• Sonuç bulunamadı

II. Meşrutiyet’in İlanı ve Trabzon

II. Abdülhamid’in yönetimini eleştiren ve Kanun-i Esasi’nin yeniden işlerlik kazanmasını, meclisin açılarak idareyi ele almasını isteyen fikirlerin65

Anadolu’ya ve bizim özelimizde Trabzon’a da yayılmasına sebep olan gelişmeler sürgünlere, ulaşım ve iletişim imkânlarının gelişmesine, mevcut yönetimin hemen her alanda uygulamaya çalıştığı baskıcı siyasete ve buna karşı doğan tepkilere bağlanabilir. Ayrıca kısa da olsa toplumun yaşadığı 1876 ve sonrasında açılan bir meclis deneyimi de vardır. Burada Trabzon’u önemli kılan husus, sahip olduğu coğrafi konumu sayesinde Anadolu’nun iç bölgeleri ile haberleşebilmesidir. Zira Osmanlı sınırları içerisinde basılması veya dışarıdan

64

Bu tarihi olayın daha ayrıntılı olarak gelişimi hakkında bkz. Akşin, a.g.e., s. 107-117; Karal, Osmanlı

Tarihi İkinci Meşrutiyet…, s. 27-40; Feroz Ahmad, İttihat ve Terakki (1908-1914), 8. Basım, İstanbul:

Kaynak Yayınları, 2010, s. 15-29; Bleda, a.g.e., s. 47-66; Duru, a.g.e., s. 21-30; Knight, a.g.e., s. 107-174; Kansu, a.g.e., s. 122-137; Ramsaur, a.g.e., s. 174-179; Kuran, Osmanlı İmparatorluğunda İnkılâp

Hareketleri ve Millî Mücadele, s. 464-477; Kuran, İnkılap Tarihimiz ve Jön Türkler, s. 306-309; Çavdar,

a.g.e., s. 30-36; Petrosyan, a.g.e., s. 296-318;Ahmed Saib, Tarih-i Meşrutiyyet ve Şark Mesele-i Hazırası, Dersaadet: Gayret Kütübhanesi, 1329, s. 57-65; Hüsamettin Ertürk, İki Devrin Perde Arkası, 1. Basım, İstanbul: Sebil Yayınları, 1996, s. 28-31; Abdullah İslamoğlu, II. Meşrutiyet Döneminde Siyasal

Muhalefet (1908-1913), İstanbul: Gökkube Yayınları, 2004, s. 58-67. II. Meşrutiyet’in ilan sürecinde saray

içinde meydana gelen etki ve gelişmeler için ise bkz. Süleyman Kâni İrtem, Meşrutiyet Doğarken 1908

Jön-Türk İhtilâli, (Haz. Osman Selim Kocahanoğlu), İstanbul: Temel Yayınları, 1999, s. 10-65. 65

Bu fikirlerin bir toplamı olarak 27-29 Aralık 1907 yılında Paris’te yapılan İkinci Jön Türk Kongresi’nin sonuç bildirisine bakılabilir. Bu bildiri başta II. Abdülhamid olmak üzere hükûmete yapılan eleştirileri ve bunun için kongrenin hangi yolları takip edeceğini ihtiva etmektedir. Bkz. Kuran, İnkılâp Tarihimiz ve Jön Türkler, s. 291-296. Hüseyin Cahit Yalçın, İttihat ve Terakki’yi kuranların Meşrutiyet olunca iç yönetimin bir tılsım etkisiyle hemen düzeleceğine, haksızlıktan yakınan azınlıkların yasanın üstünlüğü ve adaletin gelmesiyle ayrılıkçı dileklerinden vazgeçeceklerine, yabancı devletlerin baskısından da bu vesileyle kurtulacaklarına, ülkede keyif ve zorbalık egemen olmayıp da yasa ve adalet hüküm sürerse, bütün fenalıkların ortadan kalkacağına inandıklarını belirtmiştir. İttihatçıların Kanun-i Esasi’nin ilan edilmesine ve meclisin açılarak idareyi ele almasına karşı duydukları özlemin altında yatan bu inançlarıdır. Bkz. Hüseyin Cahit Yalçın, Siyasal Anılar, 2. Basım, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2000, s. 49.

22

getirilmesi yasak olan, meşrutî fikirleri savunan gazete, dergi ve risalelerin66 yabancı postaneler yoluyla el altından Osmanlı sınırları içerisine sokulduğu bilinen bir gerçektir.

İbrahim Temo anılarında Kuleli Mektebi’nde arkadaşlarıyla beraber edebiyat, siyaset ve vatan için dertleştiğini ifade ederken bu arkadaşları içerisinde Trabzonlu Kerim Sebati’den bahsetmektedir.67

Aynı isimden Süleyman Kâni İrtem de bahsederek gayret ve fedakârlık hususunda kendisini zikretmiştir.68

Ayrıca mevcut düzene karşı yapılan eylemleri konu edinen yayınların, Trabzon’a, İstanbul’da öğrenci olan Bağdadizade İsmail Hakkı eliyle dağıtıldığı bilinmektedir.69

Bahattin Şakir Bey ise Temmuz 1905’te Abdülhamid’in hafiyelerince yakalanmış, Bekirağa Bölüğü’nde iki gün tutuklu kaldıktan sonra Trabzon üzerinden Erzincan’a sürgün edilmiştir. Sürgün haberi Mısır ve Paris’teki İttihatçılar tarafından duyulmuş, bu haber oralarda büyük üzüntü meydana getirmiştir. Bunun üzerine, Ahmed Celalettin Paşa’nın Trabzon’daki İttihatçı mensuplarıyla temasa geçmesiyle Eylül 1905’te Bahattin Şakir Erzincan’dan kaçırılmış ve Trabzon’a getirilerek burada arkadaşları tarafından saklanmıştır.70 1904-1905’li yıllarda ise Kuleli Askerî İdadîsi’nde “İhtilalci Askerler Cemiyeti” adıyla kurulan gizli derneğin kurucularından birisi, Trabzon doğumlu Ahmet Bedevi Kuran’dı. Namık Kemal ve Ziya Paşa’yı kendilerine rehber seçen bu dernek, özgürlük ve millîyetçilik düşüncelerini güçlendirmeyi amaç edinmişti. Prens Sabahattin Bey’in kurduğu Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet

66

Örneğin Meşrutiyet’in ilanı öncesi Trabzon’da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin şube mensupları arasında Paris’ten gelen gazeteler okunuyordu. Trabzon’dan Paris’e yazılan bir mektupta bu olay şöyle anlatılmaktadır. “Buraya gönderdiğiniz gazetelerin efradımız arasında o kadar kıymeti vardır ki, bunun derecesini tasavvur edemezsiniz. Gazeteleri pek büyük bir iştah ve lezzetle okuyoruz. Efradımız yüz kişiden fazla olduğu için gönderilen gazeteler kâfi gelmiyor. Zarf içinde olmak üzere birkaç nüsha fazla yollanırsa bizi idare edecektir. Gazeteleri nasıl okuduğumuzu görseniz gülmekten bayılırsınız. Gazeteleri yanımıza alıyoruz, müsellah olarak kırlara çıkıyoruz. Bir tarafta ateş yakıyoruz ve o ateşin etrafına geçerek büyük bir hevesle okumaya başlıyoruz.” Bkz. Erdal Aydoğan ve İsmail Eyyüpoğlu, Bahaeddin Şakir Bey’in Bıraktığı

Vesikalara Göre İttihat ve Terakki, 1. Baskı, Ankara: Alternatif Yayınları, 2004, s. 359. 67

Temo, a.g.e., s. 15.

68 İrtem, a.g.e., s. 12. Kerim Sebati Bey Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden olup, 1327 (1911) senesi teşekkül eden Hilal-i Ahmer (Kızılay) Cemiyeti’nin Merkez-i Umumi Heyeti üyelerindendir. Hilal-i Ahmer Genel Merkezi’nin 7 Teşrîn-i Evvel 1327 (20 Ekim 1911) tarihli toplantısında, Trablusgarp’taki savaş bölgesine yaralı, hasta, asker ve halkın sağlık gereksinimlerinde yardımcı olabilmek amacıyla sağlık ekibi gönderilmesi kararı üzerine adı geçen bölgeye gitmiştir. Onun başkanlığında 6 doktor, 1 eczacı, 15 hastabakıcı ve 1 muhasebeciden oluşan heyet, Aziziye’de ilk 160 yataklı Hilal-i Ahmer hastanesini kurdu. Doktor Kerim Sebati Bey ayrıca bu dönemde Paris ve Marsilya’ya giderek Fransız hükûmetinden Cemiyetin ihtiyaçlarına binaen yardımlar toplamış, Trablusgarp’ta kaldığı müddetçe fedakârca çalışmıştır. Bkz. Seçil Karal Akgün ve Murat Uluğtekin, Hilal-i Ahmer’den Kızılay’a, Ankara: Beyda Basımevi, 2000, s. 59-61; 329. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Trabzon’dan, ismi geçen Kerim Sebati’ye, 1908 seçimlerinde mebusluğa adaylığını koymasını isteyen bir telgraf çekildiğini ve Kerim Sebati Bey’in de başta Belediye Reis Vekili Ahmed Bey Efendi olmak üzere vatandaşların teveccühüne teşekkür ederek adaylığı kabul ettiği bilgisini de Feyz gazetesinden öğrenmekteyiz. Ancak bu husus gerçekleşmemiştir. Bkz. Feyz, 21 Eylül 1324/4 Ekim 1908, No: 18, s. 3.

69 Kudret Emiroğlu, “Trabzon’da Jön Türkler”, Trabzon, 3, (1989), s. 55.

70

23

Cemiyeti’nin de çalışmaları 1902 yılından beri71

Trabzon’da Hasan Hicabi ve Sancakbeyizade Mehmed Bey tarafından yürütülüyordu.72 Yine Bahattin Şakir Bey’in bıraktığı vesikalarda İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin bir şubesinin Trabzon’da tesis edildiği,73

Eşraftan Belediye Başkanı Cemal Bey (Nemlizade) ve Hacı Bilaloğlu Osman Efendi’nin de Trabzon şubesine mensup oldukları ifade edilmektedir.74

Yukarıda değindiğimiz Bahattin Şakir Bey’in Erzincan’dan kaçırılması olayını gerçekleştirenler de bu kurulan şubenin mensupları olmalıdır. Mart 1908’de Paris merkezi tarafından Anadolu’da “şayan-ı itimat” oldukları bilinen zabitlerin listesi Manastır şubesinden istendiğinde ise Manastır, bu isimler arasında Trabzon’da Erkan-ı Harp Kolağası Asım Bey ile Askerî Rüştiye’de Mülazım Halit Efendi’ye yer vermiştir.75 Bütün bunlar Trabzon’da önemli bir İttihatçı varlığının bulunduğunu ortaya koymaktadır.76

Keyfi davranan vali ve memurların halka karşı tutumları, hükûmet dairelerindeki yolsuzlukların önlenememesi ve halkın sırtında büyük bir yük olan vergilerin yüksek olmasının tetiklediği birtakım isyanlar, Anadolu’nun birçok yerinde ortaya çıkmıştır. İttihat ve Terakki Cemiyeti de bu ayaklanmaların ortaya çıkardığı hoşnutsuzluğu, idareye yönelik isteklerine ve önlerinde engel gördükleri II. Abdülhamid’e karşı bir propaganda aracı olarak kullanmışlardır.77

Hatta İstanbul’dan Trabzon’a sürülmüş olan İttihat Terakki Cemiyeti’nin önde gelen isimlerinden İshak Bey, bu propagandalarda rolü olduğu gerekçesiyle tutuklanmış,78

Trabzon Valisi Reşad Bey görevden alınarak Konya Vilayeti’ne tayin olunmuştur.79

Trabzon’da Meşrutiyet’in ilanına doğru yaşananlar sadece bunlarla sınırlı değildir. Bahattin Şakir Bey, Paris’ten İstanbul’a yaptığı bir teftiş seyahati ve bu seyahatin gayesini

71 Emiroğlu, a.g.e., s. 201.

72 Mahmut Goloğlu, Trabzon Tarihi, Trabzon: Serander Yayınları, 2000, s. 159-161; Bu son iki ismi Kuran da belirtmektedir. Bkz. Kuran, İnkılâp Tarihimiz ve Jön Türkler, s. 272.

73 Aydoğan ve Eyyüpoğlu, a.g.e., s. 244; 256.

74 Aydoğan ve Eyyüpoğlu, a.g.e., s. 361.

75 Aydoğan ve Eyyüpoğlu, a.g.e., s. 444-445.

76

Trabzon gerçekten İttihatçı kimliğin baskın olduğu bir şehir haline gelmiştir. Ayrıca bu durum sadece 1908 öncesi ve II. Meşrutiyet Dönemi’ne özgü bir özellik olarak kalmamış, Mütareke ve Millî Mücadele Dönemi’ndeki olumsuz atmosfere rağmen Trabzon İttihatçıların en önemli etkinlik merkezlerinden birisi olmuştur. Bu konu hakkında geniş bilgi için bkz. Uğur Üçüncü, İttihatçıların Trabzon’daki Faaliyetleri, 1. Basım, Ankara: Altınpost Yayınları, 2012.

77 Tehlike arz eden bu propaganda işlerini üzerine almış ve devletin her tarafına yayılmış birçok komite üyeleri vardı. Halka vergi verdirmemek, genel bir ayaklanma için hazırlamak, askerleri ihtilâlin iyiliğine inandırarak bir kargaşa yaşandığında kendi halkına karşı savaşa girmemeleri hususlarında söz almak bunların başlıca çalışmalarıydı. Bkz. Knight, a.g.e., s. 101-102.

78 Aykut Kansu, 1908 Devrimi, 4. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları, 2006, s. 61.

79 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), İradeler Hususi (İ.HUS), Dosya no: 150, Gömlek no: 1324/Z-82, 17 Kânûn-ı Sânî1322/30 Ocak 1907. Reşad Bey’in yerine Mezahib Müdürü Ziver Bey atanmıştır. BOA,

24

ayrıntılı bir şekilde Veliaht Yusuf İzzettin Efendi’ye anlattığı bir mektupta, Cemiyetin fikirlerini aşılamak ve Meşrutiyet uğrunda çalışmak ile meşgul olduğunu, şubeler tesis edildiğini ve her şubeden evvel Trabzon şubesinin muvaffakıyetinin görüldüğünü belirtmiştir. Buna delil olarak da “Sultan Hamid’in vasıta-i zulüm ve istibdadı olan Trabzon Kumandanı Hamdi Paşa’nın” şubenin 7 numaralı ismi Depo Memuru Mülazım Naci Efendi tarafından öldürülmesini göstermiştir. Bahattin Şakir Bey’in bıraktığı vesikalar arasında bulunan ve İttihat ve Terakki Cemiyeti Trabzon şubesi tarafından çekilen telgraflara göre Mülazım Naci Efendi, 2 Mart 1323 (15 Mart 1907) Cuma günü Kumandan Hamdi Paşa’yı namaz çıkışında çenesinin sol tarafından vurarak öldürmüştür. Ardından yakalanan Naci Efendi idam edilmiş,80

Trabzon şubesi ise 7 numaralı üyesinin ailesini sahipsiz bırakmayarak yardım toplamıştır.81

Yine bu mektuplarda, Cemiyetin istibdat yanlısı olan bazı kimseleri ortadan kaldırma meselelerini görüşüp konuştukları anlaşılmaktadır. Yeni gelen valinin postanelere, konsolosluklara birçok memur tayin ettiği, eğer bu baskısını artırırsa ona da bir “dizanteri hapı” takdim edileceği, bunun delilidir.82 Ayrıca şubenin ifadesine göre, Trabzon’da oluşan İttihatçı varlığı müstebit idareyi rahatsız etmişti. Söz konusu rahatsızlık ise hafiyelerin bölgeye gönderilmesine ve dikkatlerin Trabzon üzerine yuğunlaşmasına sebep olmuştu. Ancak Trabzon’daki İttihatçı şube: “biz efkâr-ı umumiyeyi oldukça celbe muvaffak olduk. Onlar ise herkesin teveccühünü kaybettiler, nefret kazandılar. Bilmem cülus-u hürriyetten hangi deliğe saklanacaklar?” diyerek gücünü ortaya koymuş ve hafiyelerin çalışmalarını boşa çıkardıklarını anlatmak istemiştir.83 Burada vurgulanması gereken bir husus, gerçekten Meşrutiyet’in 1908 yılında ilanından sonra hafiyelerden öldürülenler olduğu84

gibi çok sayıda kötü muameleye maruz kalanların olduğudur. Ancak

80 BOA, İ. AZN, Dosya no: 72, Gömlek no: 1325/Ca-04, 6 Haziran 1323/19 Haziran 1907.

81 Bkz. Aydoğan ve Eyyüpoğlu, a.g.e., s. 353-355.

82 Trabzon şubesi dönemin vali ve kumandanına: “Ey kendinizi bir şeyler zanneden hayvanlar! Artık boynunuzda takılı duran saman torbalarını çıkarınız. Arsız çocuklar gibi bir iki cicili bicili nişana aldanıp milleti istilaya çalışan gayurları mahva kalkışmayınız. Yanlış zehaplarınızla zannettiğiniz işlerde dahil olmayarak bunları zorbalığınızla zalimane ezmeyiniz. İktidarınız varsa takdim ettiğim şu istid’anın sahibini arayıp bulunuz. Anlayınız ne kadar iktidarsız olduğunuzu ki, sizin birkaç para için aç hayvanlar gibi aradığınız ve muzır evrak dediğiniz şeyleri işte ben size rapten gönderdim. Bunların hepsini yapan benim. Gücünüz yetiyorsa beni bulunuz” sözleriyle hitap etmiştir. Görüldüğü gibi Trabzon şubesi, oldukça cesur bir şekilde, dönemin istibdat yanlısı olarak gördüğü yöneticilerine meydan okumaktadır. Bu durum Makedonya merkezli cemiyet mensuplarının kararlı ve cesur adımlarıyla da paralellik arz etmektedir. Bkz. Aydoğan ve Eyyüpoğlu, a.g.e., s. 357.

83 Bkz. Aydoğan ve Eyyüpoğlu, a.g.e., s. 356-359.

84 Örneğin Beyoğlu tarafının ünlü jurnalcilerinden olan ve sonrasında Bursa’ya sürülen Fehim Paşa halk tarafından linç edilerek öldürülmüştür. Bkz. Ahmed Emin Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim ve

25

bu cümleden yola çıkarak hafiyelere yapılanların Cemiyet ya da onun şubeleri tarafından planlandığını söylemek güçtür. Hafiyelere karşı genel bir hoşnutsuzluk olduğu, halka bıkkınlık verdikleri, baskı kurdukları bir gerçektir. Olayların bunun sonucu kendiliğinden bir tepki olarak meydana gelmiş olması daha muhtemeldir.

Trabzon vilayet merkezi, daha önce bahsedildiği üzere Jön Türkçü/İttihatçı oluşumların yaşandığı bir şehir olarak karşımıza çıkmaktadır. Çok sayıda eski düzen ya da istibdat diye adlandırılan dönemin adamlarından olan jurnalcilerin şehirde bulunması bölgenin bu oluşumda ne kadar önemli bir yeri olduğunu göstermektedir. Anadolu’nun belli yerlerinde vergi meselesinden çıkan isyanlardan85

Trabzon’un etkilenmesi, istibdat devrinin adamı olarak görülen Hamdi Paşa’nın vurulması, vali değişiklikleri bir anlamda kurulu düzenin işleyişine karşı bir tavrın da göstergesiydi. Neticede, gelişen iç ve dış olayların etkileriyle birleşen bu olumsuz hava, Jön Türk gruplarını harekete geçirmiş ve 10 Temmuz 1324 (23 Temmuz 1908) tarihinde II. Meşrutiyet ilan edilmiştir.

İlanı takip eden günlerde, Trabzon da İstanbul gibi birkaç gün belirsizlik yaşamıştır. Ancak büyük sevinç gösterileri yapılmasa da genel bir memnuniyet ortamı doğmuş,86 Meşrutiyet’in ilan edilmesinin önemi ilerleyen günlerde Trabzon’da adeta bir müjde gibi halka duyurulmuştur. Bu konuda ilan tarihine en yakın çıkmış olan Trabzon’da Meşveret gazetesinde şu hususlar üzerinde durulmuştur: “Kanun-i Esasi kabul edildi, hürriyet ilan olundu. Bundan sonra hepimiz hürüz, serbestiz, eşitiz, haklarımıza sahibiz. Kanun nazarında kimsenin kimseden farkı yok. Zengin de fakir de, Müslüman da Hristiyan da hepsi bir, hepsi kardeş, hepsi bir vatanın evladı” denilerek artık herkesin istediği gibi iş tutabileceği, mülkünü, malını, parasını, sermayesini arzusuna göre kullanabileceği, kimsenin kimseden bir korkusu, çekincesi olmayacağı, herkesin birbirine zarar vermemek, umumun rahatını, emniyetini bozmamak şartıyla dilediği gibi oturup kalkmaya, gezip dolaşmaya, çalışmaya hakkı olduğu belirtilmiştir. Bütün bunlar aynı zamanda bir devrin kapandığını da halka müjdelemektedir. O dönem için ehemmiyet verilen diğer meseleler üzerinde de durulur. Artık memurların, kanun haricine çıkamayacağı, hiç kimseye keyfi muamele yapamayacağı, kesesini doldurmak adına paralar alamayacağı belirtilir. Hükûmet hatırla, gönülle, iltimasla, rüşvetle iş göremeyecektir. Yine memur olmak için doğruluk, bilgi sahibi, ehliyet, iktidar, namus aranacaktır. Herkes yalnız kanuna tabi olacak, ona itaat

85 Geniş bilgi için bkz. Kansu, a.g.e., s. 35-95; Petrosyan, a.g.e., s. 234-241.

86

26

edecek ve her işte kanunun dediği olacaktır. Ancak bütün bunlar için yapılması gerekenler çalışmak ve el ele vermektir.87

Devlet işleyişinin düzeleceği ve halkın özgürlüğe kavuşacağı müjdesi ile birlikte halkın büyük çoğunluğu, sınırlarını çizemedikleri hürriyet kavramı etrafında her şeyin yapılabileceği düşüncesiyle hareket etmiştir. Özellikle bu kavram etrafında insanlar vergi vermek istememiş “şimdi hürriyet vardır, niçin vergi verelim” diyerek tahsildarları geri çevirmişler, bir anlamda Meşrutiyet öncesi vergi meselesi odaklı isyancı tavırlarını devam ettirmişlerdir. Diğer taraftan memurlara yönelik baskı ve tahrikler artmıştır.88

Halka zulüm yapıldığı yönünde birçok şikâyetin meydana geldiği89

ve Temmuz 1907 yılında Tahir Paşa’nın yerine Trabzon Valisi olarak atanan Ferid Paşa’nın, II. Meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre sonra halkın telgrafhanede toplanarak valinin derhal vilayetten çıkarılmasını isteyen, aksi takdirde zorla kendilerinin çıkaracaklarını bildiren telgrafları sonucu görevinden alınmış,90

yerine Mardin Mutasarrıfı Arifî Paşa atanmıştır.91 Bu görevden alınmada İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Trabzon’daki temsilcilerinin de etkisi olmuştur.92 Hükûmet ise gerekli tedbirleri almak noktasında zaaf göstermiş, yeni düzende nasıl hareket edilmesi gerektiği hususu tam olarak belirlenememiş, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin perde arkası müdahaleleri sonucu bu karışık ortam bir müddet daha devam etmiştir. Henüz Meşrutiyetin ilan edilmesiyle hayatlarında nelerin değişebileceği, nelerin yeni kazanımlar olarak ortaya çıkabileceği insanlar tarafından yeterince kavranamamış ve sınırları belirlenememiş davranışlar meydana gelmiştir. Trabzon’da valiye karşı gösterilen tepkiden başka bu şekilde bir davranışın en belirgin örneği ise Trabzon İdadîsi öğrencilerinin

87 Trabzon’da Meşveret, 19 Ağustos 1324/1 Eylül 1908, No: 1, s. 2.

88 Feyz, 29 Ağustos 1324/11 Eylül 1908, No: 8, s. 1.

89 Ferid Paşa’nın Trabzon Valiliği öncesi görev yaptığı Bitlis’ten de görevden alındığı görülmektedir. Bitlis halkı üç senedir vilayette vali olarak bulunan Ferid Paşa’nın zulmünden, eşkıyayı korumasından ve memleketlerini harabeye çevirmesinden yakınan telgraflarını hükûmete iletmişlerdir. İçlerinde Meclis İdare ve Mahkeme azaları, belediye heyeti, ulema mensubu ve vilayetin ileri gelenlerinin bulunduğu kişilerin isimlerinin bulunduğu telgraflarla valinin görevden alınmasını istemiştir. Diğer taraftan valinin takınılan bu tavır ve başkaldırılara karşı ahaliye silah kullandığı, bir komiserle, halktan bir kişiyi bizzat katlettiği ve buna karşılık adaletin sağlanmasını isteyen olayla ilgili ayrıntılı telgraflarda çekilmiştir. Bkz. BOA, Yıldız

Perakende Evrakı Mabeyn Başkitabeti (Y.PRK.BŞK), Dosya no: 77, Gömlek no: 33, 12 Haziran 1323/25

Haziran 1907; BOA, Yıldız Saderet Hususî Maruzat Evrakı (Y.A.HUS), Dosya no: 512, Gömlek no: 46, 9 Haziran 1323/22 Haziran 1907.

90 Türkgeldi, a.g.e., s. 4.

91 BOA, İradeler Dâhiliye (İ.DH), Dosya no: 1468, Gömlek no: 1326/B-67, 22 Temmuz 1324/4 Ağustos 1908.

92

27

boşalan okul müdürlüğüne kendi seçtikleri bir kişiyi atama teşebbüsünde görülmüş, sonuçta dersler bir müddet boykot edilmiş ve eğitim aksamıştır.93

Trabzon’da Meşrutiyetin ilanı memnuniyet yaratmakla birlikte 1902 yılında ortaya çıkan İttihatçı-adem-i merkeziyetçi çekişmesi, ilan sonrası kendisini hemen göstermiştir. Bu konuda Trabzon’da ilan günlerindeki ortamın ilk şahitlerinden olan Ahmet Faik Günday, Prens Sabahattin Bey’in taraftarlarından Kıbrıslı Şevket isimli birisinin İstanbul’dan Trabzon’a geldiğini, Gâvur (Hürriyet) Meydanı’nda Prens Sabahattin Bey’in siyasî görüşlerine dair uzun bir konferans verdiğini ve bu konferansın bilgisiz İttihatçıları ve bilhassa Cemiyeti temsil ettiklerini düşünen genç zabitleri sinirlendirdiğini ifade etmektedir.94 Yine Gâvur Meydanı’nda gittiği bir gazinoda bulunan kalabalığın, yaptıkları merkeziyet-adem-i merkeziyet tartışmalarında kendisine bu konuda fikirlerini sorduklarını, idarî adem-i merkeziyet lehinde konuşması sonucu, benzer bir kızgınlığa muhatap olduğunu belirtmektedir. Diğer taraftan Meşveret gazetesi sahibi Naci ile başyazarı gümrükte hamallar kâtibi Sadık Efendilerin İttihat ve Terakki’yi istismar ettiklerini ve ellerindeki gazeteyi herkesi yıldırmaya vasıta olarak kullandıklarını vurgulamıştır.95 Günday’ın üzerinde durduğu çekişmeler bir hakikattir. Benzer bir olayla aradan 4-5 yıl gibi bir süre geçmesine rağmen, Trabzon Valisi Mehmed Ali Aynî Bey de karşılaşmıştır. Buna göre Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın Trabzon temsilcileri Hicabi ve Necati Beyler kendisini evinde ziyaret etmişler, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne mensup olduklarını öne sürdükleri birçok memurun görevlerinden el çektirilmelerini isteyen bir pusulayı Vali Bey’e sunmuşlardır. Bu iki zatın kendilerinde bu cesareti görmeleri, olayın Gazi Ahmed Muhtar Paşa Hükûmetinin yer aldığı döneme tesadüf ettiği düşüncesini kuvvetlendirmektedir. Zira aradan beş ay kadar bir zaman geçmesinden sonra hükûmetin tekrar İttihat ve Terakki iktidarının eline geçtiği ve bu sefer kendisine başka birtakım memurların görevden el çektirilmesini beyan eden isteklerle, bu cemiyetin murahhası topçu binbaşılığından emekli Rıza Bey’in geldiğini ifade etmektedir.96

Örnek olaylardan açıkça anlaşıldığı üzere

93 Trabzon İdadîsi’nde yaşanan okul müdürü atama ve derslerin bir müddet işlenemez hale gelmesi olayları hakkında geniş bilgi için bkz. Kudret Emiroğlu, “1908’de Trabzon Lisesi’nde Boykot”, Trabzon, 4, (1990), s. 36-38.

94 Günday’ın anılarında yer verdiği bu konuyla ilgili Feyz gazetesinin 17 nolu nüshasında da bilgi mevcuttur.