• Sonuç bulunamadı

IV. Çalışmayla İlgili Kaynakların Tanıtımı

1. BÖLÜM

1.2. AHMED B. İSÂ’NIN HAYATI, İLMÎ ŞAHSİYETİ VE ESERLERİ

1.2.2. İlmî Şahsiyeti

1.2.2.2. Talebeleri

Ahmed b. İsâ (ö. 247/861) içinde bulunduğu siyasî ve sosyal koşullar sebebiyle, çağdaşlarının aksine geniş çaplı bir hoca-talebe ağı elde edememiştir.

Tasnîf ameliyesinin en yoğun dönemi olan III/IX. asırda, üstelik Kûfe ve Bağdat gibi hadis ilmi açısından önemli kültür mezkezlerinde bulunmasına rağmen Ahmed b.

İsâ’nın içinde bulunduğu şartlar, onun görüş ve rivâyetlerinin ciddî bir talebe kitlesi tarafından benimsenip yayılmasına engel olmuştur. İsyan hareketi sonrası saklı

282 Sayyâğî, Huseyn b. Ahmed b. el-Huseyn b. Muhammed b. Süleymân (ö. 1221/1806), er-Ravzu’n-Nadîr Şerhu Mecmû’i’l-Fıkhi’l-Kebîr, Dâru’l-Cîl, Beyrut, ty, C. I, ss. 26-27; Mueyyed Billâh, Tabakâtu’z-Zeydiyyeti’l-Kübrâ, III, s. 111; İbnü’l-Vezîr, Muhammed b. İbrahim el-Yemani, el-Avasım ve’l-Kavasım fi’z-Zebbi an Sünneti Ebi’l-Kasım, thk. Şuayb el-Arnaûd, Müessesetu’r-Risale, 2. bs., Beyrut, 1996, C. II, s. 339.

283 Ebû Abdillâh el-Kûfî, el-Câmiu’l-Kâfî fî Fıkhi’z-Zeydiyye, ss. 192-193.

284 İsfehânî, Ebû Nuaym Ahmed b. Abdullah b. İshâk b. Mûsâ (ö. 430/1038), Kitâbu Târîhu İsfehân zikru Ahbâru İsfehân, thk. Seyyid Kesrevî Hasan, Dâru’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, Beyrut, 1990, C. I, s. 111.

kaldığı dönem içerisinde Abbasî yönetiminin Basra ve Kûfe’de takibat faaliyetlerini sürdürmesi, zaman zaman onun mevcut talebeleriyle bile irtibatının kesilmesine neden olmuştur.285 Bu bakımdan muasırlarının aksine Ahmed b. İsâ’nın etrafında toplanan kalabalık bir talebe kitlesinden söz etmek mümkün değildir.

Ahmed b. İsâ’nın talebeleri olarak kendisinden rivâyette bulunan oğulları Ali ve Muhammed gösterilmektedir. Oğulları arasında ise Muhammed b. Ahmed’in rivayetleri dikkat çekmektedir. Nitekim Muhammed, babası aracılığı ile Ehl-i Beyt’in önde gelen ulemâsından çok sayıda haber ve görüş nakletmiştir.286 Fakat Ahmed b.

İsa’nın görüş ve rivâyetlerinin günümüze kadar ulaşmasında en önemli çaba, hiç kuşkusuz kendisine en yakın talebesi Muhammed b. Mansur el-Muradî’ye (ö.

290/903) aittir. Muhammed b. Mansûr, gerek Ali ve Muhammed kanalıyla gerekse vasıtasız olarak doğrudan Ahmed b. İsâ’dan nakilde bulunmuştur. O, ayrıca Emâlî adlı eserin vücuda gelmesinde çok önemli bir role sahiptir. Zira bu eser, Muhammed b. Mansûr el-Muradî’nin Ahmed b. İsâ’dan naklettiği hadis ve görüşlerle kendi ilaveleri olan kavil ve rivâyetlerden oluşmaktadır. Dolayısıyla Emâlî’nin oluşumunda en büyük payın Muhammed b. Mansûr’a ait olduğunu söyleyebiliriz.

Murâdî, Zeydiyye’nin kendisine değer atfettiği büyük muhaddislerden biridir.

Asıl adı Muhammed b. Mansûr b. Yezîd el-Murâdî el-Kûfî olup Ebu Ca’fer künyesi ile meşhur olmuştur.287 Doğum ve ölüm tarihleri için farklı görüşler söz konusudur.

Genel kabule göre 140/758 veya 150/767 civarında Kûfe’de doğmuş, çocukluk ve gençliği Kufe medreselerinde geçmiştir. Kûfe’de zamanının önde gelen ilim meclislerine devam etmiş ve oradaki alimlerden çeşitli dersler almıştır.288 Ehl-i Beyt mensubu imamlara talebelik yaptığı ve ve Kûfe’nin hatırı sayılır şeyhlerinden hadis dinlediği belirtilmektedir. İmâm, hâfız ve muhaddis kimliğiyle temayüz eden Muhammed b. Mansûr, Irak bölgesinde Zeydiyye’nin en meşhur âlimleri arasında gösterilmektedir.289

285 Hocasıyla görüşme imkanı olmadığı sönemlerde Muhammed b. Mansûr’un bazı hususlarda Ahmed b. İsa’ya mektuplar yazarak görüş talebinde bulunması, oğlunu evlendirdiği sırada ona müstear bir isim vermesi, siyasî iradenin Ali evladı aleyhinde yürüttüğü sıkı takibata işaret eden örneklerdir. Bkz.

Mahallî, el-Hadâiku’l-Verdiyye, II, s. 9; Ebû’l-Abbas el-Hasenî, el-Mesâbîh, s. 557.

286 Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Medîneti’s-Selâm, XII, s. 65. Kaynaklarda oğulları Ali ve Muhammed hakkında, kendilerinin Ahmed b. İsâ’nın oğlu oldukları ve babalarından rivayette bulundukları bilgisi dışında farklı bir bilgi bulunmamaktadır.

287 İbn Ebi’r-Ricâl, Matlau’l-Budûr, IV, 372-374.

288 Hocaları ve talebeleri için bkz. Murâdî, Kitâbu’z-Zikr, Mukaddime, ss. 12-14.

289 Murâdî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Mansûr el-Kûfî (ö. 290/903), Kitâbu’z-Zikr, thk. Yahya Sâlim İzzân, Mektebetü Bedr, San’a, 1417/1997, Mukaddime, ss. 5-6. (ŞM)

Başta Ahmed b. İsâ b. Zeyd (ö. 247/861) olmak üzere Zeydî geleneğin önemli temsilcilerinden Kâsım b. İbrahim er-Ressî (ö. 246/860), Abdullah b. Mûsâ b.

Abdillah (ö. 247/861), Hasan b. Yahya b. el-Huseyn (ö. 247/861) gibi birçok âlim ile görüşmüş, onlardan hadis ve görüş rivayetinde bulunmuştur. Hatta Abbasî bürokrasisinin Ali soyuna mensup önemli kimseleri takibat altına aldığı dönemlerde o, Kâsım, Ahmed, Abdullah ve Hasan’ı kendi evinde saklamıştır.290 Basra ve Kûfe’de bulunduğu süre içerisinde Ahmed b. İsâ ile muayyen vakitlerde görüşen el-Murâdî,291 ondan çok sayıda rivâyetle birlikte çeşitli fıkhî meselelere dair görüşler alma fırsatı elde etmiştir. O, Ahmed b. İsâ aracılığıyla ahzettiği Ehl-i Beyt’e mensup imâm ve râvî silsilesinden gelen haber ve kavilleri bir araya getirmek ve bunlara birtakım ilavelerde bulunmak suretiyle Emâlî adlı eseri cem etmiştir. Uzun bir ömür sürdüğü hususunda kaynakların ittifak ettiği Muhammed b. Mansûr 290/903 veya 300/913 civarında Kûfe’de vefat etmiştir.292

Muhammed b. Mansûr el-Murâdî (ö. 290/903), III/IX. asırda Kûfe’de Zeydî geleneğin hâkim otoriteleri arasında gösterilmektedir. Zeydî oluşumun III. yüzyıldaki önde gelen temsilcilerinden biri olan el-Murâdî, Zeydî görüşlerin sistematik bir yapıya kavuşmasında etkin bir rol oynamıştır.293 Muhammed b. Mansûr ve Zeydî geleneğin diğer temsilcileri, ortaya koydukları fikirlerle Zeyd b. Ali’nin (ö. 122/740) başlattığı siyasî hareketi, Zeydiyye özelinde itikadî bir manzumeye dönüştürmeye çalışmışlardır. Hususan Kâsım er-Ressî (ö. 246/860) III/IX. yüzyılda, mezhebin kurumsallaşması yönünde fikrî zemini tesis eden önemli aktörler arasında yer almaktadır.294

290 Bu toplantıların birinde Zeydî geleneğin ileri gelenlerinin sistemli hareket etmek maksadıyla Kâsım er-Ressî’ye biat ettikleri zikredilmektedir. Bkz. Müeyyedî, et-Tuhef Şerhu’z-Zülef, s. 146;

Mahallî, el-Hadâiku’l-Verdiyye, II, ss. 7-8.

291 el-Vecîh, onun Kasım er-Ressî ile yirmi beş yıl beraber olduğunu ve Ahmed b. İsâ ile de yirmi kadar hac yaptığını belirtse de Ahmed b. İsâ’nın içinde bulunduğu siyasî ve sosyal şartların buna imkan vermeyeceği açıktır. Bkz. Vecîh, A’lâmu’l-Muellifîne’z-Zeydiyye, s. 1000. Diğer taraftan İbn Ebi’r-Ricâl de eserinde el-Murâdî’ye ayırdığı biyografi kısmında, Buhârî’nin onunla yirmi beş yıl kadar yakınlık kurduğunu zikretmektedir. Ancak dönemin konjonktürü dikkate alındığında iddia edilen bu mülâkât ve yakınlığın mümkün olmadığı kanaatindeyiz. Bkz. İbn Ebi’r-Ricâl, Matlau’l-Budûr, IV, 373. Kitâbu’z-Zikr’e mukaddime yazan Sâlim İzzân, Sârimüddîn el-Vezîr’in Murâdî’nin Buhârî’den rivayette bulunduğuna işaret ettiğine; ancak görüşünün her ikisinin de birbirinden nakilde bulunmadığı yönünde olduğunu dile getirmektedir. Bkz. Murâdî, Kitâbu’z-Zikr, Mukaddime, s. 7.

292 Vecîh, A’lâmu’l-Muellifîne’z-Zeydiyye, s. 1000; Carl Brockelmann, Geschichte der Arabischen Literatür, Arapça’ya çev. Abdulhalim en-Neccâr, Tarihu’l-Edebi’l-Arabî, Dâru’l-Meârif, Kahire, ty., C. III, s. 334; Ca’fer Sübhânî, Bühûs fi’l-Milel ve’n-Nihal, VI, ss. 391-392

293 Brockelmann, Tarihu’l-Edebi’l-Arabî, III, s. 334; Madelung, “Ahmad b. Isa b. Zayd”, s. 48.

294 Söz konusu şahısların görüşlerinin Zeydiyye’nin kendi bünyesinde çeşitli fraksiyonlara kapı aralaması bakımından önemli olduğunu ve bu doktrinlerin Ebû Abdillâh Muhammed b. Ali el-Hasanî

Fikrî sahada mensubu olduğu Zeydî oluşumun düşünce yapısını benimsemiş olsa da yönetim karşıtı fiilî faaliyetlere mesafeli durmayı tercih eden Muhammed b.

Mansûr, akranlarının aksine herhangi bir siyâsî yapılanma içerisine girmemiştir. Bu sayede Abbasî idaresinin politik yaptırımlarından nispeten uzak kalmış ve ilmî faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu sayede Tefsir, Hadis ve Fıkıh sahalarında pek çok eser ortaya koymuştur. Eserlerinin bir kısmı günümüze ulaşamamış, bir kısmı basılmış, bir bölümü ise Yemen’deki kütüphanelerde mahtut halde bulunmaktadır.295 Kitabu’z-Zikr adlı eserinde çoğunluğu Ehl-i Beyt âlimlerinden oluşan pek çok kimseden hadis ve görüş naklinde bulunmuştur. Eserde zikrin faziletleri, zikir vakitleri ve dua kalıpları gibi konularda hadisler bir araya getirilmiştir.296

Ahmed b. İsâ’dan hadis rivayetinde bulunan bir başka isim de Muhammed b.

Zekeriyya el-Ğulâbî’dir.297 Asıl adı Muhammed b. Zekeriyya b. Dînâr Mekkî el-Ğulâbî el-Basrî’dir. Benî Ğulâb kabilesine mensup olan Muhammed b. Zekeriyya (ö.

280/894 veya 298/911), Basra’da Şiî zümrelerin kendisine iltifat ettiği, ilmî seviyesi yüksek bir kimsedir. Ğulâbî, III/IX. asrın muhaddisleri arasında gösterilmektedir. İbn Hıbbân (ö. 354/965), onun sika ve sadûk bir râvî olduğunu belirterek güvenilirliğini tevsîk etmektedir. İbn Nedîm (ö. 385/995), onu hadis hâfızları arasında saymakta ve Şiî muhaddisler nezdinde güvenilir bir kimse olduğunu söylemektedir.

Çağdaş Zeydî alim Abdüsselâm el-Vecîh ise mezkur beyanların aksine onun Zeydî kimliği ile takdim etmektedir. Zira Ğulâbî’nin, tasnif ettiği birçok eseri vardır ve bu eserlerde Zeyd b. Ali’den (ö. 122/740) gelen birçok habere yer verilmektedir.

Vecîh, bu durumun Muhammed b. Zekeriyya’nın Zeydî oluşuna delil olduğunu söylemektedir. Mürşîd Billâh’ın el-Hamîsiyye adlı eserinde Ehl-i Beyt’in fazileti ve kanaat erdemine sahip olmaya dair hadisler bahsinde Ğulâbî’nin rivayetlerine yer verilmiş olması, Vecîh’in bu kanaatini destekler niteliktedir. Ayrıca onun bugün elimizde olmayan Ahbâru Zeyd b. Ali adlı eseri de onun Zeydî aidiyeti olduğunu göstermektedir. Zira İmâmiyye Şiası, benimsediği imamet yorumu nedeniyle Zeyd b.

(ö. 445/1053) tarafından Zeydî fıkhına dair görüşleri topladığı eseri Kitâbu’l-Câmiu’l-Kâfi’de bir araya getirdiğini ifade etmeliyiz. Bkz. Brockelmann, Tarihu’l-Edebi’l-Arabî, III, s. 334.

295 Eserleri için bkz. Vecîh, A’lâmu’l-Muellifîne’z-Zeydiyye, ss. 1000-1002; Vezîr, el-Felekü’d- Devvâr, ss. 17-18. Murâdî, Kitâbu’z-Zikr, Mukaddime, ss. 11-12.

296 Murâdî, Kitâbu’z-Zikr, Mukaddime, s. 19; Huseynî, Seyyid Ahmed, Müellefâtü’z-Zeydiyye, Mektebetu Âyetullâhi’l-Uzma, Kum, 1413, s. 498.

297 İbnü’l-Arabî, Ebû Saîd Ahmed b. Muhammed b. Ziyâd, Kitâbu’l-Mu’cem, thk. Abdü’l-Muhsin b.

İbrâhim b. Ahmed el-Huseynî, Dâru İbnü’l-Cevzî, Suud, 1997, C. I, s. 43, 302; Fuheyd ed-Devserî, Ebû Süleymân Câsim b. Süleymân, er-Ravdü’l-Besâm bitertîbi ve tahrîci fevâidi’t-Temmâm, Dâru’l-Beşâiri’l-İslâmiyye, Beyrut, 1987, C. IV, s. 442.

Ali’den farklı bir tavır geliştirmiştir. Bu nedenle kanaatimizce, ona ait rivayetleri derleme çalışması Muhammed b. Zekeriyya’nın Zeydî olabileceğine bir kanıt olarak gösterilebilir.

Muhammed b. Zekeriyya, Abdullâh b. Recâ, Abbâs b. Bekkâr, Abdülazîz b.

Yahyâ, Hasan b. Ali el-Askerî, Muhammed b. Mansûr (ö. 290/903), Ahmed b. İsa (ö.

247/861), Muhammed b. Abdillâh ve İbrâhîm b. Yesâr gibi kimselerden rivayette bulunmuştur. Kendisinden de Muhammed b. İsa en-Nahvî, Muhammed b. Süleymân el-Kûfî, Taberânî, Muhammed b. Yahyâ gibi kimseler nakilde bulunmuşlardır.

Muhammed b. Zekeriyya Ğulâbî, 280/894 veya 298/911 senelerinde Basra’da vefat etmiştir.298 Muhtemelen orada gizlendiği dönem içerisinde Ahmed b. İsâ ile görüşme imkanı elde etmiş ve bu sayede ondan bazı nakillerde bulunmuştur.