• Sonuç bulunamadı

İşgalin Ortaya Çıkardığı Dram: Zorunlu Göç ve Muhacirlik

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.3. Birinci Dünya Savaşı ve Trabzon

3.3.3. İşgalin Ortaya Çıkardığı Dram: Zorunlu Göç ve Muhacirlik

Sarıkamış felaketi üzerine Artvin ve Borçka ahalisinin büyük bir kısmı memleketlerini terk edip hicret etmişlerdi. Bu ahaliden göç edenler kafileler hâlinde Trabzon’a geldiler. Yorgunluktan bitkin ve muzdarip olan göçmenlere yerli ahali iaşe vesair hususlarda elinden geldiğince yardım ediyordu. Sahil cephesinin, Harşit Vadisi’nin batı yamaçlarını tutmak için Hopa-Rize-Trabzon taraflarına doğru kaydırıldığını gören halk, düşman eline düşmemek için evini, bağını, her türlü eşya ve malını bırakarak çoğu yaya, çok az sayıda aile küçük yelkenlilerle, bazıları da askerin işine yaramayıp sahiplerinin ellerinde kalmış olan zayıf at ve katırlar üstünde batıya çekilmekteydi.470

Ruslar Trabzon’a doğru yaklaştıkça, işgal ettikleri bölgelerin ahalisi onların zulmünden kaçarak can, namus ve mallarını kurtarabilmek amacıyla hızla göç ediyorlardı. Göç istikameti Trabzon üzerine ve oradan sahil boyu Canik’e doğru sefil ve perişan bir halde olmaktaydı. Mart 1916 yılında Ruslar, Erzurum, Van ve Bitlis dışında Trabzon’a kadar olan bölgeyi kendi kontrollerine almalarını müttefiklerine kabul ettirince Trabzon’a baskıyı yoğunlaştırdılar.471

Erzurum’un düşmesi Trabzon ahalisinin göç hareketini hızlandırdı. Trabzon âdeta tahliye edilmekteydi. Muhacirler nereye gideceklerini, nereye sığınacaklarını bilmedikleri hâlde düşmana esir olmamak, ırz ve namusunu korumak için bu yollarda ölümü bile göze almışlardı. Rusların daha işgalden önce şehri bombalamaya başlaması da halkın maneviyatını bozmuştu. Bu sıralarda Trabzon Valisi Cemal Azmi Bey,472 Yoroz’a (Çarşıbaşı’na bağlı Fener Köyü) kadar tüm iskân ünitelerinin tahliyesi

94 Ahmet Refik Altınay, Kafkas Yollarında (Hatıralar ve Tehassüsler)-Ermeni Mezalimi, 1. Baskı, İstanbul: Fikir Yayınları, 1992, s. 8-9.

469 Mesut Çapa, Pontus Meselesi, Trabzon ve Giresun’da Millî Mücadele, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, 1993, s. 6.

470

Tarakçıoğlu, a.g.e., s. 12.

471 Özel, a.g.e., s. 4.

472 Birinci Dünya Savaşı esnasında Trabzon’da valilik görevinde bulunan Cemal Azmi Bey hakkında geniş bilgi için bkz. İsmail Hacıfettahoğlu, “Birinci Dünya Harbi Döneminin Az Tanınan Bir Siması: Trabzon Valisi Cemal Azmi Bey”, Türk İdare Dergisi, 74 (435), (2002), s. 247-268.

152

emrini vermişti. Ahali panik içerisinde ziraat ve rahatını terk ederek kısmen kayıklarla kısmen de yaya olarak büyük oranda göç etmeye başladı.473

Rusların Trabzon’a yaklaşması üzerine Vali Cemal Azmi Bey, vilayet idaresini geçici olarak Ordu’da kurmuştur. Ardından vilayete ait en lüzumlu dosya ve defterlerin sandıklara yerleştirilip kayıklarla Ordu’ya taşınmasını ve Trabzon’dan Yoroz’a kadar vermiş olduğu tahliye emrinin, Giresun tarafına kadar genişleterek isteyen halkın şehri boşaltmalarını bildirmiştir. Fakat yol imkânları iyi değildi. Bu sebeple mağazalarda ve evlerdeki eşya, mal oldukları yerlerde bırakılmış, çıkarılamamıştı. Mallar yok pahasına satılmak zorunda kalınmasına rağmen alıcı çıkmamaktaydı. Halk yalnız canını alıp kaçmaktan başka çare düşünmüyordu. Hâli vakti yerinde olanlar at ve kayık tedarik ederek çoluk çocuklarını ve ufak tefek ev eşyalarını kaçırabiliyordu. Oysa erkekleri askere gitmiş olan fakir ailelerin kadınları ve çocukları kimsesiz kalmıştı. Bunlar sevkiyat merkezlerinden dahi bütün feryatlarına rağmen faydalanamıyorlardı.474

Rus işgali gerçekleştiğinde muhacir durumuna düşen insanların gidecekleri yerler hakkında önceden kararlaştırılmış ve hazırlanmış bir plân bulunmamaktaydı. Evlerinden barklarından ayrılıp bir yere göçüyorlar, Ruslar ilerleyinceye kadar orada kalıp sonra yine yollara düşüyorlardı. Trabzon ve Trabzon dışından gelen muhacirlerin ilk göçtükleri mıntıkalar Trabzon’un batısında kalan ve Rus işgaline uğramamış olan Giresun, Ordu, Ünye, Çarşamba, Bafra ve Samsun gibi sahil kesimleriydi.475

Trabzon muhacirlerinin sahil boyunda yerleştirildikleri ilk iskân ünitesi Giresun’du. Muhacirlerden eli silah tutan erkekler ailelerini mahallî idareye teslim ederek cepheye gitmişlerdi. Ancak memurların bir kısmı yetkilerini kötüye kullandı. Örneğin muhacirlere tahsis edilen aylık 30 kuruş tahsildar tarafından gasp olundu. Bir lokma ekmek için sabahtan akşama kadar fırınlar önünde kuyruklar oluştu. Hatta muhacirin çoğu aç bırakıldı.476

Bu tip hareketlerden rahatsız olan muhacirlerin büyük bir çoğunluğu Ordu’ya geçti. İşgal nedeniyle yerinden yurdundan olan ve Giresun’a yerleşen muhacirler hallerinden pek memnun değildiler. Daha iyi imkânlara kavuşuruz ümidiyle Giresun’dan Ordu’ya gitmekte idiler. Buna sebep olanlar da iskân ve iaşe ile sağlık şartlarının düzeltilmesi için müracaatta bulunan

473 Lermioğlu, a.g.e., s. 225-260.

474 Tarakçıoğlu, a.g.e., s. 8-10.

475

Erol Kaya, “I. Dünya Savaşı’nda Trabzon Muhacirleri”, Trabzon ve Çevresi Uluslar arası

Tarih-Dil-Edebiyat Sempozyumu, (Trabzon, 3-5 Mayıs 2001), Trabzon: TVİKM Yayınları, 2002, s. 537.

476 BOA, Dâhiliye Nezareti İdare-i Umumiyye (DH. İ.UM), Dosya no: E 36, Gömlek no: 3; İttihat ve Terakki Cemiyeti Giresun heyeti muhabirliğinden Dersaadet İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkezi Umumiyesi Riyâsetine tahrirat 13 Haziran 1333/13 Haziran 1917.

153

muhacirlere kayıtsız davranan ve gerekli tedbiri almayan Giresun kaymakam vekili ile merkez tabibiydi. Ayrıca muhacirlerin bir kısmı arasında da sorunlar meydana gelmekteydi ki, Dâhiliye Nezareti bu hususların araştırılmasını ve taraflarına bilgi verilmesini Trabzon valiliğinden talep etti.477

Bu sıralarda Karadağ ile Derinoba arasındaki direnişe rağmen478

Rusların Harşit deresine kadar ilerlemeleri üzerine Giresun ve Ordu işgal tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Bunun üzerine yöredeki muhacirler ve yerli ahali yeni bir felâketle karşılaşmamak arzusuyla deniz ve kara yoluyla Samsun’a kadar çekilmeyi tercih ettiler. Rusların tacizleri ve kayıkların azlığı sebebiyle deniz yolundan istenilen ölçüde faydalanılamadı. Muhacirlerin büyük bir çoğunluğu zorunlu olarak Terme-Çarşamba yolunu kullandı. Bu bölgede ise humma salgını vardı. Salgın hastalığına karşı aşılanan muhacirler daha ziyade dağ köylerine yerleştirilmeye çalışıldı. Geride kalanlar Samsun’a sevk edildiler.479 Kısa bir müddet zarfında Ordu-Ünye arası muhacirlerle dolmuş ve izdiham meydana gelmiştir. İzdiham üzerine 10.000 muhacirin iaşe açısından ve yukarıda zikrettiğimiz sebep yüzünden iskâna elverişli olan Ünye, Terme ve Çarşamba’nın dağ köylerine sevk edilmeleri kararlaştırıldı.480

Samsun’daki muhacirlerin bir kısmı ise kayıklarla Sinop’a gidiyordu. Hâlbuki muhacirleri Sinop’ta iaşe etmek bir hayli müşkül idi. Öyle ki varlıklı muhacirler dahi satın alacak erzak bulamıyordu. Dolayısıyla Sinop’taki yöneticiler, ya yeter miktarda buğday gönderilmesini veyahut muhacirlerin başka bir yerde iskân edilmelerini merkezden talep etmek zorunda kaldı.481

Diğer taraftan muhacirin batıya sevki, ulaşımın elverişsizliği sebebiyle daha çok iç bölgelere yöneldi. Çünkü Samsun, Sinop ve İnebolu muhacirlerle dolup taşmıştı. Sancak merkezinde bulunan muhacirler, salgın hastalık, yiyecek maddelerinin kıtlığı, izdiham ve benzeri problemlerden kurtulabilmek amacıyla yukarıda zikrettiğimiz yerlere ve ayrıca İzmit, Amasya ve Çorum’a gitmeye başladı.482

Ayrıca

477

BOA, Dâhiliye Nezareti Şifre Kalemi (DH. ŞFR), Dosya no: 70, Gömlek no: 37, 6 Teşrin-i Sânî 1332/19 Kasım 1916.

478 Ruslara karşı Of’ta verilen savunma savaşından başka önemli bir direniş, Akçaabat Karadağ ile Tonya Derinoba arasında gerçekleşti. Gönüllü birliklerden oluşan Türk kuvvetleri, bölgede Mülazım Adil Bey’in komutasındaki Teşkilât-ı Mahsusa Alayı’nın da katılımıyla Rusların ilerleyişini üç ay geciktirdi. Özellikle tahrip gücü yüksek silah araç gereçlerinin yokluğuna ve Rus kuvvetlerine göre sayıca çok az neferin bulunmasına rağmen bu önemli direniş, muhacirlerin batıya çekilişine zaman kazandırdı. Bkz. Lokman Yıldız, Trabzon’un İşgalinde (1916-1918) Karadağ Savunması ve Kadızâde Muhammed Hafız, 1. Baskı, Trabzon: Kıyı Dergisi Yayınları, 2013, s. 95-115.

479 İpek, a.g.m., s. 62-63.

480 BOA, DH. ŞFR, Dosya no: 71, Gömlek no: 117, 17 Kânûn-ı Evvel 1332/30 Aralık 1916.

481 BOA, DH. ŞFR, Dosya no: 69, Gömlek no: 152, 19 Teşrîn-i Evvel 1332/1 Kasım 1916.

482

154

muhacirlerin bir kısmı Sinop ve Bolu sahili üzerinden güneye inmişlerdi. Bu gibilerin belirtilen muayyen iskân mıntıkasına iadeleri sıkıntıya ve perişanlığa sebep olacağından Kastamonu, Sinop ve Bolu livalarında geçici olarak yerleştirilmeleri hususu zorunlu olarak tasvip ediliyordu. Fakat kısa süre sonra buralarda da sıkıntılar baş göstermeye başlamış ve bu bölgeler muhacir trafiğine kapatılmıştır.483

Bu karara rağmen Merzifon’a iskân edilmeleri kararlaştırılan 58 kişilik on bir hane Trabzonlu muhacir İzmit’e gelmiştir.484

Muhacirlerin yoğunlukta bulundukları kazalardan biri de Bolu idi. Bir ara bu muhacirlerin sayısı o kadar artmıştır ki Bolu, daha fazla muhaciri kabul edemeyeceğini ve artık buraya muhacir gönderilmemesi hususunu İstanbul’da ilgililere tebliğ etmiştir.485 Muhacirlerin göç ettikleri yerlerden birisi de gerek deniz yolunun müsait olması gerekse başkent olması sebebiyle İstanbul’du. İstanbul’la birlikte İzmit ve Adapazarı göçmen kafilelerini ağırlayan bölgelerdi. Muhacirlerin bir kısmı ise Merzifon, Çorum, Yozgat, Ankara, Niğde ve Konya gibi İç Anadolu şehirlerine sığınmışlardı. Bunların işgal bölgelerine uzak oluşları ve tarıma elverişli topraklara sahip bulunmalarından geçim sıkıntısı diğer bölgelere nispetle daha az hissedilmiş, dolayısıyla buralara gelen muhacirler arasında açlıktan ve hastalıktan ölenlerin sayısı fazla olmamıştır.486

Trabzon Valisi Cemal Azmi Bey’in şahsi gayretleri ile iskân işleri Ordu ve Giresun’un belli yerlerinde bir dereceye kadar tanzim edilmeye başlandığı hâlde, diğer yerlerde büyük güçlüklerle karşılaşıldı. En çok zorluk ise muhacirlerin yoğun bir şekilde yerleştirildikleri işgal sahasına yakın iskân birimlerinde meydana geldi. Birkaç ailenin iskânına elverişli meskenler hemen hemen yüksek dereceli memurlara tahsis olundu. Fakir ve kimsesiz aileler ise daha ziyade hanlarda, medrese ve cami köşelerinde barındırılmaya çalışıldı. Mevcut imkânsızlıklar karşısında durumu iyi olanlar kiraladıkları evlerde kalmayı yeğlerken fakir muhacirlerin çoğu sokak ortasında, yalı kenarlarında açıkta kaldılar.487 Bütün meseleler bununla da bitmiyordu. Göç bölgelerinde muhacirin en büyük meselelerinden biri giyim ve yakacak ihtiyacı idi. Ordu ve Giresun’da bulunan muhacirlerin giyimlerini temin amacıyla valinin hanımının başkanlığında memur ve eşraf ailelerinden muhacirin elbise dikiş komisyonu oluşturuldu. Öte yandan kazalardaki yaşlı ve

483

BOA, DH. ŞFR, Dosya no: 64, Gömlek no: 272, 26 Temmuz 1332/8 Ağustos 1916.

484 BOA, DH. ŞFR, Dosya no: 65, Gömlek no: 64, 9 Haziran 1332/22 Haziran 1916.

485 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), Toprak İskân, Dosya no: 480.

486 Tarakçıoğlu, a.g.e., s. 17.

487

155

meyvesiz ağaçların kesilip tüccardan fındıkkabuğu toplanarak bunlar muhtaç ailelere dağıtıldı. Amaç, 1916 yılının soğuk kışından muhacirleri koruyabilmekti.488

Trabzon muhacirlerinin daha yoğun olarak bulundukları Samsun’da da durumları hiç iyi değildi. Muhacirleri ağırlamakta büyük güçlüklerle karşılaşılmaktaydı. Muhacir sayısının fazlalığı sebebiyle bu insanların ihtiyaçlarının tamamen mahallî imkânlarla karşılanması mümkün olamıyordu. Bu nedenle üretim yapacakları arazilerde, sanatkârlıklarına uygun yerlerde iskân edilmeleri yoluna gidilmiştir.489

Yine Bolu civarındaki muhacirlerin ayrı ayrı yerlerde iskân edilmeleri bazı meselelere yol açmakta idi. Bunun önlenebilmesi için Düzce ormanlarına yerleşen muhacirlerin bir arada iskân edilmeleri sağlanmaya çalışılırken vergiden de muaf tutulmuşlardır.490

Belli başlı iş tutup barınacak yer ve geçinecek para elde edememiş olan muhacirlerin durumları kötüydü. Muhacirin çoğu işsiz, parasız, yersiz ve yiyeceksizdi. Bu nedenle açlık ve türlü hastalıklardan ölüp gitmekte idiler. Yiyecek o denli azalmıştı ki askere dahi mısır ekmeği verilmeyip yağı çıkarılmış olan fındığın posasından yapılan ekmek yedirilmek zorunda kalınmıştı. O sırada gazyağı da bulunmamaktaydı. Ahali fındığın çürüklerini demir çubuklara geçirerek geceleri çıra gibi yakar odalarını aydınlatırlardı. Giresun fındık bahçelerine yayılan aç göçmenlerin bazı otları ayıklayarak yedikleri görülmüştü. Kir ve pislik içinde, yarı aç, soğuktan, rüzgârdan, yağmurdan korunamayan bu insanlar, her türlü hastalığa yakalanmaktaydılar ve ölüm oranı her geçen gün artmakta idi. O kadar ki Trabzon’dan muhacir çıkmış 20 kişilik bir aileden ancak 5-6 kişi dönebilmişti.491