• Sonuç bulunamadı

Vedat Türkali, müstear ismiyle tanınmadan önce de asıl ismiyle ilgili çeşitli zamanlarda sıkıntılar yaşar. Asıl ismi olan Abdulkadir’in “Abdülkadir, Kadir, Kadri” şeklindeki kullanımları resmi kayıtlara yansıyınca, Samsun Lisesi’nden bilgi talep edilecektir.

 Vedat Türkali’nin tutuklanması ve buna yol açan sebepler üzerine yazarın politik faaliyetleri bahsinde ayrıca durulacağı için o mevzuya burada temas edilmemiştir.

 Genelkurmay arşivinden edinilen belgenin üst başlığı “1/1/1946 Tarihinden 1/1/1950 tarihinde Kadar Maaşlı Vazifelerde Geçen Hizmet Müddeti İçin Düzenlenen Cetvel” şeklindedir.

47

Soyadını ise ilerleyen yıllarda değiştirir. Aşağıda bu meseleler ve meselelerin yansımaları üzerinde durulacaktır.

Vedat Türkali, üniversiteye kaydını yaptırdıktan sonra bir de isim problemi zuhur eder. İstanbul İl Nüfus Müdürlüğünden aldığımız bilgilere göre kütükte ismi “Abdulkadir” şeklindedir. Üniversiteye verdiği belgelerin bazılarında Kadir, Kadri, bazılarında ise Abdülkadir ismi görülür. Bu nedenle Edebiyat Fakültesi dekanlığı 25.10.937 tarihinde bir dilekçe ile Samsun Lisesinden istekte bulunur. “Samsun Erkek Lisesi Direktörlüğüne” başlıklı dilekçede şöyle denilmektedir: “Mektebiniz 1936-37 ders yılı mezunlarından fotoğrafı yukarıya yapıştırılan Osman oğlu Kadri Demirkan’ın Nüfus kâadında halâ adı Abdülkadir olarak gösterilmektedir. Edebiyat Fakültesine 129 sayı ile kaydolan bu talebenin Kadri ve Abdülkadir arasındaki ad farkından tereddüt edilmiştir.” Hangi ismin esas alındığının sorulduğu dilekçeye “Edebiyat Fakültesi Dekanlığına” başlığıyla yazılan cevap yazısı 2.11.1937 tarihini taşımaktadır ve “Ekli kâğıtta fotoğrafı yapışık talebenin adının kayıtlarımızda Osman oğlu Abdülkadir olduğu” belirtilmektedir. Ancak bununla mesele çözülmüyor. Olayın nasıl bir hal aldığını daha iyi ifade edeceği düşüncesiyle şu örneklere bakılabilir. Örneğin, “İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine kaydolacak talebeye mahsus Nufus Hüviyet Cüzdanı Sureti” başlıklı belgede önce Kadir Demirkan yazıldığı ve sonradan Kadir’in başına “Abdül” eklendiği görülmektedir. Belge el yazısı ile doldurulduğu için bu fark çok açıkça görülmektedir. Bir başka örnek: Samsun Memleket Hastahanesi tarafından yapılan göz muayenesine ait ve 6.8.937 tarihli evrakta ismi Kadri Demirkan olarak yazılıdır. Ayrıca “Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâletî Çiçek Aşısı Şehadetnamesi” başlıklı belgede “Adı-soyadı” hanesinin “Kadri Demirkan” şeklinde el yazısıyla doldurulduğu, aynı belgede “Hüviyeti yukarıda yazılı Kadir tarafımdan …” denilmektedir. “Üniversite Edebiyat Fakültesi Yabancı Diller Mektebi için yazılacak beyanname” başlıklı tarihsiz belgede ise Talebenin adı hanesine el yazısı ile “Kadir” yazılıdır. Şahsi dosyasında yer alan bir başka belge ise “Edebiyat Fakültesi D.” başlığı ve 15.2.1940 taşımakta olup “8-2-940 Tarih ve 320 sayılı yazısı K. Fakülteniz askeri okurlarından 8961 Tabur ve 1179 fakülte sayılı Abdulkadir taburumuz birinci devre kampına iştirak etmiş…” denilmektedir. Görüldüğü gibi burada da “Abdulkadir” olarak ismi kayıtlıdır. Yabancı Diller Okulu Müdürlüğü ile Edebiyat Fakültesi Dekanlığı arasındaki 27 Eylül 1948 tarihli isteme ve 29.9.1948 tarihli cevap yazışmalarında da öğrencinin ismi “Kadir

48

Demirkan” olarak yazılmıştır. Burada kısaltarak aktarılan belgelerden hareketle isim noktasında bir sıkıntının olduğu görülmektedir. Üstelik bir yazışma ile durumun açıklığa kavuşturulması istenmiş olmasına ve resmi yazışmalarla cevap alınmasına rağmen karışıklığın devam ettiği, verilen örneklerde görülmektedir. Karşılaşılan karışıklığın kurumlardan mı şahsın kendisinden mi kaynaklandığı tam olarak saptanamasa da Vedat Türkali’nin o yıllarda Abdulkadir isminin kısaltması olan “Kadir” ismini kullandığı ve bunun bir alışkanlığa dönüştüğünü söylenebilir. Zira Bafra Halkevi’nin yayınladığı dergide çıkan ve 1936-1936 yılına ait olan iki şiirde K. Demirkan imzasını kullandığı görülmektedir ki bunlar (tespit edebildiğimiz kadarıyla) kendisine ait olan ilk yazılı metinlerdir. Hayk Açıkgöz de anılarında “Abdülkadir Demirkan (sonraki adı Abdülkadir Pirhasan ve yazar adı Vedat Türkali) ile ta ilkokulun üçüncü sınıfından itibaren hep aynı okullarda aynı sınıfta okuduk” dedikten sonra “Kadir vasıtası ile o zamanlar bir köy hocası olan yazar ve hikâyeci Sefer Aytekin’le tanıştım.”88 demektedir ki, onun da ismi kısaltarak “Kadir” şeklinde kullandığı görülmektedir. Ayrıca anılarında kendisine “Gadir Efendi”89 şeklinde hitap edildiğini söylemesi de isim kısaltma noktasının alışkanlığa dönüşmesi sonucu yukarıda zikredilen karışıklıkların doğmasında etkili olduğu söylenebilir.

Yazarın politik olarak 1940’lı yıllardan itibaren tanışıp görüştüğü isimlerden biri olan Mihri Belli de “Biz onu Yüzbaşı Abdülkadir olarak biliriz. Altmış yıllık yoldaşımızdır. Ondan söz ederken kısaca Kadir deriz.”90, sözleriyle Vedat Türkali’nin politik sahada Yüzbaşı Abdülkadir, tanıyanları arasında ise “Kadir” ismiyle anıldığını aktarmaktadır. Yazarın eşi olan Ayşe Merih Pirhasan -ki onun da nüfus kayıtlarında ismi bu şekilde geçtiği halde yalnız Merih ismini kullandığı görülmektedir- ondan bahsederken, “Kadir ise bütün yıl bir sarı yapraklı defter ve bir kurşun kalemle okula gelirdi. ”91 demektedir. Ayrıca yazarın asistanı olan Sebahat Özdemir ile farklı zamanlardaki görüşmelerimizde

88Açıkgöz, s.36.

89 Türkali, Komünist, s.17

 Vedat Türkali’nin evini ziyaretlerimizde kendisinin asistanı olan Sebahat Özdemir’in de kendisine “Kadir Amca” şeklinde hitap ettiğine şahit olduk.

90 Mihri Belli, “Vedat Türkali”, Vedat Türkali, Haz. : Sebahat Özdemir, Everest Yay., Mayıs 2005, İstanbul, s.199.

49

de kendisinin Vedat Türkali’ye hitaben ya da ondan bahsederken “Kadir Amca” şeklinde hitap ettiğini gördük.

İsmiyle ilgili bu açıklamalardan sonra üzerinde durulmasının gereklilik arz ettiğini düşündüğümüz bir nokta da soyadı meselesidir. Daha önce ifade edildiği gibi, Vedat Türkali’nin asıl ismi Abdulkadir Demirkan’dır. İsminde yaşanan karışıklıklar kadar yoğun olmasa da, soyadının da maceralı bir geçmişi vardır ve kanaatimizce üzerinde durulmayı hak etmektedir.

1930’lu yıllarda soyadı kanunu çıkarılıp herkese bir soyadı seçmesi zorunluluğu getirilir. Ahmet Hakan’ın sunumunu gerçekleştirdiği İskele-Sancak isimli televizyon programında kendisinin soyadı değişikliği mevzusu sorulduğunda, yazar bu konuyu şöyle izah etmektedir: “Şimdi bir defa soyadı alındığı zaman Demirkan-Pirhasan değişikliği yıllar önce ben yeni yetişkin haldeydim. Yani iyi hatırlıyorum. Biz fukara bir aileyiz. Babacığım da uğraşamıyordu bu işlerle. Soyadı kanununun son günüydü. Yani o gün almazsanız, ceza ödeyeceksiniz. Bizim yakın bir dostumuz vardı. O da tahsildar

Musa Efendi, belediyeye beraber gittik, isim aradık ne koyalım, diye. Orada Demirkan

olması fikri söylendi, kimin aklına geldi bilmiyorum, biz de bu ismi koyduk. Sonra ben baktım ileriki yıllarda, Pirhasan yazıyor babamın, babam Ahlat’lı benim, Ahlat’ın Kale mahallesinden ve benim çok geniş ailem var orada… Ondan sonra onu Pirhasan yapma gereğini duydum. Pirhasan yaptık. Ve Abdulkadir Pirhasan oldum.” 92 Bir başka yerde ise kendi soyadını dair şu açıklamayı yapar: “Demirkan soyadına oldum bittim ısınamadım. Soyadının ille de öztürkçe sözcüklerden oluşacağı söylenen dönemde, anımsıyorum, hem de yasanın soyadı yazılması için tanıdığı sürenin en son gününde, Belediyedeki memurun bulup koyduğu bir addı Demirkan. Nüfus kâğıdımızda aile

92 Ahmet Hakan, Vedat Türkali: Niçin Komünist Oldum?, Birey Yayıncılık, Mart 2002, İstanbul, s.17.

 Aynı sayfada Ahmet Hakan, soyadını değiştirmesi noktasına değinirken “Soyadınızı değiştirmişsiniz herhalde, 15-20 yıl önce.” şeklinde bir ifade kullanmaktadır. Ancak Vedat Türkali’nin şahsi arşivinden edindiğimiz mahkeme dilekçesi 1968 yılına aittir. Dolayısıyla o tarihte 15-20 yıl değil, 30 yıldan fazla bir zaman geçmiştir. Vedat Türkali Ansiklopedisi-Abdülkadir Demirkan Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey isimli çalışmasında soyadı meselesine değinen Emin Karaca da kesin bir tarih vermez. Konu ile ilgili şu ifadeleri kullanır: “1951’e kadar soyadı Demirkan’ı kullanan Vedat Türkali’nin adı; o yılki Türkiye Komünist Partisi tutuklamasında Yüzbaşı Abdülkadir Demirkan olarak geçerken, hapis-sürgün yıllarından sonra, 1960’larda normal yaşamına dönünce soyadını mahkeme kararıyla, eski sülale adı olan Pirhasanoğlu’ndan gelen Pirhasan’la değiştirdi. O zamandan beri nüfus kaydında geçen adı Abdülkadir Pirhasan…”s.7, İnkılap Kitabevi Yay., 2006, İstanbul.

Görebildiğimiz kadarıyla, Vedat Türkali’nin başka söyleşilerinde de bu mevzuya değinilse de soyadı değişikliği tarihi tam olarak verilmemektedir. Ayrıca İstanbul İl Nüfus Müdürlüğü’ne yaptığımız müracaatta da bu bilgiye ulaşamamıştık. Vedat Türkali ile 18.12.15 tarihinde Cihangir’deki evinde gerçekleştirdiğimiz görüşmede, şahsi arşivinden edindiğimiz bir mahkeme karar metninde 27/12/1968 tarihi kayıtlıdır.

50

soyadımız Pirhasanoğlu diye yazılıydı eskiden beri. Ben de mahkeme kararı ile Pirhasan yaptırdım soyadımı. Kararı veren yargıcın esprisini de unutmam. Adımı, yeni soyadımı okudu bastırarak: ‘Abdülkadir Pirhasan…Ne o beyim, tarikat mı kuracaksınız?’, dedi.”93 Yazarın şahsi arşivinde gördüğümüz ve soyadı değişikliği talebininin mahkeme kararını ihtiva eden” metin 1968 yılına aittir. İstanbul 20. Asliye Hukuk Hâkimliği’nce verilen kararda “Dava Tarihi: 25/9/1969”94 olarak kayıtlıdır. Sanırım bir yanlış yapılarak 1968 olan dava tarihi 1969 olarak kaydedilmiştir. Çünkü karar tarihi 27/12/1968 olarak geçmektedir. Davacı olarak dilekçesinde aile soyadının “Pirhasan” olduğunu ve bu nedenle kendisinin kimliğindeki Demirkan olan soyadının “Pirhasan” olarak değiştirilmesini talep etmiştir. Karar’da şöyle denilmektedir: “İddia, şahadetle teyit edilmiş ve değişmesinde kayden bir engel bulunmamış ve bu sebeple talebin (…) görülmüş olmakla Samsun, merkez, Kökçüoğlu Mah., hane 20, cilt 17 zeyil(…)sahife 10’da kayıtlı Osman oğlu Abdülkadir Demirkan’ın soyadının (Pirhasan) olarak değiştirilmesine ve usulen ilânına, ilânın sabah intişar eden gazete ile yayınlatılmasına(?), harcın davacıdan alınmasına temyiz ve itirazı kabil olmak üzere 27/12/1968 tarihinde karar verilerek açıkça anlatıldı. 27/12/1968”, denilmektedir.

İsmi ve soyadıyla macerası bu kadarla sınırlı değil. 1951’de tutuklandığında gazetelerde ismi Abdülkadir ile birlikte Kadir, Kadri şekillerinde geçer. O tarihte soyadı Demirkan olduğu halde, Cumhuriyet gazetesinin ilk sayfadan “Şehrimizde Yakalanan Komünistler” başlığıyla verdiği 2 Kasım 1951 tarihli haberde Vedat Türkali’nin askeri üniformalı bir fotoğrafına yer verilmekte ve fotoğrafın altında “Komünistlikten sanık önyüzbaşı Abdülkadir Baykan” ifadesi bulunmaktadır ki, yanlışlıkla Ayşe Merih hanımın ailesinin soyadı olan Baykal, Vedat Türkali için kullanılmış, ancak o da “Baykan” şeklinde yanlış yazılmıştır. Aynı tarihli Gece Postası gazetesi de ilk sayfadan verdiği “Komünistlik Tahkikatı” başlıklı haberde Vedat Türkali’nin fotoğrafını kullanırken, fotoğrafın altına “Komünistlikle sanık olarak tevkif edilen Kuleli Lisesi

93 Ataol Behramoğlu, “Vedat Türkali İle Söyleşi”, Sanat Emeği, s.2, Nisan 1978, s.27.

94 Bu tarihte muhtemelen bir yanlışlık yapılmıştır. Zira “Esas No: 968/ 2972” ve “Karar No: 968/ 3478” ibareleri yanında metinde karar tarihi 27/12/1968 olarak kayıtlıdır. Yine metnin altındaki tarih de 27/12/1968 olarak kayıtlıdır.

 Bu kısımdaki bir kelime okunamadı.

 Bu kısımda bir kelime kadar bir kısım okunamamıştır.

51

Edebiyat Öğretmeni Önyüzbaşı Abdülkadir Baykan” ibaresinin eklendiği görülmektedir. 3 Kasım 1951 tarihli Yeni Sabah gazetesinin “Yeniden Tevkif Edilen Komünistlik Sanıkları” başlıklı haberinde Vedat Türkali için “öğretmen Abdülkadir Danışkan” denilirken haberin iç sayfada yer alan ayrıntısında ise “Abdülkadir Demrican” şeklinde kullanıldığı görülmektedir. 6 Kasım 1951 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan “Gizli Komünist Partisi Nasıl Meydana Çıkarıldı?” başlıklı haberde “Kuleli Lisesi edebiyat öğretmeni Yüzbaşı Abdülkadir Berkman” şeklinde yazardan bahsedilmekte ve bir kez daha soyadı yanlış aktarılmaktadır.

Vedat Türkali’nin maceralı hayatı kadar ismi ve soyadının da bazı sıkıntılı aşamalar kat ettiği görülmektedir. Önce isim ve soyadının yanlış yazılmaları ile sınırlandırılacak bu mesele, 1960’lı yıllardan itibaren sanatsal faaliyetlerini Vedat Türkali müstearıyla sürdürmeye karar vermesiyle yeni bir boyut kazanır. 1960’lardan ölümüne kadar sanatsal faaliyetlerinde bu ismi kullanmış ve müstear ismi asıl ismi olan Abdulkadir Pirhasan’ı gölgede bırakmıştır.