• Sonuç bulunamadı

IV. Çalışmayla İlgili Kaynakların Tanıtımı

1. BÖLÜM

2.1. EMÂLİ’NİN MAHİYETİ

2.1.2. Ahmed b. İsâ’nın Emâlî Adlı Eseri

2.1.2.3. Zeydî Fıkıh Literatüründeki Yeri

Zeydiyye mezhebini diğer gruplardan ayıran en temel husus, onun fıkhî bir yapılanmadan ziyade siyasî bir harekete gönderme yapıyor olmasıdır. Zeydîlik, fıkhî ve kelamî bir bakış açısından çok Zeyd b. Ali’ye (ö. 122/740) mensubiyetin siyâsî sahada tezahürü ile ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu siyasî isimlendirme, ilmî ve fikrî

369 Emâlî’de yer alan rivâyetlerin Sünnî hadis koleksiyonuna ait eserlerdeki dağılımına ilişkin analitik veriler için tablolar kısmına bakınız.

370 “Allah’a ve Resulüne itaat edin ve asla birbirinizle çekişmeyin. Yoksa korkar ve zayıflarsınız, sonra da kuvvetiniz gider. Sabredin, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” Bkz. Enfâl, 8/46.

371 Hukûkî içerikli rivâyet malzemesi cem eden eserler için bkz. Kettânî, Hadis Literatürü, ss. 24-30.

372 Kazı, “Zeydî Fıkhının Gelişimine Dair Notlar”, ss. 185-186.

bakımdan ne Zeyd b. Ali’nin ne de ondan sonra gelen Ehl-i Beyt imamlarının bizatihi taklidini öngörmeyen bir oluşuma işaret etmektedir. Çünkü Zeydîlik, ictihadı bırakıp imamları taklide yönelmeyi açık bir biçimde reddetmektedir.373 Zeyd b.

Ali’ye mensubiyetin ilmî ve fikrî noktada olmadığı, imamların görüşlerinin ictihada mani olamayacağı Zeydî müelliflerce vurgulanan hususlardandır.374 Bu bakımdan Zeydî fıkhının oluşum sürecinin geniş bir zamana yayıldığı ve birçok farklı müctehidin ictihadlarından özgün bir şekilde teşekkül ettiği söylenebilir.

Zeydiyye mezhebinin fıkıh literatürü genellikle, mezhebin ahkâma dair görüşlerinin temerküz ettiği ilk eser olan el-Mecmû’ ile başlatılmaktadır. Ebû Hâlid el-Vâsitî’nin (ö. 150/767), hocası Zeyd b. Ali’ye (ö. 122/740) sorduğu fıkıh içerikli sorulara verilen cevapları bir araya getirdiği el-Mecmû’u’l-Fıkhî adlı eser, kendisinden sonraki Zeydî fıkıh literatürüne önemli ölçüde tesir etmiştir. Söz konusu eserin Zeyd b. Ali’ye aidiyetini şüpheli bulan birtakım araştırmacılar olsa da Zeydiyye nezdinde eserin İmam Zeyd’e nispeti konusunda herhangi bir kuşku bulunmamaktadır.375 Eser, Ebû Hâlid el-Vâsitî’nin Zeyd b. Ali’den naklettiği rivâyetler ile ona ait birtakım fıkhî görüşlerden oluşmaktadır. Birçok şerhi de yapılan el-Mecmû’u’l-Fıkhî, kendisinden sonra telif edilen çok sayıda Zeydî eser için en erken kaynak hüviyetine sahiptir.376

el-Mecmû’u’l-Fıkhî’den sonra Zeydîyye’nin fıkıh literatürünü etkileyen bir başka önemli eser Ahmed b. İsâ’ya (ö. 247/861) ait olan Emâlî’dir. Emâlî, Zeydiyye’nin hem fıkıh hem hadis koleksiyonuna dair erken dönem musannefât arasında yer almaktadır.377 Fıkıh konularına göre düzenlendiği ve müellifinin görüşlerini de ihtiva ettiğinden, Zeydiyye mezhebinin ilk hukuk kitaplarından sayılmaktadır.378 Burada el-Mecmû’un Zeyd b. Ali’ye nispetinin tartışmalı olmasından ve Kâsım er-Ressî’nin (ö. 246/860) de daha ziyade kelam sahasında

373 Demirci, Zeydiyye’nin Hadis Anlayışı, ss. 27-28.

374 Hamîdüddîn, Abdullah b. Muhammed, ez-Zeydiyye, Merkezü’r-Râid, Sana’a, 1424/2004, s. 93.

375 Sezgin, Târîhu’t-Türâsi’l-Arabî, I (3. Cüz), s. 324; Kazı, “Zeydî Fıkhının Gelişimine Dair Notlar”, s. 184; Schacht, The Origins of Muhammadan Jurisprudence, s. 262; Eserin Zeyd b. Ali’ye aidiyetine ilişkin tartışmalar için bkz. Gündüz, Zeyd bin Ali, ss. 200-239; Demirci, Zeydiyye’nin Hadis Anlayışı, s. 59; Ebû Zehrâ, İmâm Zeyd, ss. 264-265; İzzî, Abdullâh b. Hamûd, ‘Ulûmu’l-Hadîs ‘inde’z-Zeydiyye ve’l-Muhaddisîn, Müessesetü Zeyd b. Ali es-Sekâfiyye, San’a, 1421/2001, s. 275.

376 İzzî, ‘Ulûmu’l-Hadîs, s. 275; Demirci, Zeydiyye’nin Hadis Anlayışı, ss. 65-66; Ebû Zehrâ, İmâm Zeyd, ss. 273-274. Ayrıca Princeton Üniversitesi kütüphanesinin dijital arşivindeki yazma nüshası için bkz. http://pudl.princeton.edu/viewer.php?obj=5425kb994#page/19/mode/2up (Erişim Tarihi.

28.12.2017)

377 Vecîh, Mu’cemu Ricâli’l-İ’tibâr, I, s. 22.

378 Fatih Yücel, “Zeydiyye”, DİA, TDV Yay., İstanbul, 2013, C. XLIV, s. 337.

eserler379 ortaya koymasından ötürü, Zeydî fıkhını Ahmed b. İsâ (ö. 247/861) ile başlatılması gerektiği söylenebilir. Fakat bazı araştırmacılar, Zeydiyye fıkhının gerçek kurucusunun Hâdî İlel-Hak Yahyâ b. Huseyn (ö. 298/911) olduğunu iddia etmişlerdir. Onlar, İmam Zeyd b. Ali’nin el-Mecmû’u dışında Kâsım er-Ressî ve Hâdî İlel-Hak’tan evvel Ehl-i Beyt’te ait herhangi bir fıkıh eserinin bulunmadığına dair ifadelere380 dayanarak Emâlî’nin Zeydî fıkıh müktesebâtının ilk ürünlerinden olamayacağını beyan etmişlerdir.

Ancak Zeydiyye nezdinde Emâlî’nin Ahmed b. İsâ’ya aidiyeti noktasında herhangi bir tartışma bulunmamaktadır. Özellikle eserin râvîlerinden Muhammed b.

Mansûr el-Murâdî’nin (ö. 290/903) uzun süre Ahmed b. İsâ ile beraber olması ve ondan semâının bulunması, Emâlî’nin Ahmed b. İsâ’ya nispetini doğrulamaktadır.

Öte yandan Muhammed b. Mansûr Murâdî, Mecmû’un râvîsi Ebû Hâlid el-Vâsıtî (ö. 150/767) gibi eserin rivayetinde tek kalmamıştır. Nitekim el-Mecmû’un Zeyd b. Ali’ye nispetini tartışmalı bulanlar, onun rivâyetinde Ebû Hâlid el-Vâsıtî’nin tek kalışını ve münekkitlerin onun hakkındaki eleştirilerini dikkate almışlardır. Oysa Emâlî’nin nakli her iki açıdan da böyle bir tartışmaya kapalı görünmektedir. Zira onun rivâyetinde büyük rol oynayan Muhammed b. Mansûr el-Murâdî (ö. 290/903) hakkında cerh ve ta’dîl âlimleri olumsuz kanaat belirtmemişler ve onun güvenilirliğine işaret etmişlerdir.381 Diğer taraftan Emâlî sadece el-Murâdî tarafından nakledilmemiştir. Aynı zamanda Ali b. Ahmed b. İsâ ve Muhammed b. Ahmed b. İsa da Emâlî’nin rivâyetinde pay sahibidir. Çünkü Ahmed b. İsâ’nın oğulları Muhammed ve Ali, gerek vasıtalı gerek doğrudan babalarından hadis rivayetinde bulunmuşlardır.

Ayrıca Ahmed b. İsâ ve daha birçok Zeydî lider, yaşadığı dönemin siyâsî otoritesinin izlediği politikalar sebebiyle göz önünde olmak yerine gizlenmeye ve toplumdan uzak mücerret bir yaşamı tercih etmeye mecbur kalmışlardır.382 Bu bakımdan Ahmed b. İsâ’nın imlâ ettirdiği hadislerin yer aldığı Emâlî’nin kayda

379 Birçoğu itikâdî meselelere taalluk eden eserlerinin yanı sıra onun fıkhî görüşlerini ihtiva eden muhtelif risaleleri bulunmaktadır. Risâleler şeklinde kırk civarında eseri vardır. Bu risalelerden biri olan Mesâilü’l-Kâsım’da onun fetvâ ve ictihadları yer almaktadır. Geniş bilgi için bkz. Ressî, Kâsım b. İbrâhîm b. İsmâîl (ö. 246/860), Mecmû’u Kütübi ve Resâili’l-İmâm el- Kâsım b. İbrâhîm er-Ressî, thk. Abdülkerîm Ahmed Cedbân, Dâru’l-Hikmeti’l-Yemâniyye, San’a, 2001, Mukaddime, s. 30;

Vecîh, A’lâmu’l-Muellifîne’z-Zeydiyye, ss. 760-764; Sezgin, Târîhu’t-Türâsi’l-Arabî, I (3. Cüz), ss.

328-333; Yücel, “Zeydiyye”, s. 332.

380 Sayyâğî, er-Ravzu’n-Nadîr, I, s. 11.

381 Bilgi için bkz. İbn Ebi’r-Ricâl, Matlau’l-Budûr, IV, 373; Vezîr, el-Felekü’d-Devvâr, ss. 17-18;

Murâdî, Kitâbu’z-Zikr, Mukaddime, ss. 4-6.

382 Ahmed b. İsa’nın gizlenmesine ilişkin tezimizin ilk bölümünde tafsilât verilmiştir.

geçirildiği dönemde herkes tarafından bilinmemesi dönemin koşullarının beraberinde getirdiği tabiî bir durumdur. Bu bakımdan Emâlî, Zeydî fıkıh mahsüllerinin ilk nümûnelerinden biri olma hüviyetine sahiptir.

Zeydiyye’nin fıkhî literatürünün Hâdî İlel-Hak (ö. 298/911) ile başlatılmasının sebebi ise Emâlî’nin Muhammed b. Mansûr el-Murâdî (ö. 290/903) tarafından derlenmiş olmasıdır. Fakat Ehl-i Beyt tariklerinden gelen hadislerin imlâ ettirilmesi sonucu söz konusu rivâyet mahsüllerinin el-Murâdî tarafından cem edilmiş olması, eserin Ahmed b. İsâ’ya nispetine engel teşkil etmez. Şayet Emâlî, el-Murâdî’ye izafe edilmiş olsa bile eserin Hâdî İlel-Hak’tan daha erken bir tarihte ortaya çıkmış olacağı açıktır. Bu bakımdan Zeydî hukukunun teşekkülünü Hâdî İlel-Hak’ı göz önüne alarak izah etmeye çalışmak yanıltıcı olabilir. Bu nedenle Zeydî fıkıh edebiyatının ilk örneklerini el-Ahkâm fi’l-Halâl ve’l-Harâm, Kitâbu’l-Müntehab fi’l-Fıkh ve Kitâbu’l-Fünûn ile başlatmak makul görünmemektedir.

Zeydiyye’nin fıkhî altyapısının kurucusunun Hâdî İlel-Hak olarak gösterilmesi, eserinin383 fıkıh konularına hasredilmiş ilk sistematik hukuk mecmuası olması sebebiyledir.384 Ayrıca onun Yemen’de bir devlet kurmuş olması ve bu sayede eserlerinin şöhret kazanıp ictihadlarının hüsn-ü kabul görmesi, onu Zeydî kültür havzası içerisinde popüler bir konuma yükseltmiştir. Bu sayede söz konusu metinler, kendi döneminde ve sonrasında Zeydî câmia tarafından benimsenmesine imkân sağlamıştır. Tabiatıyla kendisiyle birlikte siyasî bir kimlik kazanan Zeydîler, ekseriyetle Hâdî İlel-Hak’ın görüşlerine önem vermişlerdir. Böylece onun ictihadlarından doğan Hâdeviyye çizgisi ön plana çıkmaya başlamış ve fıkhî bakış açısını yansıtan eserleri, Zeydî hukuk metinleri arasında ayrıcalıklı bir konuma sahip olmuşlardır.385 Burada İmam Hâdî’nin gelenek nezdindeki önemi, kendisinden önce dağınık halde bulunan malzemeyi sistematize etmesinden ileri gelmektedir. Zeydî oluşumun fıkıh literatürüne dair dağınık haldeki altyapısını fıkhî bir perspektifle eserine yansıtmıştır. Bu manada el-Ahkâm, Zeydî geleneğe ait fıkıh muhtevalı ilk sistematik eser kabul edilebilir.

383 Diğer eserleri için bkz. Sezgin, Târîhu’t-Türâsi’l-Arabî, I (3. Cüz), ss. 335-341; İbn Nedîm, Ebü’l-Ferec Muhammed b. Ebî Ya‘kûb İshâk (ö. 385/995), el-Fihrist fî Ahbâri’l-‘Ulemâi’l-Musannifîn mine’l-Kudemâi ve’l-Muhaddisîn ve Esmâi Kütübihim, thk. Rıza Teceddüd, yyy., ty, s. 244; Ziriklî, el-A'lam, VIII, s. 141; Mahallî, el-Hadâiku’l-Verdiyye, II, s. 29.

384 Muhammed Tahir Büyükkörükçü, Hâdevî Fıkhının Doğuşu, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, MÜ SBE, İstanbul, 2013, ss. 23-31.

385 Wilferd Madelung “al-Hâdî ilel-Hakk” The Encyclopaedia of Islam, E. J. Brill Press, Leiden, 2004, S. 12 (Suppl), ss. 334-335; Hamîdüddîn, ez-Zeydiyye, ss. 93-94; Yücel, “Zeydiyye”, s. 333.

Öte yandan Zeydî gelenek içerisindeki özgür düşünce, başta Hâdî İlel-Hak olmak üzere pek çok liderin birbirinden bağımsız ve özgün görüşler ortaya koymalarına zemin hazırlamıştır. Çünkü Zeydiyye mezhebinde ictihat; devinimi olmayan, sabit ve durağan bir mekanizma olmaktan çok, hareketli ve dinamik bir yapıya sahiptir. Bu bakımdan Zeydî imamlar, temel meselelerde Zeyd b. Ali’nin çizgisini takip etmekle beraber, fıkhî görüşler ortaya koymada taklide yönelmeyerek daha özgür hareket etmişlerdir.386 Nitekim Hâdî İlel-Hak (ö. 298/911) pek çok fıkhî meselede Zeyd b. Ali’ye (ö. 122/740) muhalefet etmiştir.387

Zeydiyye’nin özünde yer alan tek bir imama ve ictihada bağlı kalmama prensibi, zamanla yeni ve farklı fıkhî yorumların mezhebin bünyesine girmesini sağlamıştır. Zeyd b. Ali’nin siyasî tutumunu benimsemekle beraber usûlde ona birebir bağlı kalmayan müctehid imamlar sayesinde Zeydî fıkıh literatürü özgün yapısını koruyarak gelişmiştir. Bu bağlamda mezhebin fıkıh yapısının Zeydî imamların mevcut şartlara göre verdiği fetvalar sayesinde özgün bir gelişim kaydettiği söylenebilir. Ancak Sünnî fıkhının gelişim seyri ile mukayese edildiğinde Zeydî hukuk anlayışının nispeten yavaş kaldığı grülmektedir. Kazı’nın da ifade ettiği gibi III/IX. asrın yarısı itibariyle Sünnî fıkıh anlayışının ve literatürünün belirgin bir şekilde gün yüzüne çıkmasına mukâbil, Zeydî hukukun çerçevesinin henüz tam anlamıyla temâyüz etmediği görülmektedir. Ne var ki Zeydî fıkhının kurumsal kimliğini geç elde etmesinin önünde birçok neden sıralanabilir. Fakat Kazı’nın işaret ettiği gibi Zeydiyye’nin fıkhî gelişiminin yavaş seyretmesini “imâmet” nazariyesinde aramak, dönemin siyâsî ve sosyal şartlarını görmezden gelmek anlamına gelecektir.

Bu bakımdan imâmetin Ali-Fâtıma nesline tahsisi ile Zeydî fıkhının nispeten geç kurumsallaşması arasında bağ kurmak, fikir-hâdise irtibatı bakımından doğru bir yaklaşım değildir.388

386 Ali b. Abdilkerîm el-Fudayl, ez-Zeydiyye, Nazariyye ve Tatbîk, Amman, 1985, s. 11; Abdüllatîf b.

Abdilkâdir, Te’sîru’l-Mu’tezile fi’l-Havâric ve’ş-Şîa, Dâru’l-Endülüs el-Hadrâ, Cidde, 1421/2000, ss.

402-403.

387 Farklı görüşleri için bkz. Ahmed Mahmûd Subhî, Zeydiyye, III, ss. 144-150; Fudayl, ez-Zeydiyye, ss. 13-15, 156-158. İmâm Hâdî, fıkhî ve kelâmî meselelerde kendine has görüşler serdetmiş ve Yemen’de halkın büyük bir kısmı kendisine biat etmiştir. Zeydîliği Yemen’de kurduğu devletin resmî mezhebi haline getirmesi, adaleti, takvâsı ve fetvâlarının hüsn-ü kabul görmesi nedeniyle Zeydiyye, İmâm Hâdî’ye nispetle Hâdeviyye olarak da anılmıştır. Bkz. Ahmed Mahmûd Subhî, ez-Zeydiyye, III, s. 146; Yücel, “Zeydiyye”, s. 333.

388 Kazı’nın ileri sürdüğü tez ve mütercimin tafsilatlı cevabı için bkz. Kazı, “Zeydî Fıkhının Gelişimine Dair Notlar”, ss. 183-184, 1. dipnot. Metodolojik bir yaklaşım için bkz. Gökalp, Erken Dönem Zeydîlik, ss. 12-15.

Zeydî fıkıh müktesebâtı içerisinde değerlendirilebilecek bir diğer eser de Ebû Abdillâh Muhammed b. Ali b. Hasan Alevî’ye (ö. 445/1053) aittir. O, el-Câmi’u’l-Kâfî fî Fıkhi’z-Zeydiyye adlı eserde erken döneme ait Zeydî fıkıh mecmualarını bir araya getirmiştir. Ebû Abdillâh el-Alevî, el-Câmi’u’l-Kâfî’de;

Hasan b. Yahyâ b. Huseyn b. Zeyd (ö. 260/874), Kâsım er-Ressî (ö. 246/860), Ahmed b. İsâ (ö. 247/861) ve Muhammed b. Mansûr el-Murâdî’nin (ö. 290/903) risâle ve kitaplarından oluşan yaklaşık otuz eseri389 cem etmiştir.390 Bu sayede dağınık halde bulunan Zeydî fıkhının en erken ürünlerini tek bir çatı altında toplamıştır.

Diğer bir derleme eser ise Müeyyed Billâh Ahmed b. Huseyn’e (ö. 411/1020) aittir. O, mezhebin önde gelen imamlarından Kâsım er-Ressî ve torunu Yahyâ b.

Huseyn’e ait kitap ve risaleleri bir araya getirmiştir. Ressî ve Yahyâ’ya ait metinleri, dayandıkları ayet, hadis vb. delillerden tecrit etmek suretiyle yalın bir eser meydana getirmiştir.391 Bu açıdan et-Tecrîd, Zeydiyye’nin müstakil olarak fıkıh konularını sistemli bir şekilde ele alan ilk eserleri arasında sayılabilir.

Ahmed b. Yahya el-Murtazâ’ya (ö. 840/1437) ait el-Ezhâr fî Fıkhi’l-Eimmeti’l-Ethâr adlı eser ise mezhebin kurumsal kimliğinin oturduğu ve fıkhî görüşlerinin tam anlamıyla teşekkül ettiği bir döneme rastlamaktadır. Bu nedenle el-Ezhâr’ın çerçevesini çizdiği fıkhî anlayış, resmî bir forma kavuşturulmuş ve Zeydî devletler tarafından hukuk metni olarak kabul edilmiştir.392 Müteahhir dönem Zeydî fıkhının temel eseri kabul edilen Ezhâr, bizzat müellifi Ahmed b. Yahya el-Murtazâ (ö. 840/1437) tarafından el-Bahru’z-Zehhâr adıyla şerh edilmiştir. Bu şerh çalışmasında müellif, Zeydî imamların görüşlerinin yanı sıra sahâbe, tâbiûn, Ehl-i Beyt ve diğer fukahânın görüşlerine de yer vermiştir.393 İbnü’l-Murtazâ, ortaya koyduğu eserler ile lehte ve aleyhte birçok şerhin telifini başlatmıştır. Nitekim

389 Ebû Abdillâh el-Kûfî, Muhammed b. Ali b. el-Huseyn b. ‘Alevî (ö. 445/1053), el-Câmiu’l-Kâfî fî Fıkhi’z-Zeydiyye, thk. Abdullâh b. Hamûd el-‘Izzî, Müesesetü’l-Mustafâ es-Sekâfiyye, yyy., 2014, s.

39.

390 Brockelmann, Tarihu’l-Edebi’l-Arabî, III, s. 334; Najam Iftikhar Haider, The Birth of Sectarian Identity in 2nd/8th century Kūfa: Zaydism and the Politics of Perpetual Revolution, Basılmamış Doktora Tezi, Princeton University, 2007, ABD, s. 32; E. Griffini, “Lista dei manoscritti Arabi nuovo fondo della Biblioteca Ambrosiana di Milano”, RSO, C. III, ty., ss. 249-250; Wilferd Madelung,

“Zaydiyya” The Encyclopaedia of Islam, E. J. Brill Press, Leiden, 2004, S. 9, ss. 478.

391 Mueyyed Billâh, Ahmed b. Huseyn b. Hârûn b. Huseyn (ö. 411/1020), et-Tecrîd fî Fıkhi’l-İmâmeyni’l-A’zameyn Kâsim b. İbrâhîm ve hafîduhu İmâm Yahyâ b. el-Huseyn, Müessesetü’l-İmâm Zeyd b. Alî es-Sekâfiyye, Ammân, 2002, Mukaddime, ss. 3-10.

392 Rudolf Strothmann, “Zeydîye”, İA, MEB Yay., İstanbul, 1986, C. XIII, s. 549; Fatih Yücel,

“Zeydiyye”, DİA, TDV Yay., İstanbul, 2013, C. XLIV, s. 338.

393 Mustafa Öz, “İbnü’l-Murtazâ” DİA, TDV Yay., İstanbul, 2000, C. XXI, ss. 141-143.

modern dönem müctehidlerinden Şevkânî (ö. 1250/1834) es-Seylü’l-Cerrâr adlı eserinde Murtazâ’nın el-Ezhâr’ını tenkit ederek şerh etmiştir. Şevkânî, İbnü’l-Vezîr’in başlattığı Mutezilî-Zeydî gelenekten sıyrılıp ictihada kapı aralayan çizgiyi devam ettirmiştir.394

Zeydî fıkıh literatürü hiç kuşkusuz sözünü ettiğimiz eserlerle sınırlı değildir.

Çalışmanın bu kısmında Zeydiyye mezhebinin fıkhî gelişim sürecinin çeşitli aşamalarına ait önemli eserlere ve bunların arasında Emâlî’nin yerine işaret edilmeye çalışılmıştır.395