• Sonuç bulunamadı

Londra’dan Döndükten Sonraki Yılları

1.1.6. Çocukları ve Torunları

1.1.7.4. Londra’dan Döndükten Sonraki Yılları

1988-1999 yılları arasında, uğruna sürgüne gittiği ve 1940’lı yıllardan beri hayalini kurduğu Güven’i yazan Türkali, 1999’da İstanbul’a döner.

Güven romanı o yıllarda büyük bir patlamaya yol açar ve üst üste baskılar yapmaya ve

okurlardan büyük bir ilgi, talep görmeye başlar. Türkali de bu yoğun ilgi nedeniyle birçok etkinliğe davet edilir, konuşmalar yapar. Ayrıca roman tasarılarını sürdürür. Bu tasarılarını gerçekleştirmek için sağlığına çok özen gösterir. Yukarıda Mustafa K. Erdemol’un da işaret ettiği gibi, başkaları da Türkali’nin sağlığına gösterdiği özene değinirler. Bunlardan biri olan Gültekin Çizgen, “Vedat Türkali, bir gönül adamı olduğu kadar da bir disiplin adamıdır. İlerlemiş yaşı içinde onun hiçbir şeyi ihmal etmeden, ertelemeden, yaşam tekniğini saat disipliniyle götürmesi, verimli çalışma ve sağlıklı yaşama verdiği önem herkese bir ders olmalıdır. Tüm yaşamında bir sürü kaza, bela, ağır hastalıklar geçirmiş olmasına karşın, daima moralli ve sağlıklı kalabilme becerisi onun çelik disipliniyle yürüyen bir yaşam stratejisidir.”112, sözleriyle yazarın sosyal yaşamında sağlığına gösterdiği dikkate ve hayatını disipline etmede gösterdiği hassasiyete işaret eder. Asistanı olan Sebahat Özdemir de yazarın, yediklerine çok dikkat ettiğini ve bir şeyi bir zaman diliminde yememesi gerektiğini düşünüyorsa, canı ne kadar çekerse çeksin, asla yemediğini ifade eder. Yine Gülten Kaya da Vedat Türkali’nin yediğine içtiğine çok dikkat ettiğine değinirken şu anekdotu aktarır: “Ahmet

 İstanbul İl Nüfus Müdürlüğü’nden edinilen şifahi bilgilerden istifade edilmiştir.

112 Gültekin Çizgen, “Vedat Türkali”, Vedat Türkali, Hazırlayan: Sebahat Özdemir, Everest Yay., Mayıs 2005, İstanbul, s.154.

60

bir gün; Vedat Ağabey, sana çok özendiğimi itiraf ediyorum. Her şey iyi güzel de, ben senin gibi yaşayamam galiba. Ağabey, sen yemek bile yemiyorsun doğru dürüst, salatayla ömür geçer mi, vallahi ben dayanamam bu kadar disiplinli bir hayata,” demişti. Vedat Ağabey denize bakıp, “Ahmet’ciğim şu güzelliğe bak, cennet burada aslında, bu tarafta. Dolayısıyla ben bu cennette, daha uzuun yıllar yaşamak istiyorum,”113 dediğini aktarmaktadır. Yediklerine ve sağlığına gösterdiği ihtimama dikkat çeken Mustafa K. Erdemol, Vedat Türkali’yi “Akşam yemeklerini yok denecek kadar az yiyen, balıksız sofraya oturmayan, kilosuna hep dikkat eden biri”114, olarak nitelemektedir. Denebilir ki bu dikkati sayesinde 97 yıl gibi, Türkiye koşulları için uzun sayılacak bir ömür yaşamıştır.

Güven romanını yazmak için Londra’da kaldığı on yıllık zaman diliminde, ara ara tatil

için Türkiye’ye gelip gitmektedir. 1999’da roman bitince Türkiye’ye döner. Döndükten sonra da edebî çalışmalarını sürdürür. Üç romanını bitirip yayınlar. Ayrıca ömrünün 1951 yılına kadar olan bölümünü ihtiva eden bir anı kitabı ve bir de tiyatro oyunu yazar. Ölümünden kısa bir süre öncesine kadar da son romanı üzerinde çalışmasını sürdürmüş, vefatı nedeniyle son romanı yarım kalmıştır.

1.1.8. Ölümü

Vedat Türkali Londra’daki yıllarında da, Türkiye’ye döndükten sonra da politik hayatı ve hak mücadesi bağlamındaki hareketleri izlemekten, doğru gördüğü eğilimlere destek vermekten geri durmamış, yaşamının son demine kadar da bu tutumunu sürdürmüştür. Ömrünün çeşitli evrelerinde bazı hastalıklar, kazalar atlatmıştır. Üniversitede geçirdiği “sulu satlıcan”dan üniversite yılları bahsinde değinmiştik. Londra’dan döndükten sonra

Kayıp Romanlar isimli eseri üzerinde çalışırken ölümden döndüğü, birçok amiyat

geçirmesine sebep olacak bir kaza geçirir: Beyoğlu’nda sinemaya gider. Dönüşte kış olması hasebiyle kaygan olan zeminde kalçası üzerine düşer ve kalça kemiği kırılır. Bu nedenle çok riskli ameliyetlar geçirir ve ameliyatlardan birinde doktorları sağ çıkamayabileceğini söyledikleri için, henüz tamamlayamadığı Kayıp Romanlar isimli

113 Gülten Kaya, “Benim İki Sevgilim: Vedat Türkali-Ahmet Kaya”, Vedat Türkali, Hazırlayan: Sebahat Özdemir, Everest Yay., Mayıs 2005, s.157.

61

eserinin devamını oğlu Barış Pirhasan’a ses kaydıyla anlatır ve öyle ameliyata girer ve bu ameliyettan sağ çıkmayı başararak romanını tamamlar.

Vefatından birkaç ay önce kendisini Cihangir’deki evinde ziyaret ettiğimizde kulakları çok az işittiği için çoğunlukla yazarak iletişim kurabilmiştik. Ayrıca bu görüşmemiz esnasında ziyaretine gelen bir doktor, yazarın idrar yollarından rahatsızlığı olduğunu ifade etmişti. Masasının üstünde çeşitli ilaçlar duruyordu. Gözlerinde görme sorunları başlamıştı. Gözlük kullanıyordu. Metin okurken büyüteçten yararlanıyordu. Ayrıca Ellerinde titreme vardı. Destekle ayakta durabiliyordu. Fakat zihinsel olarak dinçti. İnsanları ve olayları anımsamakta, tanımakta bir sorun yaşamıyordu. Yaşından kaynaklı bedensel yıpranmanın zihinsel faaliyetlerinde, görünürde, bir olumsuz tesiri yoktu. 29 Ağustos 2016 tarihinde, tedavi gördüğü Yalova Devlet Hastahanesi’nde vefat eder. Bu hastahanede çalışan ve yazarın tedavisiyle ilgilenen doktorlardan biri olan Özgür Akın Oto bir televizyon programına verdiği demeçte Türkali’nin çoklu organ yetmezliğini nedeniyle hayatını kaybettiğini ifade etmiştir. Doktorun verdiği bilgiye göre yazar, vefatından iki gün kadar önce idrar yolu enfeksiyonu ve böbrek yetmezliği öntanısıyla Yalova Devlet Hastahanesi’nde tedavi altına alınır. Ancak, 29 Ağustos sabah saat altı civarında uykusunda vefat eder.115

1 Eylül 2016 tarihindeki “Dünya Barış Günü”nde Teşvikiye Camii’nde öğlen kılınan cenaze namazının ardından çeşitli siyasi parti ve derneklerden, öğrenci hareketlerinden oluşan bir kitle tarafından Zincirlikuyu Mezarlığında törenle, eşi Ayşe Merih Pirhasan’ın yanına defnedilmiştir.

Vedat Türkali’nin sanatçı yönü, ortaokul yıllarından itibaren ön planda olmuştur. Lise yıllarında başlayan şiir ve edebiyat sevdası, ardından sinema merakı, tiyatro yazarlığı ve romancılığı doksan yedi yıllık ömrünün seyrini belirlemiştir. Denilebilir ki o, sanatsal üretimiyle hayatını renklendirmeye, yaşadıklarını sanatsal verimlerine nakşetmeye, sanatsal verimleriyle ölümsüzlüğü yakalamaya çalışmıştır. Bilhassa politikaya daha aktif katıldığı İstanbul yıllarında tutuklanmasından sonra, politikanın peşinden sürüklenen hayatını sanatın gölgesinde dinlendirmeye, sanatın hayatında birincil planda olmasına gayret etmiştir. Ancak bunu yaparken de politik çizgisini inkâr etmesi yahut

62

ondan dönmesi söz konusu değildir; yine aynı politik çizgidedir ve bütün hayatında da aynı çizgide kaldığını ifade etmiştir. Bu politik tutum doğrultusunda işleyen eserler üretmeyi sürdürmüş, son demine kadar da bu gayret içinde olmuştur.

1.2. Politik Görüşleri Ve Faaliyetleri 1.2.1. Politik Yönelimleri

Vedat Türkali politik bir yazardır. Lise birinci sınıfta tanıştığı Komünizm fikri onun için, ömrünün sonuna kadar bağlı kaldığı, doğru olduğundan şüphe duymadığı, insanlığın ulaşabileceği en son aşamadır. Ona göre “İnsanın toplumdaki en büyük uğraşıdır siyasal uğraş; insanın kendi yazgısına egemen olma çabasıdır. Bu çabaya sırt çevirecek sanatçı düşünülemez.”116 Kendisinin de ilk ürünlerinden itibaren politik bir tutumdan hareket ettiği ve politik bir çizgiyi benimsedikten sonra da uğraşısını toplumcu bir kanaldan sürdürdüğü görülmektedir. Bu nedenle komünizm ile tanışması ve sonrasında yaşadıklarına bu bölümde odaklanılacaktır. Kendisi bu fikri benimsedikten sonra ömrü boyunca aynı ideolojik mecrada politik tutumunu sürdürmüş, geri dönmemiş, fikirlerini değiştirmemiştir.

Onun siyasal macerası için dört aşamadan bahsetmek mümkündür. Bunlar Samsun’da lise yıllarında Mehmet Anter ile konuşmaları, üniversite yılları, öğretmenlik yılları ve tutuklama sonrası dönemdir. Aşağıda sırayla bu yıllardan ve bu yıllarda Vedat Türkali’nin geçirdiği politik değişimlerden bahsedilecektir.