• Sonuç bulunamadı

Ahlaka ve Kişilik Haklarına Aykırılık

D. Aile Anayasasının Geçerliliği

2. Ahlaka ve Kişilik Haklarına Aykırılık

Ahlaka ve kişilik haklarına aykırılık TBK m.27 bağlamında aile anayasasında düzenlenecek hükümlerin geçerlilik denetiminde esas alınacak hususlardandır. Esasında ahlak ve kişilik haklarına aykırılık teorik olarak bir noktada ayrıştırılmaya çalışılsa da hem kanundaki düzenlemeler hem de uygulamada karşılaşılan vakıalarda ahlaka aykırılığın daha genel bir ölçüt olduğu görülmektedir.

Öncelikle, kanun koyucu tarafından somut olarak ahlaki temele dayandırılan bir emredici hükme aykırı sözleşmenin söz konusu olabileceği ifade edilmelidir. Bununla birlikte kanunda ahlaki bir temele dayandırılmış bir hüküm olmamasına karşın toplumda yerleşmiş ahlaki kurallara bir başka deyişle “genel ahlaka” aykırı bir sözleşme de söz konusu olabilecektir781. Her iki halde de sözleşme ahlaka

aykırılıktan hükümsüzlük yaptırımına konu olacaktır. Bu konuda esas alınacak kurallar belli bir kişi, zümre, ailenin ahlak anlayışına bağlı değil, toplumun dürüst, namuslu ve orta zekalı kişilerinden oluşan genelinin kabul ettiği ahlak kuralları olacaktır782. Ancak toplum tarafından ahlaki olarak değerlendirilebilecek çağdışı ve

779 OKUTAN NILSSON, s.120; Salih Tayfun İNCE, Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklıkları ve Pay

Sahipleri Sözleşmesi, İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2019, s.84.

780 YÜKSEL, s.63; UÇAR, s.142.

781 OĞUZMAN ve ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt-1, s.86-87. 782 REİSOĞLU, s.135; AKINTÜRK ve ATEŞ KARAMAN, s.63.

insan hakları düzleminde kabul görmeyecek gelenek, kabul ve önyargılar esas alınmayacaktır783. Taraflara yüklenilen sorumluluğun niteliği, süresi gibi hususlar

bakımından aşırı ağır olması halinde de ilgili sözleşmenin ahlaka aykırı olduğu kabul edildiği gibi kişilik haklarına aykırı olarak da değerlendirilmektedir784.

Yargıtay bir kararında TBK m.27 f.1 bağlamında ahlaka aykırılıkta amacın “sosyal ve ekonomik ahlak” olduğunu, kişisel ve ekonomik özgürlüğünün kabul edilemez derecede veya olağanüstü bir şekilde sınırlandığı sözleşmelerin ahlaka aykırı olduğunu ifade etmiştir785. Kişilik haklarına aykırılığa ayrıca değinilecek olsa da,

kişiliğin korunmasına ilişkin olan TMK m.23’te kişinin özgürlüğünün “ahlaka aykırı” sınırlanamayacağı denilmekle esasında ahlaka aykırılığın kişilik haklarına aykırılığı da kapsadığı kabul edilmektedir786.

Ahlaka aykırılık bakımından sözleşmenin ahlaka aykırı bir sonuca yönelmesi veya sözleşme ile güdülen amacın ahlaka aykırı olması aranacaktır787. Ahlaka aykırılık

yaptırımı olan kesin hükümsüzlüğün ortaya çıkması için bu sonucun veya amacın sözleşmenin en azından taraflarınca bilinmekle birlikte çıkar sağlanması veya amacın gerçekleştirilmesine yönelik destek sunulması gerektiği kabul edilmektedir788.

Kişilik haklarına aykırılık genel itibariyle kişiye sıkı sıkıya bağlı olan haklar dolayısıyla kişinin özel hayatı ile ilgili hususlarda mevzu bahis olmaktadır789.

Kişinin şahsiyetini korumaya yönelik somut bir emredici hükmün varlığı halinde ilgili hükme, böyle bir hüküm olmayıp şahsiyete aykırı bir sözleşme söz konusu ise bu halde kişilik haklarına aykırılık meydana gelecek ve sözleşme kesin

783 OĞUZMAN ve ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt-1, s.86, dpn.132. 784 OĞUZMAN ve ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt-1, s.88-89.

785 Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 06.03.2002 tarihli 2001/10578 E. ve 2002/2892 K. sayılı kararı,

Lexpera Hukuk Bilgi Sistemi.

786 OKUTAN NILSSON, s.123.

787 OĞUZMAN ve ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt-1, s.87; REİSOĞLU, s.135;

YÜKSEL, s.64.

788 OĞUZMAN ve ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt-1, s.88. 789 OKUTAN NILSSON, s.124.

hükümsüzlük yaptırımı ile karşı karşıya kalacaktır790. Kişilik hakları, kişinin maddi,

manevi, ekonomik bütünlüğüne ve varlıklarına ilişkin mutlak haklarıdır791.

Şahsiyet, TMK m.23 bağlamında kişinin kendisine karşı koruma altına alınmıştır792. Kişi, hak ve fiil ehliyetlerinden vazgeçemeyecektir793. Kişinin medeni

haklarını kullanma ehliyeti, işlem ehliyeti de şahsiyetine ilişkin olduğundan örneğin bu ehliyetin süresiz bir sözleşme ile sınırlandırılması da kişilik haklarına aykırılık yaptırımını ortaya çıkaracaktır794. Yukarıda değinilen Yargıtay kararında da ifade

edilen “ekonomik özgürlüğün” kısıtlanması, kişinin, taahhüdünün aşırı ağır bir yük veya süreye dayanması sonucunda ekonomik varlığının temellerinin tehlikeye atılması şeklinde ortaya çıkabilecek ve ahlaka ve kişilik haklarına aykırılık söz konusu olacaktır795.

Aile anayasasının geçerliliğine ilişkin denetimde hem kişilik haklarının sınırlandırılması hem de ahlaka aykırılık durumunun göz önünde bulundurulması gerekecektir. Zira, anayasa ile ailenin itibarını, bugününü, geleceğini şekillendirmeyi dileyen aile üyeleri, özellikle gelecek kuşaklara ilişkin aile üyelerinin kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarını kişilik haklarına aykırı veya kişisel özgürlüğünü sınırlandıran bir şekilde hükümlere yer verebileceklerdir. Örneğin, aile üyelerinin evliliği, dini veya yaşam tercihleri ile ilgili hükümler aile anayasasına konulmak istenebilecektir. Bu halde kişilik haklarına ve ahlaka aykırılık denetimi devreye girecek ve anayasanın ilgili maddesi veya maddenin niteliğine göre anayasanın tamamı kesin hükümsüz kabul edilecektir.

790 OĞUZMAN ve ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt-1, s.86. 791 AKINTÜRK ve ATEŞ KARAMAN, s.62-63.

792 TMK m.23 “Kimse, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez. Kimse

özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamaz. Yazılı rıza üzerine insan kökenli biyolojik maddelerin alınması, aşılanması ve nakli mümkündür. Ancak, biyolojik Madde verme borcu altına girmiş olandan edimini yerine getirmesi istenemez; maddî ve manevî tazminat isteminde bulunulamaz.”

793 AKINTÜRK ve ATEŞ KARAMAN, s.63.

794 OĞUZMAN ve ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt-1, s.86; REİSOĞLU, s.133. 795 OKUTAN NILSSON, s.124.

Aile anayasası ile özellikle şirketler hukuku alanına etki edecek düzenlemelerde ekonomik özgürlüğün aşırı bir şekilde kısıtlanması da söz konusu olabilecektir. Kişinin geçimini tehlikeye sokacak veya yukarıda ifade edildiği üzere işlem ehliyetini sınırlandıran bir hükmün, örneğin, ekonomik anlamda kişinin hareket kabiliyetini ve/veya geçimini yok eden bir oy sözleşmesi hükmünün, aile anayasasında düzenlenmesi halinde kesin hükümsüzlük yaptırımı söz konusu olacaktır796.

Ancak kanaatimizce şirketler hukuku bağlamında düzenlenecek hükümlerde daha ziyade ahlaka aykırılık ortaya çıkabilecektir. Örneğin, aile şirketi kurucusu ve pay sahibinin yönetim kurulu üyesi olarak her şart ve koşulda sürekli olarak seçilmesi ve hiçbir zaman ilgili kişinin azledilmemesi yönünde oy kullanma taahhüdüne binaen bir hüküm ve uyulmaması halinde ise sözleşme cezası yaptırımının uygulanacağına ilişkin tamamlayıcı bir hüküm düzenlenmesi halinde bu hükümler ahlaka aykırı olarak kabul edilecektir797.

Kanaatimizce aile anayasasının tarafları ve niteliği itibariyle anayasa bakımından bir örnek teşkil etmeyecekse de pay sahipleri sözleşmeleri bakımından oy satımı, yani bir bedel veya menfaat karşılığında oy kullanılması taahhüdünde bulunulması, uygulamada çokça rastlanan taahhüdünün niteliğinin ahlaka aykırı olmasından dolayı kesin hükümsüzlük yaptırımına konu olacak bir düzenlemedir798.

Aile anayasasının uzun süreli veya süresiz yapılmasına ilişkin olarak ise doktrinde pay sahipleri sözleşmeleri bakımından yapılan değerlendirmeler esas alınabilecektir. Doktrinde, uzun süreli sözleşmeler bakımından her sözleşmenin bizatihi kendi içinde değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir799. Bu

796 MOROĞLU, Özellikle Anonim ve Limited Ortaklıklarda Oy Sözleşmeleri, s.88.

797 Moroğlu, ahlaka aykırı olmakla birlikte kişilik haklarına aykırı olduğuna da kanaat getirmektedir;

MOROĞLU, Özellikle Anonim ve Limited Ortaklıklarda Oy Sözleşmeleri, s.88.

798 OKUTAN NILSSON, s.126. 799 OKUTAN NILSSON, s.126.

bağlamda kanun koyucunun süresiz adi ortaklıktan ihbar süresine uyulmak kaydıyla çıkma ve sürekli borç doğuran sözleşmelerden haklı nedenle fesih imkânı800 düzenlediği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle sürekli borç

doğuran ya da uzun süreli veya süresiz yapılan sözleşmelerin doğrudan kişilik haklarına aykırı olduğu söylenemeyeceği801 ve her sözleşme bakımından da bu

hususun ayrıca değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmektedir.