• Sonuç bulunamadı

IV. Çalışmayla İlgili Kaynakların Tanıtımı

1. BÖLÜM

2.2. EMÂLİ’NİN KAYNAKLARI

2.2.3. Rivâyetinde Muhammed b. Mansûr el-Murâdî’nin Yeri

Muhammed b. Mansûr el-Murâdî (ö. 290/903), Zeydî akımın hicrî III.

yüzyılda önde gelen temsilcilerinden biridir. Geleneğin III/IX. asır itibarıyla Kûfe’de hâkim otoritelerinden biri olan el-Murâdî, Zeydî görüşlerin sistematik bir yapıya kavuşmasında etkin bir rol oynamıştır.466 Nitekim o, Zeydî hareketin en önemli aktörleri arasında yer alan Kâsım er-Ressî (ö. 246/860) ve Ahmed b. İsâ (ö. 247/861) başta olmak üzere çok sayıda alim ile bir arada bulunma imkanı elde etmiştir. Fikrî sahada mensubu olduğu Zeydî oluşumun düşünce yapısını benimsemiş olsa da yönetim karşıtı fiilî faaliyetlere mesafeli durmayı tercih eden el-Murâdî, akranlarının aksine herhangi bir siyâsî yapılanma içerisine girmemiştir. Bu sayede Abbâsî idaresinin politik yaptırımlarından nispeten uzak kalmıştır.

Kûfe havzasında ilmî dirayetiyle tebârüz eden el-Murâdî, bir buçuk asra yaklaşan uzun bir ömür yaşamıştır. Bu sayede Zeydî öğretiyi özümseme ve eserlerine yansıtma fırsatını elde etmiştir. Diğer taraftan o, geleneğin sadece Yemen kolu ile değil, aynı zamanda Taberistan, Gîlân, Deylemân ve Hazar dolaylarında faaliyet gösteren Zeydî kesimler ile de bir münasebet sağlamıştır. Kitâbu’z-Zikr’de Hasan b.

Ali el-Utrûş’un (ö. 304/917) ondan rivâyette bulunmuş olması ve el-Murâdî’nin (ö.

290/903) de Utrûş’un hocasının hocası konumunda olması bu münasebetidoğrular niteliktedir. Öte yandan el-Murâdî’nin Ehl-i Beyt havzası haricinde birçok farklı ilmî ortamı paylaşması, Ehl-i Beyt imam ve uleması dışında yer alan kimselerle de etkileşim içerisine girdiğini göstermektedir. Bu durumun en önemli göstergesi, hocası Ahmed b. İsâ’dan ahzettiği hadis ve görüşleri topladığı Emâlî adlı esere, Ehl-i

466 Brockelmann, Tarihu’l-Edebi’l-Arabî, III, s. 334; Madelung, “Ahmad b. Isa”, s. 48.

Beyt silsilesi dışında yer alan çok sayıda râvî grubundan tahammül ettiği merviyyâtı da eklemiş olmasıdır.467

Muhammed b. Mansûr el-Murâdî’nin (ö. 290/903) eserin rivayetindeki rolüne geçmeden önce bazı tespitlerin ortaya konulması gerekmektedir. Belirlenecek bu tespitler, el-Murâdî’nin esere yaptığı katkı ve etkilerin izini sürmede somut veriler sağlamanın yanı sıra onun eserin rivayetindeki rolünü de anlamamıza yardımcı olacaktır. el-Murâdî’nin Ahmed b. İsâ’dan (ö. 247/861) tahdis ettiği haberler dışında esere bazı ilavelerde bulunduğunu biliyoruz. O, Zeydî geleneği içinden ve dışından dönemin önde gelen muhaddis ve fakîhlerin rivayet ve görüşlerini de eserin ilgili konu başlıkları altına yerleştirmiştir. Ancak hemen belirtilmelidir ki el-Murâdî’nin Emâlî’ye dahil ettiği söz konusu rivayet malzemesi, hocası Ahmed b. İsâ’nın nakil ve ictihadlarını teyit ve itmâm edici husussiyete sahip bir seçkiden ibarettir. Bu noktada el-Murâdî’nin Emâlî adlı esere katkı ve tesir düzeyini tespit edilmesi gerekmektedir.

Acaba el-Murâdî’nin esere olan tesiri sadece hocası Ahmed b. İsâ’nın hadis ve görüşlerini destekleyici rivayet ve kavillere yer vermesi ile sınırlı mıdır?

Emâlî’nin Ahmed b. İsâ’ya aidiyeti hususunda herhangi bir görüş farklılığı bulunmamaktadır. Ancak hâlihazırda elimizde bulunan Emâlî adlı eserin, tasnîfinin kime ait olduğu konusunda kaynaklarda net bir veri bulunmamaktadır. Eserin câmii el-Murâdî (ö. 290/903), mevcut düzeni Ahmed b. İsâ’nın direktifleri doğrultusunda mı oluşturdu yoksa eserin tertibini bizzat kendisi mi gerçekleştirdi? Her ne kadar Zeydî kaynaklar, eserin Ahmed b. İsa’ya ait olduğunu beyan etmekteyse de bu aidiyetin iç yüzü ve keyfiyeti hakkında detaylı bir malumat bulunmamaktadır. Bu manada eserin 1981 baskısında el-Murâdî’nin rolüne ilişkin bir beyana rastlamadık.

Bu durum, Emâlî’nin bugünkü halinde Muhammed b. Mansûr el-Murâdî’nin katkısının ne düzeyde olduğuna ilişkin bir muğlaklık ortaya çıkarmaktadır. Öte yandan Ra’bü’s-Sad’ dışında eserin herhangi bir şerhi bulunmamakta ve mevcut baskılarının hiçbirinde bu konuya dair bir tafsilat yer almamaktadır. Bununla beraber tespit edebildiğimiz kadarıyla Emâlî, şimdiye kadar bir akadamik araştırmaya da konu edilmemiştir. Ortaya çıkan bu tablo, el-Murâdî’nin Emâlî üzerindeki tesirinin düzeyini tespit etmemizi zorlaştırmaktadır.

İstisnaları olmakla birlikte Murâdî, bâb başlıkları altında meseleye ilişkin hadis ve kavil aktarmada önceliği hocası Ahmed b. İsâ’ya vermiştir. Yani eserdeki

467 Eserde yer alan tüm isimlerin listesi için bkz. Ahmed b. İsa, Emâlî, III, ss. 1665-2048.

hakim tablo, konu başlıkları altında serdedilen rivayet ve görüşlerin sıralanmasında evvel emirde Ahmed b. İsâ kanalıyla aktarılan rivayetlerin yer alması şeklinde kurgulanmıştır. Benzer şekilde konuyla alakalı doğrudan veya dolaylı olarak Ahmed b. İsa’nın görüşünün nakledildiği haberlerin de bâb başlıkları altında öncelenmiş bir konuma sahip olduğu görülmektedir. Ancak Ahmed b. İsâ harici tarîk ve râvilerden gelen hadis veya görüşlerin bâb başlıkları altına yerleştirilmesinde yada bu malzemenin kendi içinde sıralanmasında nasıl bir yöntem izlendiği hususunda ise elimizde herhangi bir somut veri bulunmamaktadır. Bu durum, eserin konu başlıkları dahil genel çerçevesinin Ahmed b. İsâ’ya, iç düzeni ve muhtevaya yapılan katkıların tertip ve tanzimi dahil teknik ayrıntılarının Murâdî’ye ait olduğuna işaret etmektedir.

Buradan hareketle eserin teşekkülünde Murâdî’nin Ahmed b. İsâ’dan daha fazla tasarrufa sahip olduğu söylenebilir.

Öte yandan Murâdî’nin, eser üzerindeki tasarrufunun sınırlarını anlamamıza yardımcı olabilecek birtakım müşahhas argümanlara sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Buna göre bazı bâb başlıkları altında Ahmed b. İsâ’dan hiçbir rivâyet veya görüş aktarılmaması, bazı bâb başlıkları altında Ahmed b. İsâ dışındaki ravîlerden nakilde bulunulması, bazı bâb başlıkları altında serdedilen rivayetlerin isnadında Ehl-i Beyt dairesi dışında kalan ve Sünnî kesimin itibar ettiği çok sayıda râvî ve muhaddisin yer alması gibi göstergeler, en azından bâb başlıklarının cüzî bir kısmının Murâdî tarafından belirlenmiş veya sonradan esere ilave edilmiş olabileceğine işaret etmektedir. Bu varsayımı reddetmemiz durumunda şu hususları peşinen kabul etmemiz gerekecektir. Bunlardan ilki, Ahmed b. İsâ ile mülâkî olduğu ve ondan hadis tahammülünde bulunduğu halde Murâdî, isti’mâl etmeyeceği rivayetleri ahzetmiş olmalıdır. Diğer taraftan Ahmed b. İsâ da belirlediği bâb başlıklarının bir kısmını, Ehl-i Beyt dışı fakîh-muhaddislerin hadis veya görüşleri ile doldurması konusunda talebesi Murâdî’yi yetkilendirmiş olmalıdır.

İncelediğimiz kadarıyla her iki durumun da kabulüne ilişkin bir herhangi bir delile sahip değiliz. Buna mukabil, elimizde mezkur iki iddiayı çürütecek önemli bir argüman bulunmaktadır. Bu argüman, Ahmed b. İsâ’nın Zeydî gelenek içerisinde benimsemiş olduğu Cârûdî yaklaşımdır.468 Çünkü Cârûdî bakış açısı, Ehl-i Beyt imâm ve râvî silsilesi dışında, özellikle de Sünnî câmiaya mensup muhaddislerden

468 Bu argüman, Ahmed b. İsâ’nın Sünnî camiadan hadis ve görüş almaya mesafeli duruşunu, onun benimsediği Cârûdî çizgi ile ilişkilendiren argümandır. Bkz. Madelung, “Ahmad b. ‘Isâ”, ss. 48-49.

gelen hadis ve görüşlerin makbul karşılanmadığı katı bir perspektifi temsil etmektedir. Tabiatıyla gelenek içerisinde söz konusu fraksiyonu benimseyen Ahmed b. İsâ’nın, Ehl-i Beyt dışında farklı bir ilmî ve siyâsî tutum/kimlik benimsemiş râvî ve ulema merkezli rivayetlerin eserine girmesine izin vermiş olması düşünülemez.

Hocası Ahmed b. İsâ’nın aksine daha esnek ve Sünnî kesime daha müsamahakar bir yaklaşımı benimseyen Murâdî, siyâsî iktidara muhalif yönünü gizli tutmuştur.

Böylece yaşadığı zaman dilimi boyunca başta Kûfe olmak üzere Irak kültürel havzasının ilmî mirasını tevarüs etmiştir. Dahası mevcut iktidara muhalif olmasına rağmen Abbâsî yönetimine karşı başlatılan hiçbir kıyam hareketi içerisinde fiilen yer almamış olması, Irak bölgesinde yönetimle ‘zâhiren’ iyi ilişkiler içerisinde olmasını temin etmiştir. Lehinde gelişen hâkim siyasî ve ilmî atmosferi fırsata dönüştürmüş ve gelenek içerisinde benimsediği Betrî yönelim sayesinde bir yandan siyâsî takibatından uzak kalırken bir yandan da başta Ahmed b. İsâ olmak üzere Kâsım er-Ressî, Abdullâh b. Mûsâ ve Hasan b. Yahyâ gibi Zeydî geleneğin faal isimleri ile görüşme imkanı elde etmiştir. Böylece hem Zeydî geleneğin fıkıh ve hadis mirasını hem de Ehl-i Beyt dairesi dışında kalan çeşitli unsurların, özellikle de Sünnî kesimin, hadis-fıkıh birikimini derlediği Emâlî adlı esere yansıtmıştır. Bu durum, Zeydî geleneğe ait muteber ve mevsuk ilk hadis-fıkıh derlemesinin, Murâdî’nin katkılarıyla birlikte kendi dönemi için orijinal bir senteze kavuştuğu anlamına gelmektedir.

Emâlî üzerinde yaptığımız incelemelere göre, eserin tertîbi, kitap ve bâb başlıklarının tanzimi gibi genel çerçevenin Ahmed b. İsâ tarafından belirlendiği görülmektedir. Buna mukabil bâb başlıkları altına yerleştirilen görüş ve ictihadlardan oluşan merviyyatın seçkisinde ise Murâdî’nin önemli ölçüde etkisinin olduğu ön plana çıkmaktadır. Özetle eserin tasnîfinin ana hatlarının Ahmed b. İsâ tarafından gerçekleştirildiği, iç düzenindeki teknik ayrıntılar ve bazı bâb başlıklarının ilavesi ile çeşitli konulara dair Ehl-i Beyt dışı tarîk ve râvîler kanalıyla naklettiği hadis ve görüş seçkilerinin esere girmesini de kapsayan geniş bir tasarrufun Murâdî’ye ait olduğu anlaşılmaktadır.