• Sonuç bulunamadı

Trabzon Kamuoyunun Seçimden Beklentileri

1.4. II. Meşrutiyet’in İlanı Sonrası Kurulan Cemiyetler

2.1.1 Trabzon Kamuoyunun Seçimden Beklentileri

23 Temmuz 1908 Meşrutiyet Devriminin ardından, başta Makedonya ile İstanbul olmak üzere Anadolu’da ve Osmanlı Devletinin egemenliğindeki diğer bölgelerde bir seçim heyecanı ve yarışı başladı. Bu yarışın yaşandığı yerlerden birisi de Trabzon’du. Dönemin Trabzon basını bir yandan bu mücadeleyi halka duyururken diğer yandan mebusluk ve mebusluğa aday olacak kişilerden beklentilerini ortaya koymaya başladı. Bu konuda Feyz gazetesi, Meclis-i Mebusan’a, vatanına ve vatandaşlarına sevgisi bilinen, eğitimli ve kültür sahibi olan kişilerin arasından mebus seçilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Diğer taraftan hükûmet ile halk arasında nüfuzunu kullanarak meşru olmayan yollarla servet edinen adamların Meclis-i Mebusan’a gönderilmemesini istemiş ve bu hakikate dayanarak Trabzon’dan gönderilecek vekilleri bulmak için gayret gösterdiklerini belirtmiştir. Ardından yazı şu yolla sözlerine devam etmiştir:

Gayret ediyoruz, ancak ilmen, vukufen yüksek bir mertebeyi ibraz edememiş olanları intihabda bulamadığımız takdirde tereddüt etmemeliyiz. “Şeriat-ı lâzımeyi haiz” olanların, bir dereceye kadar malumat sahibi ve ahval-i zamana vakıf olmaları dahi kifayet eder inancındayız. İşte bu maksadı şaibelerden uzak olarak müttefikan takip etmiş olursak ortadaki şamatalar, bazı garip haller bertaraf edilir. Doğruca selametli bir yola varmak kolay olur. Herkese tavsiye etmekte bulunduğumuz bu hususların icrasını öncelikle nefsimizde tatbik edelim. Aklımıza, fikrimize, vicdanımıza müracaat edelim. Meşrutî idare Şeriat-ı İslami’ye dayandığı gibi umum insaniyete, iyiliğe hizmet etmesi, bu uğurda vakf-ı vücut ve bedel eylemesi de şer’i şerifin esası değil midir?268

267 Trabzon’da Meşveret, 19 Ağustos 1324/1 Eylül 1908, No: 1, s. 2.

268 Feyz, 16 Eylül 1324/29 Eylül 1908, No: 16, s. 2-3; Rahmi Çiçek, “Feyz Gazetesine Göre Trabzon’da 1908 Seçimleri”, Akademik Yorum, 2, (1992), s. 42-43.

76

Gazete, halkı bu yolda düşünmeye ve halkın karar vermesini sağlamaya gayret etmiştir. Yazıda ayrıca 1908 seçimlerine yönelik birtakım kaygılar da dile getirilmektedir. Birincisi: Halk mebus seçimi nedir bilmemektedir. İkincisi: Seçilecek kişilerin kimler olması konusunda seçmene ön şartlar getirilmektedir. İleri sürülen ön şartlara bakılıp değerlendirildiğinde, seçimlerde yüksek öğrenim görmüş aydın sınıftan insanların seçilmesi önerilirken İttihatçıların vasıfları sayılmaktadır. Bu tarihe kadar seçmenin tek seçim tecrübesi belediye ve vilayet idare meclisleri olduğu düşünülecek olursa adı geçen meclislerin yapısında eşraftan ileri gelen ailelerin hegemonyası görülür. Yazı mekâtib-i âlîye ve maarif-i kâfiye derken eşraf hâkimiyetinin bu üstünlüğüne tavır koymakta, İttihatçı aydın sınıfa mensup olanların seçilmesi için vekil olma vasıflarını sıralarken seçmenin oylarına ön şartlar getirilmektedir.269

Trabzon’da Meşveret gazetesinde ise seçim meselesi daha kapsamlı ele alınır:

Biz her şeyi hükûmetten bekleriz. İsteriz ki, hükûmet bize ne lazımsa düşünsün, yapsın, önümüze koysun. Bu âdeti bırakalım. Bundan sonra hükûmet millete değil, millet hükûmete iş gördürecek. Millet kendi kendini düşünmez, kendi ihtiyacını anlamaz, kendi eksikliklerini görmez, kendi hakkını bilmek istemezse hepsini hükûmetten beklerse hükûmetin kendisine nasıl ve ne kadar bakabileceğini pekâlâ gördük. Otuz iki senedir tecrübe ettik. Canımız, ırzımız, malımız bahasına anladık. O halde ne bekliyoruz? Meclis-i Mebusan’ın toplanıp yeni teşkilat ve kanunlar yapmasını mı?

Öyle ise bunların bizim hususi işlerimize, kendi kazancımıza, çalışmamıza dokunur bir yeri yok. Bizim yapacağımız herkesin güvenini kazanmış kişileri meclise gönderip nizamların hazırlanma çalışmalarını onlara bırakmak, onların çalıştığı esnada biz de hem kendimiz, hem çoluk çocuğumuz için, hem vatan ve bütün vatandaşlarımız için çalışmak, para kazanmak yolunu bulmak. Zengin olmanın, fakirden, sefaletten, açlıktan kurtulmanın çaresine bakmaktır. Bu ise düşünmekle, aramakla, birbirine yardım etmekle, çalışmakla olur. Meydana bir eser koyalım. Mademki buna mecburuz o halde ne bekliyoruz?270

İfadelerden anlaşılacağı üzere gazete, geçmişten dersler çıkarmaya, hep birlikte memleketin selameti uğrunda gayret göstermeye çalışılmasını istemektedir. Burada basının artık Osmanlı coğrafyasında ne kadar etkili olduğu ve kamuoyu oluşturmada ne denli mesafeler kat ettiği de ortaya çıkmaktadır.

II. Meşrutiyet’in ilan edilmesini sağlayan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin de görüşleri bizim için önemli bir yer tutmaktadır. Bu amaca yönelik Selanik Merkez-i Umumisi, Trabzon’daki Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti Heyet-i Merkezi’ne bir beyanname göndermiştir. Beyannamede istibdadın bir muhasebesi yapılarak devlet hayatında oynadığı menfi rol üzerinde durulmuştur. İdarenin beş on kişinin keyfine tabi tutulduğu, birçok ad altında vergi alındığı, emniyet ve asayişin ortadan kalktığı, ahalinin

269 Çiçek, a.g.m., s. 43.

270

77

namus ve servetlerini korumada kimsesiz kaldığı ifade edilmiştir. Ardından Cemiyetin İstibdadı sonlandırma başarısından bahsedilerek Osmanlı topraklarında yaşayan İslam Hristiyan bütün insanların, millî menfaat ve medeni hukuklarından istifade etmede birbirinden farklı olmayarak bu vatanın evladı oldukları vurgulanmıştır. Dolayısıyla birlikteliğin sürmesi için elbirliğiyle çalışarak hak, hürriyet, asayiş ve mutluluklarını savunabilecek insanların bulunup seçilmesinden ve bunun öneminden söz edilmiştir. Seçilecek vekillerin eski dönemin rütbe karşılığı hafiyelik yapmış veya rüşvet alıp vermiş kötü şöhretlilerinden olmayan, eğitimli, devlet işlerine ve memleketin ihtiyaçlarına vakıf kişiler olmasına dikkat edilmesi istenmiştir. Diğer taraftan, yabancı devletlerin seçim sürecini takip ettikleri, birlikte ve akıllı hareket edildiği takdirde bu devletlerin yardımlarının görüleceği vurgulanmıştır. Aksi takdirde bağımsızlığa layık olunmadığına hükmedileceği, bunun da sonuçları itibarıyla mevcudiyetin tehlikeye atılmak olacağı, dolayısıyla böyle bir sonucu ancak kendilerinin ve adaylarının engelleyebileceği anlatılmaya çalışılmıştır. Beyannamede açıkça İttihat ve Terakki Cemiyeti seçimin adresi gösterilmiştir.271

Seçimlere gidilirken kamuoyu oluşturmada dikkat çekilen hususlardan biri de eski düzeni temsil edenlerin seçilmemesini vatandaşlardan istemektir. Zira bunlar, halka her türlü fena işi yapmayı vazife bilen kişiler olarak görülmüştür. Onun için durum Trabzon’da Meşveret gazetesinde şöyle dile getirilmiştir:

Kuvve-i istibdadın hükm-ü ferma bulunduğu zamanlarda birer suretle bu zavallı, dilsiz, ağızsız milleti yakıp kavuran, elindeki avucundakini hükûmetle paylaşan, her türlü faziletten mahrum bulunduğu halde hâlâ bu zamanda dahi şeref ve haysiyet dâiyesinde (arzu, dava) bulunup da şan ve şerefin meziyet-i ilmiyeden olduğunu bile anlamayan eski devrin, hükûmetin adamlarından hiçbirisini göndermek değil hatta fikrimize getirmeyelim. Getirmeyelim ki, bunlar daha şimdiden mebus olmak için birtakım mektuplar tertip edip, merkeze bağlı yerlere göndererek içlerini “Trabzon’ca benim mebusluğum mukarrerdir. Siz de bizi sever iseniz şimdi kendinizi gösteriniz” gibi hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği desiseler ile doldurmuşlar. Mülkün elimizden gitmek, milletin mahvolmak derecesine geldiği bir zamanda hâlâ mı fırıldak?272

271

Trabzon’da Meşveret, 27 Ağustos 1324 /9 Eylül 1908, No: 3, s. 1-2.

272 Trabzon’da Meşveret, 2 Eylül 1324/15 Eylül 1908, No: 5 s. 3. Sadık ismiyle bu durumu ortaya koyan yazı sahibi eski düzeni temsil edenleri ve fenalıklarını ortaya koymadan önce Meşrutiyetin ehemmiyeti üzerinde durmuş ve şunları söylemiştir: “Küçük-büyük, cahil-âlim pek ala biliyordu ki, meşrutî bir hükûmetin esas kaidelerinden olan meşveret usulü İslam’da cari olduğu zamanlar hilafet ve saltanat güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar yüzlerce milyon insanın refahını, servetini muhafaza etmiştir. Bunca emr-i azim ve alaka-i cisim daima usul-ü meşveret, hak ve adaletle idare edilmiştir. Tarih bunun şahididir. Bu usul saadet-i millîye ve selamet-i vataniye için yegâne çaredir.” Bu sözlerle insanlar meşrutiyetin değerini bilmeye davet edilir. Ayrıca bunu muhterem ve muazzez İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ve ona hedefine varmada yardım eden askerlerin gayretleriyle gerçekleştiğini ilave etmekten geri kalmaz. Sonunda ise önemli vazifenin kendilerine yani halka kaldığını, onunda herkesin nazar-ı gıptasını celp edecek derecede yükselmesinin yolunu hayat-ı hükûmeti, hayat-ı milleti kendi canından kendi evladından üstün tutanları seçmesiyle olabileceğini belirtir. Buradan anlaşılacağı üzere asıl mesele bu sistemi yürütecek olanları

78

Basın, seçimlere yönelik değerlendirmesinde eleştirdiği şahısları, ahlaklı olmayan bir davranışı ifade etmek için kullanılan “fırıldak çevirmek” kelimesiyle tanımlamıştır. Halkın dikkatini çekmek açısından seçilen bu ifade, söz konusu şikâyeti göstermek bakımından da gazete manşeti geleneğinin ilginç bir örneğidir.

Seçimlerler ilgili yazılanlar bunlarla sınırlı değildir. Mebus olmak için hileli yollara başvurmanın doğru olmadığı, iktidar ve meziyetine güvenenlerin usul dairesinde adaylığını ortaya koyabileceği ya da kendilerinde bu meziyetler varsa zaten halkın onları kanuna uygun olarak aday göstereceği belirtilmiştir. Ardından “fırıldak” çevirmekle suçladıkları eski devrin adamlarına dikkat edilmesi, mazisi lekeli bu insanlara karşı köylere varıncaya kadar insanların uyarılması ve tembellik gösterilmeyerek hep birlikte çalışılması istenmiştir.273

Buradan açıkça ortaya çıkmakta olan şu husus Meşrutiyetin getirdikleri açısından önemlidir. Siyaset yapmanın gittikçe toplumda etkisini artırdığı, siyasî mücadelenin ısınmaya başladığı ve en azından Meşrutiyetin ilk yıllarında söz söyleme, yazabilme serbestliğinin Anadolu’nun uzak köşelerine kadar ulaşmış olduğu.