• Sonuç bulunamadı

3. Dil Öğrenme Süreci

3.2. İkinci Dil Edinimi ve Yabancı Dil Öğrenimi

Çocuk psikolojisi veya gelişim psikolojisi alanında çalışanlar, dil kazanımını, çocuğun gelişimi açısından “dil gelişimi” olarak ele alıp, gelişimin diğer yönleriyle etkileşimi içerisinde incelemektedirler. Konuya eğitim bilimleri ve eğitim sorunları açısından yaklaşanlar ise, “dilin öğrenilmesi” olgusunu incelemektedirler (Yapıcı, 2004 ss.1-17).

Yeni yüzyılda ikinci dil edinimi dünyanın en büyük eğitimsel alanlarından biridir. Dünya genelinde milyonlarca çocuk ve yetişkin yeni bir dili öğrenebilmek için zaman, çaba ve para harcamaktadır (Richards, 2001 s.1). İkinci dil, anadil öğrenildikten sonra öğrenilen, ikinci, üçüncü, dördüncü ya da beşinci olmasının önemli olmadığı herhangi bir dil anlamına

22

gelmektedir. İkinci dil hem sınıf ortamında hem de doğal ortamda maruz kalarak edinilebilir (Gass ve Selinker, 1994 s.4).

Edinim dile maruz kalmak ve anlamlı girdilerle farkında olmadan yaşanılan bir süreçtir, tıpkı küçük çocukların anadilini öğrenirken yaşadıkları süreçte olduğu gibi. Küçük çocuklar doğduklarından itibaren anneleri onlara kelimeleri tekrar ederler ve aynı zamanda anlamalarını sağlayacak görselleri sunarlar. Örneğin; anne bebeği her besleyeceğinde “süt” der. Sonra bunu içinde süt olan biberonu göstererek pekiştirir. Sesle biberonun birlikte verilmesi çocuğun ikisini ilişkilendirmesine ve daha sonra her acıktığında “süt” demesini sağlar (Garces, 2009 ss.81-89). İkinci dil ve yabancı dil öğrenimi terimleri arasındaki farkı anlamak genelde zordur. Geleneksel tanıma göre ikinci dil öğrenimi tipik olarak öğrenilecek dilin yerel halk tarafından konuşulan dil olduğu bir ortamda gerçekleşir (bir Türk’ün Amerika’da İngilizce öğrenmesi gibi). Yabancı dil öğrenimi öğrenilecek dilin yerel halk tarafından konuşulan dil olmadığı bir ortamda gerçekleşir (bir Türk’ün Türkiye’de İngilizce öğrenmesi gibi) (De Bot, Lowie ve Verspoor 2005 s.7). İngilizceyi anadil olarak öğrenenler için bu süreç aynı anda iki dil eğitimi veren programlarda 5-7 yıl arasında bir zaman alır, fakat ikinci dil olarak İngilizce öğreten programlarda öğrenenler için aynı süreç 8-10 yıl arasındadır (Baca ve Cervantes, 2004 s.187).

Yabancı dil öğrenimi ise genellikle yerlisi olmadığınız bir dili ana dilinizin bulunduğu bir ortamda öğrenme olduğundan ikinci dil kazanımından farklılaşmıştır, genellikle sınıf içeriği dâhilinde gerçekleştirilmektedir. İkinci dil edinimi ve yabancı dil öğrenimi arasındaki en önemli olan nokta, ikinci dil ediniminde dil öğrenme aktivitesinin o dili konuşan insanlara hatırı sayılır derecede erişim olanağının olduğu bir ortamda olması, diğer tarafta ise yabancı dil öğreniminde bunun mümkün olmamasıdır (Gass ve Selinker, 1994 s.4). Bebeğin ana dili de ilk başlarda ona “yabancı” bir dildir (Lightfoot vd., 2009 s.250). Dil edinimi doğal ortamda farkında olmadan ve anlam odaklı bir öğrenmeyi ifade ederken, dil öğrenimi tam tersine resmi ortamlarda ve farkına vararak dilin yapısına odaklı bir öğrenmeyi ifade etmektedir (Otto, 2010 s.81).

Anadil öğrenilen değil, edinilen dildir. Edinim süreci doğaldır ve bu süreçte konuşmadan önce dinleme vardır. Dinlerken farkında olmadan dilin işleyişi kavranır ve doğal etkileşimlerde bulunulur. Sınıf ortamından uzak, ihtiyaçları karşılamak ve sosyalleşmek için doğal ortamda dil iletişim amaçlı kullanılır. Kurallar bilinçli olarak bilerek uygulanmaz. Doğru

23

yapıyla karşılaşıldığında onun doğru olduğundan çok “hissetme” ya da “kulağa doğru gelme” ve hatalarda da yine neyin yanlış olduğunu bilmek değil de birşeylerin “yanlış olduğunu hissetmek” ya da “kulağa yanlış gelmesi” söz konusudur. Öğrenme ise sınıf ortamında ve bilinçli olarak gerçekleşir ve asla edinime dönüşmez. Kurallar bilinir, farkındalık vardır, bunlarla ilgili konuşulur ve tartışılır (Krashen, 1981 s.1; 1982 s.10).

3.2.1. İki Dil Bilmenin Faydaları/ İki Dillilik:

Dünyanın birçok yerinde çocuklar iki ya da daha fazla dili aynı anda dinleyerek ve sonrasında konuşarak büyüyorlar (Ortega, 2009 s.4). Bunun en temel nedeni farklı toplumların bir arada yaşama zorunluluğudur. Farklı dilleri konuşan insanlar, göç, savaş, ticari faaliyetler gibi sebeplerle bir arada yaşamak zorunda kaldıklarından dilleri birbirinden etkilenmiştir, bu da dil ilişkilerinin temelini oluşturmuştur. Günümüzdeki teknolojik gelişmelere bağlı olarak iletişim araçlarının yaygınlaşması dil ilişkilerini hızlandırmıştır (Yılmaz, 2014).

İki dili aynı anda öğrenmek sadece bir dili öğrenmekten daha mı kolaydır ya da daha mı zordur? 20. yüzyılın büyük bir kısmında iki dilliliğin çocuğun gelişimine zarar verdiği düşüncesi hâkimdir. 1952’de Thompson tarafından yapılan araştırmada iki dilli ortamda yetişen çocuğun dilinin engellendiğini ve dil gekişimine ket vurulduğu sonucuna varılmıştır. Hâlbuki günümüzde Baker ve Lanza’nın da ifade ettiği gibi varılan bu sonucun o dönemdeki araştırmaların göçmen çocukların zekâ testlerinden elde edilen puanlara ve sosyo-ekonomik düzeyi düşük ortamlardan gelen araştırmalara dayanması ve bu çocuklardan elde edilen sonuçların iki dillilikten ziyade yeni girdiği kültüre alışamamışlığının bir sonucu olduğu görülmüştür. Çocuklar bir iki yaşlarında ikinci bir dili anadili ile eş zamanlı bir şekilde öğrendiklerinde dil gelişimleri ilk başlarda biraz yavaştır. Bunun nedeni her iki dilden kelimeleri birbirine karıştırmasındandır, fakat 3-4 yaşına geldiğinde dilleri ayırt edebilir ve ilkokula başladığında ise tek dil bilenlerin o dile hâkimiyet düzeyinde iki dile de hâkimdirler (Akt., Kail, 2002 s.258). 1970'lerden önce, iki dilli çocukların akademik başarısızlıklarının iki dillilikten kaynaklandığını idda ederken artık ikinci dil edinimi ile ilgili çalışmalar, ikinci dil edinimini nelerin kolaylaştıracağı ve hangi yollarla anadilin korunabileceği konusunda sunduğu bilgiyle bu konudaki anlayışı arttırmıştır. Dünyanın dört bir yanında iki dilde de akıcılık düzeyi edinen çocukların yüksek seviyelerde üstdilsel, dilin yapısına dair erken ve daha büyük bir farkındalık, daha geniş bakış açıları ve sosyal becerilerde daha gelişmiş bir düzey gibi dil yeterliliklerine sahip olduklarını ortaya çıkarmıştır (Otto, 2010 s.73).

24

İki dilli çocuklar dili tek dilli olanlar kadar hızlı öğrenmekte ve kelimelerin sembolik doğasını daha iyi anlamaktadırlar. Aynı zamanda Bialystok okul öncesi iki dilli çocukların kelimelerin yazılımlarının kelimelerin anlamlarıyla ilgisi olmadığını anlama olasılığının daha yüksek olduğunu belirtmektedir. Örneğin, iki dilli bir çocuğun büyük objeleri ifade eden kelimelerin küçük objeleri ifade eden kelimelerden daha uzun olduğunu düşünme ihtimalinin daha az olması gibi. İki dilli ve tek dilli yetişen çocuklar üzerinde yapılan karşılaştırmalı araştırmalarda iki dilli çocukların tek dilli yetişen çocuklara göre uyum açısından dilsel, sosyal ve psikolojik olarak daha önde oldukları tespit edilmiştir (Wode, 1995). Ayrıca, göç ve enternasyonalizm düzeylerinin artmasıyla, çok dilli toplulukların sayısı git gide genişlemektedir ve iki dilli bireylere duyulan ihtiyaç da buna paralel olarak artmaktadır. Konuyla ilgili araştırmalar iki dili öğrenme için fırsatlar yaratmanın mümkün olduğunu ve iki dilliliğin bireysel ve toplumsal avantajlar kazandırdığını göstermiştir. Buna rağmen, okullarda iki dilli programlar uygulayabilmek için en iyi düzenlemelerin nasıl yapılacağı, evde ve toplumsal ortamlarda birden çok dili kullanma imkânlarının nasıl arttırılacağı ve öğrencilerin akademik anlamda tam olarak ikidilli konuşma, okuma ve yazma becerilerini geliştirecek öğretim tekniklerinin nasıl hazırlanacağı gözden geçirilmelidir. Toplumsal iki dilliliğe ulaşırken anadilin nasıl korunacağı konusunda aileler henüz tam olarak ne yapacaklarını bilememektedirler. Bunun sebebi iki dilliliğin çocuklarının gelişimi veya ulusun dayanışması üzerinde olumsuz etkileri olabileceği konusunda yanılgılarının olmasıdır. Ancak, tüm dünyadaki iki dilli öğrenme ortamlarında yapılan araştırmaların çoğu, iki dilliliği teşvik etmede ve sürdürmede okulların, toplumun ve ailelerin birlikte hareket ettiği durumlarda inanılmaz yaratıcı bir potansiyelin varlığından ve ikidilliliğin ediniminde üst düzey bir başarıdan söz etmektedir (Schwinge, 2010).

3.2.2. Temel Dil Becerileri

Dilde dört öğrenme alanı vardır. Bunlar; dinleme, konuşma, okuma ve yazmadır. Hepsi bir bütün olarak kullanılır ve bu becerilerin kazanılma süreci zihin gelişiminden etkilenir. Dinleme ve okuma anlama becerileri iken konuşma ve yazma anlatma becerileridir. Bu beceriler öğretilirken her derste ayrı ayrı ele alınmaz tam aksine her derste hepsi vardır ve aslında birini ele almak (örneğin dinleme) başka bir beceriyi ya da becerileri (konuşmak, yazmak gibi) de harekete geçirir. Son 60 yılı aşkın bir süreden beri dil öğretimi alanındaki araştırmalarda ve uygulamalarda “dört beceri”nin önemine sürekli değinilmiştir ve kitaplar, makaleler, araştırmalar, konferanslar içeriklerini dört beceriye göre düzenlemişlerdir. İnsanlık

25

dili edinirken önce dinlemiş sonrasında da konuşmuştur ve okula başlamayla okuyup yazmıştır. Bu becerilerden ikisi üretmeyi-ifade edici dil- (konuşma ve yazma) diğer ikisi de anlamayı alıcı dil- (dinleme ve okuma) gerektiren becerilerdir. Dinleme becerisi en temel beceridir. Konuşma becerisi dinlemeden sonra kazanılır. Bu beceriyle sosyalleşen birey dili bilinçli ve amaçlı kullanır. Tüm Dil, İçerik Temelli Öğretim ve Görev Temelli Dil Öğretimi bu dört beceriyi birden ele alan modellerdir (Brown, 2007 ss.283-288).

Okul öncesi eğitimi dil eğitimi alıcı dil becerilerinden “dinlemeye” ve ifade edici dil becerilerinden “konuşmaya” odaklanır. Alıcı dil çocuğun dinlediği ses ve uyarıcılar arasındaki ilişkiyi anlama becerisi iken ifade edici dil çocuğun kendini anlatabilme yeteneğidir (Tümkaya, 2006).

Okul öncesi çocuğunun okuma ve yazma bilmiyor olması ve gelişimi dikkate alındığında bu beceriler için hazır olmaması onlar için bu dönemde dört beceriden sadece ikisinin yani dinleme ve konuşma becerilerinin ele alınmasına sebep olmuştur. Her iki beceriyi de geliştirebilmesi için çocuğun iyi bir modele ihtiyacı vardır. Alanda yapılan çalışmalara bakıldığında dilin herkes için ortak amacı olan iletişim ön plana çıkmış ve dolayısıyla dinleme ve konuşma becerileri eğitimin her aşamasında desteklenmiştir (O’Connell ve Noonan, 2007 s.34-50).