• Sonuç bulunamadı

Yalçın Küçük İle “Geçmişini Değiştirme” Polemiği

1.2.2. İdeolojik Tutumu 1. Bir Ütopyaya İman

1.2.3.1. Davalar 1. TKP Davası

1.2.3.2.4. Yalçın Küçük İle “Geçmişini Değiştirme” Polemiği

Vedat Türkali, 1989’da Görüş dergisine bir röportaj verir. Burada TKP ve TKP’nin önde gelen isimleri hakkında sarf ettiği sözler çeşitli çevrelerden tepkilere yol açar. Bunlardan biri de Prof. Dr. Yalçın Küçük’tür.

Vedat Türkali’nin Görüş dergisinin ilgili sayısındaki söyleşisinde “geçmişinden ayrılma işaretleri ver”diğini söyleyen Yalçın Küçük, “Türkali Geçmişini Değiştiriyor” başlıklı bir yazı yayınlar.294 Yazıda Vedat Türkali’nin kendi eksikliğini başka yerde aradığını, “merkezinde Vedat Türkali’nin yer aldığı bir Türkiye komünist hareketi tarihi taslağı ver”mek istediğini belirtir. Madde madde itirazlarını sıralayan Yalçın Küçük, geçmişte yaşananlardan ötürü neden bugüne kadar sustuğunu, geçmişte konuşmaya engel teşkil eden 141 ve 142. Maddelerin hâlâ yürürlükte olduğunu ve buna rağmen Türkali’nin bu itirazlarını bugün dile getiriyorsa, geçmişte de getirebilecekken getirmediğini, bunun nedenini sorar. Bu anlatım için kullanılan üslubu da beğenmediğini, Türkali’nin “Türkiye komünist hareketi” için kullandığı “namussuzca”, “sahtekâr soytarının ölüsü”, “zavallı”, “CIA adına görevli birisi” gibi nitelemeleri uygun bulmadığını ifade eder. “Ayrıca Türkali’nin tarihçesini mertliğe de uygun bulmuyorum. Zeki Baştımar bir yana, İsmail Bilen’in Türkiye’de parlatıldığı bir zaman oldu; başkaları da var, ancak, ben Bilen’in en çok parlak olduğu bir zamanda İsmail Bilen’in bir-iki yardakçısının uygun gördüğü bir zamanda, benim türümden İsmail Bilen politikalarını hep eleştiren bir kimseyi bile rahatsız edecek bir içerik ve tek yanlılıkla tarih düşmeyi doğru bulmuyorum. Bunlar, genç kuşaklara aydınlık getirmiyor ve üstelik “iyi örnek” de olmuyor.”295, demektedir ki, bu sözleri, Türkali geçmişe dönük eksikleri yansıttığını ve bunu genç kuşakların geçmişi doğru öğrenmeleri ve ondan ders almaları için yaptığını ısrarla ifade etmesine bir itiraz mahiyetindedir.

Yalçın Küçük’ün daha çok Komünist Partisi’nin içindeki politik-ideolojik çekişme ve çatışmalara ayrılan kısımları bir kenara bırakarak Vedat Türkali’ye itirazları noktalarına

294 Yalçın Küçük’ün söz konusu yazısı Vedat Türkali’nin Yanıtlar, Cem Yay, 1992, İstanbul, s.53-60’ta yer almaktadır. Alıntılar ve göndermeler bu yazıdandır. Vedat Türkali’nin söyleşisi iki bölüm hâlinde Ekonomi ve Politikada Görüş, S.29, Nisan 1989, s.14-18 ve S.30, Mayıs 1989, s.18-19’da yayınlanmıştır. Söyleşiyi, aynı zamanda derginin yayın yönetmeni olan Çağatay Anadol gerçekleştirmiştir.

157

odaklandığımızda, ikinci olarak Türkali’nin İsmail Bilen’i parti tarihinden çıkarıp Şefik Hüsnü’yü konumlandırdığını savunan Yalçın Küçük bunu da doğru bulmadığını, Şefik Hüsnü’nün sol içinde sağ kanadı temsil ettiğini, bu eğilimin de partiye yarar sağlamayıp zarar verdiğini savunur.

Kemal Tahir ile ilgili olarak da “Vedat Türkali burada Kemal Tahir’i hatırlıyor; açıkçası köylüce uyduruyor. Daha açıkçası çarpıtma gereği duyuyor. Bir: Vedat Türkali bunları nereden çıkarıyor ve biliyor; Nazım’ın “Troçkist” suçlamasıyla partiden atıldığı zaman, Vedat Türkali oniki-onüç yaşında bir çocuktur. Kişisel olarak bilmesi mümkün değildir. Ayrıca Türkiye işçi sınıfının geçmişinin karanlık olduğunu, Vedat Bey söylüyor. Vedat Bey’in gözlerinin karanlıkta bir-iki noktayı çok iyi gördüğünü mü düşünmek gerekiyor?”, der. Vedat Türkali ona verdiği yanıtlarda da Çalışlar, Anadol ve Dosdoğru’ya verdiği yanıtları tekrarlar. Kendisinin şahit oldukları ya da o devri yaşamış isimlerle birebir ilişkileri sayesinde öğrendiklerini aktardığını, Kemal Tahir ile pek çok kez belli konulardaki fikir ayrılıkları nedeniyle tartıştıklarını ve bu tartışmalara şahit kişilerin olduğunu söyler. Nazım Hikmet’i şahsen görmemişse de onunla birebir ilişki içinde olmuş, hapiste kalmış, yazışmış Kemal Tahir, Orhan Kemal, Şefik Hüsnü, Hikmet Kıvılcımlı, Zeki Baştımar gibi şahsiyetlerle şahsi ve politik ilişkileri sayesinde pek çok şeyi birinci ya da ikinci kişilerden dinlediğini, anlatımlarının da bu şahitliklere dayandığını aktarmaktadır.

Zeki Baştımar’ın yurt dışına çıkışıyla birlikte, Türkiye’de parti faaliyetlerinin çeşitli kanatlarca yürütüldüğü bilinmektedir. TKP Genelsekreteri olarak Yakup Demir müstearıyla Rusya’dan icazet alan Zeki Baştımar ve onun ölümünden sonra da İsmail Bilen (Marat-Laz İsmail,) partinin yurtdışından faaliyetlerini sürdürürler. Fiili olarak Türkiye’de bir parti kalmamıştır. Bu durumda 1960’tan sonra sol çevredeki politik aktörlerin yeni oluşumlar peşinde oldukları sırada kurulan TİP, kendini tartışmaların merkezinde bulacaktır. Komünist partilerinin bir devamı olup olmadığı, eski komünistlerin mi partiyi yönettiği, ya da partinin başına getirilen Mehmet Ali Aybar, Sadun Aren, Behice Boran gibi isimlerin TKP ile ilişkilerinin olup olmadığı, varsa ne düzeyde olduğu tartışmaları uzun süre varlığını ve canlılığını korumuştur. Ancak, Vedat Türkali, kendisine göre TİP’in başına gelen Behice Boran’ın eski TKP’’li arkadaşlarının onayı olmadan işi yapmasının mümkün olmadığını söylerken Yalçın Küçük buna da karşı çıkar ve Behice Boran’ın eski komünistlerin onayını almadığını savunur.

158

Vedat Türkali, Yalçın Küçük’ün yazısını okur okumaz kendisinin cevap vermek istediğini ancak, çevresindeki arkadaş ve dostlarının “buna değmeyeceğini” ısrarla savunmaları nedeniyle kendisinin bu işi o zaman için ertelediğini belirtir.

Yalçın Küçük’ün 18 Ekim 2011 tarihli Aydınlık gazetesinde çıkan “Kimliğini Kaybetmiş Adam” başlıklı yazısıyla Vedat Türkali’yi eleştirir. Onun bir dönem komünist olduğunu, bu nedenle tutuklandığını, tutukluluktan sonra soldan uzaklaştığını ve hep mutsuz, asık suratlı olduğunu kaydeder. Doksanlarda ise “Kürtleştiğini”, Kürtler ve Öcalan için çalışmaya başladığını, bunu da Kürtlerin artan imkânları için yaptığını iddia eder.

Yalçın Küçük kendisinin de Kürtlerle birlikte çalıştığının hatırlatılacağını da göz önünde bulundurmuş olmalı ki, kendisinin de Bekaa’ya gittiğini, ancak kendi kimliğini unutmadığını, ülkeye döndükten sonra da hapiste cezasını çektiğini aktarır. Oysa Yalçın Küçük sadece bir kez Öcalan’ı Beka Vadisi’nde ziyaret etmekle kalmamış, uzun süre PKK kanalı olarak ifade edilen MED TV’de programlara katılmış, bu programlarda pek çok kez Abdullah Öcalan’a dönük övücü sözler sarf etmiştir.

Yazısında Türkali’nin Kürtlerden bir film için teklif beklediğini, ancak kendisine film yapımı için teklif gitmediğini, bir anlamda, Türkali’nin Kürtler için sarf ettiği “müsbet” sözlerin maddi beklentiler doğrultusunda olduğunu iddia eder.

Vedat Türkali, Küçük’ün bu iddialarına karşılık bir yazı yayınlar ve iddialarına yanıt verir. Taraf gazetesinin 5 Kasım 2011 tarihli nüshasında yer alan “İkinci Reçete(İkinci Aşı)” başlıklı bu yazısına “Aydınlık’ta bana bir saldırı yazısı çıkmış Yalçın Küçük adlı yaratığın.”, cümlesiyle başladıktan sonra, dost ve arkadaş çevresinin kendisini Yalçın Küçük’e cevap vermemesi için, onun bu cevaba layık olmadığını düşündükleri için kendisini ikna ettiklerini aktarır. Ta ki, Hürriyet gazetesindeki “Türkiye’de en etkili on kişi” başlıklı listenin tepesinde “şeytan külahıyla resmini görünce” cevap vermeye karar verdiğini belirtir. Dört maddede sıralar itirazlarını. Evvela, “Bu yaratık” dediği Yalçın Küçük’ün “aklın alamayacağı ölçüde yalan söyle”diğini, kendisini onu sevdiği savının kat’îyen yalan olduğu; ikinci olarak hırsız olduğunu, Aziz Nesin ile kurdukları ortaklığı bozup bir de paraları iç ettiğini ve geri vermediğini; üçüncü olarak yıllarca Paris’te

 Yalçın Küçük bahsi geçen övgüleri için bakınız: https://www.Youtube.com/watch?v=xVKOktiAwyM (Erişim: 15.07.16) Ayrıca bu adres üzerinden Yalçın Küçük’ün konuyla ilgili yaptığı ya da katıldığı programlara ulaşılabilir.

159

MED TV’de Öcalan’la haftalık program yaptığını, bununla da yetinmediğini, çıkıp Beka Vadisi’ne gittiğini ve burada Öcalan ile röportaj yapıp yayınladığını ve bu arada yıllarca “kendisini oradaki Kürtlere beslettiğini”, onların sırtından geçindiğini; dördüncü olarak da onun bir sahtekâr olduğunu belirterek yazısına son verir.

Vedat Türkali’nin Yalçın Küçük’le ilgili son yazısı “Sahtekarlar Cenneti Ülkemizde Gömüttaşı Notlar-1: Kalçın Tarçın”296: Yazısında temsili bir anlatım dili kullanarak Yalçın Küçük’ü yermekte, onun yazdıklarını, politik gelgitleri ve tutarsızlıkları, provokatif olduğunu iddia ettiği girişim ve açıklamaları ile onu eleştirir.

Küçük ile Türkali arasındaki tartışma, Türkali’nin politik geçmişini değiştirdiği iddiasıyla başlar. Sonrasında Vedat Türkali’nin TKP ile ilgili iddialarının doğru olmadığı üzerinden devam eder. Son olarak Kürtlerle ilgili iki yazarın konumlarını tartıştıkları görülür. Burada söylenmesi gereken Vedat Türkali’nin hâlâ Kürtlerle Türklerin ortak bir vatanda, özgür bir ortamda yaşamalarını savunması karşısında Yalçın Küçük’ün çizgisini “ulusalcı-milliyetçi-Kemalist” bir noktaya kaydırdığı ve dün övgüler düzdüğü Öcalan’a hakaretler saydırdığı görülmektedir. Dolayısıyla çizgisinde sebat edenin ve savunduğu politik argümanların peşinden gidenin Türkali olduğunu söylemek mümkündür.