• Sonuç bulunamadı

Akşehir’deki Öğretmenlik Yılları

1.1.4. Mektepten Kışlaya

1.1.4.1. Akşehir’deki Öğretmenlik Yılları

Ankara’daki geçici eğitimini tamamladıktan sonra Akşehir’e geçer. İkinci dünya savaşı yıllarında, duyulan lüzum üzerine Maltepe Askeri Lisesi Akşehir’e nakledilmiştir. Bu nedenle o da Akşehir’e gider. İkinci Cihan Harbi’nin sona ermesi ve sulhun temini sonrasında okul tekrar İstanbul’a nakledilince, Türkali de o çok sevdiği şehre, İstanbul’a kavuşacaktır.

Ankara’daki eğitim sonrası Vedat Türkali’nin tayini Konya’nın Akşehir ilçesine çıkınca, eşinin peşinden buraya gider ve Akşehir Ortaokulunda öğretmen olarak iş bulur.77 Ancak politik faaliyetlerden ve arkadaşlarından kopmamak maksadıyla Türkali ve eşi, her fırsatta İstanbul’a gitmektedirler. Türkali, askerlik mesleğini hiç sevmemesine rağmen uzun yıllar bu mesleği sürdürür. Aklı, “kavgamızın şehri”78 dediği İstanbul’dadır. Anılarında bu meseleye temas etmektedir: “Ben askerlikten ayrılma yollarını aramanın peşine daha fakülteyi bitirince düşmüştüm. 3.750 lira bulabilirsem; Milli Savunma Bakanlığı’na olan borcumu ödeyip ayrılabilecektim asker öğretmenlikten. Ne o parayı bulabildik ne de Merih’le tasarladığımız üniversiteye geçmek işi gerçekleşebildi. Yedek subay öğrencisi iken, arkadaşlardan kopmamak, Parti’de geliştiği söylenen yeni durumu izleyip durumumuzu tam açıklığa kavuşturabilmek için kısa uzun her tatilden yararlanıp kiminde borç harç, kaçak

76 Türkali, Komünist, s.58.

77 Mehmet Koç, “Yazar Vedat Türkali’nin Akşehir Günleri”, Link: http://www.pervasiz.com.tr/yazar-vedat-turkalinin-aksehir-gunleri-makale,998.html (Erişim Tarihi: 19.12.16)

78 Bu tabir Tevfik Fikret’e ithaf ettiği “İstanbul” başlıklı şiirinin “Hey sen ne güzelsin kavgamızın şehri” mısrasında geçmektedir. Bakınız: Vedat Türkali, Eski Şiirler Yeni Türküler, Cem Yayınevi, 1988, İstanbul, s.7.

42

gidiyorduk İstanbul’a. Maltepe Askeri Lisesi’ne atandığım Akşehir’de yıllar yılı böyle sürecekti bu; elimize geçen birkaç kuruş yollara giderdi.”79

Maltepe Askeri Lisesine atanan Vedat Türkali’nin Akşehir yılları hakkında, onun hayatının bu evresini tanıtacak ve aydınlatacak yeterli bilgi ve belge elimizde bulunmamaktadır. Ancak onun 1943 yılının başlarında orada vazifeye başladığı ve 1947 yılında okulun İstanbul’a nakledilmesi üzerine İstanbul’a geldiği yazarın anıları ve elimizdeki belgelerle sabittir. Yazar, burada iki yıl faaliyet yürüttükten sonra 1949-1950 eğitim-öğretim yılında kapanan Maltepe Askerî Lisesi kadrosundan Kuleli Askerî Lisesi kadrosuna geçer. Vedat Türkali, 1951 yılında tutuklandığında burada öğretmenliğini sürdürmektedir.

Her ne kadar Ayşe Merih Hanım ve yazarın kendisi, yukarıda alıntılanan sözlerinde askerlik mesleğini sevmediklerini ifade etseler de, Vedat Türkali’nin öğretmenlik dönemine ait okul faaliyetlerine değinen Sebahat Özdemir, onun mesleğini ne kadar ciddiyetle sürdüğüne işaret eder. Bu, yaptığı işi en iyi şekilde yapmaya çalışan bir insan portresi çizmektedir: “Maltepe Askeri Lisesi’nde öğretmenlik yaptığı süre boyunca okulda öğrencilerle, Shakespeare’den, Moliere’den, Sofokles’ten oyunlar sahnelerler; Karagöz, ortaoyunu, tuluat gösterileri yaparlar. Öğrencilerle birlikte bir kitaplık kurarlar. Toplu olarak tiyatro, sinema izlemeye giderler. Bu faaliyetlerin, askeri lise öğrencilerinin sosyal, kültürel derslerine olumlu yansıması ile öğrencilerin bu etkinliklerde başarılı, istekli olması Abdülkadir Pirhasan’ı okul yönetimince sevilen, güvenilir, başarılı bir öğretmen yapar.”80Ayşe Merih hanımın da işaret ettiği bu nokta81,

79 Türkali, Komünist, s.57-58.

Maltepe Askeri Lisesi 1928 yılında İstanbul/ Topkapı Maltepe’de öğrenime açılmış, ilk mezunlarını 1929-1930 öğretim yılında vermiştir. 1941 yılında Konya/Akşehir’e intikal eden okul, 1947 yılına kadar burada eğitim ve öğretime devam etmiştir. 1947 yılında İstanbul/Çengelköy’e taşınarak iki yıl faaliyetten sonra 1949-1950 eğitim – öğretim yılında kapatılmıştır. Genelkurmay Başkanlığınca Kara ve Hava Harp Okulları ile Fakülte ve Yüksek Okul askerî öğrenci ihtiyacını karşılamak maksadıyla; Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde yeni bir askerî lisenin açılmasına 1978 yılında karar veriliş ve 9 Eylül 1979 tarihinde okulun inşaatına İzmir/Güzelbahçe’deki Çanakkale Bataryası’nın bulunduğu yerde başlanmıştır. Eylül 1983’te binaların büyük bölümü tamamlanan Maltepe Askerî Lisesi, hazırlık sınıfı ve Kuleli Askerî Lisesinden intikal ettirilen 1’inci sınıfla birlikte iki sınıf olarak 33 yıllık aradan sonra 21 Ekim 1983 tarihinde devlet töreni ile 7’nci cumhurbaşkanı Kenan EVREN tarafından açılmıştır.

Bakınız: www.kkk,tsk.tr/ okullar/Maltepe/MyBtWebPages/hakkinda/tarihcemetin.html (12.04.16)

80 Sebadat Özdemir Vedat Türkali, s.15.

43

Vedat Türkali’nin eline aldığı işi en iyi şekilde yapma yönünün, bir anlamda “işte” mükemmeliyetçiliğinin bir yansıması olarak yorumlanabilir.

Maltepe Lisesi’ne dair anılarında Akşehir’den ve öğretmenliğinden şu sözlerle bahseder: “Akşehir o zaman küçük, güzel, sevimli bir kasabaydı. Bir tane sineması vardı, Bizim Sinema isminde. Beş yüz-altı yüz kişi kapasiteli, balkonu, kulisi olan bir sahneydi. Oraya sık sık tiyatro kumpanyaları gelir. O kumpanyaların tiyatrosuna kasabadan çok seyirci çıkmıyor. İstekleri de bizim okulun öğrencilerine oyun sergilemek, göstermek. Ben o zaman bu kumpanyaların bir nevi ilk başvurduğu kişilerden biri oluyordum. Çünkü , ‘Repertuarınızda ne var, gelin bakayım,’ diyordum. Bizim öğrencilere en yararlı olabilecek olanlar üzerinde anlaşıyorduk.”82 Sözlerinin devamında hem sinema hem de tiyatro sahnesi olarak kullanılan bu sahnede öğrencilere bir Othello temsili izlettiğini ve bütün okulun öğrencilerinin salonu doldurduğunu hatırlamaktadır.

Aynı konuşmasında öğrencilerin edebiyat, felsefe gibi derslerde daha başarılı ve verimli olmaları için öğrencilerle okul için bir kitaplık oluşturduklarından bahseder. Okul İstanbul’a nakledildiğinde bu kitaplık da İstanbul’a getirtilir.

Kültürel faaliyetler bağlamında öğrencileri sinemaya ve tiyatroya götürmekle yetinilmemiş, onlara da çeşitli piyesler sergileme imkânı verilmiştir. Ortaokul, lise düzeyinde bir iki oyun sergiledikten ve bunlar öğrencilerin ve okul yönetiminin beğenisini aldıktan sonra, bundan cesaret alan Vedat Türkali, okulda daha iyi bir oyun sergilemek istediğini o yıllarda okul müdürü olan Binbaşı Cemal’e söyler ve müspet bir yanıt alır. Bunun üzerine o zaman İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen Jules Sezar oyununu sahnelemeye karar verir ve yüz yirmi öğrencisiyle ve aylarca süren bir çabayla oyun çalışılır ve Akşehir’in tek sineması olan sahnede sergilenir.

Okul 1947’de İstanbul’a nakledilince burada da kültürel faaliyetlerini sürdürür ve İsmail Dümbüllü’yü okula getirtir. Kantarcı Kadirefendi’ye Karagöz oynatır. Yine çeşitli sinema ve tiyatrolardaki gösterimlere topluca öğrencileri götürür. Ayrıca İstanbul’da da öğrencilerine Kral Oedipus’u çalıştırır ve sahnelerler. Bu etkinliklerle askeri

82 BÜ-MAFM, Çekim 3, Kaset 1.

44

öğrencilerin sanatsal yönleri üzerinde olumlu etkiler bırakmaya, onları bu noktadan donatmaya çabalar.83

Maltepe Askeri Lisesi, Konya-Akşehir’den İstanbul’a nakledilince, yazar da İstanbul’a döner. Bu arada Akşehir’de öğretmenliğe başlamış olan Ayşe Merih Hanım, kadrosunu İstanbul’a aldırmak ister. Bütün çabalamalarına rağmen tayinini yaptıramayınca istifa ederek İstanbul’a döner. O yıllarda kızları Deniz İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Kızının dünyaya gelişi ile ilgili anılarından bahsederken, “Deniz’in doğumu için Akşehir’den İstanbul’a gelmiştim. Kadir doğumdan sonra geldi. Çocuğun gözüne gümüş nitrat damlatmışlar, yüzünde simsiyah bir leke bırakmıştı. Her görende bir dehşet uyandırıyordu. Kadir’de sanıyorum hayal kırıklığı gibi bir hal oldu. Ben anlatınca rahatladı. Bir süre sonra da geçti o leke.”84 Doğumdan bir süre sonra Ayşe Merih Hanım, Akşehir’e döner.

İstanbul’a taşındıklarında Üsküdar’da kalmaktadırlar. Deniz yedi yaşındadır ve Ayşe Merih Hanım hamiledir. 1951 yılında Hasan Barış ismini verdikleri oğulları dünyaya gelir. Ayşe Merih Hanım o günleri şu sözleriyle anımsamaktadır: “Barış doğduğu zaman Kadir Kuleli Askeri Lisesinde Yüzbaşı Edebiyat Öğretmeni idi. Evimiz Zeynep Kâmil Hastanesine çok yakındı. Ben gece geç vakit sancılandım. Yürüyerek hastaneye gittik. Kadir’i eve gönderdiler. Sabah altıda doğum yaptım. Kadir sabah gelince hemşire, “Yüzbaşım gözünüz aydın oğlunuz oldu!” diye müjdelemiş. Her normal baba gibi Kadir de çocukları doğunca sevinmiştir. Yalnız kucağına almaya korkardı. “Hep ellerimden kayacak sanıyorum,” derdi. İlk çocuğumuzun kız olmasını isterdi. Barış’ın da erkek olmasını.”85

Ayşe Merih Hanımın anlatımlarına göre Deniz babasına çok düşkündür. Vedat Türkali tevkif edildiğinde Hasan Barış henüz iki buçuk aylıktır. Deniz, Üsküdar Pazarbaşı İlkokulu’nda ikinci sınıftadır. Erdoğan Baykal, damadının tutuklanması üzerine kızını ve torunlarını yanına, Nişantaşı’na alır. Deniz de Nişantaşı Nilüfer Hatun İlkokulu’na kaydedilir. Babasının tutuklanmasından önce okulda çok sevilen, çalışkan bir öğrenci

83 BÜ-MAFM, Çekim 3, Kaset 1. Akşehir günleriyle ilgili kısım, Vedat Türkali’nin bu kasetteki anlatımlarından özetlenmiştir.

84 Sebahat Özdemir “Merih Pirhasan İle Söyleşi”, Vedat Türkali, s.195.

45

iken, sonrasında babasının “komünist” olarak tutuklanması sebebiyle öğretmenlerinin çocuğa tavırları da değişir. Onu aşağılayan, küçük gören tutum içine girerler.86

Merih Hanım oğlunun çocukluğuna dair şu anısını anlatmaktadır: Barış’a gelince, Kadir’i aldıklarında iki buçuk aylıktı. Babasını tanımıyordu. Üç yaşındayken ona bir bebek almıştım. Onu çok sevmişti. Bir gün sordum: “Sen bu bebeğin nesisin?” “Annesiyim!” dedi. “Oğlum sen erkeksin, bunun babası olursun,” dedim. “Babası isem nerde benim hapsim?” diye cevap verdi. Barış babasını dört yaşlarında cezaevinde tanıdı. Eve döndüğümüzde babasını sorduklarında “Baba dedikleri kocaman bir adammış,” dedi.”87 Oğlu, babasına ısınmakta zorluk çeker. Ancak Merih Hanım, Vedat Türkali’yi ziyarete gittiğinde oğlunu da yanında götürerek babasına ısındırmaya çalışır. Hatta Vedat Türkali yedinci yılının sonunda tahliye olduğunda bile babasına alışmakta çok zorluk çekmiştir. Ayşe Merih Hanım’a göre bunda “hapisten çıkan baba” imajının da tesiri vardır.

Akşehir’de başlayan ve İstanbul’da devam eden öğretmenlik yılları, Türkali için bir yanda ailevi sorumluluklarının arttığı bir devreye tekabül etmektedir. Öte yandan İstanbul’a gelmesiyle politik faaliyetlerinde de artış olduğu ve TKP’nin önde gelen simalarıyla irtibat halinde olduğu görülmektedir.