• Sonuç bulunamadı

2. ŞİRKETLER HUKUKUNDA TÜZEL KİŞİLİĞE HÂKİM OLAN

2.5. Şeffaflık İlkesi

Şirketler hukuku öğretisinde, kamuyu aydınlatma ve şeffaflık ilkeleri genellikle eşanlamlı olarak kullanılmaktadır. Kamuyu aydınlatma ilkesi en başta yılsonu finansal tabloların açıklanması bağlamında ortaya atılmış ve daha sonraları anonim şirketlerle ilgili her konuda uygulanır hale gelmiş ve kapsamı genişletilmiştir.211 Ancak modern şirketler hukuku kamuyu aydınlatma ilkesinden daha ileri ve kapsamlı bir anlayışın ifadesi olan şeffaflık ilkesine de yer vermiştir.212 Bu ilke kamuyu aydınlatma ilkesinden farklı olarak, pay sahipleri ve menfaati olan diğer ticari aktörlerin doğru bilgiye istedikleri an hatta istedikleri yerde ulaşabilmeleri kabiliyetini sağlar.213

6102 sayılı kanunun 1524. maddesi “…denetime tabi olan sermaye şirketleri, kuruluşlarının ticaret siciline tescili tarihinden itibaren üç ay içinde bir internet sitesi açmak ve bu sitenin belirli bir bölümünü şirketçe kanunen yapılması gereken ilanların yayımlanmasına özgülemek zorundadır.” hükmü ile sermaye şirketleri için bir internet sitesi oluşturma zorunluluğunu getirerek, şeffaflık ilkesini ön plana çıkarmaktadır.214 Bu sayede kurulan internet sitesinde şirket hakkında önemli bilgiler yer alacaktır. Böylece söz konusu şirketlerde yönetimde şeffaflık sağlanacak ve yönetimin keyfî kararlar alması büyük ölçüde engellenecektir.215

6102 sayılı kanunun 1524. maddesince öngörülen bu sitelerde herkese “erişim olanağı” tanınırken menfaat sahiplerine “erişim hakkı” tanınmıştır. Erişim olanağı; pay veya menfaat sahiplerinin ihtiyaç duyduğu önemli bilgileri edinebilmesi anlamına

211 TTK Genel Gerekçe Nr. 68.

212 Poroy R., Tekinalp Ü. ve Çamoğlu E., (2014), a.g.e., s. 289. 213 Poroy R., Tekinalp Ü. ve Çamoğlu E., (2014), a.g.e., s. 289.

214 Karasu R., (2013), 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Anonim Şirketlerde Kurumsal Yönetim ile

İlgili Getirilen Yenilikler, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, ss. 56-57.

gelmektedir. Erişim hakkı216 ise, erişim olanağının engellenmesi halinde bunun dava yoluyla sağlanabilmesini ifade etmektedir.217 Kanun ve yönetmeliğe218 göre, internet sitesinde bulunması gereken bir içeriğin sitede bulunmaması hâlinde, erişim hakkı sahipleri tarafından ilgili içeriğin siteye konulması dava edilebilir.219

Her ne kadar 6102 sayılı kanunun şeffaflığa ilişkin düzenlemeleri 6335 sayılı kanun ile değişikliğe uğrayarak sınırlandırılmak istenmişse de220 sermaye şirketlerinin internet sitelerinin şeffaflık aracı olarak kullanılmaları, hukukumuzda henüz yeni olup sancılı doğumunun ardından büyük gelişme potansiyeline sahiptir.221

216 “Erişim hakkı sayesinde, sermaye piyasası aktörleri, özellikle yatırımcılar, ihtiyaç duydukları şirket

bilgilerine, finansal tablolara, denetleme raporlarına, genel kurul toplantısı çağırıları ile belgelerine herhangi bir engelle karşılaşmadan ulaşabilecekler ve kararlarını bu bilgilere göre verebileceklerdir.” Bknz. Karasu R., (2013), a.g.e., s. 57.

217 Tekinalp Ü., (2008), Türk Ticaret Kanunu Tasarısının Kurumsal Yönetim Felsefesine Yaklaşımı,

Uğur Alacakaptan’a Armağan, Cilt 2, İstanbul, s. 644.; Karasu R., (2013), a.g.e., s. 57.

218 Gümrük ve Ticaret Bakanlığının çıkardığı 31/05/2013 tarihli resmî gazetede yayınlanan Sermaye

Şirketlerinin Açacakları İnternet Sitelerine İlişkin Yönetmelik.

219 Karasu R., (2013), a.g.e., s. 57.

220 6335 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler hakkında ayrıntılı bilgi için bknz: Kırca İ., Şehriali Çelik F.,

H. ve Manavgat Ç., (2013), a.g.e., ss. 208-211.

BÖLÜM 2

TÜZEL KİŞİLİK PERDESİNİN ARALANMASI TEORİSİ

1. GENEL OLARAK

Tüzel kişiler, hukuk düzenince kendilerini oluşturan kişi ve malvarlığından bağımsız olarak belli bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelmiş ve hukuk süjesi olarak kabul edilmiş kişi veya mal topluluklarıdır.222 Nitekim bu nedenle kişi veya mal topluluklarına tüzel kişilik veren hukuk sistemlerinde; tüzel kişiler, kendilerini oluşturan üyelerden veya ortaklardan bağımsız bir hukuk süjesi olarak düzenlenmektedir. Doktrinde “ayrılık ilkesi” 223 olarak adlandırılan bu ilkenin bir sonucu olarak; tüzel kişi borçlarından ötürü alacaklılara karşı sadece kendi malvarlığı ile sınırsız sorumludur. Bir başka deyişle alacaklı alacağını tahsil edebilmek için yalnızca tüzel kişiliğe başvurabilecek ancak tüzel kişiyi oluşturan üyelerin veya ortakların malvarlığına başvuramayacaktır. İşte bu ilke gereğince doktrin, tüzel kişilik müessesesini; tüzel kişiyi meydana getiren kişiler ile alacaklılar arasında bir çeşit “perde” olarak kabul etmiştir. Bu perdenin bir tarafında tüzel kişiliğin üyeleri veya ortakları varken öteki tarafında bunlarla arasına tüzel kişilik perdesi çekilmiş olan üçüncü kişiler bulunmaktadır.224

Ancak zamanla tüzel kişiler ile onları oluşturan üyeler veya ortaklar arasındaki ayrılık ilkesinin mutlak olarak uygulanması, hakkaniyet gereği adil olmayan sonuçların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Tüzel kişilik kurumunun ortaya çıkmasıyla birlikte hukukun yasakladığı bir şeyi elde edebilmek225 ya da bir yükümlülükten kurtulabilmek

222 Akipek J., Akıntürk T. ve Ateş Karaman D., (2014), a.g.e., s. 499.; Oğuzman M. K., Seliçi Ö. ve Oktay

Özdemir S., (2014), a.g.e., s. 245.; Dural M. ve Öğüz T., (2018), a.g.e., s. 213.; Kılıçoğlu A., (2016), a.g.e., s. 479.

223 Dural M., (1998), a.g.e., s. 97.; Ulusoy E., (2008), a.g.e., s. 352.; Ayrıntılı bilgi için bknz. Bölüm 1,

Başlık 2.2.

224 Ulusoy E., (2008), a.g.e., s. 352.

225 Örnek olarak, yabancı gerçek kişilerin taşınmaz edinemeyecekleri bir bölgede, kurdukları bir ortaklık

amacıyla226 tüzel kişilik yapısının arkasına saklanıldığı sıklıkla görülmektedir.227 Tüzel kişilik perdesinin aralanması, işte bu şekilde hukuk kurallarının kötü niyetle çevresinden dolaşılmasını engelleyerek tüzel kişiliğin, sorumluluktan kaçma aracı olarak kullanılmasına yönelik istismarları önlemektedir.228

Tüzel kişilik perdesinin aralanması düşüncesinin kaynağı Anglosakson Hukuk sistemidir.229 Anglosakson hukuk sisteminde tüzel kişilik, sadece belirli hakların sahipsiz kalmaması adına öngörülmüş “farazi varlıklar” (varsayım/farazi kişilik teorisi) olarak kabul edilmiştir. Böyle olunca da herhangi bir sebeple bir farazi varlığın ardına kötü niyetle saklanıldığı hallerde tüzel kişiliğin nazara alınmaması daha kolay olmuştur.230 Kıta Avrupası hukukunda ise tüzel kişilik kurumunun “gerçek kişilik teorisi” ile açıklanması, tüzel kişiliğin gerçekliği düşüncesini aşırı uçlara taşımış dolayısıyla da ortaya adaletsiz sonuçlar çıkmıştır. İşte bu adaletsizlikleri önleyebilmek için Kıta Avrupası hukuk sisteminde de tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi vakit kaybetmeksizin kabul görmüştür.231 Ancak Kıta Avrupası hukuk sistemi tüzel kişilik kurumunu gerçek kişilik teorisi ile açıkladığından perdenin aralanması İngiltere ve Amerika’da olduğu kadar kolay olmamıştır. Zira gerçek kişilik teorisi gereğince tüzel kişiler, onu oluşturan bireyler gibi gerçek bir hukuk süjesi olarak kabul edilmektedir.232

Tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi uyarınca, adalete ve hakkaniyete aykırı sonuçların ortaya çıkacağı hallerde mahkemeler, tüzel kişi ve onu oluşturan kişiler arasındaki perdeyi aralayarak, tüzel kişinin ardındaki asıl sorumlu kişilere uzanmaktadır.233 Daha açık ifade ile tüzel kişi ve onun ardına saklanmış kötü niyetli kişiler ayrılık ilkesi gereğince ayrı birer hukuk süjesi olarak değil de, tek bir bütün olarak

kendisinin hâkimiyeti altında bulunan bir yavru ortaklık tarafından ihlal edilmesi verilebilir. [Bknz. Dural M. ve Öğüz T., (2018), a.g.e., s. 218.]

226 Örneğin, ortaklarının veya üyelerinin tüzel kişinin borçlarından sorumlu tutulmadığı tüzel kişilik

tiplerinde, tüzel kişinin ortaklar veya üyeler tarafından alacaklıların zarara uğramasına sebep olacak şekilde mali gücünün çok üzerinde borçlandırılması gibi. [Bknz. Dural M. ve Öğüz T., (2018), a.g.e., s. 218.]

227 Oğuzman M. K., Seliçi Ö. ve Oktay Özdemir S., (2014), a.g.e., s. 256.

228 Tekinalp G. ve Tekinalp Ü., (1995), Perdeyi Kaldırma Teorisi, Reha Poroy’a Armağan, İstanbul, s. 387.;

Yılmaz L., (2008), a.g.e., s. 240.

229 Dural M., (1998), a.g.e., s. 98.; Cengiz D., (2017), Banka İşletmesi Hukukunda Tüzel Kişilik

Perdesinin Aralanması Kuramının Uygulanmasına ve Bu Kuramın 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu Çerçevesindeki Normatif Görünümlerine İlişkin Tespitler ve Değerlendirmeler, Marmara Üniversitesi

Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 23, Sayı 1, s. 374.

230 Dural M., (1998), a.g.e., s. 98. 231 Kervankıran E., (2007), a.g.e., s. 459. 232 Akünal T., (1995), a.g.e., ss. 16-17.

değerlendirilmektedir.234 Böylece tüzel kişilik perdesinin ardına sığınmış gerçek veya tüzel kişilere gidilerek onun bu perdeden haksız yere faydalanması ve takipten kaçması engellenmiş olacaktır. Möllers’e göre ise tüzel kişilik perdesinin aralanmasının amacı, ödeme güçlüğü çeken asıl borçlunun yanına ödeme gücü yerinde olan yeni bir borçlu kazandırmaktır.235

Tüzel kişi ile onu oluşturan gerçek ve/veya tüzel kişiler arasındaki ayrılık ilkesinin her ihtimalde göz ardı edilmesi tüzel kişilik kavramının içini boşaltacağı açıktır. Bu nedenle doktrin; tüzel kişiler ile onu oluşturan kişilerin ayrılığı ilkesini ana kural olarak kabul ederken tüzel kişilik perdesinin aralanmasını ise bu kuralın en son başvurulması gereken bir istisnası olarak kabul etmektedir.236 Ancak bu bölümde açıklanması gereken soru şudur: Hangi hallerde tüzel kişinin ayrılığı ilkesi göz ardı edilerek tüzel kişi ile onu oluşturan kişiler hukuken bir bütün olarak değerlendirilmelidir?

Tüzel kişilik perdesinin aralanması, kanunda üçüncü kişilerin haklarını koruyan herhangi bir özel düzenlemenin bulunmadığı ve adil olmayan sonuçların doğacağı ihtimaller söz konusu olduğunda başvurulması gereken bir yoldur.237 Çünkü gerçek veya tüzel kişi olduğuna bakılmaksızın, bir kişinin, bir başkasının borçlarından dolayı sorumlu tutulmasını sağlayan birçok hukuki kurum bulunmaktadır. Alacaklılara karşı tüzel kişi ile birlikte ortakların veya üyelerin de özel bir hukuki sebebe dayalı olarak şahsen sorumlu tutulabildiği bu hallerde zaten sorumluluk tüzel kişi ile paylaşılacağı için perdenin aralanmasına gerek kalmayacaktır.238 Örneğin; tüzel kişinin borcuna üyelerinin veya ortakların kefil olması durumunda bu borçtan dolayı tüzel kişilik perdesinin aralanmasına gerek kalmayacaktır. Çünkü buradaki borç farklı ve özel bir hukuki sebebe dayanmaktadır. Genellikle uygulamada mahkemeler bu ve benzeri durumlarda tüzel kişilik perdesinin aralanmasından hiç söz etmemektedir.

Tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi, doktrinde “gerçek olan” ve “gerçek olmayan” şeklinde bir ayrıma da tabi tutulmaktadır. Gerçek olmayan tüzel kişilik

234 Cengiz D., (2017), a.g.e., s. 374.

235 Möllers C., (1987), Internationale Zuständigkeit bei der Durchgriffshaftung, Verlag Ernst und Werner

Gieseking, Bieleffeld, ss. 55-56. (Aktaran: Esen E., (2012), a.g.e., s. 12.)

236 Sağlam İ., (2008), Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanmasına Genel Bir Bakış, Tüzel Kişilik Perdesinin

Aralanması, I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, İstanbul, s. 154.

237 Ulusoy E., (2008), a.g.e., s. 355. 238 Ulusoy E., (2008), a.g.e., s. 355.

perdesinin aralanmasında, ayrılık ilkesi doğrudan göz ardı edilmemekte fakat doğurduğu sonuçlar bakımından tüzel kişilik perdesinin aralanmasına benzer hallerin bulunduğu bir durum söz konusu olmaktadır. Kefalet veya garanti verme vb. gibi başkaca hukuki sebebe dayanan haller gerçek olmayan tüzel kişilik perdesinin aralanmasına girmektedir. Bunun, perdenin aralanması teorisinden farkı, şartların oluşması halinde sorumluluğun sadece üyelik veya ortaklık sıfatından kaynaklanmıyor olmasıdır. Gerçek olmayan tüzel kişilik perdesinin aralanması durumuna, mevzuatımızdan (şirketler hukuku239, rekabetin korunması hukuku240, sermaye piyasası241 ve bankacılık hukuku242, kamu alacaklarının tahsili usulü hukukunda243 vs.) birçok örnek verilebilir.244 Bunlar arasında en bilinen örnek; limited şirket ortaklarının, ortağı oldukları limited şirketin kamu borçlarından ötürü sorumluluğunu öngören 6183 sayılı kanunun 35. maddesidir.245 Bizce doktrinde sıkça yapılan böyle bir ayrımın uygulamada herhangi bir karşılığı yoktur. Genelde gerçek olmayan tüzel kişilik perdesinin aralanması örneklerinde mahkemeler ve hukukçular tüzel kişilik perdesinin aralanmasından söz etmemektedirler. Çünkü burada tüzel kişinin hukuki bağımsızlığının doğrudan göz ardı edilmesini gerektirmeyen, ancak uygulanan

239 Örneğin; kollektif şirketlerde, şirket tüzel kişiliği olmasına rağmen şirket borcundan dolayı ortakların

şahsi sorumluluğuna gidilmesine yol açan TTK hükümleri.

240 4054 Sayılı Kanun’un “Hâkim Durumun Kötüye Kullanılması” başlıklı 6. maddesi ve “Birleşme ve

Devralma” başlıklı 7. maddesinin ilk fıkrası hükümleri de gerçek olmayan tüzel kişilik perdesinin aralanmasına örnektirler.

241 Örneğin; 6362 Sayılı Kanun’un 46/I-k hükmüne göre Sermaye Piyasası Kurulu, “Sermaye piyasası

kurumlarının (h) bendi uyarınca, tedrici tasfiyeye girmesi veya iflası durumlarında, Kurulca sorumlulukları tespit edilmiş bulunmak kaydıyla; %10’undan fazla sahip ortaklarının, (...) şahsen iflaslarını istemeye” yetkilidir.

242 Örneğin; 5411 Sayılı Kanunu’nun 110. maddesine göre; “Bir bankanın yöneticilerinin ve denetçilerinin

kanuna aykırı karar ve işlemleriyle banka hakkında 71 inci madde hükümlerinin uygulanmasına neden olduklarının tespiti hâlinde, bankaya verdikleri zararlarla sınırlı olarak bunların şahsi sorumlulukları yoluna gidilerek, Fon Kurulu kararına istinaden ve Fonun talebi üzerine doğrudan şahsen iflaslarına mahkemece karar verilebilir.”

243 Örneğin; AATUHK’nın 35. maddesi “Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil

edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.” hükmü ile limited şirketlerin kamu borçlarından dolayı ortaklarının sorumluluğunu öngörmektedir.

244 Kanunen tüzel kişilik perdesinin aralanması hakkında daha ayrıntılı bilgi için bknz. Ulusoy E., (2008),

a.g.e., s. 357-365.

245 AATUHK Madde 35: “(Değişik: 22/7/1998 – 4369/ 21 md.) Limited şirket ortakları, şirketten tamamen

veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. (Ek fıkra: 4/6/2008-5766/3 md.) Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. (Ek fıkra: 4/6/2008-5766/3 md.) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.”

kanun hükmünün doğurduğu sonuçlar bakımından perdenin aralanması teorisi ile benzerlik oluşturan durumlar söz konusudur. 246

Perdenin aralanması teorisinin uygulama alanı, yalnızca tüzel kişi ile onun arkasında yer alan gerçek kişiler arasındaki ilişkilerle sınırlı değildir. Eğer mahkeme elindeki uyuşmazlıkta gerekli görürse iki ayrı tüzel kişiyi farklı birer hukuk süjesi olarak kabul etmek yerine tek bir tüzel kişi olarak görmeyi de tercih edebilir.247 Öyleyse; tüzel kişilik perdesi aralanarak perdenin arkasında yer alan tüzel kişiler de tıpkı gerçek kişiler gibi sorumlu tutulabilir.

Tüzel kişilik perdesi, hukukun birçok alanında gerekli görüldüğünde aralanabilir. Ancak uygulamada en çok şirketler hukukunda, kıymetli evraklar hukukunda ve bankacılık hukukunda perdenin aralanması teorisine ihtiyaç duyulmaktadır.248 Çünkü uygulamada bu alanlarda kötüye kullanımlara, fırsatçılığa ve sorumluluktan kaçıldığına şahit olunmaktadır.

Perdenin aralanması teorisinin, herkes tarafından kabul edilen bir teori olduğunu söyleyebilmek kolay değildir. Zira doktrinde teoriye şiddetle karşı çıkan görüşler de bulunmaktadır. Bu görüşlerin birleştiği nokta tüzel kişilik perdesinin aralanması için gerekli olan düzenlemelerin hukuk sistemlerinde zaten mevcut olduğudur.249 Mesela Alman hukukçu Karsten Schmidt’e göre; uyuşmazlıkların çözümünde hukuk süjelerini göz ardı etmek, hukuk ciddiyetine gereksiz yere aykırı davranmak anlamına gelmektedir. Çünkü mevcut hukuk sistemlerinde her olay için çözüm yaratma imkânları fazlasıyla mevcuttur bu nedenle tüzel kişilik perdesinin aralanmasına gerek kalmadan da uyuşmazlıklar çözülebilir.250 Hemen hemen aynı görüşe sahip olan Dieter Kehl de; sözleşme dışı sorumluluğa ilişkin kurallar ve mevcut diğer hukuk kuralları ile tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisine başvurmadan, uyuşmazlıkların çözülebileceğini düşünmektedir. Çünkü Kehl’e göre; perdenin aralanması teorisi bir nevi borç naklidir. 251

246 Yanlı V., (2000), a.g.e., s. 20.

247 Cengiz D., (2017), a.g.e., s. 378.; Sağlam İ., (2008), a.g.e., s. 154. 248 Tekinalp G. ve Tekinalp Ü., (1995), a.g.e., s. 390.

249 Esen E., (2012), a.g.e., s. 13.

250 Schmidt K., (1997), Gesellschaftsrecht, Carl Heymanns Verlag, 3. Auflage, s. 232 vd. [Aktaran: Yanlı

V., (2000), a.g.e., s. 63.]

251 KEHL Dieter, Der Sogenannte Durchgriff, 1991, s. 9- 41 vd. [Aktaran: Yanlı V., (2000), a.g.e., s. 66-

Hukuk sistemi, tüzel kişilik aracılığıyla ticari hayatta faaliyet göstermek isteyenlere iki olanak tanınmaktadır. Bunlar; sınırsız sorumlu şahıs şirketleri veya sınırlı sorumlu sermaye şirketleridir. Her iki durumda da şirket tüzel kişiliği üçünü kişilerle işlem yapmaktadır. Ancak ortakların şirket borçlarından sorumlu olmaması nedeniyle sınırlı sorumlu sermaye şirketlerine olan ilgi daha fazladır. Çünkü; ortaklar, sınırlı sorumluluk ilkesinin güvencesiyle, tüzel kişilik perdesinin arkasında, tüzel kişiliğin oluşum amacına aykırı olarak hareket edebilmesi daha mümkündür. Yani; sermaye şirketleri bakımından, perdenin aralanması teorisi sınırlı sorumluluk ilkesinin istisnası niteliğindedir. Zira perdenin aralanmasıyla, sınırlı sorumluluk imtiyazı bir kenara itilmiş, şirket borçlarından dolayı ortaklar şahsen sorumlu hale getirilmiş olacaktır.252

Şirketler hukukunda tüzel kişilik perdesinin aralanmasının uygulamada birçok nedeni vardır. Hatta güncel ticari hayatta yeni nedenlerin ortaya çıkması da oldukça mümkündür. Ancak en çok karşılaşılan örnekler; şirkete ait defterlerin hiç ya da gereği gibi tutulmaması, öz kaynağın yetersiz kalması, ortakların gerçeğe uygun olarak beyan edilmemesi, şirket ile ortakların malvarlıklarının birbirine karışması, şirkete ait yasal yükümlülüklerin yerine getirilmemesi, gerçek kişinin kendi amaçlarına ulaşmak için şirketi kukla şeklinde kullanması ve şirketin alacaklıları yanıltmak amacıyla kullanılmasıdır.253

2. TERMİNOLOJİ

Ayrılık ilkesinden uzaklaşılarak tüzel kişiliğin hukuki bağımsızlığının geçici olarak bertaraf edilmesi fikrinin uygulandığı ülkelerde, bir terminoloji birliği bulunmamaktadır. Örneğin; Alman ve İsviçre hukukunda “Durchgriff durch die juristische Person” veya “Durchgriff” ibaresi yahut “Wegziehen des Schirms” veyahut “Durchlöcherung des Schleiers der juristische Person” gibi ibareler kullanılmaktadır.254 İngiliz ve Amerikan hukuklarında ise “disregard of legal entity”, “disregarding the corporate entity” veya “piercing/lifting the corporate veil” gibi kavramların kullanıldığı

252 Öztek S. ve Memiş T., (2008), Şirketler Hukuku ve İcra İflas Hukuku İlkeleri Karşısında Borçlu

Şirketin Alacaklılarının Hâkim Ortağa Karşı Korunması, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması, I.

Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, İstanbul, s. 196.

253 Yavaşi M. ve Bozgeyik H., (2014), a.g.e., s. 304.

254 Yanlı V., (2000), a.g.e., s. 13.; Esen E., (2012), Milletlerarası Özel Hukukta Tüzel Kişilik Perdesinin

görülmektedir.255 Bu ifadeleri ise ilk kez Maurice Wormser 1912 yılında yazdığı bir makalesinde kullanmıştır.256

Türk Hukukunda teori, ilk olarak Tuğrul Ansay tarafından 1963 yılında yapılan bir toplantıda Reha Poroy’un “Holdingler”257 başlıklı bildirisinin ardından gerçekleştirilen tartışma kısmında “tülü kaldırma” ibaresiyle kullanılmıştır.258 Daha sonra ise başka hukukçular tarafından teori için farklı ibarelerin kullanıldığı görülmektedir.

Dural, Alman Hukukunda kullanılan “Durchgriff durch die juristische Person” ifadesine karşılık gelen “tüzel kişinin tabanına başvurulması” ibaresinin kullanılmasının teoriyi daha iyi anlatacağı düşüncesindedir. Ancak buna rağmen Dural, en doğru terim bulununcaya kadar “tüzel kişilik perdesinin aralanması” ibaresini kullanmayı tercih ettiğini belirtmiştir.259 Hatemi ise “Kişiler Hukuku Dersleri” kitabında daha doğru bir ibare bulunması gerektiğini söyleyerek, tüzel kişilik perdesi üzerine adalet ışığını yöneltmek anlamında “ışıldak ilkesi”260 şeklinde bir ifade kullanmaktadır.261 Ancak Hatemi, kitabının bir başka yerinde ise, “perde delen sorumluluk” ifadesini kullanmıştır. Bunlarla birlikte doktrinde bu teori hakkında yapılan çalışmalar incelendiğinde daha çok

255 Bu ifadeleri ilk kez Maurice Wormser 1912 yılında yazdığı bir makalesinde kullanmıştır. Makalenin

başlığı “piercing the corporate veil” olmasına rağmen Wormser, metnin içinde birçok kez “disregard of legal entity” ifadesini kullanmıştır. Bknz. Wormser M. I., (1912), Piercing the Veil of Corporate Entity, Columbia Law Review, Vol 12, No 6, s. 496. [Aktaran: Yanlı V., (2000), a.g.e., s. 5.]; Ayrıca Fransız hukukunda ise “non reconnaissance de la personne morale” kavramı kullanılmaktadır. [Bknz. Çamoğlu E., (2016), Ticaret Ortaklıkları Bağlamında Perdenin Kaldırılması Kuramı ve Yargıtay Uygulaması, BATİDER, Cilt 32, Sayı 2, s. 3.]

256 Makalenin başlığı ‘piercing the corporate veil’ olmasına rağmen Wormser, metnin içinde birçok kez

‘disregard of legal entity’ ifadesini kullanmıştır. Bknz. Wormser M. I., (1912), Piercing the Veil of

Corporate Entity, Columbia Law Review, Vol 12, No 6, s. 496. [Aktaran: Yanlı V., (2000), a.g.e., s. 5.]

257 Poroy R., (1963), Holdingler, III. Banka ve Ticaret Hukuku Haftası, Ankara, s. 450.

258 Daha sonra T. Ansay 1975 tarihli ‘Anonim Şirketler Hukuku’ kitabında ‘tüzel kişiliğin bertaraf edilmesi’

ibaresini kullanmıştır. Bknz. Ansay T., (1975), a.g.e., s. 22.

259 Dural M., (1998), Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması ya da Tüzel Kişinin Tabanına Başvurulması,

Sermaye Piyasası Kurulu 15. Yıl Sempozyumu, Ankara, s. 97, dn. 1.

260 Hatemi H., (1992), Kişiler Hukuku Dersleri, Filiz Kitabevi, İstanbul, s. 153 vd. 261 Hatemi H., (1992), a.g.e., s. 162.

“tüzel kişilik perdesinin aralanması”262 ya da “tüzel kişilik perdesinin kaldırılması”263 ifadeleri tercih edilmektedir.264

“Tüzel kişilik perdesi” kavramı doğarken “perde” yerine “örtü”, “tül” ya da “peçe” gibi kavramlar da kullanılmıştır.265 Alman hukukunda “schirms/durchgriff” (ekran/örtü) kelimesi daha sık kullanılırken, İngiliz hukukunda “veil” (peçe) kelimesi ön plana çıkmaktadır.266 Hangi ifade kullanılırsa kullanılsın aslında anlatılmak istenen tüzel kişinin üye veya ortakları ile alacaklıları arasında varsayımsal bir bez parçasının