• Sonuç bulunamadı

Âşık Feymani’nin “Yemen’den Çanakkale’ye” Adlı Destanı ve Birinci Dünya Savaşı

ÂŞIK FEYMANİ’NİN “YEMEN’DEN ÇANAKKALE’YE” ADLI DESTANI ÜZERİNE BİR İNCELEME

ASHIK FEYMANİ WİTH THE “ FROM YEMEN TO ÇANAKKALE” NAMED AN INVESTIGATION OF DESTAN

2. Âşık Feymani’nin “Yemen’den Çanakkale’ye” Adlı Destanı ve Birinci Dünya Savaşı

Yaşarken adına şenlikler düzenlenen ve bu özelliği nedeniyle de Türkiye’de bir ilk olan Çukurova âşıklarından Âşık Feymanî ve ailesi Ermeni zulmünün tarihi tanıklarındandır. Kendisinden öğrendiğimiz kadarıyla Âşık Feymanî’nin büyük dedeleri Orta Asya Türk aşiretlerinden biri olan “Hallaç Aşireti”nden olup, Van Gölü çevresinde, Ahlât, Adilcevaz dolaylarına yerleşen Oğuz Türklerindendir. Dedesinin doğum tarihini 1894 olarak belirten Âşık Feymanî, dedesinin 1914’te yirmi yaşında iken Ermeni zulmü nedeniyle Van’dan ayrılmak zorunda kaldığını anlatır (Cerrahoğlu, 2012:291). Göç sırasında dedesi, babaannesi, halası, amcası ölmüş. Babası ve Âşık Mahmut Taşkaya’nın babası olan amcası Musa olmak üzere aileden iki kişi kalmış (Artun, 1996:122).

Babasından öğrendiklerinden hareketle bu destanı söyleyen Feymani, Birinci dünya Savaşı’ndan önce Çukurova’da doğup büyüyen bir Ermeni gencinin İslamiyet’i kabul edişini ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Yemen ve Çanakkale cephelerinde cesurca savaşıp şehit oluşunu anlatmaktadır.

Şekil özellikleri açısından abab-cccb-dddb şemasına uyan bir koşmadır. 11'li hece ölçüsüyle yazılmıştır. Yemen ve Çanakkale cephesinde gösterilen kahramanlıkların anlatıldığı destan on sekiz dörtlükten oluşmaktadır.

"Destan konusunun takdiminde olayın gerçekleştiği yılın verilmediği ve sadece olayın vuku bulduğu yerin adının zikredilmek suretiyle destanın konusunun takdim edilmesi de yaygın olarak görülen bir konu takdim biçimidir (Çobanoğlu, 2000:270). Kahramanlık konulu destanlarda genellikle tarih bildirme geleneği söz konusudur. Bu destanda ise hikâye edilen olayın tarihi metin içinde belirtilmemiştir. Ancak destanın başlığı ve içerisinde anlatılan olaylarla adı geçen mekânlardan hareketle Birinci Dünya Savaşı'nı işleyen bir destan olduğu görülmektedir.

Destanda hikâye edildiği üzere öncelikle Ermeni genci İslamiyet’ten etkilenir ve çocuk yaşta ailesinden koparak İslamiyet’i kabul eder ve adını değiştirir. Buna göre adı eskiden Hıristos iken İslamiyet’i kabul etmesiyle Hasan olarak değiştirilir. Hasan çektiği zorluklardan ve fakirlikten de hiç şikâyet etmez:

Bizim elde bir Ermeni çocuğu Ana atasını terk edip kaçtı Dardı ona Hıristiyan kocuğu Gönlünde İslâmın gülleri açtı

Sanat ve edebîyatın meselesi tarihte ne olup bittiğini aktarmak değil, o dönemlere ait bir yaşanmışlığı, atmosferi, insani ilişkileri, doğanın ve eşyanın dokusunu hissettirmektir (Danacıoğlu, 2001: 37)

Adı Hıristos’tu Hasan dediler İltifata layık insan dediler Senin yolun ehli Kur’an dediler Geri dönmek tehlikeli bir maçtı

Hıristos’un ailesi Çukurova’nın yağmalanmasında rol oynamış kişilerdir. Ancak başarılı olamayacaklarını anlayınca Çukurova’dan göç ederler:

Anası-atası göçüp gittiler Terki diyar edip kaçıp gittiler Etrafa şer bela saçıp gittiler Onlar için zulüm büyük kazançtı

Hasan daha sonra yörenin zenginlerinden biri tarafından evlat edinilir. Bu zengin aile Hasan’ı bakıp büyütür. Eğitimini tamamladıktan sonra da evlendirirler:

Yöremizde asil bir zengin vardı Fakire düşküne çok vefakârdı İyilik etmek için yoksul arardı

Etrafına daim merhamet saçtı Bu çocuğu duydu gör bak neyledi Buldurup getirip evlat eyledi İlmi irfanından ona peyledi Mümine merhamet büyük miraçtı

Askerlik vakti geldiğinde ise Yemen cephesine savaşmaya gider ve burada yaralanarak “gazi” unvanıyla Çukurova’ya döner. Cephede yaralanmış olmasına rağmen ülkesinin zor durumda olmasına gönlü razı olmamıştır. Gazi olduğu halde bu sefer de Çanakkale cephesine geçer:

Sevildi, sayıldı köy arasında Çor çocuk sahibi manzarasında Askere aldılar tam sırasında Aldı silahını Yemen’e uçtu Savaşmak üzere Çanakkale’ye Elveda eyledi eve, sılaya Sarıldı silaha, Haktââlâ’ya Yanına beş tane arkadaş seçti

Savaşmak üzere Çanakkale’ye geçen Hasan vatanını korumak için canını siper eder. Şırnaklı Ömer, Çallı Nuri, Pülümürlü Memocan, Oflu Kazım ve Ardanuçlu Süleyman ile cephede kahramanca çarpışırlar:

Birisi Şırnaklı Ömer pehlivan Çallı Nuri, Pülümürlü Memocan Oflu Kâzım, Ardanuçlu Süleyman Hasan’ın gönlünde fidan ağaçtı

Hasan cephede diğer Türk askerleriyle adeta kardeş olur. Hiçbir şekilde ırk ayrımını düşünmeden vatanı, namusu ve bayrağı için savaşır. Destanda da belirtildiği gibi düşman gemileri boğaza girdiğinde iki yüz elli bin şehit verilir. İşte Hasan da Çanakkale cephesinde düşman gemilerinin boğaza girdiği sırada yaşanan çarpışmada şehit olur:

Feymani Hasan’ın her nefes ahı Dileği görmekti Didarullâh’ı Arzularken o gün Resulullah’ı Akşama şahadet şerbetin içti

"Destanlar konu bakımından sınırsızdır. Âşık herhangi bir nedenle destan yapmaya değer bulduğu bir konuyu destanlaştırabilir. Âşık tarzı şiir geleneğinin kısa nazım biçimi (koşma) ile oluşturulan konu kalıplaşmalarının yanısıra eda veya anlatım tutumu ve ezgiye göre koçaklama, taşlama, güzelleme, methiye ve ağıt olarak adlandırılan alt türlerin tamamının destan biçimi vardır (Çobanoğlu, 2000:335). Bu açıdan bakıldığında Âşık Feymani'nin "Yemen'den Çanakkale'ye" adlı destanı kahramanlık konusunu işleyen bir koçaklama örneğidir.

Toplum ruhunda derin izler bırakan tarihi olaylar, kahramanlar, büyük felaketler âşık edebîyatına konu olmaktadır. Toplumun geçmişten bugüne yaşadığı tarihi sürecin yine toplum tarafından meydana getirilen bu ürünlere yansıması kaçınılmazdır. Bu açıdan bakıldığında toplumun sözcüsü durumunda olan Âşık Feymani’nin söz konusu destanda Birinci Dünya Savaşı’nda yaşanan süreci halkın gözüyle aktardığı görülmektedir.

Sonuç

Âşık Feymani’nin “Yemen’den Çanakkale’ye” adını taşıyan bu destanı Çukurova yöresinden 1. Dünya Savaşı’na katılan bir gencin başından geçen ve yine onun etrafında gelişen olayları anlatmaktadır. Özellikle savaş konulu destanlar açısından baktığımızda bu metnin sıradan insanın hayatını yansıtıyor olması yönüyle önem taşıdığı görülmektedir. Çünkü yazılı tarih kayıtları olayları nesnel bir şekilde yansıtmaya çalışır. Tarihi olaylara tanık olan halkın durumu, içinde bulunduğu şartlar, yaşadığı maddi ya da manevi bunalımları yansıtmaz. Oysa bu tür destanlar aracılığıyla halkın yaşadıklarını çok daha somut bir şekilde görmekteyiz. Bu yönüyle baktığımızda “Yemen’den Çanakkale’ye” adlı destan

metni savaşa dâhil olanlar içerisinden tek bir kişiyi ön plana çıkararak onun hikâyesini bize sunmaktadır.

Âşıkların toplumun sözcüsü olmaları, toplumu ilgilendiren olaylara ve olgulara eserlerinde yer vermeleri onları halkın gözünde önemli kılmıştır. Âşıklar yazdıkları destanlar ile toplumsal, tarihi olay ve olguların gelecek kuşaklara aktarımını da sağlamışlardır. Bu yönüyle âşıklar, kültürel kaynakların geleceğe taşınmasının bir parçası olmaktadırlar. Her dönemde kültürel belleğin taşıyıcıları değişmiştir. Bu sürecin başlangıcını şamanlık geleneğine kadar götürmek mümkündür. Günümüzde bu görevi âşıklar üstlenmişlerdir.

Âşık Feymani'nin bu destanında Çukurova yöresinde Birinci Dünya Savaşı'nda yaşananları halkın bakış açısıyla yansıtıyor olması oldukça önemlidir. Halkın kültürel belleğinde taşıyarak bugünlere ulaştırdığı tarihi olaylar, "Yemen'den Çanakkale'ye" gibi destanlar sayesinde ulaştırılmakta ve sözlü kültür ortamında yaratılan bu verimlerin gelecek kuşaklara aktarılması sağlanmaktadır.

Toplumu etkileyen göç, savaş, kıtlık, deprem, hastalıklar vb. olayların halk edebîyatı ürünlerinin oluşumunda etkili olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada olayların âşık destanlarının şekillenmesindeki etkisi ve halkın yaşanan tarihi olaylar karşısındaki durumu ile ilgili çıkarımlara yer verilmiştir. Bu açıdan bakıldığında Çukurova geçirmiş olduğu tarihi süreç içerisinde pek çok sosyal ve tarihi hadiseye ev sahipliği yapmıştır. Çukurova'da tespit edilen halk edebîyatı ürünleri birer tarih belgesi değildir. Ancak resmi tarih yazıcısının ihmal ettiği bazı ayrıntıları da ihtiva etmektedirler. Dolayısıyla bu destan metni de bir tarih belgesi olmamakla birlikte vücuda getirildiği döneme tanıklık eden bir halk edebîyatı ürünü niteliğindedir.

Ek 1:

Destan Metni

Yemen’den Çanakkale’ye Bizim elde bir Ermeni çocuğu Ana atasını terk edip kaçtı Dardı ona Hıristiyan kocuğu Gönlünde İslâmın gülleri açtı Adı Hıristos’tu Hasan dediler İltifata layık insan dediler Senin yolun ehli Kur’an dediler Geri dönmek tehlikeli bir maçtı Kaçınca olsa da perme perişan Acizlikten göstermedi bir nişan İslâm şerefiyle oldu âlişan Ona göre acizlenmek bir suçtu Bulurum diyerek ehli merhamet Asılzadelerden bekledi himmet Erişti Mevlâ’dan ulu bir rahmet İmam onun için en büyük taçtı Anası-atası göçüp gittiler Terki diyar edip kaçıp gittiler Etrafa şer bela saçıp gittiler Onlar için zulüm büyük kazançtı Yöremizde asil bir zengin vardı Fakire düşküne çok vefakârdı

İyilik etmek için yoksul arardı Etrafına daim merhamet saçtı

Bu çocuğu duydu gör bak neyledi Buldurup getirip evlat eyledi İlmi irfanından ona peyledi Mümine merhamet büyük miraçtı Hem eğitti, hem büyüttü besledi Edep erkan töresiyle süsledi Düğün yaptı konu komşu sesledi Ev bark verdi baş göz etti kol açtı Sevildi, sayıldı köy arasında Çor çocuk sahibi manzarasında Askere aldılar tam sırasında Aldı silahını Yemen’e uçtu Sağından, solundan yara almıştı Şehitlik isterken gazi kalmıştı Türkiye’de savaş çanı çalmıştı Vatanı korumak kutsal amaçtı Savaşmak üzere Çanakkale’ye Elveda eyledi eve, sılaya Sarıldı silaha, Haktââlâ’ya Yanına beş tane arkadaş seçti

Önce boy çukuru mevzi kazdılar Birbirinin künyesini yazdılar Beş kişi beş bindi deme azdılar Savaşmak onlarca kutsal amaçtı Birisi Şırnaklı Ömer pehlivan Çallı Nuri, Pülümürlü Memocan Oflu Kâzım, Ardanuçlu Süleyman Hasan’ın gönlünde fidan ağaçtı Hasan çavuş komut verdi duyurdu Ölüm var dönmek yok dedi buyurdu Biri nöbet tutar beşi uyurdu

Mevzide günleri hep böyle geçti Sohbet ederlerdi kardeşçesine Ayrılık gayrılık kimin nesine Vatan namus bayrak üçlemesine Varılmak istenen tek bir amaçtı

Düşman gemileri boğaza girdi Yamaçlara ölüm korkusu verdi İki yüz elli bin şehit düşürdü Cennet uzak değil karşı yamaçtı Memocam Ömer’le, Nuri Hasan’la Kâzım Süleyman’la, o an düşmanla Savaştılar döğüştüler imanla Ölüm öyle yakın iki kulaçtı Feymani Hasan’ın her nefes ahı Dileği görmekti Didarullâh’ı Arzularken o gün Resulullah’ı Akşama şahadet şerbetin içti Âşık Feymani

Kaynak Kişi: Osman Taşkaya (Âşık Feymani), 1942, İlkokul, Âşık, Azaplı/Kadirli/Osmaniye.

KAYNAKÇA

Akşin, Sina (2010), Kısa Türkiye Tarihi, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul.

Artun, Erman (1996), Günümüzde Adana Âşıklık Geleneği (1966-1996) ve Âşık Feymani, Adana Valiliği İl Kültür Müdürlüğü Yayınları, Adana.

Azar, Birol (2005). “Sözlü Kültür: Tarihi Gerçekler ve Saltukname Örneği.” Türk Dünyası Tarih

Kültür Dergisi. S. 31-35. İstanbul.

Bilkan, Ali Fuat (2004), “Tarih Araştırmalarında Edebî Metinlerin Değeri ve Divanların Tarihçiye Sundukları” Yağmur Dergisi, S. 23.

Cerrahoğlu, Münir (2012), “Âşık Edebîyatında Eleştiri/ Çukurovalı İki Aşığın (Âşık Feymanî ve Âşık İmamî) Sözde Ermeni Soykırımı Yasasına Cevabı”, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 9, Sayı: 20.

Çobanoğlu, Özkul (2000), Âşık Tarzı Kültür Geleneği ve Destan Türü, Akçağ Yayınları, Ankara. Danacıoğlu, Esra (2001), Geçmişin İzleri, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul.

Ersoy, Ruhi (2009), Sözlü Tarih-Folklor İlişkisi. Ankara: Akçağ Yayınları.

Glassie, H. (2002), “Tradition-Gelenek”, (çev. Ruhi Ersoy), Folklor/Edebîyat, C. 8, S.32, Ankara. Karal, Enver Ziya (1956), Büyük Osmanlı Tarihi, C. 5, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.

Porteli, A. (2005). “Sözlü Tarihi Farklı Yapan Şey”, Milli Folklor. S. 58: 222-232. Sander, Oral (2010), Siyasi Tarih İlkçağlardan 1918'e, 20. Baskı, İmge Kitabevi, Ankara. Uçarol, Rifat (2010), Siyasi Tarih 1789-2010, DER Yayınları, İstanbul.

Ülman, A. Halûk (2002), 1. Dünya Savaşı'na Giden Yol ve Savaş, İmge Kitabevi, Ankara. Yıldırım, Dursun (1998)., Türk Bitiği. Ankara: Akçağ Yayınları.

Outline

Benzer Belgeler