• Sonuç bulunamadı

IV. Çalışmayla İlgili Kaynakların Tanıtımı

1. BÖLÜM

2.2. EMÂLİ’NİN KAYNAKLARI

2.2.5. Hocalarının Cerh - Ta’dîl Durumu

Ahmed b. İsâ’nın Emâlî’de kendisinden rivayette bulunduğu iki hocası vardır.

Bunlar Huseyn b. Ulvân ve Muhammed b. Bekr’dir. Bu şahıslarla ilgili kaynaklarda geniş çaplı malumat bulunmamaktadır. Biyografik bilgi derleyen eserler söz konusu kimselerle ilgili tafsilatlı veri ihtiva etmemektedir. Ancak Ahmed b. İsâ’nın iki hocası Huseyn ve Muhammed’in tanıtımına geçmeden önce Zeydî geleneğin aktarımında önemli bir yeri olan Ebû Hâlid el-Vâsitî’nin (ö. 150/767) tanıtılmasına ihtiyaç vardır. Zira Ebû Hâlid, Zeydî oluşumun en erken eserlerinden Mecmû’, Emâlî ve Ahkâm’da kendisi aracılığıyla hadis ve görüş nakledilen önemli bir kaynak nâkil konumunda bulunmaktadır. Bu itibarla Emâlî’de yer alan Zeyd b. Ali menşeli rivayet ve görüşlerin önemli bir yekununun aktarımından yer alan Ebû Hâlid’in tanıtılması gerekmektedir. Burada önce Ebû Hâlid el-Vâsıtî hakkında bilgiler verilecek sonrasında da Ahmed b. İsa’nın kendilerinden nakilde bulunduğu iki hocası Huseyn b. Ulvân ile Muhammed b. Bekr’e değinilecektir.

2.2.5.1. Ebû Hâlid el-Vâsitî (ö. 150/767)

Ebû Hâlid künyesi ve el-Hâşimî, el-Kuraşî, el-Kûfî, el-Vâsitî, gibi nisbelerle tanınan Amr b. Hâlid, (ö. 150/767) Zeydiyye mezhebinin önde gelen hadis ulemasından biridir. Kûfe ve Vâsıt bölgelerinde yaşamıştır. İmâm Zeyd’in (ö.

122/740) yakın arkadaşı olup, Mecmû’u ondan rivayet etmiştir.472 Başta Mecmû’, Emâlî ve Ahkâm olmak üzere Zeydî hadis ve fıkıh literatürünün neredeyse tamamında yer almaktadır. Ehl-i Beyt câmiasının ilmî mirasının naklinde önemli bir konuma sahip olan Ebû Hâlid, geleneğin kendisinden sonraki birçok temsilcisi açısından da makbul ve muteber bir râvî olarak görülmektedir. Onun naklettiği rivayetler, Zeydî geleneğin hadis ve fıkıh birikiminin teşekkülünde kayda değer bir öneme sahiptir. 473

Zeydiyye nazarında makbul bir şahsiyet olan Ebû Hâlid, gerek Sünnî gerekse Şiî münekkitler tarafından ağır bir biçimde eleştirilmiştir. Onunla ilgili cerh ve ta’dîl kayıtları incelendiğinde ağır cerh lafızları ile tenkide uğradığı görülmektedir. Ehl-i

472 İbn Ebi’r-Ricâl, Matlau’l-Budûr ve Mecmau’l-Buhûr, III, s. 382; Necâşî, Ahmed b. Ali b. Ahmed b. el-Abbâs el-Kûfî (ö. 450/1058), Ricâlü’n-Necâşî Fihristü Esmâi Musannifi’ş-Şîa, thk. Mûsâ Zencânî, 6. bs., Müessesetü’n-Neşri’l-İslâmî, Kum, 1418/1997, s. 288.

473 Müeyyedî, Levâmi’u’l-Envâr, I, s. 325.

Sünnet’e mensup münekkitler, Ebû Hâlid’i yalancı (kezzâb), güvenilmez (gayr-u sika), hadis uyduran (vaddâ’), terk edilmiş (metrûk) gibi kayıtlarla eleştirmişlerdir.474 Diğer taraftan Şiî âlimler de Ebû Hâlid’in hadiste güvenilmez ve yalancı bir kimse olduğu yönünde cerh ifadeleri kullanmışlardır.

Hakkındaki iddialara bakıldığında onunla ilgili suçlamalar, hadis uydurmak ve Mecmû’un rivayetinde tek kalmak, Ehl-i Beyt’in lehinde nakilde bunmak, yaşadığı dönemde ön planda olmayıp Zeyd b. Ali’nin safında yer almak gibi hususlar üzerine yoğunlaştığı görülmektedir.475 Bu durum Ebû Hâlid (ö. 150/767) hakkında olumsuz bir kanaat uyandırsa da Zeydiyye özelinde yapılan araştırmalarda söz konusu eleştirilerin tutarsız ve yanlı olduğu dile getirilmiştir. Çünkü Ebû Hâlid’i tenkit eden âlimler Zeydiyye mezhebine mensup kimseler olmadığından söz konusu değerlendirmelerde mezhep taassubu etkili olmuş ve nesnellik korunamamıştır.

Nitekim Sayyâğî (ö. 1221/1806), el-Mecmû’un şerhi er-Ravzü’n-Nadîr adlı eserinin mukaddimesinde Ebû Hâlid’in ta’dîli hakkında geniş kapsamlı tartışmalara yer vermiştir. O, Ebû Hâlid’e yöneltilen tenkitleri çeşitli başlıklar halinde sıralamış ve her birini hadis usulü verileriyle etraflıca cevaplamaya çalışmıştır. Buna göre Zeydiyye’nin bu konudaki tavrını da yansıtan cevaplarda öne çıkan hususlar şöyle özetlenebilir:

Hakkındaki cerh ifalerine mukabil, Ehl-i Beyt imâmları onu güvenilir kabul ettiklerinden cerh ve ta’dil iddiaları teâruz etmiştir. Bu durumda Ebû Hâlid için başka karîneler aranmalıdır. Sika râvîlerin ondan nakilde bulunması ve ta’dîl edenlerin cerh edenlerden sayıca daha çok olması önemli ipuçlarıdır. Ayrıca Ebû Hâlid’in, kendisini tenkit edenlerle farklı mezhepten olması da önemli bir karînedir. Zira cârih ile mecrûhun aynı mezhepten olması cerh ve ta’dîlin şartlarından birsidir ve burada bu durum göz ardı edilmektedir. Dolayısıyla Ebû Hâlid’in Ehl-i Beyt’in fazileti hakkındaki rivayetleri ve Şiîliği sebebiyle cerhe uğraması mezhep taasubunu göstermektedir.476

474 Zehebî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed b. Osman, Mîzânü’l-İ’tidâl fî Nakdi’r-Ricâl, thk. Ali Muhammed Bicâvi, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, ty, C. III, s. 257; İbn Adî, Ebû Ahmed Abdullah el-Cürcânî, el-Kâmil fî Duafâi’r-Ricâl, thk. Âdil Ahmed Abdülmevcûd-Ali Muhammed Mu’avvez, Dâru’l-Kütübi’l-‘Ilmiyye, Beyrût, 1997, C. VI, s. 217; İbn Ebî Hâtim, Ebu Muhammed Abdurrahman b. Muhammed b. İdris er-Râzî (ö. 327/939), Kitabu’l-Cerh ve’t-Ta’dîl, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, Beyrut, 1952, C. VI, s. 230.

475 Sayyâğî, er-Ravzu’n-Nadîr, I, ss. 33-46.

476 Sayyâğî, er-Ravzu’n-Nadîr, I, ss. 28-30.

Ebû Hâlid (ö. 150/767) hakkındaki suçlamalar, onunla mülâkî olanlardan gelmemekte, kendisinden sonrakilerden sâdır olmaktadır. Oysa onu tanıyanlar, Ebû Hâlid’in yalancı ve hadis uydurmacısı olduğuna yönelik herhangi bir beyanda bulunmamışlardır. Diğer taraftan Ehl-i Beyt’in önde gelen âlimleri bu iddiaları kabul etmeyerek ondan rivayette bulunmayı sürdürmüşlerdir.477

Ebû Hâlid güvenilir bir râvi olup rivayetlerinde şüphe bulundurmamaktadır.

Öyle ki onun nakilleri muteber hadis eserlerinde yer almaktadır. Uydurduğu iddia edilen hadislerin hem lafzî hem manevî şâhidleri bulunmaktadır.478

Ebû Hâlid’in Zeyd b. Ali’den rivâyette tek kalması da eleştirilen hususların başında gelmektedir. Oysa bu durum keyfî bir husus değil, zamana ve şartlara bağlı olarak değerlendirilmesi gereken bir hadisedir. Çünkü Zeyd b. Ali’nin başlattığı isyan hareketi neticesinde hem kendisi hem de ondan hadis semaında bulunanlar öldürülmüştür. Geriye sadece Ebû Hâlid kalmıştır.479

Bu bakımdan onun yalnız kalması, dönemin siyasî koşullarının ortaya çıkardığı bir durumdur.480 İbn Ebi’r-Ricâl (ö. 1092/1681) de Ebû Hâlid’in Zeyd b.

Ali’den rivâyette tek kalmasının bir kusur sebebi olmaması gerektiğini belirtmiştir.

Zira Sünnî literatürün sahîh kabul ettiği eserlerde de râvîler, hocalarından birçok kez teferrüd etmişler ve bu durum bir kusur sebebi olarak görülmemiştir. Nâsıbîlerin bu durumu eleştirmelerinin yersiz olduğunu vurgulayan İbn Ebi’r-Ricâl, Buhârî’nin Sahîh’inde de buna benzer örnekler olduğunu dile getirmiştir.481

Özetle Amr b. Hâlid el-Vâsıtî (ö. 150/767) hakkında Ehl-i Sünnet cenahından gelen suçlamaların temelinde onun Şiîlikle (teşeyyû’) itham edilmesi ve Ehl-i Beyt’in faziletine dair rivâyetlerde bulunması yer almaktadır. Şiî-İmâmî çizgiden gelen tenkitlerin temelinde ise yanında yer aldığı Zeyd b. Ali’nin mefdûl halifeler, imâmet, mehdîlik, hurûc, mut’a nikâhı vb. konularda farklı bir tutum benimsemiş olması yer almaktadır.

Ayrıca Zeydiyye mezhebinin birçok hususta Sünnî yoruma yakın söylemler geliştirmesi, müntesiplerinin tenkide uğramasına neden olmuştur. Bu bakımdan Ebû

477 Sayyâğî, er-Ravzu’n-Nadîr, I, s. 38

478 Hûsî, Bedrüddîn b. Emîriddîn, Tahrîru’l-Efkâr, thk. Ca’fer Âmilî, 2. bs., Mecma’u’l-Âlemî, yyy., 1437/2015, ss. 70-71; Sayyâğî, er-Ravzu’n-Nadîr, I, ss. 40- 44.

479 Kazi, “Zeydî Fıkhının Gelişimine Dair Notlar”, ss. 36-40.

480 Sayyâğî, er-Ravzu’n-Nadîr, I, s. 44.

481 İbn Ebi’r-Ricâl, Matlau’l-Budûr ve Mecmau’l-Buhûr, III, ss. 384-385.

Hâlid hakkında verilen hükümlerin objektif değerlendirmelerden uzak olduğu;

dönemin sosyal, siyâsî ve itikâdî cereyanlarına muvafık hükümler ihtiva ettiği anlaşılmaktadır.

2.2.5.2. Muhammed b. Bekr (ö. 171/788)

Tam adı Muhammed b. Bekr b. Abdirrahmân olup Ebû Abdillâh Erhabî el-Kûfî el-Hemedânî künyesi ile tanınmaktadır. Kûfe dolaylarında yaklaşık seksen sene yaşamış ve 171/788’de vefat etmiştir.482 Ca’fer es-Sâdık’ın (ö. 148/765) ashabı arasında zikredilmiştir.483

Emâlî’de Ahmed b. İsâ’nın kendisinden yoğun şekilde rivâyette bulunduğu Muhammed b. Bekr hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Biyografik bilgi ihtiva eden eserlerde onunla ilgili tafsilat yer almamakta, cerh ve ta’dil durumuna ilişkin herhangi bir veri bulunmamaktadır. Zeydî eserlerde ise kendisi, Ehl-i Beyt camiasından gelen rivayet malzemesinin bir nâkili olarak anılmaktadır.484

2.2.5.3. Huseyn b. Ulvân (ö. 210/826)

Ahmed b. İsâ’nın kendisinden en çok nakilde bulunduğu hocası Huseyn b.

Ulvan’dır. Ebu Alî ve Ebû Muhammed künyeleri, el-Kûfî el-Kelbî nisbeleri ile meşhur olan Huseyn b. Ulvan, Kûfe ve Medâin bölgesinde yaşamış, 210/826’da yine Kûfe’de vefat etmiştir. O, Sa’d b. Târık el-Eşceî, Süfyân es-Sevrî el-Kûfî (ö.

161/778), A’meş el-Kûfî (ö. 148/765) Abdullah b. Hasan el-Hâşimî (ö. 145/763), Hasan b. el-Hasan (ö. 145/763)485, Ca’fer es-Sâdık (ö. 148/766), Ebû Hâlid el-Vâsıtî

482 Tûsî, Ricâlü’t-Tûsî, s. 278; Ahmed b. İsâ, el-Emâlî, III, s. 1684.

483 Bkz. Tefrişî, Mustafa b. Huseyn el-Hüseynî (ö. 1030/1621), Nakdü’r-Ricâl, tahk. Heyet, Müessesetu Âli’l-Beyt li İhyai’t-Türâs, Kum, 1418/1997, C. IV, s. 152.

484 Muhammed b. Bekr, Zeydî hadis ve fıkıh mecmualarının birçoğunda mensubu bulunduğu Ehl-i Beyt’e air rivâyet ağının bir parçası konumunda yer almaktadır. Bkz. Kâsımî , Abdullâh b. Hâdî el-Hasan b. Yahyâ (ö. 1375/1956), el-Cedâvilü’s-Suğrâ Muhtasari’t-Tabakâti’l-Kübrâ, Müessetu Zeyd b. Ali es-Sekafiyye, Amman, ty, C. II, s. 405; Mansûr Billâh, Abdullah b. Hamza (ö. 614/1217), el-İkdu’s-Semîn fi Ahkâmi’l-Eimmeti’l-Hadeyn, thk. Abdusselâm Abbâs el-Vecîh, Müessetu Zeyd b. Ali es-Sekâfiyye, San’a, 1421/2001, C. I, s. 306; Hûsî, Muhammed b. Yahyâ b. Huseyn, el-Muhtâr min Sahîhi’l-Ehâdîsi ve’l-Âsâr, Merkezu Ehli’l-Beyt li’d-Dirâseti’l-İslâmiyye, San’a, 1423/2002, C. I, s.

63, 71, 84, 87, 95, 122, 125, 130, 145 vd.; Ebu’l-Hasan ez-Zeydî, Ali b. el-Huseyn, el-Münteze’u min Muhîtı’l-İmâme, thk. Yahyâ Sâlim İzzân, s. 54, 74 (ŞM); İsfehânî, Mekâtilü’t-Tâlibiyyîn, s. 13; Ucrî, Ali b. Muhammed, Miftâhu's-Sâde, Müessetu Zeyd b. Ali es-Sekafiyye, San’a, 1424/2003, s. 1390;

Müeyyedî, Levâmi’u’l-Envâr, I, s. 341; Hasan el-Utrûş, el-Besât, s. 41; Nâtık Bilhak, Teysîru’l-Metâlib, s. 428; Ahmed b. İsa, el-Emâlî, I, s. 49, 55, 58, 66 vd.

485 Seyyidü’l-İmâm el-Hasan b. el-Hasan b. el-Hasan b. Ali b. Ebî Tâlib (ö. 145/763)

(ö.150/767) Hişâm b. Urve (ö. 145/763) gibi kimselerden hadis naklinde bulunmuştur.

Ahmed b. Yûnus, Câbir b. Kürdî el-Vâsıtî, Zeyd b. İsmâîl, Süleymân b.

Dâvûd, Ammâr b. Recâ (ö. 267/881), Ubeyd b. el-Heysem, İsmâîl b. İbrâhîm, Ahmed b. İsâ, Muhammed b. İbrâhîm el-Allâf gibi birçok kimse de ondan rivayette bulunmuştur.486

Huseyn b. Ulvân (ö. 210/826) da tıpkı Amr b. Hâlid el-Vâsıtî (ö. 150/767) gibi yalancılık (kezzâb) ve hadis uydurmak (yadau’l-hadîs) ile itham edilmiştir.

Sünnî hadis münekkitleri onu büsbütün zayıf (vâhi’l-hadîs), hadisi terk edilesi (metrûku’l-hadîs), aşırı derecede yalancı (kezzâbün min kezib) gibi ağır cerh lafızları ile eleştirmişlerdir.487 Fakat Zeydî kaynaklar söz konusu ithamların aksine Huseyn b.

Ulvân’ı güvenilir bir râvî (evsak) olarak kabul etmişlerdir.488 Dahası Huseyn b.

Ulvân’ın rivayetlerinin sağlam olduğu, bu sebeple başta İmâm Ahmed b. İsâ ve Nâsır Müeyyed Billâh olmak üzere birçok kimse tarafından ihticac edildiğini belirtmişler;

buna mukabil Nâsıbe’nin yine de onu ta’n etmekten geri durmadıklarını kaydetmişlerdir.489