• Sonuç bulunamadı

10. Programın Temel Özellikleri

10.1. Yaşantı Odaklı Yabancı Dil Edinimi Programında Öğretilecek

Her insan hayatı boyunca birçok problemle karşı karşıyadır ve hayat bu problemleri çözmek için uğraşıldığında anlam kazanmaktadır (Büyükkaragöz, 1997 s.72). Programda yabancı dil öğretmeninin hiç Türkçe konuşmaması çocukları daha en başından bir problemle karşı karşıya bırakmıştır. İş bu problemi çözmelerini sağlamaktır. Türkçe konuşturma çabaları başarısız çıktığında çocuk çareyi yeni duyduğu bu dili ihtiyaçlarını dile getirmek adına kullanmaya çalışmasıyla devam edecektir. Bu süreçte yabancı dil öğretmeninin renkli kişiliği, sevecen, eğlenceli, güven veren samimi tavırlarıyla merak uyandırması ve çocukların ilgisini çekebilmesi, kendini sevdirmesi en önemli özellikleri arasındadır. Çünkü çocuğun hoşlanmadığı ya da ilginç bulmadığı birinden anadilinde birşeyler öğrenmesi bile güç iken hiç anlamadığı bir dili öğrenmesi oldukça sabır ve özveri isteyen bir iştir.

Çocuk merak ve ilgi duyduğu şeyi öğrenir. Çocuğun öğrenmeye istekli olması önemlidir. Çocuklar başkalarıyla nasıl geçinmeleri gerektiğini, kendilerini ifade ederken bunu en güzel şekilde nasıl yapabileceklerini, anne babalarıyla olan ilişkilerinin nasıl geliştirebileceklerini, olumsuz şeyler duyduklarında ne tepki vereceklerini ve nasıl bir insan olmaları gerektiğinin yanı sıra nasıl göründüklerini de öğrenmek isterler. Kendilerini özgürce ifade edebildikleri ve yaratıcılıklarını rahatça kullanabildikleri ortamda başarılı bir öğrenme gerçekleşebilir. Öğrenme cevabı bilmediğinde ya da sorunu çözemediğinde gerçekleşir. Herkesin öğrenme şekli farklı farklıdır. Bu da bireysel farklılıkların önemli olduğunu, kişiye göre becerilerin, ilgi alanlarının, ihtiyaçların ve kaygıların farklılaşması demektir. Mekân, zaman ve içerik olarak zaten kısıtlı olan derslerde çocuğa kendini tanıması, ifade etmesi ve kendini bulması için ihtiyacı olan fırsatları ve özgürlük tanınmalıdır (Cantor, 1953 ss.286-310). Anadil öğrenirken çocuklar ihtiyaç duydukları sözcükleri öğrenirler. Okul ortamında ise, böyle bir ihtiyaca bağlı kelime öğretimi söz konusu değildir. Bu nedenle yabancı dil

79

öğreniminin anadil öğrenimi kadar başarılı olamaması şaşırtıcı değildir. Öğretmenlere bu konuda büyük görev düşmektedir. Kelime öğrenimini uygun etkinliklerle ihtiyaç haline getirmeleri gerekmektedir. Okul öncesi çocuğu için kelime öğretimi kelimenin nasıl telaffuz edildiğini ve ne anlama geldiğini öğretmekten ibarettir. Gelişimi gereği, yazması ya da okuması beklenemez (Bekleyen, 2016 s.47). Yaşantı odaklı programda çocuk önce dinlemeyi öğrenmiş ve sonrasında aklında kalanları ve duyduklarını kişi ve nesnelerle ilişkilendirmiştir. Burada öğretmeninin telaffuzunun akıcı ve düzgün olmasına dikkat edilmiştir. Telaffuzdaki akıcılık ve düzgünlükle çocukların beğenisini kazanmaya özen gösterilmiştir. Bir şeyler öğretebilme çabası çocuklar tarafından farkedilmiş ve bu çaba bir şeyler öğrenebilme çabası olarak öğretmene geri dönmüştür.

Hymes (1972)’a göre çocuğun anadili öğrenmesi temel alınarak, dili bir şeyleri almak için araç olarak kullanması, başkalarının davranışlarını kontrol etmek için, başkalarıyla etkileşime geçmek için, duygularını dile getirmek için, bir şeyleri öğrenmek ya da keşfetmek için, hayal dünyasını oluşturmak için ve bilgi alışverişi için dili kullanması gibi birçok nedenle çocuğun anadil fonksiyonları aynı şekilde ikinci dili öğrenmede de bunlar amaç edinildiğinde ve bunları kullanmak için doğal ortam oluşturulduğunda dil ediniminin gerçekleşmesi beklenir (Akt., Richards ve Rodgers, 2001 s.160).

Yabancı dil öğretiminde öğretilecek kelimelerin seçilmesi karmaşıktır. Öğretmenler için her zaman dil öğretiminde hangi kelimeleri öğretmesi gerektiği ilk ve en büyük problemdir. Genel kelimelere seçmek ya da rastgele seçim yapmak doğru bir yaklaşım değildir. Kelime seçiminde çeşitli kriterler oluşturulmuştur ancak İngilizcenin sistematik öğretimi ile ilgili tüm bunlar arasındaki süreç boyunca baskın olan faaliyet kelime seçimi olmuştur. Kelime sıklıkları dil öğretimi için kelime listeleri planlanmasında önemlidir. Fakat sıklık kullanışlılık olarak mutlaka aynı şey değildir çünkü kelimelerin sıklığı analiz edilen dil örneklerinin tiplerine bağlıdır. Temel olarak seçilen dil örnekleri veya metinler hedef öğrencilerin ihtiyaçları ile alakalı olmalıdır ve kelimeler farklı dil örneklerinin geniş yelpazesinde sıkça bulunmalıdır. En fazla sıklığa ve en geniş yelpazeye sahip olan kelimeler dil eğitimi için en kullanışlı kelimeler olarak kabul edilmektedir. Fakat kısa sürede sıklığın ve aralığın kelime listesi geliştirmek için temel olarak yeterli olmadığı anlaşılmıştır çünkü yazılı metinlerdeki çok sıklıkta ve geniş yelpazede olan kelimeler tanıtıcı dil derslerindeki en öğretilebilir gerekli kelimeler değildir. Örneğin; kitap, kalem, sıra, sözlük gibi kelimeler sık kelimeler değildir ancak dil dersinde

80

erkenden gerekebilir. Diğer kriterler dolayısıyla kelime listelerinin belirlenmesinde kullanılmıştır. Bunlar

;

öğretilebilirlik: somut, benzerlik: anadilde kelimelere benzerdirler, mevcut olma: bazı konular öğretildiğinde akla çabuk gelen (sınıf akla sırayı, sandalyeyi, öğretmeni ve öğrenciyi akla getirir ve bu kelimeler bu sebeple derste erken öğretilmeye değebilir), Kapsam: diğer kelimelerin anlamını içerir, tanımlama gücü: kullanışlı gibi. Kelime sıklığı araştırması 1920’lerden beri dilin aktif bir araştırma alanı olmuştur ve kelime sıklığının ve kelime dağılım deseninin bilgisayar kullanılarak tespit edilebilmesinin kolaylığı sebebiyle böyle olmaya devam etmektedir. Dil öğretiminde en önemli sözcüksel ders programlarından biri yabancı dil olarak İngilizce öğrenmek için temel olarak uygun kabul edilen 2.000 genel amaçlı kelimenin listesini içeren Michael West’e ait Genel Amaçlı İngilizce Sözcük Listesiydi. Genel Amaçlı Sözcük Listesi ders kitaplarında, basamaklı okuma kitaplarında ve diğer öğretim materyallerinde hangi kelimelerin kullanılacağı ile ilgili karar vermede yıllarca standart referans olmuştur. Hindmarsh diğer bir önemli kelime listesidir ve 7 seviyede gruplanmış 4.500 kelime içermektedir (Richards, 2001 ss.4-9).

Pavlenko (1999), natüralist bağlamlarda öğrenilen L2 kelimelerinin sınıflarda öğrenilen L2 kelimelerine göre benlik belleğinde daha fazla kodlamaya imkân verdiğini çünkü natüralist bağlamda olanın daha deneyimsel ve diğerinin yabancı dil bağlamlarında daha çok tanıtıcı bir şekilde öğrenildiği hipotezini keşfetmiştir (Akt., Ortega, 2009 s.89).

Yaşam için öğrenme felsefesinde işlenen dersin planı. Yaşantı odaklı yabancı dil

öğretim programını uygulamaya dönüştürmede hazırlanacak ders planları bazı özelliklere sahip olmalıdır. Bunlardan en önemlileri: Öğrencileri motive etmek, Öğrencileri kendine getirmek, Bir önceki ders ile yenisini ilişkilendirmek, Rahat ve güvenli bir ortam oluşturmak, Kaygı seviyesini en aza indirebilmek gibi amaçları içeren bir girişle ders başlar sonrasında aktivitelere yer verilir, yaşamla ilişkilendirilen aktiviteler dört beceriyi geliştirmeye yöneliktir. Dersin sonunda ise ki genelde bu 5 dakikayı geçmez öğrenilenler öğrencinin yaşantısıyla ilişkilendirilir ve ders dışında bunları kullanmalarına yönelik bilgiler yansıtılır (Mino-Garces, 2009 ss.81-89). Çocuklar kendi dillerini öğrenirken ihtiyaç duydukları sözcükleri öğrenirler. Kelimenin öğretiminde o kelimenin anlamı, nasıl telaffuz edildiği üzerinde durulur (Bekleyen, 2016 s.47).

81