Oğuz ve Burcu Özsoy Çiçek vardı. Böylece Türkiye 1995’ten beri kullanmadığı hakkını ilk kez kullanmış oluyordu359.

Brüksel toplantısında tanışma fırsatı yakalanan SCAR başkanı ve aynı toplantıda temas kurulan Alman, Japon ve İngiliz uzmanlar etkileşimin devam ettirilebilmesi için ve işbirliği kurulabilmesi için TÜDAV ve Deniz Ticaret Odası’nın desteğiyle aynı yıl icra edilen “Türkiye’nin Antarktika Yol Haritası” adlı toplantıya davet edildiler. Bu toplatıda Türkiye’nin 15 üniversitesinden 20 uzman yer aldı. Bayram Öztürk ve Burcu Özsoy Çiçek’in gayretleriyle Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi toplantılarında konu gündeme getirilmiş, planlama ve öncelikler arasına alınması sağlanmıştır360.

Danışman Ülkelerin 2014 yılı Brezilya toplantısına da bir Türk heyeti katıldı. Fakat heyetimizin hazırlıksız gitmesi nedeniyle gündeme dair katkısı son derece sınırlı kaldı. Yine de Güney Amerika ülkelerinin üslerinin nasıl işletildiği, ordu orjinli personelin bu üslerde araştırmacı ve idari görevler üstlendikleri böylece masrafların azaltılmasının yanında multidisipliner uzmanlar yetiştirildiği görüldü. Aynı yıl ODTÜ Mersin Deniz Bilimleri Enstitüsü’nde ABD, İngiltere ve

358 Bayram Öztürk(1), “a.g.e”, s. 42 - 44 359 Bayram Öztürk(1), “a.g.e”, s. 44 - 45 360 Bayram Öztürk(1), “a.g.e”, s. 47

Ukrayna’dan uzmanların da katılımıyla bir toplantı gerçekleştirildi. Bu toplantının da mali yükü TÜDAV tarafından sağlandı. Malesef bakanlıklardan destek sağlanamamıştı. Bu toplantıda özellikle bilim çevresinde ve kanuoyunda konuyu daha bilinir hale getirmek için neler yapılabileceği çeşitli üniversitelerden gelen uzmanların katılımıyla değerlendirildi361.

Çok önemli bir kurumsal gelişme olarak, İTÜ bünyesinde Kutup Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (POLREC) 2015 yılında kuruldu. Antarktika’da Türk araştırma üssü kurulması konusunun üniversiteler tarafından sahiplenilmeye başlandığının bir işareti olarak Mayıs 2015’te bu kez Kocaeli Üniversitesi’nde ulusal ölçekli bir toplantı düzenlendi. Bu gelişmeler daha çok sayıda bilim insanının konuya duyarlık kazanması bakımından önem taşıyordu. Çünkü önemli bir sorun, konuyu çok az sayıda bilim insanının sahiplenmesi ve çok kısıtlı imkânlarla bir şeyler yapmaya çalışmasıydı. Örneğin Bayram Öztürk kendi gayretleriyle Japonların 56. Antarktika Araştırma Seferine misafir araştırmacı olarak katılabilmek için karşılaştığı güçlükleri kitabında kısaca anlatmaktadır. Daha da önemli ve bizce trajik olan ayrıntı, Öztürk’ün bu çalışması karşılığında ödülünü Türkiye Cumhuriyeti’nden değil de Japonya Ulusal Kutup Araştırmaları Kurumu müdüründen bir Japonya Antarktika Madalyası olarak almasıydı. Ödül Öztürk’e Sofya’da 38. Danışman Ülkeler olağan toplantısında takdim edildi362.

2015’te Türkiye, Kuzey Kutbu’nda gözlemci ülke olmayı gündeme alınca iki kutbu da kapsayacak şekilde çalışılması düşünülmüş ve TUARK (Arktik ve Antarktik Türk Topluluğu) adıyla gönüllülük esasında ve gayrı resmi bir bilimsel çalışma heyeti oluşturulmuştur363.

2016 Yılında Kuala Lumpur’da düzenlenen SCAR toplantısında POLREC ve TÜBİTAK işbirliğinde hazırlanan başvuru dosyası sunularak Türkiye’nin SCAR’a ortak üye olması sağlandı364.

361 Bayram Öztürk(1), “a.g.e”, s. 48 - 49 362 Bayram Öztürk(1), “a.g.e”, s. 50 - 51 363 Bayram Öztürk(1), “a.g.e”, s. 44-45 364 Ulusal Bilim Programı, s. 8

Gayretler neticesinde 18 Aralık 2014 tarihinde Madrid Protokolü ve ekleri Bakanlar Kurulu tarafından TBMM’ye sevk edildi. Fakat yasalaşması ve yürürlüğe girmesi üç yıl sonra 27 Ekim 2017’de mümkün olmuştur365.

Sonraki yıllardan günümüze önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bunlar aşağıda özgül başlıkları altında sunulmaya çalışılacaktır.

Denilebilir ki, nasıl Antarktika Antlaşması’nı hazırlayan Uluslararası Jeofizik Yılı’nın gerçekleşmesini sağlayan itici güç bilim dünyası olmuşsa, Türkiye’nin Antarktika’da bir bilimsel araştırma üssü kurması ve geliştirmesi hususunda da kurucu güç Türk bilim dünyası olacaktır. Bu gelişme eşyanın tabiatına da uygun olmaktadır. Bilimsel araştırma bilim dünyasının bileceği iştir. Politikacılara, bürokrasiye, medyaya ve sivil topluma düşen, buna ne şekilde katkı sağlanabileceğinin araştırılmasıdır. Bu konuda en iyi rehber bilim dünyasının toplantılarında ve yayınlarında ortaya konan beklentiler olacaktır.