• Sonuç bulunamadı

Balkan Savaşlarında Trabzon Kamuoyunun Tutumu

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.2. Balkan Savaşlarının Başlaması ve Trabzon

3.2.2. Balkan Savaşlarında Trabzon Kamuoyunun Tutumu

Balkanlarda Osmanlı Devleti’nin aleyhinde ortaya çıkan gelişmeler, XIX. yüzyılın başlarında meydana gelen Sırp isyanına ve ona ortam hazırlayan sebeplere kadar geri götürülebilir. 1806-1812 yılları arasında yaşanan bu isyanın ardından, Balkanlı milletlerde Osmanlı Devleti’nden ayrılma ve bağımsızlıklarını elde etme fikri kuvvetlenmiştir. Bu duruma, Osmanlı Devleti’nin gittikçe gücünü kaybetmesi sebep olduğu gibi Büyük

420 Trabzon’da Meşveret, 9 Nisan 1327/22 Nisan 1911, No: 269, s. 2. II. Meşrutiyet döneminde Serez ve Selanik gibi merkezlerde idari görevlerde bulunan Hüseyin Kâzım Kadri, Arnavutların amansız düşmanı olan Karadağlılarla bir ittifaka getiren hataların dönemin hükûmetlerinin aşırılık yanlısı tutumlarının sonucu olduğunu ifade etmektedir. Hastalığın iyileştirilme çarelerinin aranması gerektiği yerde sert bir tutum sergilenmiş olmasından yakınmaktadır. Bkz. Kadri, Balkanlardan Hicaza İmparatorluğun Tasfiyesi, s. 114-115.

421 Trabzon’da Meşveret, 2 Nisan 1327/15 Nisan 1911, No: 267, s. 2.

422

Padişah V. Mehmet’in Rumeli ve Arnavutluk gezisi hakkında geniş bilgi için bkz. Simavî, a.g.e., s. 185-199; Halid Ziya Uşaklıgil, Saray ve Ötesi, (Haz. Nur Özmel Akın), 2. Basım, İstanbul: Özgür Yayınları, 2012, s. 442-503.

423 Görgülü, a.g.e., s. 33.

424

141

Devletlerin kendi aralarındaki nüfuz mücadelesinde Balkanları bir yayılma sahası olarak görmeleri de etkili olmuştur. Diğer taraftan Fransa’da ortaya çıkan ihtilâlin yaydığı millîyetçi akımı da Balkanlardaki ayrılıkçı düşüncenin fikrî yönünü destekleyen önemli bir unsur olmuştur. Bu yönde önemli bir gelişme ise 1877-1878 tarihli Osmanlı-Rus Savaşı sonrası yaşanmıştır. Savaşın ardından 13 Temmuz 1878 tarihinde yapılan Berlin Antlaşması ile Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsızlıklarını kazanırken Bulgaristan özerk bir prenslik olmuş ve Bosna-Hersek’in idaresi, Osmanlı hâkimiyeti devam ediyormuş gözükse de Avusturya’ya bırakılmıştır.425

Bu gelişmelerin ardından Balkanlardaki nüfuz mücadelesi daha da şiddetlenmiş, bölge üzerinde yaşanan mücadeleler Büyük Devletler arasında meydan gelen bloklaşmanın ve mücadelenin sebeplerinden birini oluşturmuş, Balkanlı devletlerin, özellikle 1880-1910 yıllarında artan nüfusun ihtiyacını karşılamak amaçlı daha fazla toprağa sahip olma hırsını arttırmış, bölge için ıslahat istekleri Osmanlı Devletinin içişlerine müdahalenin yollarını genişletmiş, devleti bu bölgede güçsüzleştirmiş ve sonunda Balkanlı devletlerin arasında kurulan bir ittifakla426 Osmanlı Devleti’ni Balkan Savaşı ile karşı karşıya bırakmıştır.427

Bütün bunların yanı sıra Balkanlı devletler arasındaki kilise ve okullar sorununun Osmanlı Devleti tarafından çözülmesi, Makedonya’da yaşanan isyan ve nüfuz mücadeleleri, Osmanlı siyasî yaşamını ve aynı zamanda ordusunu saran parti ve kişi çekişmeleri,428

Trablusgarp Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’nin zor durumlara düşmesi yukarıda sayılan sebeplerle birlikte savaşın çıkmasında önemli etkenler oldu.429

Balkan devletleri arasında bu ittifaklar oluşurken Osmanlı Hükûmeti Eylül ayına girilirken dahi savaşın çıkabileceğini uzak bir ihtimal olarak görüyordu. Ancak başta Sofya ve Viyana elçiliği olmak üzere Balkanlardan gelen bilgiler, buradaki devletlerin Osmanlı

425 Karal, Osmanlı Tarihi Birinci Meşrutiyet…, s. 76-77.

426 Balkanlı devletler arasında meydana gelen ittifakların gelişimi için bkz. Armaoğlu, a.g.e., s. 654-662; İrtem, Meşrutiyetten Mütarekeye (1909-1918), s. 304-315; Yerasimos, a.g.e., s. 444-447.

427

Karal, Osmanlı Tarihi İkinci Meşrutiyet…, s. 287-289; H. Yıldırım Ağanoğlu, Osmanlı’dan

Cumhuriyet’e Balkanların Makûs Talihi Göç, 1. Basım, İstanbul: Kum Saati Yayınları, 2001, s. 47-48. 428 Trabzonlu Binbaşı Süleyman (Gürcan) Bey manzum olarak kaleme aldığı hatıralarında bu siyasi rekabetin çok canlı bir örneğini vermektedir. II. Ordu’ya bağlı olarak Balkan Savaşı’nda bulunan Süleyman Bey, 5 Ekim 1912 tarihinde bağlı bulunduğu taburuyla sınıra vardıklarını, burada Bulgarları sol taraftan kuşattıklarını, ancak hiç silah kullanmadan komutanın emriyle çekildiklerini belirtmektedir. Bunun sonucu bütün alayın çekilmek zorunda kaldığını, meselenin aslının ise tabur komutanlarının İtilâfçı, dönemin hükûmetinin de İttihatçı olmasından kaynaklandığını ifade etmektedir. Ayrıca mesele bununla bitmemiş, tabur komutanları Bulgarlara teslim olmuştur. Binbaşı Süleyman Bey, taburun zabit ve çavuşlarıyla görüştüklerini, gerekirse komutanı vurarak böyle bir ihaneti cezalandırmayı ve taburu esaretten kurtarmayı teklif ettiklerini, ancak neticeyi değiştiremediklerini vurgulamıştır. Bkz. Binbaşı Süleyman, a.g.e., s. 119-121.

429

142

Devleti’ne karşı savaş niyet ve faaliyetlerini ortaya koyunca seferberlik ilanı geç de olsa karara bağlandı.430

Ancak seferberlik emrinin geç verilmesi, harp planlarının dönemin Harbiye Nazırı Nazım Paşa tarafından esaslı bir incelemeye tabî tutulmaması, çok sayıda nizamiye taburunun savaş öncesi terhis edilmesi ve ordunun yeterince savaşa hazır olmayışı gibi sebeplerden ötürü Balkanlı devletler karşısına zayıf bir vaziyette çıkıldı.431 Hükûmet bu eksikliklere rağmen seferberlik emri uyarınca vilayetlere askerî birlikler toplanması için talimat gönderdi. Bu doğrultuda Trabzon’a da bir talimat göndererek 87. Alay’ın cepheye gitmek üzere hazırlıklarını tamamlamasını istedi. Bu emirle birlikte dönemin valisi Mehmed Ali Aynî Bey başta olmak üzere, Belediye Başkanı Barutçuzade Hacı Ahmed Bey ile Nemlizadeler, Eyüpzadeler gibi eşraf ve önde gelen aileler harekete geçti. Sadece bu resmî seferberlik hazırlıklarıyla yetinilmeyerek harekete geçilmesine önayak olan sivil İttihatçı gruplar da Balkan Savaşı’na gönderilmek üzere gönüllü bir birlik oluşturulması yönünde çaba gösterdiler. Trabzon halkı bu gönüllü birliğin kurulmasında ve bunlara maaş bağlanabilmesi için bir mal sandığı oluşturulmasında üstün bir gayret gösterdi. Pirağaoğlu Asım Ağa, Arap Hafız Mehmed ve Dizdarzade Besim Efendiler tarafından gönüllü birlik askerlerine giyecek temin edildi. Ayrıca Trabzon çapulacı esnafı tarafından 52 çift ayakkabı, hanımlar tarafından don, gömlek ve çorap bağışlandı. Trabzon halkı aynı zamanda 87. Alay’ın üç taburunun ve bir makineli bölüğünün ihtiyaçlarını karşılama hususunda da elinden gelen gayreti gösterdi. Kayıkçılar, bu askerlerin eşyalarını ücretsiz olarak gemilere nakletti. İhtiyar, kadın, çocuk her gruptan insan bu askerlerin uğurlanmasına dualarla katıldı. Yapılan törenlerle 87. Alay ve ona bağlı gönüllü birliği 18 Ekim 1912 tarihinde Çatalca’ya gitmek üzere Trabzon’dan ayrıldı.432

Bütün bu azimli çalışma neticesi cepheye giden 87. Alay ve gönüllü birliği, sevk ve idarede yaşanan düzensizlik sebebiyle de büyük kayıplar vermiş, özellikle gönüllü birliğinden sadece iki kişi hayatta kalabilmiştir. Bununla birlikte Trabzon insanı devlet ve memleket uğrunda vazife ne zaman çağırmışsa gitmesini bilmiş ve sorumluluk almaktan çekinmemiştir. Zor

430 Karal, Osmanlı Tarihi İkinci Meşrutiyet…, s. 298-299.

431

Türkgeldi, a.g.e., s. 57-61.

432 87. Alay, savaşın kısa zamanda kaybedilmesinden ve dönemin koşullarından kaynaklı geç toparlanıp yola çıkmasından dolayı Rumeli’de değil Bulgarlara karşı oluşturulan Çatalca savunma hattında mücadele vermek durumunda kalmıştır. Balkan Savaşları esnasında Trabzon’da yapılan faaliyetler, hükûmetin emriyle 87. Alayın toplanması, gönüllü birliğinin oluşturulması, bunların askerî faaliyetleri ve bütün bu gelişmeler esnasında şehirde oluşan atmosfer hakkında geniş bilgi için bkz. Veysel Usta, Balkan Harbinde 87. Alay

Trabzon Gönüllüleri, 1. Baskı, Trabzon: Serander Yayınları, 2009; Veysel Usta, “Balkan Harbi’nde

Trabzon: Trabzon Gönüllüleri ve Yardımlar”, Uluslararası Trabzon ve Çevresi Kültür ve Tarih

Sempozyumu 16-18 Mayıs 2006, (Haz. Mithat Kerimaslan-Hikmet Öksüz-Veysel Usta), C. 1, Trabzon:

143

koşullar altında Çatalca’da cansiperane yapılan güçlü savunma ile Bulgaristan’ın ilerleyişinin durdurulmasına rağmen yapılan Londra Barış Antlaşması ile Türk sınırı Edirne’nin de elden çıkmasıyla Midye-Enez hattına kadar gerilemiştir.433

Ancak Osmanlı Devleti’nin kısa sürede yenilirek Balkanlardan çekilmesiyle ortaya çıkan siyasî ve idarî boşluk, bu boşluğu kendi çıkarlarına uygun doldurmaya çalışan ihtiraslı Balkan devletlerini birbirlerine karşı savaşa sürüklemiştir. Sonuç olarak Sırbistan, Yunanistan, Karadağ ve Romanya’nın da katılmasıyla oluşan ittifakla Bulgaristan arasında ortaya çıkan savaştan faydalanan Osmanlı Devleti, en azından Edirne’yi geri alarak bugünkü sınırlara ulaşmıştır. Bu savaş sonuçları itibarıyla Osmanlı Devleti için büyük bir yıkım olmuştur. Rumeli bölgesi elden çıktığı gibi Arnavutlar bağımsızlıklarını kazanmış, Doğu Akdeniz adaları kaybedilmiş, Girit üzerindeki haklardan vazgeçilmiş ve Balkanlardan kopup gelen Müslüman-Türk göçünün sosyal ve iktisadî sorunlarıyla yüz yüze kalınmıştır. Ayrıca Türklerle gayrimüslim tebaa arasındaki ilişkiler bu olaydan olumsuz etkilenmiş ve Tanzimat sonrası Osmanlılık/Osmanlıcılık düşüncesi etrafında oluşturulmaya çalışılan “Osmanlı Milleti” fikri çöküntüye uğramıştır.