• Sonuç bulunamadı

7. TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİ ARALAYARAK SORUMLU

8.2. Malvarlıklarının ve Alanların Birbirine Karışması

8.2.2. Alanların Birbirine Karışması

Malvarlıklarının birbirine karışmasından farklı olarak, bir de şirket ile onun ortaklarının alanlarının birbirine karışmasının söz konusu olduğu durumlar vardır. Bu ise şirketin organizasyon olarak üçüncü kişilere karşı sınırlarını yeterli ölçüde ortaya koyamaması halinde söz konusu olur.478

Alanların birbirine karışmasında; aslında ortak ve şirket, ayrı ayrı birer hukuk süjesi olmalarına rağmen; ortak, fiil ve işlemleri ile üçüncü kişilere karşı kendisi ile şirket arasında sanki hiçbir ayrım yokmuş gibi davranmakta ve bu şekilde üçüncü kişilerle işlem yapmaktadır.479 Yani üçüncü kişilere karşı sanki arada bir tüzel kişilik perdesi yokmuş

476 Yargıtay 11. HD. 19/03/2018 tarihli, 2016/9387 E. 2018/2071 K. sayılı kararına göre; “Davacı, dava

dışı borçlu (A) İnş. San. Tic. Ltd. Şti ile davalı (B) şirketinin aynı alanda faaliyet gösterdiğini, mal alışlarının borçlu (A) şirketi tarafından, satışların ise davalı (B) şirketi tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürmüştür. Davalılar vekili de davalı (B) şirketinin, borçlu şirketin ürettiği emtiayı pazarladığını, şirketlerde ortak olan müvekkillerinin kişisel mallarını şirketlerin borçları için rehnettiklerini, borçlu şirketin borçları için mallarını sattıklarını belirtmiştir. Tüzel kişiliklerde mal ayrılığı ilkesi geçerli olup, tüzel kişinin malvarlığı onun ortaklarının ve onun yönetiminde bulunan organları oluşturan kişilerin ve kardeş ortaklıkların malvarlığından bağımsız ve ayrıdır. Eğer kişilik ve mal varlığı ayrılığı ilkesi uygulanmıyorsa yani malvarlıkları birbirine karışmışsa ve bu durumdan üçüncü kişiler zarar görüyorsa, art niyetle ve hesabi davranışlarla sırf sorumluluktan kurtulmak amacıyla tüzel kişilik perdesi ardına sığınılmış ise bu durumda (…) şahıs ve mal ayrılığı ilkesi istisnaen uygulanmamaktadır. Somut olayda davacı, alacağını borçlu şirketten alamadığına ve davacı tarafından, borçlu şirket ile davalıların organizasyonları ile malvarlıklarının birbirine karıştığı da iddia edildiğine göre, davalı tarafa ait ticari defterlerin de incelenmesi suretiyle borçlu ile davalıların malvarlıklarının karışıp karışmadığı, tüzel kişiliğin perdesinin kaldırılarak davalıların, dava dışı (A) İnş. San. Tic. Ltd. Şti.'nin borcundan sorumlu tutulup tutulamayacağının değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu yönden de bozulmasını gerektirmiştir.”

477 Öztek S. ve Memiş T., (2008), a.g.e., s. 206. 478 Öztek S. ve Memiş T., (2008), a.g.e., s. 206.

479 Alanların birbirine karışması bu anlamda “süjelerin birbirine karışması” veya “ortağın şirket tüzel

gibi davranılmaktadır. Dolayısıyla aslında ortak daha en başta üçüncü kişilerle işlem yaparken tüzel kişilik perdesini kendisi aralamaktadır. Ancak daha sonra şirketin borçlarının ödenmesi zamanı geldiğinde şirket acze düşmüşse, ortak hemen tüzel kişilik perdesini çekerek, perdenin arkasına saklanmaktadır. İşte ortağın üçüncü kişilerle hukuki ilişkiye girerken kendisi ile şirketi tek bir organizasyonmuş gibi gösterdiği böylesi durumlarda, alacaklıların alacaklarına kavuşabilmesi için tüzel kişilik perdesinin aralanması gerekecektir.480

Federal Mahkeme kararına konu olan bir olayda; (A) Temizlik Ürünleri Ltd. Şti. ile (A) Temizlik Ürünleri İthalat İhracat Pazarlama Ltd. Şti. birbirinin ortağıdır ve her iki şirketi de ortakları olan (B) gerçek kişisi temsil etmektedir. (B) üçüncü bir kişiye mal siparişi verir. Daha sonra üçüncü kişi alacağını talep ettiği zaman hangi şirketin borçlu olduğu konusunda uyuşmazlık çıkar. Federal Mahkeme, her iki şirketin de benzer ünvanlar altında aynı piyasada faaliyet göstermekte ve aynı müdür tarafında temsil edilmekte olduğunu tespit eder. Dolayısıyla bu şirketler böylelikle üçüncü kişiler nezdinde kolayca karışıklığa sebebiyet vermektedirler. Bu karışıklıktan dolayı satıcı aslında kiminle alım-satım sözleşmesi yaptığı konusunda emin değildir. Her iki şirkette aynı adreste olduğu için gönderilen malın alıcısının yanlış gösterildiği ve yanlış alıcıya teslim edildiği de iddia edilememektedir. Ayrıca ortak (B)’de esas sözleşmenin hazırlanması, genel kuruldaki etkisi ve temsil yetkisinin hukuki güvenliğe zarar verecek şekilde kullanması sebepleriyle alanların karışmasına neden olmuştur.481 Bütün bu nedenlerle Federal Mahkeme; ayrılık ilkesi kötüye kullanılarak birbirinin ortağı olan bu şirketlerin hukuken bağımsız kişiler olduklarını ileri sürmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğuna ve alanların birbirine karıştığına dolayısıyla da tüzel kişilik perdesinin aralanması gerekeceğine hükmetmiştir.

Gerçek kişiler ticarî faaliyetlerini şirketler vasıtasıyla sürdürebilecekleri gibi böyle bir organizasyona gitmeksizin bireysel olarak da yapabilirler. Bununla birlikte kişi ticarî faaliyetlerini her iki yöntemi bir arada kullanarak da sürdürebilir. Ancak, kişinin faaliyetlerini ne şekilde sürdürdüğünün, yanlış anlaşılmalara imkân vermeyecek şekilde

480 Ulusoy E., (2008), a.g.e., s. 377.

481 Karar hakkında ayrıntılı bilgi için bknz. Schmidt K., (1997), a.g.e., s. 237. [Aktaran: Ulusoy E., (2008),

açıkça ortaya konması gerekmektedir.482 Mesela; ortağın, şirketle aynı adres ve unvan altında ve özellikle aynı alanda bireysel olarak da ticaret yapması durumunda ortak, eğer sınırı yeterince açık bir şekilde ortaya koymamışsa, çıkacak olan bir uyuşmazlık halinde kendi ticari faaliyetleri için değil de şirket için işlem yaptığı savunması ile şahsen sorumlu olmaktan kurtulamayacaktır.483 Benzer bir durum, özellikle birbirleri ile sürekli ilişkide bulunan taraflardan birinin sorumluluktan kaçmak amacıyla, ticari faaliyetlerini, sonradan kurduğu başka bir sermaye şirketi aracılığı ile sürdürmesi halinde de ortaya çıkabilmektedir.484

Şirket ile ortakların alanlarının sırf organizasyon bakımından birbirine karışmasının tüzel kişilik perdesinin aralanmasına neden olup olmayacağı doktrinde tartışmalıdır. Bir görüş; alanların birbirine karışması halinde doğrudan perdenin aralanabileceğini savunurken485 baskın olan diğer görüş; sorumluluğun “hukuki

görünüş”ten kaynaklandığını ileri sürmektedir.486 Hukuki görünüş sorumluluğunda,

üçüncü kişinin gözüken hukuki duruma inanması şarttır. Buna göre, şirket ile ortaklarının, üçüncü kişilere karşı hukuken aynı kişi oldukları görüntüsünü yaratmaları ve onları buna inandırmaları halinde, daha sonradan çıkan bir uyuşmazlıkta aslında iki ayrı kişinin mevcut olduğu itirazında bulunulması mümkün olmayacaktır. Yani, ortağın sebep olduğu

482 Ocaktan H., (2000), a.g.e., s. 153.

483 Yargıtay da birçok “organik bağ" kararında bu hususlara dayanmaktadır. Bknz. Yargıtay 22. HD.

05/02/2015 tarih, 2015/2043 E. ve 3837 K. sayılı kararı; "Somut olayda; davacı işçinin aralarında organik bağ bulunan ve aynı adreste faaliyet gösteren davalı şirketler tarafından birlikte istihdam edildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Mahkemece hüküm altına alınan tazminat ve alacaklardan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluklarına karar verilmesi gerekirken aralarında işyeri devri ilişkisi olduğu kabul edilerek sorumluluklarının belirlenmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir." Aynı şekilde bknz. Yargıtay 9. HD., 13/04/2015 tarih, 2015/9375 E. ve 13938 K. sayılı kararı.

484 Yargıtay kararına konu olan bir olayda; (A) San. A.Ş.’ye ait işyerinde çalışırken kıdem ve ihbar

tazminatını alarak işyerinden ayrılan (B), hemen bir gün sonra “aynı işverene ait” (A) Sanayi Ltd. Şti.’nde yeni bir hizmet sözleşmesi ile çalışmaya başlamış, dört yıl sonra ikinci hizmet sözleşmesini de feshetmiştir. (B)’nin kıdem tazminatının hesaplanmasında (A) Sanayi A.Ş.’deki hizmet süresinin de dikkate alınması talebi, işverenlerin aynı olmadığı, farklı sermaye şirketleri olduğu gerekçesi ile Yargıtay tarafından reddedilmiştir. (Yargıtay 9. HD., 14/04/1998 tarih ve 1998/6757 E. 1998/6771 K. sayılı kararı) Mesela bu karar, uyuşmazlık konusu olayın tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesinin uygulanması gereken özellik taşıması nedeniyle öğretide çokça eleştirilmiştir. [Bknz. Odaman S., (2000), Yargıtay Kararları Işığında

İşçinin Aynı İşverenin İşyerlerinde Aralıklı Çalışması Durumunda Kıdem Tazminatının Hesaplanması,

İş Hukuku ve İktisat Dergisi, Cilt 5, Sayı 4, s. 155.] Aslında burada tüzel kişilik perdesi aralandığında, aynı işverene ait iki şirketin söz konusu olduğu görülecektir. Bu olayda da alanların birbirine karışması hali mevcuttur. [Aktaran: Ulusoy E., (2008), a.g.e., s. 378.]

485 Bknz. Akünal T., (1995), ss. 16-17.; Ulusoy E., (2008), a.g.e., s. 377. 486 Bu görüşü savunanlar için bknz. Yanlı V., (2000), a.g.e., ss. 248-249.

belirsizlik nedeniyle alacaklıda, ortağın şahsen sorumlu olduğu yönünde haklı bir güven oluşması halinde, bu güven “hukuki görünüş ilkesi” gereği korunmalıdır.487

Ancak aslında hukuki görünüş ilkesi, “güvenin kötüye kullanılması” başlığı ile borçlar hukuku kapsamında uzun zamandan beri çalışmalara ve yargı kararlarına konu olan özel bir sorumluluğa dayanmaktadır. Dolayısıyla aslında ayrı ve özel bir sorumluluk nedenine dayanıldığı için, burada tüzel kişilik perdesinin aralanması halinin söz konusu olamayacağı ifade edilmektedir.488

Ayrıca doktrinde bu başlık altında verilen örneklerin birçoğu 6012 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte artık, şirketler topluluğunu düzenleyen hükümler arasındaki

“Güvenden doğan sorumluluk” kenar başlıklı 209. maddesi kapsamına girmektedir.489

Örneğin bir finans kuruluşunun reklamlarında hissedarlarını ismen zikretmesi veya “Y şirketi sizi, gideceğiniz yere X ana şirketinin titizliğiyle götürür.” 490 şeklinde reklam yapması halinde ortaya çıkan uyuşmazlıklar eskiden “hukuki görünüşten kaynaklanan sorumluluk” kapsamında değerlendirilmekteyken; 6102 sayılı kanun ile bu örnekler, şirketler topluluğunun itibarına duyulan güvenin kullanılmasından doğan hukuki sorumluluğa dayandırılacak ve açıkça 209. maddesi kapsamına girecektir. Dolayısıyla böylesi bir durumda alanların birbirine karışmasından bahsederek tüzel kişilik perdesinin aralanması yoluna gidilemeyecektir.

Öyleyse bizce; 6102 sayılı kanunun 209. maddesi kapsamına giren haller haricindeki durumlarda, ortağın bilinçli olarak yaptığı davranışları sonucu şirket ile ekonomik açıdan bir birlik oluşturdukları görüntüsü yaratıp, daha sonradan hukuken bağımsız kişiler olduklarını ileri sürmesi durumunda, ayrılık ilkesi açıkça kötüye kullanılmış olacaktır. İşte ortakların haklarını kötüye kullandığı böylesi durumlarda, alacaklıların alacaklarına kavuşabilmesi için tüzel kişilik perdesinin aralanması yoluna başvurulması gerekecektir.

487 Yanlı V., (2000), a.g.e., s. 249. 488 Yanlı V., (2000), a.g.e., s. 249.

489 Bu konu hakkında ayrıntılı bilgi için bknz. Bölüm 3, Başlık 3.3.4. 490 Öztek S. ve Memiş T., (2008), a.g.e., s. 206.