• Sonuç bulunamadı

IV. Çalışmayla İlgili Kaynakların Tanıtımı

1. BÖLÜM

2.2. EMÂLİ’NİN KAYNAKLARI

2.2.8. Sened Yapısındaki Tashîf ve Tahrîfler

Bunlardan ilki, Ahmed b. İsa’nın kendilerinden hadis ve görüş naklettiği Ehl-i Beyt camiası ile sınırlı imâm ve râvî grubu. Diğeri ise ağırlıklı olarak Muhammed b.

Mansûr’un kendilerinden rivayette bulunduğu Ehl-i Beyt harici fakîh ve

muhaddislerin de için de bulunduğu daha geniş kapsamlı bir râvî grubu. Nitekim eserin câmii el-Murâdî, hocası Ahmed b. İsâ kanalıyla Ehl-i Beyt silsilesinin önde gelen imâm ve râvî grubundan elde ettiği rivayet malzemesinin yanı sıra Sünnî geleneğin iltifat ettiği fakîh ve muhaddislerden gelen rivayet ve görüşlere de Emâlî’de yer vermiştir. Murâdî’nin, Ahmed b. İsa’dan tahammul ettiği rivayetlere Ehl-i Beyt harici ilmî ve kültürel havzalardan ahzettiği malzemeyi de ilavede bulunmuş olması, eserde birbirinden oldukça farklı sened şemalarının ortaya çıkmasını temin etmiştir.

Bahse konu bu durum, sened yapısında her ne kadar tashîf veya tahrîfe ilişkin somut bir gösterge olmasa da, isnad haritasının analizini zorlaştıran bir husus olduğu görülmektedir. Öyleki isnad zincirinde yer alan bazı isimler, künye ve nisbeleri ile yer almadığı için zikredilen mücerret ismin kime ait olduğu konusunda bir problem teşkil etmektedir.538 Özellikle Ali, Ahmed, Muhammed, Ca’fer, Süfyân, Abdullâh, Abdurrahmân gibi sıkça kullanılan ve ayırt ediciliği oldukça düşük bu isimler, zikredildiği sened zincirinin analizini zorlaştırmakta, gerçekte hangi râvîye gönderme yaptığı tam tespit edilememektedir.

Örneğin senette mücerret olarak ‘an Süfyân ibaresinde Süfyân adlı râvînin Süfyân b. ‘Uyeyne, Süfyân b. Huseyn b. Hasan Vâsıtî, Süfyân b. Vekî’ b. el-Cerrâh, Süfyân es-Sevrî, Süfyân (Ebû Üsâme)’den hangisi olduğu net değildir. Yine senette ‘an Hâlid şeklinde zikredilen râvînin Hâlid b. Alkame el-Hemedânî el-Vâdi’î, Hâlid b. Hayyân, Hâlid b. İsâ el-‘Aklî, Hâlid b. ‘Iyâs, Hâlid b. Ma’dân adlı râvîlerden hangisini temsil ettiği bilinmemektedir. Kuşkusuz bu durumun, senette Hüseyin, Hasan, Muhammed vb. gibi sıklıkla kullanılan isimlerde büyük bir karışıklığa sebep olacağı ortadadır.

Benzer şekilde senette yer alan ‘an Hasan lafzındaki Hasan’ın, Hasan b. Ali Yenbe’î, Hasan b. Ebî Hasan Seyyâr Basrî, Hasan b. Harîs Ebû Ammâr el-Mervezî, Hasan b. Huseyn, Hasan b. Huseyn el-Asğar b. Ali Zeynü’l-âbidîn, Hasan b. Muhammed b. Ferkad el-Esedî, Hasan b. Sa’d b. Ma’îd el-Hâşimî, Hasan b. Sâbit, Hasan b. Sâlih b. Sâlih b. Hayy gibi isimlerden hangisine gönderme yapmakta

538 Bu problemi daha somut olarak ortaya koyabilmek adına eserde, hem Ahmed b. İsa kanalıyla hem de Murâdî’nin hocası dışındaki isimlerden yaptığı nakillerin râvîlerini listeledik. Toplamda 672 râvî elde ettik ve söz konusu isimleri alfabetik olarak yeniden düzenledik. Sonuç olarak ortaya çıkan tabloda çok sayıda aynı isme sahip râvîler olduğu ve bu tür isimlerin künye ve nisbeleri ile beraber istimal edilmediği için senedlerde karışıklığa neden olduğu görülmüştür. Eserde yer alan tüm râvîlerin listesi için bakınız. Ahmed b. İsâ, Emâlî, III, ss. 1665-2048.

olduğu belirsizdir. Tabiatıyla bu durum eserde, tutarlı bir isnad haritası ortaya çıkartılması ve hoca-talebe ilişkileri bakımından sağlıklı bir rivâyet ağının takibini zorlaştırmaktadır.

Aynı zamanda eserin sened yapısında bazı tashîflerin de olduğu görülmektedir. Nadiren de olsa bu hatalar, isnad zincirinde kendilerine yer verilen râvîler ile ilgilidir. Bunlardan en dikkat çekici olanı, el-Muhâribî’nin el-Buhârî ile karıştırılmasıdır. Buna göre eserin 215 numaralı hadisi, Hz. Peygamber (sav) ˃ Enes b. Mâlik ˃ Humeyd et-Tavîl ˃ Müslim b. Sâlim ˃ Buhârî ˃ Abbâd b. Ya’kûb ˃ Muhammed b. Mansûr senediyle sevkedilmiştir. Muhakkik isnatta zikredilen Buhârî’nin, el-Muhâribî olduğunu bildirmiştir. Dolayısıyla söz konusu sened yapısında bir tashîften söz edilebilir. Nitekim eserin başka bölümlerinde Muhâribî’nin zikredilmiş olması ve Buhârî’nin sadece bir rivâyetin senedinde yer alması, bunun tashîften kaynaklı bir durum olduğunu desteklemektedir.539

Sened yapısında yer alan bir diğer tashîf ise Ahmed b. İsa’nın babası İsa b.

Zeyd’ten görüş aktarma intibaı uyandıran 118 numaralı rivayette gerçekleşmiştir.

Buna göre mezkur rivayet, İsa b. Zeyd ˃ Ahmed b. İsâ ˃ Muhammed b. Mansûr isnadıyla nakledilmiştir.540 Ancak هيبأ نع ifadesinin İsa b. Zeyd’e hamledilmesinin isabetli olmayacağını düşünüyoruz. Zira kendisinden hemen bir sonraki rivâyetin sened yapısı incelendiğinde هيبأ نع ifadesinn İsa b. Zeyd’e değil Ahmed b. İsâ’ya gönderme yaptığı anlaşılmaktadır. Öte yandan eserin 1981 baskısına müracaat edildiğinde ilgili rivayette İsa b. Zeyd’in senede dahil edilmesinin mümkün olmadığı görülmektedir.541 Senedin bu haliyle tashif ürünü olduğu açıktır. Çünkü eser bütüncül şekilde göz önüne alındığında eserde İsa b. Zeyd’ten görüş isticvab edilmemiştir. Bu durumda Ahmed b. İsâ’dan görüş talebinde bulunulmuştur ki soruyu soran da oğlu Ali b. Ahmed b. İsâ’dır. Buna göre rivayet şu şekilde olmalıdır:

هبو hazfedilmiş olmasıdır. Buna göre 413 numaralı hadisin senedi Hz. Peygamber (sav)

˃ Muhammed Bâkır ˃ Ebu’l-Cârûd ˃ Muhammed b. Bekr ˃ Muhammed b. Mansûr şeklinde sevkedilmiştir.542 Oysa eserin 1981 baskısında ilgili hadisin senedinde

539 Ahmed b. İsâ, Emâlî, I, s. 175.

540 Ahmed b. İsâ, Emâlî, I, s. 103.

541 Ahmed b. İsa, Kitâbu’l-‘Ulûm, I, s. 48.

542 Ahmed b. İsâ, Emâlî, I, s. 286.

Muhammed b. Bekr’den aktarım yapan Ahmed b. İsâ’dır.543 Burada onun senetten düşürülmüş olması bir hatadır. Öyle ki eserin diğer bölümlerinde yer alan rivayetlerde böyle bir sened zincirine rastlanmaması da bu durumun bir hata olduğunu desteklemektedir. Buna göre hadis şu şekilde olmalıdır:

هبو

Ahmed b. İsa’nın (ö. 247/861) Kütüb-i Sitte imâmlarıyla doğrudan bir ilişki içersinde olduğu veya onlarla irtibat kurduğuna dair elimizde herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Kütüb-i Sitte musannifleri ile çağdaş olmasına rağmen Ahmed b.

İsa’nın içinde bulunduğu siyasî ve sosyal şartlar böyle bir münasebete izin vermemiştir. Kendisi hakkında bilgi ihtiva eden az sayıda kaynak arasında Ahmed b.

İsa’nın, muasırı olduğu ve Sünnî hadis edebiyatında özel bir konuma sahip olan Kütüb-i Sitte’nin musannifleri ile doğrudan ya da dolaylı herhangi bir ilişkisinden söz edilmemiştir.

İlmî alışverişi mümkün kılacak herhangi bir veri bulunmamasına rağmen ricâl bilgisi derleyen bazı Zeydî kaynak eserlerinde Buhârî (ö. 256/870), geleneğin önde gelen birtakım isimleri ile ilişkilendirilmiştir.544 Burada özellikle Buhârî’nin (ö.

256/870) Muhammed b. Mansûr (ö. 290/903) ile 25 yıl boyunca yakın ilişki içinde olduğunu bildiren aktarım dikkat çekicidir.545 Öte yandan Emâlî’nin mukaddime bölümünde, Ahmed b. İsa’nın biyografisine tahsis edilen kısımda yer alan bilgiler de bu kapsamda değerlendirilebilir. Zira eserin mukaddimesinde, kendisinin ilmî vüs‘atine atıfta bulunmak üzere Ahmed b. İsâ’nın “Ehl-i Beyt’in Buhârî’si” olduğu dile getirilmektedir.

Erken dönem kaynaklarında izini sürdüğümüz halde kaydına rastlayamadığımız bu söylemin muhakkikin indî yorumundan ibaret olması bir yana, mukayese unsuru olarak da Buhârî’nin tercih edilmesi oldukça önemlidir.

Buhârî’nin, Sünnî camia tarafından öncelenen ilmî bir otoritesinin olduğu ortadadır.

543 Ahmed b. İsa, Kitâbu’l-‘Ulûm, I, s. 136.

544 İbn Ebi’r-Ricâl, Matlau’l-Budûr ve Mecmau’l-Buhûr, IV, ss. 372-374; Mueyyed Billâh, Tabakâtu’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ, I, s. 16, Murâdî, Kitâbu’z-Zikr, Mukaddime, s. 7.

545ملعأ اللَّو ،ةنس نيرشعو ًاسمخ يدارملا روصنم نب دمحم بحص حيحصلا بحاص يراخبلا ليعامسإ نب دمحم نإ bkz. İbn Ebi’r-Ricâl, Matlau’l-Budûr ve Mecmau’l-Buhûr, IV, s. 372.