• Sonuç bulunamadı

Vergi Uyumsuzluğu ve Uyum Maliyetleri

2.3. VERGİ HATALARININ DÜZELTİLMESİNDE MÜKELLEFLERE

3.1.2. Mükellef Açısından Sonuçları

3.1.2.1. Vergi Uyumsuzluğu ve Uyum Maliyetleri

Mükelleflerin vergi yükümlülüklerini kendi rızaları ile tam ve eksiksiz olarak yerine getirmeleri şeklinde ifade edilen gönüllü uyum kavramı günümüzde önem kazanan bir olgudur. Mükelleflerin doğru beyanda bulunmamaları parasal maliyetlere yol açmakta, mükellefler vergi aslının yanı sıra vergi cezaları ve gecikme faizi de üstlenmek zorunda kalmaktadır.

3.1.2.1.1. Vergi Uyumsuzluğu

Mükelleflerin vergi yükümlülüklerini kendi rızaları ile tam ve eksiksiz olarak yerine getirmeleri şeklinde ifade edilen gönüllü uyum kavramı günümüzde önem kazanan bir olgudur.

Gönüllü uyum (vergi uyumu), “gerekli vergisel bilgilerin zamanında açıklanması, vergi borçlularının yükümlülüklerini kendiliğinden yapması ve yaptırım olmaksızın vergilerini zamanında ödemeleri” şeklinde tanımlanabilir (İpek ve Kaynar, 2009: 174). Daha geniş kapsamlı bir tanımlama ile vergi uyumu, mükelleflerin tüm gelir beyannamelerini zamanında doldurması ve beyannamelerin vergi yükümlülüğünü tam olarak yansıtacak şekilde beyannamenin doldurulduğu tarihteki vergi mevzuatına ve mahkeme kararlarına uygun olmasıdır (Bayraklı ve diğerleri, 2004: 208).

Tüm bu tanımlardan yola çıkarak vergi uyumunun unsurlarının aşağıdaki maddelerden oluştuğu ifade edilebilir (Biberoğlu, 2006: 27):

- Vergiye tabi gelirin doğru beyanı,

- Gelirden düşülmesine izin verilen gelir düzeltmeleri, yapılan harcamalar, vergi muafiyet ve istisnalarının gerçek değerler ile aynı olması,

- Vergi beyannamesinin zamanında doldurulması, - Vergi mükellefiyetinin doğru olarak hesaplanması.

Vergi uyumsuzluğu ise, mükelleflerin uygulamada olan vergi mevzuatına göre yükümlülüklerini tam ve eksiksiz veya zamanında yerine getirmemeleridir. Bu açıdan vergi uyumsuzluğu, vergi yükümlülüğünün, bilerek düşük/yüksek gösterilmesini kapsadığı gibi, yanlış bilgilendirme, yanlış anlama, dalgınlık veya benzer diğer nedenlerden kaynaklanan düşük/yüksek gösterilmesini de kapsar. Mükellefin kanunlara uygun olarak ödeyeceği vergileri azaltmak amacıyla vergisel işlemlerini gerçekleştirmesi vergi uyumsuzluğu kapsamında değerlendirilmemektedir (Tunçer, 2005: 218- 219). Vergi hataları kasıt unsuru taşımayan yanlışlıkla,

bilmeyerek veya dalgınlıktan kaynaklanan, mükelleflerin vergiye karşı gayri iradi uyumsuzluk türleri kapsamında yer aldığı ifade edilebilir.

Vergi uyumsuzluğunun devlet açısından birincil etkisi vergi kaybıdır. Mükellefle vergi idaresi arasında köprü vazifesi gören muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavirler, vergi kaçakçılığı sonucu ortaya çıkabilecek vergi kaybının önlenmesinde önemli bir fonksiyona sahiptir (Kıldiş, 2000:8).

Mükelleflerin beyan kararıyla ilgili yaklaşımlarda bütün durumlar hakkında tamamen bilgi sahibi oldukları öngörülmekle birlikte, birçok mükellef vergi kanunların karmaşıklığı ve uygulama ile ilgili belirsizlikten dolayı vergisel işlemlerle ilgili yeterli bilgiye sahip olmadıkları görülmektedir. Bu nedenle vergisel işlemlerin yürütülmesinde profesyonel kişilerin yardımına başvurmaktadırlar (Tunçer, 2005: 220). Literatürde vergi yardımcıları olarak geçen muhasebe meslek mensupları mükelleflerin beyanlarının doğru ve zamanında yerine getirilmesinde, yani vergi uyumunun sağlanmasında önemli bir rol üstlenmektedir.

Muhasebe meslek mensuplarının yasal olarak açık düzenlemeleri daha iyi uygulayarak bir yandan vergi uyumunu artırmakla birlikte diğer bir yandan da mükelleflerinin yasal belirsizliklerin avantajlarından yararlanmalarını sağlayarak vergi uyumsuzluğuna neden oldukları ifade edilmektedir (Tunçer, 2005: 224). Ancak mükelleflerin bilgi ve eğitim düzeyleri, vergi mevzuatının karmaşıklığı ve belirsizliği gibi faktörler dikkate alındığında, muhasebe meslek mensuplarının profesyonel olarak hizmet verdikleri vergisel işlemlere mükelleflerin uyumunun sağlanmasında rollerinin önemini ortaya çıkardığı ifade edilebilir. Ayrıca vergi idaresi ile sürekli diyalog halinde olan muhasebe meslek mensuplarının vergi sistemindeki değişiklikler konusunda hizmet verdikleri mükelleflere bilgi akışında bulunabilirler.

Vergi hatalarının azaltılması ve önlenmesinde denetim ve cezalandırmadan ziyade vergiye gönüllü uyumun sağlanması günümüz vergilendirme anlayışına paralel olarak daha büyük bir role sahiptir. Mükellefin hataya düşmesi sonucu cezalandırılması yerine, mevcut mükellefiyet sürecinin denetlenerek ve desteklenerek görülen hata ve noksanlıkların yasal düzenlemeler çerçevesinde

düzelttirilmesi gereklidir. Mükelleflerin doğru yönde beyanda bulunmama eğilimi göstermelerinin önüne geçmede, vergiye gönüllü uyum sağlamalarını artırıcı teşviklerin önemli bir fonksiyona sahip olduğu vurgulanmaktadır.

3.1.2.1.2. Uyum Maliyetleri

Vergiye gönüllü uyum mükellef açısından belli bir zaman almasının yanı sıra parasal bir maliyette yüklemektedir. Devlete ödemeleri gereken vergilerle birlikte bu maliyetler de yüklenilir. Vergi yükümlülüğü, uyum yükü ve etkinlik maliyeti bir verginin mükellef açısından toplam maliyetini oluşturmaktadır. Uyum yükü, süre ve kaynakların vergi kanunlarının gerektirdiği şekilde yerine getirilmesi açısından gereklidir.

Toplam uyum maliyetini tahmin etmek zordur, çünkü ne idarenin ne de mükellefin bu maliyetlere ilişkin düzenli kayıt tutması mümkün değildir. Mevcut tahminler belirsizlik içermekle birlikte, toplam uyum maliyetlerinin yüksek olduğu vurgulanabilir. Örneğin 2005 yılında GAO, mevcut çalışmaları yeniden gözden geçirmiş ve gelir ve kurumlar vergisi için en düşük uyum maliyetlerinin bile yıllık tahmini olarak toplam 107 milyar dolar (GSYİH’nın yaklaşık olarak yüzde 1’i) olduğu; diğer çalışmalarda ise uyum maliyetinin 1,5 kat daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Ekonomik etkinlik maliyetleri ve ekonomik refahtaki düşüşe bağlı olarak vergilerdeki davranışlardaki değişiklerin daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Vergi sistemi ayrıca vergiye karşı tutumdaki değişiklikler, kamu faydası, monopoller ve piyasadaki diğer güçlerin müdahalelerinden kaynaklanan ekonomik refah kaybındaki azalma şeklinde ekonomik etkinlik maliyetine de yol açabilir. Etkinlik maliyetlerini tahminlemek vergi sistemleri ile bağlantılıdır, çünkü vergi sistemleri geniş kapsamlıdır ve davranışlar üzerinde çeşitli etkileri vardır. Her ne kadar mevcut vergi sistemleri, mükelleflerin vergiye karşı tutumlarını çevreleyen belirsizlik ve vergi hukukundaki değişikliklerden dolayı gerçek etkinlik maliyetlerini tahmin etmek zor olsa da, yapılan çalışmalarda bu maliyetlerin her yıl GSYİH’nın yüzde 2 ile yüzde 5 arasında farklılık gösteren oranlarda yüksek olduğu belirtilmektedir (GAO, 2011: 6- 7).

Vergi sistemleri karmaşık kurallara sahiptir. Bu karışık kurallar aynı zamanda çok sayıda defter tutma, planlama, hesaplar ve gerçek ve tüzel kişiler üzerinde dosyalama gibi düzenlemeleri de gerektirir. Bu gereklilikleri yerine getirme mükellef açısından hem zaman almakta hem de maliyet unsuru oluşturmaktadır. Birçok mükellefin basit kazanç şekilleri olmasına rağmen, aynı şekilde basit olmayan özellikle kazançları sermaye kazançları, gayrimenkul sermaye iradı, serbest meslek kazancı veya diğer kaynaklardan elde ettikleri kazanç ve iratlardan oluşan ve karmaşık hesaplamalar ve detaylı raporlama gerektiren mükellefler de bulunmaktadır. Bu karmaşıklık hatalara ve ödenmemiş vergilere yol açabilir. Örneğin, GAO temel kabul edilen karışık kuralları uygularken milyonlarca mükellef hatası saptamıştır (GAO, 2011: 1).

IRS tarafından 2010 yılında kongreye sunulan raporda vergi mükelleflerinin vergi kanunlarının karmaşıklığından dolayı parasal maliyetler yüklendiği vurgulanmaktadır. Gerçek kişi mükelleflerden yaklaşık yüzde altmışı beyannamelerinin düzenlenmesi için meslek mensuplarına para ödemekte ve diğer yüzde 29’u onlara yardımcı olması için vergi yazılımları kullanmaktadır. IRS araştırmacılarına göre, orta gelirli mükelleflerin 2007 yılında yıllık parasal uyum maliyeti 258 dolardır. Bir yandan vergi kanunlarına göre vergi yükümlülüklerini dürüstçe yerine getirmeye çalışan mükelleflerin kasıtsız olarak hatalar yapması, onların eksik ödedikleri vergileri ödemesine veya IRS’nin yanlışlıkla eksik beyan edilen vergi konusunda işlem yapmasına yol açarken diğer yandan bazı mükellefler kanun boşluklarını bularak vergilerini azaltma veya ortadan kaldırma imkânına sahip olmaktadır (IRS, 2010: 2).

Vergilendirmeden doğan alacak ve borç ilişkisi kamusal nitelikte olduğundan ödeme süresinin son bulması ile birlikte, vergi kanunlarının öngördüğü yaptırımlar mükellef hakkında uygulanır. İkmalen, re’sen veya idarece tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerle ilgili olarak ortaya çıkan vergi hatalarına paralel olarak eksik tarh ve tahakkuk ettirilen vergilerle ilgili gecikme faizi hesaplanır ve vergi cezaları kesilir. Beyana dayalı vergilerde ise vergi aslına bağlı olarak vergi ziyaı cezası veya usulsüzlük cezaları kesilmektedir.

Alacağın süresi içinde ödenmeyen kısmına vade gününü izleyen günden itibaren her aylık süre için ayrı ayrı olarak gecikme zammı uygulanır; ay kesirleri tam ay olarak alınır. Vergi ziyaı cezası hariç olmak üzere ceza niteliğindeki kamu alacaklarına ayrıca gecikme zammı uygulanmaz. Gecikme faizi sadece re’sen, ikmalen ve idarece tarh edilen vergilerde uygulama alanı bulmaktadır; yani tarh edilmiş ve tahakkuk etmiş, ancak vadesinde ödenmemiş vergilere değil, hiç tarh edilmemiş veya eksik tarh edilmiş vergilere uygulanır. Tüm bu açıklamalar doğrultusunda mükellefler eksik ödedikleri vergi aslının yanı sıra, parasal maliyetler olan vergi ziyaı cezaları, usulsüzlük cezaları ve gecikme faizine de katlanmak zorunda kalmaktadır.