• Sonuç bulunamadı

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4.3. Beşeri ve Sosyal Sermaye

Üretim kavramını insan ihtiyaçlarının karşılanması amaçlı emek, sermaye ve doğal kaynaklar gibi üretim faktörlerinin bir araya getirilmesi ile gerçekleştirilen faaliyetler bütünü olarak tanımlamak mümkün iken, söz konusu faaliyetler içerisinde mal ve hizmetlerin üretilmesi dışında, depolanması, taşınması ve satılması da insan ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olduğu için, üretim faaliyeti kapsamında sayılabilmektedir. Tüm bu faaliyetlerin bir bütünlük içerisinde ve düzenli bir şekilde yürütülebilmesi için ise bir girişimciye ihtiyaç duyulmaktadır. Üretimde hem emek hem de girişimci olarak büyük bir öneme sahip olan insan faktörü, üretim faktörleri içerisinde sosyal yöne sahip tek faktör olup; teknolojik, sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel değişen pek çok koşula göre yeniden şekillenebilen bir özelliğe de sahiptir.

Teknolojik gelişmelerin yakından takip edilmesine bağlı olarak geliştirilen yeni ürün ve üretim teknikleri ile yeni iş imkanlarının oluşturulması, beşeri kaynak olarak

182 Christine Evans-Klock vd., “Worker Displacement: Public Policy and Labour-Management

Initiatives in Selected OECD Countries”, Employment and Training Papers No. 24, International Labour Office, Geneva, 1998, s. 21.

ifade edilen bireylerin teknik açıdan eğitilerek kalifiye ve gelişime açık bir hale getirilmesi, çalışma koşullarının hijyen ve modernizasyon açısından iyileştirilebilmesi küreselleşmenin meydana getirdiği olumlu sosyal gelişmeler içerisinde sayılabilmektedir. Söz konusu süreç ile sermaye serbestisi ve işgücü hareketliliği, tüketici ihtiyaçlarının değişkenliği ve yeni iş imkanları oluşturması ile beşeri kaynakların eğitilerek geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Çünkü hızla artan acımasız rekabetle başa çıkabilmek için öncelikle beşeri sermaye üzerine yoğunlaşmak ve bunun gelişimi için de altyapı sağlayan eğitim ve sağlık çalışmalarına ağırlık verilmek gerekmektedir. Bu da hali hazırda belirlenmiş olan ekonomi politikalarının yeniden düzenlenmesi, yatırımların bu yöne kaydırılmasına ve kamu harcamalarının da aynı yöne çekilmesi gibi gereklilikleri ortaya koymaktadır183.

Üretimin gerçekleştirilebilmesi için gerekli kaynaklar ana hatlarıyla maddi ve beşeri olmak üzere temel bir ayrıma tabi tutulsalar dahi, örgütsel, çevresel, teknolojik, kültürel, siyasal, beşeri, bilimsel ve sosyal her türlü maddi ve maddi olmayan faktörlerin doğrudan ekonomik etkilerinin yanı sıra, kendi aralarında karşılıklı etkileşim halinde olmaları184 hasebiyle bu kaynaklar birbirleriyle önemli ve güçlü bir ilişki içerisindedirler. Çünkü beşeri sermaye birikimi arttıkça, yeni üretim ve pazarlama teknikleri gelişmekte, gelişen teknoloji verimliliği artmakta, artan verimlilik de insanların şimdi tüketebileceğinden daha fazlasını üretmelerine imkan sağlamaktadır. Bu süreç, zamanla hızlı bir maddi sermaye birikimi de sağlayarak185, ülke ekonomisine de önemli katma değer yaratacaktır.

Bu bağlamda, son yıllarda çağdaş iktisat literatürüne yoğun olarak giren ve klasik sermaye kavramında önemli ölçüde anlam kaymasına yol açan bir diğer sermaye çeşidi olan sosyal sermaye, üretimin önemli sosyal faktörlerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sermaye çeşidi, içsel büyüme teorileri kapsamında

183 Abdülkadir Buluş ve Emine Nida Kol, “Küresel Sistemin Ekonomide Meydana Getirdiği

Değişiklikler ve Türkiye’de Uygulanan Ekonomi Politikalarının İstihdam Üzerine Etkileri”, 1. Ulusal

Çalışma İlişkileri Kongresi Bildiri Kitabı, 6-8 Kasım 2008 Sakarya, s. 380-393.

184 Jo Ritzen, “Social Cohesion, Poblic Policy and Economic Growth: Implication of the OECD

Countries”, The Contribution of Human and Social Capital to Sustained Economic Growth and

Well-being, Konferans Metni, Human Resourges of Canada and OECD, Mart, Quebec, 2000, s. 5-6.

185 Ömer Demir, “Ahlaki Beşeri Sermaye”, http://www.ekodialog.com/Makaleler/ahlaki-beseri-

fiziki değerlerin yanı sıra fiziki değerleri de kapsayabilen daha geniş üretim faktörleri üzerinde yoğunlaşılmasına neden olmaktadır186. Söz konusu sermaye türünün ekonomi üzerindeki işlem maliyetlerinin azaltılması ve maliyetleri arttıran dışsallıkların önlenmesi yönündeki, doğrudan ve dolaylı etkileri konuya verilen önemin daha da artmasına yol açmaktadır187.

Sosyal sermaye aynı zamanda bireylerin örgütlerde iş arkadaşları ve üstleriyle olan ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlayarak, iş performansının yükseltilmesine ve çalışanların becerilerini gösterebilmeleri için olanakların oluşmasına da katkı da bulunmaktadır. Bu nedenle kariyer sermayesi tanımlarken, beşeri sermaye ve sosyal sermaye olmak üzere iki değişken kullanılmaktadır. Kariyer sermayesi, algılanan istihdam edilebilirlik düzeyini pozitif yönde ve yüksek düzeyde etkilemektedir. Buna göre, bireyin sosyal sermaye düzeyi arttıkça algıladığı istihdam edilebilirlik düzeyi de artmaktadır188. Bu nedenle, sosyal sermayeyi, kariyer başarısı için gerekli beşeri sermayeyi tamamlamak üzere kullanılan bir sermaye çeşidi olarak da tanımlamak mümkündür.

Öte yandan, sosyal sermayenin bir çok makro ekonomik kavramla ilişkili olduğunu söylemek yanlış olmaz iken, özellikle sosyal sermaye ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin tespiti konusunda pek çok ampirik çalışma yer almaktadır. Bu çalışmalar; hükümet verimliliğinin artması, yolsuzlukların azalması, işlemlerin güvene dayalı olması, maliyetlerin azalması, yatırımların kalitesinin artması, yeni teknolojilerin kolaylıkla özümsenmesi, eğitimde başarıların artması, gelir dağılımının düzeltilmesi, ekonomik büyümenin hızlanması gibi sosyal sermayenin pozitif etkilerinden bahsederken189, diğer faktörler kontrol edildiği

186 Murat Yülek, “İçsel Büyüme Teorileri Gelişmekte Olan Ülkeler ve Kamu Politikaları Üzerine”,

Hazine Dergisi, No: 6, 1997, s. 9.

187 Paul F. Whiteley, “Economic Growth and Social Capital”, Political Studies, Vol. 48, 2000, s. 541. 188 Barış Seçer, “İşgücü Piyasasında Sosyal Sermaye”, Kamu-İş, 10 (3), 2009, s. 117.

189 Francis Fukuyama, “Social Capital and Civil Society”, IMF Working Paper, No: 00/74, 2000, s.

57-86; James Samuel Coleman, “Social Capital in the Creation of Human Capital”, American

Journal of Sociology, 94 Supplement, University of Chicago, 1988, s. 95-120.; Paul F. Whiteley,

a.g.m., 2000, s. 541.; Jonathan Temple ve Paul A. Johnson, “Social Capability and Economic

takdirde sosyal sermayenin ekonomik gelişmeye pozitif etkilerinin olduğunu ileri süren Knack ve Keefer’in çalışması içlerinde en önemlisi kabul edilmektedir190.

Ancak, tüm bunların yanı sıra sosyal sermayeye ilişkin olarak özellikle üzerinde durulması gereken bir diğer konu da bu sermaye türünün ölçümüdür. Çünkü diğer üretim faktörlerinde olduğu gibi sosyal sermayeyi ölçmenin güvenilir bir yöntemi bulunmamaktadır ve bu nedenle söz konusu sermayenin ölçümü ve değerlendirilmesi önemli bir sorun teşkil etmektedir. Nitekim, bu sermayenin ekonomik ve sosyal alanlar üzerindeki etkilerini gözlemleyerek veya bir takım analizlere tabi tutarak, kısmi veyahut genel sonuçlara da varmak mümkündür. Bu tür analizler için; aileler, sivil toplum örgütleri, firmalar, kamu sektörü, etnik ve diğer sosyal gruplar gibi kavramlar sermaye türüne kaynak teşkil ettiğinden, toplumun en küçük temel taşı olan aileden en geniş hali olan millete kadar büyük bir kitlenin detaylı olarak ele alınması gerekmektedir191.