• Sonuç bulunamadı

Sami Karaören İle Sansür Polemiği

1.2.2. İdeolojik Tutumu 1. Bir Ütopyaya İman

1.2.3.1. Davalar 1. TKP Davası

1.2.3.2.2. Sami Karaören İle Sansür Polemiği

‘80’li yıllarda Cumhuriyet gazetesinde zaman zaman Vedat Türkali’nin sinema konulu yazıları yayınlanmaktadır ve bu vesileyle gazetenin yazıişleri müdürü Sami Karaören ile tanışmaktadırlar. Vedat Türkali’nin iki yazısına, yazarın izni dışında müdahale edilmesi Sami Karaören ile aralarında bir polemiğe yol açar.

Bu yazılardan biri de TRT tarafından Halit Refiğ tarafından filme alınan Kemal Tahir’in

148

romanını televizyon dizisi olarak çektirmek ister. Yönetmenliğini Halit Refiğ’in yaptığı dizinin yapımcılığını Ömer Serim üstlenir ve Meral Orhansoy, Can Gürzap, Atilla Tokatlı, Nevzat Okçugil, Muharrem Gürses gibi oyuncuların rol aldığı filmin yapımı 1979-1981 yılları arasında sürer. Ancak 12 Eylül askeri darbesinden sonra Kenan Evren’in emriyle ve bir komisyon tarafından film fırınlarda yakılır. Bu olayın üzerinden iki yıl geçtikten sonra filmin yakıldığı ortaya çıkar.288

Vedat Türkali filmin yakılmasının yanlış olduğunu, her şeyden önce Halit Refiğ gibi bir sinema yönetmeninin o kadar çaba, emek harcayarak ürettiği sanat ürününün yok edilmesinin kitap yakan, hatta insan yakan zihniyetlerden sonra bir de film yakan bir zihniyetin türediğini dile getirerek olayı eleştirir. Bu konuyla ilgili yazısını yayınlanması maksadıyla Cumhuriyet gazetesine gönderir. Bir süre yazı yayınlanmayı bekler. Bu arada görüştüğü Sami Karaören, konuyla ilgili İlhan Selçuk’un bir yazısının yayınlanacağını ve Vedat Türkali’nin yazısına bundan sonra yer verileceğini söyler. Bir süre sonra da yazının yayınlanacağını Vedat Türkali’ye haber verir. “Takıldığı bir yer olup olmadığını sordum. Önemli bir şey yokmuş; şöyle bir iki dokunma yapmış sadece!” Ertesi gün hemen gazeteye gider ve yazının değiştirilen yerlerini görmek ister. Vedat Türkali’nin anlatımına göre yazıya “Vaktinde yapılan haklı uyarılar göz ardı edilip böyle bir filmin yapımına izin verilmiş, böylece de devletin parasal kayıplara uğramasına neden olunmuş…” mealindeki cümleler eklenmiştir. Bunların kendi fikirleri olmadığını, çıkarılmasını, aksi taktirde yazısını geri çekeceğini söyleyen Türkali’nin ısrarları sonucu Sami Karaören eklediği cümlelerin üstünü çizer. Yazı,

Cumhuriyet gazetesinin 24 Aralık 1983 tarihli nüshasında yayınlanır. “Film Yakıldıktan

Sonra” başlıklı yazının Sami Karaören tarafından alt başlığı “Bir sanat yapıtını yakmak şaşılası bir olay. İnceleme, uyarı zamanında yapılmadığı için milletin görsel hakları çiğnenmiş, milyonlarına kıyılmıştır.” şeklindedir. Yani Vedat Türkali, yazısının içeriğindeki müdahaleye itiraz edip düzelttirmişse de, Sami Karaören, başlık altına ekleme yaparak yine de yazarın yazısına müdahale etmiştir. Ancak asıl polemik Vedat Türkali’nin “Sinema Günlerinin Ardından” başlıklı yazısının Cumhuriyet’te yayınlanmasıyla ortaya çıkar. Yazıya Vedat Türkali’nin düşünceleriyle ters düşen bir müdahale yapılmıştır. Türkali’nin “…Türk Sineması’na ayrılan da, Eczacıbaşı Holding’in verdiği iki milyonluk ödüldür. İki milyon da sinemanın bahşişi bile değildir.

149

Bu sorumuz ayıp mı kaçtı dersiniz?” şeklinde yer alan sözleri Sami Karaören tarafından “İki milyon: Eh, şöyle böyle, ama hani başka ödüller? Bizim koca finans dağlarımız Türk Sineması için bir şeyler düşünmeli değil miydi? Bu sorumuz ayıp mı kaçtı dersiniz?” olarak aktarılmıştır. Bunun üzerine 25 Mayıs 1986 tarihinde kendisine yazdığı mektupta yazının değiştirilen kısmının bir düzeltme ya da açıklamayla gazetede yer almasını ister:

“Yukarıdaki tümcelerin bir düzeltme ya da açıklamayla gazetede çıkmasını bekleyeceğim. Olmazsa başka bir yol aramak zorundayım.

Fethiye’nin Kaya Köyü’nden Enstitü çıkışlıSami Karaören, sana gerçekten dostluk duygularıyla bağlı bir yazar arkadaşını kırıp yıkma pahasına, Eczacıbaşı Holding’e, finans dağların gölge düşmesin diye, gönüllü kolculuk görevi üstlenmekten-Ne anlıyorsun demiyorum!-ne zevk alıyorsun?

Özal’lardan, Süleyman’lardan, Paşalardan yakınmak nemize bizim? Bir satır yazıdan korkan, yazarın en doğal hakkına saygısızca el atan sansür kafası bizde oldukça… Telefondaki dostluk gösterin kulağıma, gülen yüzün gözlerimin önüne geldikçe-Hadi midemden söz etmeyeyim-senin adına utanıyorum. Dilerim bir daha karşılaşmayız. Sevinip övünebilirsin, yılda bir iki yazımı basmak külfetinden de dostluğundan da kurtuldun. Bu yazıyı da artık, kendi yöntemin, biçemince düzelterek okuyabilirsin…” Türkali’nin bu mektubuna cevaben Sami Karaören 28.05.86 tarihli şu mektubu göndermiştir:

“Sami Karaören, Cumhuriyet Gazetesi, Yazıişleri Müdürü Vedat Türkali Bey,

Savunmalar isimli kitabında “25 Mayıs ‘86” tarihi yazılıyken Gendaş Yayınları arasında çıkan Tüm Yazıları Konuşmaları isimli kitabına alınan yazının dipnotunda yayın tarihi olarak “Cumhuriyet, 24 Mayıs 1986” ibaresi düşülmüştür.

Yazıya eklenen dipnotta, “Sonradan öğrendim; Enstitü çıkışlı değil, Türkoloji’den ayrılmaymış. Bilmeliydim” denilmektedir.

150

Böyle bir kişi olduğunuzu bilsem hiç yakınlık, dostluk kurar mıydım? Sorup soruşturmadan hakaretler yağdıran, gaddar, acımasız, insanlıktan, sevgiden uzak bir kişi olduğunuzu nereden bilebilirdim!

Mektubunuzdaki, o bir müfteriyi, çocuk yerine konan bir delikanlıyı azarlar tavrınıza da diyecek yok.

Ben 62 yaşında, kendine göre ne yaptığını bilen bir kişiyim. İşim, iyiliklerle, sevgilerledir. Sizin üslûbunuzla yanıt vermeyi kendime yakıştıramıyorum.

Sonsuza değin görüşmemek üzere kalın sağlıcakla… Mektubunuzu geri yollamak sanırım en doğrusu…”

Görüldüğü üzere, Sami Karaören’in mektubunda Türkali’nin iddialarına yanıt mahiyetinde bir ifade yer almamaktadır. Bunun üzerine Vedat Türkali 26 Haziran 1986 tarihli şu mektubu gönderir:

“Sami Karaören

Mektubunu, benim sana yazdıklarımla birlikte yayınlayıp okuyucunun yargısına bırakmak kararında olduğum için yanıtsız bırakmıştım. İstanbul’dan ayrılacağım günlere rastladığı için o işle pek uğraşamadım. Yazıları gönderdiğim biri, seni ilginç bulmadığı için basmamış. Ben öyle düşünmüyorum. Senin gibileri, ibret olacak biçimde, vitrine çıkarmakta yazarlığımız açısından yarar var. İlerde bir yazımda, bir kitabımda yerini uygun biçimde alman için belgeleri saklı tutuyorum. Bir yazıyı küstahlıkla değiştirip yazarın düşündüklerinin tam tersini yayınlamanın hesabını eninde sonunda vereceksin. Şimdilik, hakkımda kullandığın “…gaddar, acımasız, insanlıktan, sevgiden uzak…” sözcüklerini suratına çarpıyorum. Umarım bir terbiyesizlik daha etmezsin…”

Ulaşabildiğimiz kadarıyla yazar ile Sami Karaören arasındaki polemik bu mektuptan sonra kapanmıştır.

Tartışma metinleri Vedat Türkali’nin Savunmalar, isimli kitabının 1989 Cem Yayınevi (s. 5-13) baskısından alınmıştır.

151

Türkali ile Karaören arasındaki polemiğin de gösterdiği gibi Vedat Türkali, kendi yazılarına müdahale edilmesinden hoşlanmamaktadır ve en küçük bir değişikliğe tahammülü yoktur. Böyle bir durumda en sert şekilde eleştiriden ve bütün ilişkisini bitirmekten asla kaçınmamaktadır.