• Sonuç bulunamadı

1.1.2. Etkinlik Kavramı ve Çeşitler

1.1.2.2. Üretimde Etkinlik ve Edgeworth Kutu Diyagramı

Rekabet piyasalarında firmaların sadece ürettikleri mal ve hizmetleri piyasada oluşan fiyattan satarak varlıklarını sürdürmeleri mümkün olamamaktadır. Çünkü serbest rekabet piyasaları firmaları sürekli olarak yeni üretim teknolojisi, daha iyi organizasyon, daha uygun ve ucuz üretim girdilerini kullanarak maliyetlerini düşürmeye itmektedir. Bu sebeple, uzun dönemde ancak uygun faktör bileşimleri ile maliyetlerini azaltabilen firmalar varlıklarını sürdürebilmektedirler. Bununla birlikte, maliyetlerini azaltamayan firmalar ise piyasada oluşan fiyattan üretimi sürdüremeyecek kadar karsız hale gelerek ya rakipleri tarafından ele geçirilmekte veyahut piyasadan çekilmektedirler. Buradan yola çıkarak uygun faktör bileşimi ile maliyetlerin en aza indirilmesi, teoride üretimde etkinlik veya içsel etkinlik (productive efficiency, internal efficiency) olarak ifade edilmektedir26.

Bir piyasada “zaman içinde en uygun inovasyon düzeyinin sağlanması”27 yoluyla ortaya çıkan etkinlik artışı olarak ifade edilen dinamik etkinlik (dynamic efficiency), aynı zamanda teşebbüslerin maliyet, kalite, hizmet, yeni ürün geliştirme konularındaki potansiyel performanslarını, sürekli olarak geliştirmelerine imkan veren ve zaman içinde ortaya çıkan sinerjiler olarak da tanımlanabilmektedir. Başka bir deyişle etkinlik kavramı, teşebbüslerin performans arttırıcı inovasyon yapma yeteneklerini veya isteklerini (incentive) belirleyen fırsat ve tehditlerin en etkin bir biçimde değerlendirilmesidir. Bu tanımların inovasyon, zaman ve performans optimizasyonu olmak üzere üç ortak noktası vardır. Ancak, dinamik etkinlik kavramı, üretimde etkinlik, değişimde etkinlik ve kaynak tahsisinde etkinlik

25 Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, “Piyasalar, Rekabet ve Etkinlik”, Rekabet Dizisi:1

Yeni Ekonomi ve Rekabet, Tisk Yayınları, http://www.tisk.org.tr/yayinlar.asp?sbj=ic&id=2390,

05/09/2010.

26 İsmail Güneş, “Üretimde Etkinlik (Productive Efficiency)”, http://idari.cu.edu.tr/igunes/kit/konu1-

3.htm, 06/09/2010.

27 The OECD Competition Committee, Dynamic Efficiencies in Merger Analysis, Rondtable,

kavramlarıyla tanımlanan statik etkinlikten farklı ve ayrıca ele alınması gereken bir kavramdır28.

Üretim, tüketim ve bölüşüm süreçlerine ilişkin optimalite analizleri yapılırken V. Pareto’nun bulguları ve Edgeworth’un “kutu diyagramı” tekniğinden yararlanılmaktadır29. Pareto, “tam rekabet piyasalarının oluşması ve sürdürülebilmesi ancak belli koşulların sağlanması durumunda mümkün iken, bu koşulların bir veya birkaçının sağlanamaması durumunda piyasalar rekabetçi bir yapıda faaliyet gösterememekte ve bunun sonucunda piyasalar ekonomik etkinliği sağlamakta yetersiz kalmaktadır” diyerek iktisadi etkinlik ile tam rekabet arasında bir ilişki olduğunu ileri sürmektedir. Bu manada eksik rekabet koşulları, dışsal ekonomiler, eksik ve asimetrik enformasyon, kamusal mallar, ölçek ekonomileri, doğal tekel durumları ve devlet müdahalesinin varlığı piyasayı başarısız kılan başlıca faktörler arasında yer almakta olup, mübadelede etkinliğini gündeme getirebilmektedir30.

Ayrıca, Pareto’nun ileri sürdüğü model tam rekabet koşullarının varlığı, ekonomik birimlerin tam bilgi sahibi olduğu, tüketici kayıtsızlık eğrilerinin orjine göre dışbükey olduğu, durağan bir ekonominin söz konusu olduğu, üretimde ve tüketimde dışsal ekonominin yer almadığı ve kamusal malların olmadığı koşullar altında kimsenin refahını azaltmadan bir ya da daha fazla kişinin refahını artırmanın yollarının aranması özelliğini taşır nitelikte olup, bir kişinin refahı artırılırken bazılarının refahı azalıyor ise optimum noktaya gelinmiş olmakta ve bu nokta hem üretim hem de tüketimde etkinliği temsil etmektedir31.Buna göre üretilen mallar ve üretim faktörleri bölünebilir niteliktedir. Ayrıca bu mal ve üretim faktörleri tam anlamıyla akışkan olmalıdır. Bu varsayımlar çerçevesinde Pareto optimumunu değişimde etkinlik, üretimde etkinlik ve genelde etkinlik olarak sınıflandırmak

28 Erdal Türkan, “Dinamik Etkinlik ve Rekabet Politikaları”, Rekabet Günlüğü,

http://www.rekabet.gov.tr/index.php?Sayfa=sayfahtml&Id=1103, 18/08/2010.

29 Hüseyin Akyıldız, “Temel Dinamikleri ve Çelişkileriyle Üretim ve Bölüşüm Süreci”, TÜHİS İş

Hukuku ve İktisat Dergisi, 19 (4), Mayıs 2005, 28.

30 Volkan Recai Çetin, Posta Hizmetlerinin Serbestleştirilmesi ve Regülasyonu: Türkiye Posta

Sektörü Reformu İçin Bir Öneri, DPT-Uzmanlık Tezleri, Yayın No: DPT: 2746, Kasım 2007, s. 5-

6.

31 İsmail Güneş, “Pareto Optimumunun Yeterlilik Koşulları”,

mümkündür32. Bu bilgilerden sonra Pareto optimumunun yeterlilik koşullarına bakmak gerekir ise;

A ve B gibi iki bireyin ve X ve Y gibi iki mal için K ve L gibi iki faktörün kullanıldığı varsayımları altında,

1. X ve Y mallarının her ikisini de satın alan tüm bireyler için mallar arasındaki marjinal ikame haddi eşittir.

2. K ve L faktörlerinin kullanıldığı tüm mallarda faktörler arasındaki marjinal ikame oranı ve marjinal teknik ikame oranı tüm mallar için eşit olmalıdır.

3. Diğer iki koşula dayanarak, toplumun mallar arasındaki marjinal ikame oranının, mallar arasındaki marjinal dönüşüm oranına eşit olması ve

denkliğinden Pareto optimumuna ulaşılabilmesi için yeterlilik koşullarının hepsinin gerçekleşmesi gerekmektedir33. Bütün bu koşulların gerçekleşmesi, ekonomide kaynakların etkin kullanıldığını gösterir ki, bu etkinlik “Pareto optimumu” ya da “birinci en iyi” kaynak tahsisi olarak adlandırılır ki bu durum toplumda en az bir kişinin refah düzeyini azaltmadan öteki kişilerin (en az bir kişinin) refah düzeylerini yükseltme olanağının olmaması halidir34.

32 Sinan Sönmez, Kamu Ekonomisi Teorisi: Kamu Harcamalarında Etkinlik Arayışı, Teori

Yayınları, Ankara, 1987, s. 56-57.; İsmail Güneş, Dışsallıklar, Kamunun Düzenleyici Rolü: Enerji

Sektöründe Bir Uygulama, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış

Doktora Tezi, Adana, 2000, s. 11-12.; Anthony Atkinson and Joseph E Stiglitz, Lecture on Public

Economics, London: McGraw-Hill, 1980, s. 343.

33 John Cullies and R. Jones Philip, Public Finance and Public Choice: Analytical Perspectives,

(McGraw-Hill:London), 1992, s. 24-27.

34 S.K. Nath’dan aktaran; Cihan Yüksel, Dışsallıklarda Kamusal Çözümler: Türkiye Uygulaması,

Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilimdalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Adana, 2006, s. 7-8.

Pareto’ya göre; “ekonomik dengeyi belirleyebilmek için zevkin ölçüsünü bilmeye kesinlikle gerek yoktur ve tatmin düzeyinin sırasal bir sınıflandırılması esasına dayanarak, her ekonomik karar birimi için maksimum tatmin düzeyini ve olası ekonomik değişmelerin kişilerin tatmin düzeyleri üzerinde nasıl bir etki yarattığı önemlidir”. Bu çerçevede düşünür; eğer bazı bireylerin geliri artarken diğerlerininki de artıyor veya en azından azalmıyorsa veya yükseltilebilirse refah düzeyinden bahsedilebileceğini ve bazı bireylerin gelir düzeylerinde bir gelişme olurken, başkalarının gelir düzeyi düşüyorsa, kaynakların etkin kullanılmasından söz etmenin mümkün olamayacağını ileri sürmüştür35.

Piyasa mekanizmasında yer alan örnek bir X ve Y malları arasındaki ikame oranının marjinal dönüşüm oranına eşit olması gereği, iki mal arasındaki ikame oranının malların fiyatlarına eşit olması biçimindeki denge koşulu ile birleşiminden yola çıkarak, gerçekleşen koşullar kaynakların iktisaden etkin kullanıldığını göstermektedir. Toplumsal refah anlayışında önemli rol oynayan Pareto optimumu kavramının aşağıda işaretlenen çok ciddi bazı kayıtlamalar üzerine oturduğunu bilmek bu kavramın değerlendirilmesi ve kullanımı açısından son derece önemlidir. Böyle bir refah anlayışında36:

• Dikkatler yalnızca bireyler üzerinde toplanırken bireysel refah dışında bir toplumsal refah kavramı kabul edilmemektedir.

• Her birey kendi refahını ölçmekte tek yetkili kişi sayılmaktadır. • Bireyler arası refah karşılaştırmaları kabul edilmemektedir. • Gelir dağılımı veri kabul edilmektedir.

Özellikle sonuncu kayıtlama nedeniyle gerçekte tek değil fakat çeşitli gelir dağılımlarına karşılık olan çok sayıda Pareto optimumunun varlığından söz etmek daha doğru olmakla birlikte; Pareto optimumu, belli koşullar altında, daha etkin bir kaynak dağılımına nasıl ulaşılacağını işaret etmekte, ancak hepsi de etkin kaynak dağılımlarına karşılık olan değişik gelir-servet dağılımlarından hangisinin seçilmesi gerektiğiyle ilişkili ipucu vermemektedir. Böyle bir seçimi başka kıstasları Pareto etkinlik kıstasına eklemeden gerçekleştirmek mümkün değildir.

35 Gülten Kazgan, İktisadi Düşünce veya Politik İktisadın Evrimi, İkinci Baskı, Bilgi Yayınevi,

İstanbul, 1974, s. 159.

Literatürde etkinlik analizine ilişkin olarak sıkça kullanılan Edgeworth’un geliştirmiş olduğu kutu diyagramında ise Edgeworth üretimdeki etkinliğin analizini yaparken, X ve Y gibi iki malın üretildiğini, üretimde sermaye (S) ve emek (E) olmak üzere iki girdinin kullanıldığını, üretim teknolojisinin veri, üretim faktörlerinin homojen ve miktarlarının sabit olduğunu varsaymaktadır. Şekil-1.1’de de belirtildiği üzere; X malı üretimi arttığında girdilerin daha büyük bir bölümü bu malın üretimi için kullanılmakta ve Y malı üretimine daha az girdi kalırken, bunun tam tersini de gözlemlemek mümkündür. Ekonomide üretim miktarları tüketici talebine bağlı olarak belirlendiğinden girdilerin hangi malın üretiminde daha fazla kullanılacağı da tüketici talebine bağlı olmaktadır. Bu yüzden Edgeworth diyagramında başlangıçtaki kaynak tahsisi yerine etkin üretim noktalarının belirlenmesi daha büyük önem taşımaktadır37.

Şekil-1.1: Edgeworth Kutu Diyagramında Eşürün Eğrileri ve Etkin Üretim Eğrisi

Kaynak: Kemal Yıldırım, a.g.e., 2002(a), s. 251.

Edgeworth Kutu diyagramından da benzer bir durum söz konusu olup, eğer Y malı üretimini azaltmaksızın X malı üretimi arttırılamıyorsa üretimde etkinliğe

37 Kemal Yıldırım, “Genel Denge ve Refah Ekonomisi”, İktisat Teorisi, Editör: Nüvit Oktay,

ulaşılmış olunmaktadır. Şekilde eş ürün eğrilerinin birbirlerine teğet oldukları noktaların geometrik yeri etkin üretim eğrisini ya da üretimin anlaşma eğrisini göstermektedir. Buradaki eğrilerin birbirlerine teğet olması iki mal için marjinal teknik ikame oranlarını da eşit kılmaktadır. Bu oran; çıktı düzeyi sabit kalmak koşuluyla bir girdinin yerine diğerinin hangi miktarda ikame edileceğini, yani kullanılan sermaye miktarı bir birim azaltıldığında emek girdisinin ne kadar arttırılması gerektiğini göstermektedir. Bununla birlikte, üretim faktörlerinin etkin biçimde kullanıldığı noktaların geometrik yerini veren etkin üretim eğrisi de üretim imkanları sınırını elde etmemize olanak sağlamaktadır38.

Ancak, bununla birlikte verimlilik ve etkinliğin ölçümünde oran analizi, sınır etkinliği, parametrik yöntemler, stokastik sınır yaklaşımı, serbest dağılım yaklaşımı, kalın sınır yaklaşımı, çoklu regresyon analizi, zarflama analizi ve algısal boyutta ölçüm ve analiz yöntemleri kullanılırken, bu yöntemlerin uygulamasında da bir takım sorunlar yaşanmaktadır. Çeşitli grupların farklı amaçları olduğu ve bu nedenle de farklı verimlilik ölçüm serileri kullandıkları için tek ve herkes tarafından kabul edilen bir ölçüm yönteminin olmayışı sorunların ana nedenini oluştururken, farklı tipteki girdilerin tek bir ortak paydada toplanması, girdilerde zaman içinde nitel değişimler yaşanması, girdi ve çıktı ölçümlerinin birbirlerinden bağımsız olmalarının sağlanması girdi-çıktı ilişkilerinin doğrusal olmaması gibi nedenler de birer sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun önüne geçebilmek için ise; performans göstergeleri hazırlanarak, kardaki değişme üretimde kullanılan her kaynağa göre ayrıştırılarak, her kaynağın kardaki değişmeye katkısı, verimlilik ve fiyat düzeltme oranı olarak ifade edilerek, fiyat düzeltme oranının, belli bir kaynak için verimlilik kazancını belirlemekte kullanarak, kardaki değişmeyi verimlilik indeks sayılarına dönüştürerek, kar artışı için sürekli yeni göstergeler geliştirilerek uzun dönemde bir ölçüm gerçekleştirilmelidir39.

Bu durum örgütsel analiz esnasında da geçerli olmakla birlikte; analize karşı gruplar içerisinde hem işçi hem de işveren ek rapor verme taleplerinin gündeme gelmesi, performans yetersizliklerinin gün ışığına çıkartılması, personel sayısının azaltılması ve ölçümün yanlış anlaşılması gibi muhtemel durumlardan

38 Kemal Yıldırım, a.g.e, 2002(a), s. 250-251.

etkilenmektedir. Analizin olumsuz etkilerini azaltmak için ise; analiz sonucunda nasıl bir sonuç elde etmek istenildiği, istenilen sonucun alınması için hangi şartların gerekli olduğu, analize karşı olan kitlenin güçlü ve zayıf yönlerinin tespiti, üst düzey yöneticilerle bilgi paylaşımı ile hazırlanacak ölçüm planı gibi bir takım tanımlamaların gerçekleştirilmesi etkili olacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki etkinlik, statik değil dinamik bir kavramdır ve bu özelliği itibariyle etkileşim içerisinde olduğu diğer ekonomik kavramlar ve değişen koşullar yapılan analiz üzerinde büyük rol oynayabilmektedir.