• Sonuç bulunamadı

2.2. Örgütsel Bağlılık Kavramı

2.2.6. Örgütsel Bağlılığın Benzer Kavramlarla İlişkisi

2.2.6.1. Mesleğe Bağlılık

Mesleğe bağlılık, çalışanın mesleğine veya işine yönelik tutumu olarak tanımlanır (Balay, 2000, s. 37). Örgütsel bağlılıktan farklı olarak mesleğe bağlılık, çalışanın belirli bir dalda beceri ve uzmanlık kazanmak üzere yaptığı çalışmalar sonucunda mesleğinin yaşamındaki

önemi ve ne kadar merkezi bir yere sahip olduğunu algılamasıdır (Baysal ve Paksoy, 1999, s. 8).

Mesleğe bağlılık, çalışmaya bağlılığın farklı bir şekli olarak görülmekte ve çalışanın mesleğiyle özdeşleşmesi olarak tanımlanmaktadır. Bir çalışan mesleği için uzun yıllar harcamakta ve mesleği kendisi için giderek daha önemli olmaya başladığında o çalışan, mesleğinin değer ve ideolojisini içselleştirmeye başlamaktadır (İnce ve Gül, 2005, s. 16). Bu şekilde gelişen mesleğe bağlılık üç alt düzeyde ele alınmaktadır:

İşe yönelik genel tutum: İşe yönelik değer yargılarını içerir. Örneğin;

“işten veya meslekten memnun olmadan yaşamdan haz alınamayacağı”, “işinin kendisi için her şey olduğu” gibi söylemler çalışana hakim olur.

Mesleki planlama düşüncesi: Bu düzeyde çalışan mesleği ile ilgili olarak

gelecek için çeşitli yatırımlar yapmaktadır. Çalışan kendisini yetiştirmek ve mesleğinde ilerleyebilmek için uzun vadeli fikir ve planlar geliştirmektedir.

İşin nisbi önemi: İş ile iş dışı faaliyetler arasındaki tercihlerin ortaya

konulmasıdır. Çalışanın yaptığı işi ve çalıştığı işletmeyi arkadaşlarına ve / veya eşine beğendiremese de tercihi olan işte çalışmayı sürdürmesi gibi (Atay, 2006, s. 57).

Mesleki ve örgütsel bağlılık ilişkisi bünyesinde profesyonelleri istihdam eden işletmeler için çok önemlidir. Çünkü mesleğine ve amaçlarına bağlı olan çalışanların gösterdikleri örgütsel bağlılığın derecesi daha düşüktür. Bunun yanında hem mesleğine hem de örgüte bağlı olan çalışanların örgüt etkinliğini artıran davranışlar sergilediği görülmektedir (Cengiz, 2001, s. 13).

81

2.2.6.2. İş Arkadaşına ve Gruba Bağlılık

Örgütsel bağlılık kavramına benzer bir diğer kavram ise çalışma ve iş arkadaşlarına bağlılıktır. İş arkadaşına bağlılık, çalışanın işletmede çalışan diğer çalışanlarla özdeşleşmesi ve onlara karşı bağlılık duymasıdır. Bağlılık duygusu yüksek olan çalışanların samimi ilişkilere ve arkadaşlık bağlarına daha fazla önem verdikleri görülmektedir. Bu çalışanlar diğer çalışanlarla birlikte oldukları, onlarla bir şeyleri paylaştıkları ve onlara yardım ettikleri bir ortamda çalışmayı isterler. Çünkü bu tür kişiliğe sahip çalışanlar için arkadaş bağlılığı bir amaçtır. Böyle durumlarda işletmeden ayrılmak, bağlılık duyulan arkadaşlardan da ayrılmak anlamına geldiği için çalışanların işletmeden kopması daha zor olmaktadır (Çöl, 2004, s. 8).

2.2.6.3. İşe Bağlılık

İşe bağlılık, işgörenin işine yönelik edindiği duygusal bağ ve inanç olarak tanımlanmaktadır (Tokoğlu, 2009, s. 12). Örgütsel bağlılık örgütün amaç ve değerleri ile psikolojik olarak özdeşleşmesi iken, işe bağlılık çalışanın işiyle psikolojik olarak özdeşleşmesidir. İşe bağlılık konusunda yapılan araştırmalarda, bu kavram ile ilgili olan özellikler şu şekilde sıralanmaktadır:

 Bir çalışanın kendi hakkında sahip olduğu imajla iş arasındaki ilişki,

 Çalışanın işine sarılma derecesi,

 Çalışanın kendisine verdiği değerin algıladığı performans düzeyinden etkilenme derecesi,

 Çalışanın psikolojik olarak kendisini işiyle özdeşleştirme derecesidir (İnce ve Gül, 2005, s. 19).

İşe bağlılık ve örgütsel bağlılık arasında anlamlı bir ilişki vardır. İşe bağlılık gösteren çalışanlar işe etkin biçimde katılırlar ve işini yaşamın merkezi olarak görürler (Samadov, 2006, s. 70). İşini yaşamın merkezi olarak gören çalışanlar diğer çalışanlara göre çalıştıkları işletmeye daha yüksek düzeyde bağlılık gösterirler. İş bağlılığı yüksek olan bir çalışanı güdülemek, yönetmek ve işletmenin amaçlarına yöneltmek daha kolaydır (Kardeş, 2009, s. 12).

2.2.6.4. Örgütsel Adanma

Örgütsel adanma, çalışanın işletmeyle özdeşleşmesi ve işletmeye katılmasının göreceli

gücü’dür. Örgütsel adanma üç faktörle karakterize edilmektedir. Birincisi, işletmenin amaç

ve değerlerine güçlü bir inanç ve kabul gösterme; ikincisi işletme adına anlamlı çaba göstermeye istekli olma ve son olarak işletmede üyeliğin sürdürülmesine güçlü bir arzu duymadır. Çalışanlar işletmeden belli bir ödül ya da çıktı sağlarlarsa, karşılığında da kendilerini işletmeye adamaktadırlar. Başka bir deyişle, çalışan ve işletme arasındaki ilişkide çalışan kendisini işletmeye adaması karşılığında belli bir ödül veya çıktı beklemektedir (Balcı, 2000, s. 27).

2.2.6.5. Sadakat

Örgütsel sadakat, bireysel çıkarlardan ziyade işletme çıkarlarını artırmayı ve bu çıkarlara bağlılık göstermeyi içeren üye davranışlarını ifade etmektedir (Çöl, 2004, s. 7). Sadakat, örgütsel bağlılığa göre daha dar bir kavramdır ve genellikle örgütsel bağlılığın bir alt boyutu olarak ele alınmaktadır. Her iki kavramda örgüt üyeliğinin uzun süre devam ettirilmesi ile ilgilidir. Ancak bu kavramların kaynakları birbirinden farklıdır. Örgütsel bağlılık iş başarısından kaynaklanmasına karşılık, sadakat kültürel değerlerden kaynaklanmaktadır (İnce ve Gül, 2005, s. 24).

2.2.6.6. İtaat

Örgütsel bağlılık kavramına benzer bir diğer kavram da itaattir. İtaat, kaynağını birey dışından alan bir görev duygusudur ve tartışılmaz bir otorite tarafından verilen tek kaynaklı bir emre dayalıdır (Çöl, 2004, s. 6).

Örgütsel bağlılığı itaat kavramının içinde değerlendirmek her zaman mümkündür. İtaat olmaksızın bağlılık anarşi getirirken, bağlılık olmaksızın itaat ise çalışanın işletme yararına yönelik katkı ve çabalarını içermeyeceğinden, işletmenin ilerlemesini sağlayacak adımlar atılmasını engellemektedir. Bu nedenle örgütsel bağlılık ve itaat birbirinin zıttı ya da birbirinin yerine kullanılabilecek kavramlar değil, aksine birbirini tamamlayıcı nitelikteki kavramlardır. İtaat dışarıdan kaynaklanan bir görev duygusudur. Bağlılık ise dıştan değil, içten gelen bir görev duygusudur. Bağlılığın kaynağı otorite tarafından verilmiş olan emirlere değil, kişisel inanç ve değerlere dayanmaktadır (İnce ve Gül, 2005, s. 23-24).

83