• Sonuç bulunamadı

Vedat Türkali’nin ortaokul yıllarıyla ilgili elimizde çok sınırlı bilgi bulunmaktadır. Hayk Açıkgöz’ün anılan sözlerinden anlaşıldığı kadarıyla o yıllarda Samsun Lisesi ve ortaokulu tek binadadır. Bu nedenle ortaokulu da Samsun Lisesi binasında okumuştur, diyebiliriz.

Bir söyleşisinde ortaokul son sınıfta edebiyat öğretmenini anan ve onun kendisinde bıraktığı etkiyi hatırlayan Türkali, konuşmasında şu sözlere yer vermektedir: “Ortaokulda son sınıfta Salim Rıza Karapınar diye bir edebiyat hocam oldu. Hâlâ hayatta olduğunu sanıyorum. Bende ilk edebiyat zevkini uyandıran insandır o. Nâzım Hikmet’i, Necip Fazıl’ı okuturdu bize. İlerici, solcu bir adamdı. Hâlâ öyledir. Selahattin Hilav, Cahit Külebi ve Adnan Özyalçıner’in de aralarında bulunduğu birçok edebiyatçıya hocalık yapmıştır.(…) Bize İbsen’in Halk Düşmanı’nı okutmuştu. Nâzım’ın şiirlerini okur, Faruk Nafiz’in ne kadar kötü bir şair olduğunu anlatırdı. Necip Fazıl’ı severdi. Cahit Sıtkı’yı, A. Muhip Dranas’ı da ondan okuduk. Bende edebiyat zevkini bu hocam uyandırdı anlayacağınız.”33 Vedat Türkali’nin adını andığı öğretmeni Salim Rıza Kırkpınar olmalıdır.341931-32 ders döneminde Sivas Lisesinde göreve

32 Türkali, Komünist, s.6-7.

33 E Aylık Kültür ve Edebiyat Dergisi Kasım 1999, S.8, s.8-13. Ayrıca, Tüm Yazıları Konuşmaları, Gendaş Kültür Yay., Aralık 2001, İstanbul,s.471-481.

22

atanan ve burada iki yıl çalıştıktan sonra 1933-34 ders yılında Samsun Lisesindeki öğretmenliğine geçmiş olmalıdır. Böylece Vedat Türkali’nin de yukarıdaki ifadesinde geçtiği gibi ortaokulun son sınıfında Salim Rıza’nın öğrencisi olur. Salim Rıza anılarında Vedat Türkali için “Unutamadığım bir öğrencimle bugün de dostluğum sürmekte: Şair, roman yazarı ve senarist Vedat Türkali (o günkü adıyla Abdulkadir).”, demektedir.35

Hatıralarında “orta okul ikiye geçtiğimde annem öldükten sonra”36 şeklinde bir ifade yer alır. Bir de Arslan Bey isimli fabrika sahibi adamdan işittiği hakaretin orta ikide olduğunu hatırlamaktadır.37

Vedat Türkali, ortaokul yıllarında unutamadığı ve ideolojik tutumunda da etkili olan bir olaydan bahseder. Kendisi on üç-on dört yaşlarındadır. Annesi hasta olduğu için hastahaneye götürürler.38 Doktor, babasına hastanın şikâyetini sorar. Babası “Kan ükürdü”, der. “Doktor neresinden”, diye sorunca Osman Bey ne diyeceğini bilemez ve biraz cehaletten, biraz da mahcubiyetten, sessiz kalır. Sorusuna yanıt alamayan doktor köpürür adamın üstüne. Osman Bey iyice çekingenleşir. O sırada Vedat Türkali de babasının yanındadır ve bir yandan doktorun tavrından ötürü çok kızmaktadır, öte yanda ise korkmaktadır. 39

Aslında Melek Hanım’ın rahminden kan gelmektedir. İstanbul’a götürülecektir. Tedavi görmek ve ücretsiz sağlık hizmetlerinden istifade etmek için doktorun sevk kâğıdı vermesi gerekmektedir. Hastahaneye bu nedenle gelmişlerdir. Resmi kayıtlara göre

Vedat Türkali, öğretmeninin soyadını yanlış hatırlıyor, Karapınar değil, Kırkpınar olmalıdır. Nitekim adını andığımız hatıralarında Vedat Türkali’nin Samsun Lisesinden öğretmeni olduğunu Salim Rıza belirtmektedir. Bakınız: Kırkpınar, s.22.

35 Salim Rıza’dan Anılar, s.22. Ayrıca Salim Rıza’nın şu söyleşisinde de Vedat Türkali’den bahsetmektedir: “Salim Rıza İle Anılar Arasında”, Günümüzde Kitaplar, Mayıs 1985, S.17, s.3-8 : “Cahit Külebi, Vedat Türkali, Sabahattin Hilav, Mübin Orhon, Edip Cansever, Konur Ertop, Kemal Özer, Adnan Özyalçıner, Münir Özkul, Erol Keskin, Çolpan İlhan, Alaattin Yavaşça, Raik Alnıaçık, Kenan Bulutoğlu, Önay Sözer, Sait Maden, Ferit Edgü öğrencilerim oldular.”

36 Türkali, Komünist, s.5.

37Türkali, Komünist, s.7-8.

38 “Fotoğraf Kitabı İçin Yazı” başlıklı metinde “Tütüncü ortamda dokuz yaşında sigaraya başlamış annemizi çok genç yaşta kanser aldı elimizden.”, demektedir: Vedat Türkali, Özgürlük İçin Kürt Yazıları-2, s.58.

23

Melek Hanım 1932 yılında vefat etmiştir. Türkali, annesinin rahim kanseri olduğunu ve bu nedenle İstanbul’dan dönemediğini, orada vefat ettiğini söylemektedir.40 Doktorun, babasına karşı aşağılayıcı hareketi, Cumhuriyet memur-aydın kesiminin “halkı adam etme”ci tavırlarının yanlışlığına binaen dile getirir ve bunu, babası aşağılanan bir evlat olarak kendisinde yarattığı olumsuz etkiyi dile getirmek için ifade eder.

Üç ablasının yanında evin tek erkek çocuğu olması nedeniyle önemsendiği ve değer gördüğünü söylemek mümkündür. Anılarındaki şu cümle, babasının ona olan muhabbetini yansıtır: “Bana çok düşkün olan babamdan bir gün az kaldı dayak yiyordum!”41 Ortaokul yıllarına ait hatıralarında, edindiği “okul dışı kültür”den bahseden yazar, döneme ilişkin hatırladıklarını şöyle aktarmaktadır: “Ortaokul sıraları edindiğim okul dışı kültürün bir yanı da, babamın çalıştığı un iskelesi yöresindeki işyerlerine çay, kahve veren Yalıkahve’den kaynaklanıyordu.” 42 Devri içinde Samsun’unun en hareketli yerlerinden biri olarak tanımlanabilecek iskele, işçilerin, işverenlerin uğrak merkezi olması nedeniyle bir gözlemci için pek çok numuneyi bünyesinde barındırmaktadır. Aynı zamanda yaşıtları arasında okula gidenlerin sayısının azlığı nedeniyle çevredeki hamallar tarafından sevilmekte, ilgi görmektedir. Yaz tatillerinde, balık tutmakta, babasının zoruyla Yalı Camisinde namaz kılmakta, Buğday Meydanında, mavnalarda, motorlarda çalışan işçilerin arasındadır. Onların şakalarına, kavgalarına, sevinç ve hüzünlerine şahit olmaktadır. Mektuplarını okuyup yazmakta, yeri geldiğinde onlara yüksek sesle gazete de okumaktadır.

İlk ve ortaokul yılları boyunca uzun tatil dönemlerinde mahallede haylazlık etmesin diye babası tarafından tanıdık işyerlerine çırak olarak verilir. Bunların arasında bakkal çiraklığı, tuhafiyeci yardımcılığı, karoser yapımcısı marangoz, kuyumcu çıraklığı yapması aklında kalanlardandır. Ayrıca Kökçüoğlu Mahallesi’nden Kel Süleyman isimli birisi ile ortaklaşa karpuz sergisi açtıkları ve babasından aldığı yedi-sekiz lirayı bu işte batırması da döneme dair bir diğer anısıdır.43

İstanbul İl Nüfus Müdürlüğünün paylaştığı şifahi bilgiye göre Melek Hanım 11.08.1932 tarihinde vefat etmiştir.

40 BÜ-MAFM, Çekim 1, Kaset 1.

41 Türkali, Komünist, s.2

42 Türkali, Komünist, s.16.

24

Lise yıllarına dair hatırladıkları gerçek bir sefalet ve yoksulluk manzarasıdır. Şöyle der o yıllar için: “Hiçbir sınıfta tastamam kitaplarım da olmadı. Çoğu kez bir defter, bir kalemle gidiyordum okula. Coşkucu bir abartma sanılmasın; çamurlu mezarlıklar arasından, “boklu dere”den geçip Acem Mahallesi-Unkapanı’ndan, kentin öte ucunda, Çiftlik’teki liseye gitmek, hele o yıllar kışları hiç eksik olmayan karlı havalarda işkenceydi. Pabuçlarımın altı delik olurdu çoğunda; karton, mukavva kordum tabanlarına. Ayakkabıma dolan karlı, çamurlu sular içinde buz keserdi ayaklarım. Kışın gelişini beklerken içim titrerdi.”44 Aslında karlı havalarda da güzel havalarda da, istese de eve yemeğe gelip geri dönmesine imkân yoktur. Zira okul ile ev arasındaki mesafe çok fazladır ve öğlen arasında eve yemeğe gelip derslerine vaktinde yetişmesinin imkânı yoktur. Bu nedenle babasının verdiği on kuruşa aldığı ekmek, peynir ve tahin helvası bütün lise hayatının öğlen yemeği menüsüdür.45

Lise yıllarında edebiyata meylinin arttığı ve bu nedenle edebiyat kolunu tercih ettiğini Hayk Açıkgöz ifade etmektedir.46 Ayrıca İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi arşivindeki şahsi dosyasından edinilen “Samsun İli Yüksek Katına” başlıklı dilekçesinde “Samsun Lisesinin 936-937 ders yılı edebiyat kolu mezunlarından”

olduğunu belirtmektedir. Bu dilekçeye cevaben yazılan “Samsun Kültür

Direktörlüğüne” başlıklı yazıda ise “Dilekçe sahibi Kadri Demirkan okulumuzun son sınıf edebiyat kolundan 936-937 ders yılı Haziran devresinde iyi derecede mezun olmuş ve olgunluğu da başarmıştır. Ahlâkı mazbut bir talebe olduğu” belirtilerek imzalanan yazıda Samsun Lisesi Direktörlüğü mührü bulunmaktadır.

Vedat Türkali’nin lise yıllarıyla alâkalı aktarılması gereken önemli noktalardan biri de, ileride kendisiyle evleneceği Ayşe Merih Baykal ile bu dönemde tanışmasıdır. Ayşe Merih Baykal, o yıllarda İstanbul Erenköy Kız Lisesi’nde okumaktadır. Ancak lisenin son senesinde kaydı Samsun Lisesine alınır. Babası o yıllarda Samsun’da doktordur. Vedat Türkali de o yıl lisenin son sınıfındadır. Ayşe Merih Baykal ile tanışmalarını

44Türkali, Komünist, s.6.

45 Türkali, Komünist, s.6.

46 Açıkgöz, s.36.

 Lise Direktörü’nün yazısı 7.8.937 tarihini taşımaktadır. Bu yazıyı onaylayan alt yazı ise 9.8.937 tarihini taşıyan Samsun Maarif Müdürlüğü mühürlüdür.

25

şöyle aktarır: “Yaşamımda iz bırakan bir olay başladı lise son sınıfta. Erenköy Kız Lisesi’nde okuyan Merih geldi bizim sınıfa. Karışık eğitime başlamıştı lise. İki kızdılar bizim sınıfta. Merih’i görür görmez, taşralı bir şair delikanlı olarak çarpılıverdim. Konuşmalarımız başlayınca daha da çarpıldım, şiire düşkündü o da; yazıyordu da! “Hangi şairleri seversiniz?”le başladık! Faruk Nafiz’den söz etmesi tersti biraz ya, ona gerçek şiiri göstermenin ayrı bir çekici üstünlük yanı da yok değildi hani! Ahmet Muhip’in ünlü “Serenat” şiirini yazıp verdim.”47 Edebiyat merakıyla başlayan bu arkadaşlık bir aşka dönüşecektir.

Bu arada Vedat Türkali’de yavaş yavaş filizlenmeye başlayan komünist düşüncenin bu arkadaşlık ilişkisi sayesinde Ayşe Merih Baykal’a da ulaştığını söylemek gerekir. Arkadaşı Komünist Memet aracılığıyla öğrendiği komünist fikirleri, Sefer Aytekin’in önerdiği kitaplarla ilerletmektedir. Zamanla bu fikirlerini Ayşe Merih’e de açar ve onun da kendisiyle benzer fikirleri paylaşması arkadaşlıklarını daha da sağlamlaştıracaktır. Sebahat Özdemir’in yazarın eşi Merih Pirhasan ile gerçekleştirdiği söyleşide, Merih Hanım’ın o yıllarda neden İstanbul’dan ayrıldığı ve Samsun Lisesine gittiği açığa kavuşur. “Lise son sınıftaydık. İki sene İstanbul’da Erenköy Kız Lisesi’nde okumuştum. Son sınıfta bana bir sıla hastalığı geldi. Samsun’a gideceğim diye tutturdum. Bu arada on iki kilo birden verdim. Bunun üzerine babam da beni aldırdı. Okulda oldukça başarılı bir öğrenciydim. Öğretmenlerim, arkadaşlarım ayrıldığıma üzüldüler. Kalmam için ısrar ettiler. Fakat ben kararlıydım; İstanbul’dan ayrılırken bayağı sevinçliydim. Bu gidiş hayatımın en önemli dönemine doğruymuş. Ortaokulu bitirdiğim yıl Samsun Lisesi olan okula, sonraki dönemde kızları da almaya başlamışlardı. Sınıftaki diğer öğrencilerin çoğu beni tanırdı. Kadir’le tanışmıyorduk. O da yalnız adımı duymuştu.”48  Merih Pirhasan’ın şu sözlerinden o yıllarda Vedat Türkali’nin ne kadar zor şartlarda

47 Türkali, Komünist, s.21.

48 Sebahat Özdemir, “Merih Pirhasan İle Söyleşi”, Vedat Türkali, Hazırlayan: Sebahat Özdemir, Everest Yay., Mayıs 2005, İstanbul,s.192-193.

Murat Çelikkan, Ayşe Merih Hanım’ın vefatı üzerine kaleme aldığı “Merih Baykal Pirhasan veya Vedat Türkali’nin Eşi” başlıklı yazısında “ Merih Hanım Erenköy Kız Lisesi’nde son sınıftayken Halkevi başkanı olarak Samsun’a gidiyor.” şeklinde bir ifadeye yer verse de herhangi bir kaynak belirtmemiştir. Oysa ne Vedat Türkali’nin anılarında ne de ulaşabildiğimiz söyleşilerinde “Halkevi başkanı” olarak Samsun’a geldiğine dair bir ifade ya da imaya rastlayamadık. Bir nokta da İstanbul’da evlendiklerine dair bir ifadeye yer veriyor. Oysa Vedat Türkali Samsun Çarşamba ilçesinde evlendiklerini belirtmektedir. Murat Çelikkan’nın yazısı için bakınız:

Link: http://www.bianet.org/bianet/yasam/15984-merih-baykal-pirhasan-veya-vedat-turkali-nin-esi (Erişim Tarihi: 07.12.16)

26

okuduğunu görmek mümkündür: “Ben yine çalışkan bir talebeydim. Kadir ise bütün yıl bir sarı yapraklı defter ve bir kurşun kalemle okula gelirdi. Ders kitapları yoktu. Yine de başarısız değildi. Bazen ben ona anlatırdım. Bazen de kopya verirdim.”49Merih Hanım’ın sözlerinin de şahitlik ettiği o zor şartlara, imkânsızlıklara rağmen Vedat Türkali okulu başarıyla bitirir. Merih Pirhasan’ın adı geçen söyleşisinde değindiğine göre kendisi iyi, Vedat Türkali ise pekiyi derecesi ile okuldan mezun olurlar.

Vedat Türkali, ilkokuldan liseye kadar büyük maddi sıkıntılara rağmen şartları zorlayarak okumayı sürdürmüştür. Bunda kendisinin istekli olması, okumayı ve edebiyatı sevmesi kadar ailenin onu bu konuda desteklemesi de bu başarıda pay sahibidir. Böylece 1937 yılında Samsun Lisesi edebiyat şubesinden mezun olarak üniversiteye gitmeye hak kazanır.