• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: ARAP YARIMADASI VE AFRİKA’NIN DOĞU SAHİLLERİ SAHİLLERİ

1.15.5. Tarihi Olay

Bedir Savaşı, Tubûl Dağı’nın önünde cereyan etmiştir. (s.133) 1.15.6.Ulaşım Araçları

1.15.6.1.Deve

Develer yük taşıma ve ulaşım aracı olarak kullanılmaktadır. (s.170) 1.16.Mekke

1.16.1.Adlar

1.16.1.1.Kişi Adları Zeyd b. Sâbit. (s.141)

Ebû Abdullah Muhammed b. Abdurrahman. (s.143) Şeyh Celâleddîn Muhammed b. Ahmed Akşehrî. (s.143) Şeyh Danyal Acemî. (s.143)

Sultan Ebû Saîd. (s.143)

Şeyh Ebû Abdullah Züvâvî. (s.143) Şeyh Tayyâr Saâdet Harrânî. (s.143) Şeyh Şemseddîn Muhammed Şâmî. (s.143) Harun Reşid. (s.144) Zübeyde. (s.144) Hâris b. Mudâd Cürhümî.80 (s.145) Huveylid. (s.145) 80

Mudâd oğlu Hâris Cürhümî: Bu adam Câhiliye dönemi meliklerinden olup efsanevî Arap tarihinin önde gelen şahsiyetlerindendir. Mes’ûdi’nin Murûcu’z-Zeheb’de bahsettiğine göre, İslâm gelmeden önce İsrâiloğulları dalga dalga Hicaz’a; Mekke ve Yesrib çevresine yaklaşmaya başlayınca Kral Hâris derhal tedbir almış ve çetin bir savunma harbi yaparak İsrâiloğullarını hezimete uğratmıştır. Onun, kadim Cürhümoğulları içinde Mekke’nin ilk hâkimi olduğu söylenir.

97 Ebû Ca’fer Mansûr Abdullah. (s.145)

Hz. Abdullah b. Zübeyr. (s.145) Abdullah b. Ömer. (s.146) Hz. Âişe. (s.146)

Abdurrahman. (s.146) Hz. Ebûbekir Sıddık. (s.146) Ebû Muhammed İfrikî. (s.148) Ebu’l-Abbâs Endelüsî. (s.148)

Şeyh Ebû Abdullah Muhammed. (s.149)

Ebû Nümeyy b. Ebû Sa’d b. Ali b. Katâde Hasenî. (s.149) Şerif Esedüddîn Rumeyse. (s.149)

Seyfüddîn Utayfa. (s.149) Ahmed. (s.149) Sukbe. (s.149) Sind. (s.149) Mugâmıs. (s.149) Aclân. (s.149) Mübarek. (s.149) Mes’ûd. (s.149)

Necmeddîn Muhammed İbnü’l-İmam Muhyiddîn Taberî. (s.150) Şihâbeddîn. (s.151)

Bahâeddîn Taberî. (s.151)

Ebû Abdullah Muhammed. (s.151) Ebû Zeyd Abdurrahman. (s.151) Üstat Ebû Abdullah. (s.151) Kadı Necmeddîn Taberî. (s.152) Şihâbeddîn Nüveyrî. (s.152) Şihâbeddîn b. Burhân. (s.152) Şihâbeddîn Nüveyrî. (s.152) Şihâbeddîn b. Burhân. (s.152) Şihâbeddîn Ahmed b. Ali. (s.152) Muhammed b. Osman. (s.152)

98 Takıyyüddîn Mısrî. (s.152)

Zeynüddîn Taberî. (s.153)

Muhammed b. Fahd Kureşî. (s.153)

Fakih Muhammed b. Osman Hanbelî. (s.153) Muhammed b. Burhân. (s.153)

Afîfüddîn Abdullah b. Es’ad Yemenî Şâfiî (İmam Yâfî). (s.153) Necmeddîn Asfûnî. (s.153)

Şemseddîn Muhammed Halebî. (s.154) Ebûbekir Şîrâzî. (s.154)

Burhâneddîn İbrahim Mısrî. (s.154) İzzeddîn Vâsıtî. (s.154)

Ebu’l-Hasan Ali b. Rızkullah Encerî. (s.154) Ebû Nümeyy. (s.154)

Ebu’l-Abbâs Gumârî. (s.155) Ebû Ya’kûb Yusuf. (s.155)

Ebu’l-Hasan Ali b. Fergûs Tilimsânî. (s.155) Saîd Hindî. (s.155)

Emir Seyfeddîn Gadâ b. Hibetullah. (s.155) Sultan Şemseddîn Lelmiş (İletilmiş). (s.156) Nâsıreddîn. (s.156)

Sultan Celâleddîn Fîrûz Şâh. (s.156) Sultan Gıyâseddîn Balaban. (s.156)

Ebu’l-Abbâs b. Halife Ebu’r-Rebî Abbâsî. (s.156) Emir Gıyâseddîn Muhammed Abbâsî. (s.156) Emir Kabula. (s.156)

Şeyh Saîd. (s.156)

Şeyh Receb Burkuî. (s.157) Seyfeddîn Kâşif. (s.157) Sâlih İsmail b. Nâsır. (s.157) Rükneddîn Acemî. (s.157)

Kutbeddîn Temtehen (Tehemten) b. Tûrân. (s.157) Emir Makbûl Telengî. (s.157)

99 Mağripli Hasan. (s.158)

Nûreddîn b. Ali b. Melik Müeyyed. (s.161) Seyfeddîn Utayfa. (s.161)

Esedüddîn Rumeyse. (s.161)

Ebû Nümeyy b. Sa’d b. Ali Katâde. (s.161) Muhammed b. İbrahim. (s.162) Ali b. Yusuf. (s.162) Şeddâd b. Ömer. (s.162) Âmir Şerık. (s.162) Mansûr b. Ömer. (s.162) Musa Muzrık. (s.162) Abdullah b. Zübeyr. (s.163) Ebû Ca’fer Mansûr. (s.163) Mâlik b. Enes. (s.163) Argûnoğlu Ebûbekir. (s.167) Muhammed Uzbek. (s.168) Honde. (s.168)

Seyfeddîn Çoban. (s.168)

Behlevân (Pehlivan) Muhammed Havîh. (s.170) Şeyh Şihâbeddîn Kalender. (s.170)

Emirü’l-Müslimîn Ebû Yusuf. (s.170) Ebû Saîd. (s.170)

1.16.1.2.Yer Adları

Mekke: Hak Teâlâ’nın kutlu kıldığı bir şehir. (s.135)

Ten’îm: Mekke ahalisinin umreye başladığı yer burasıdır. (s.146) Becîle, Zehrân ve Gâmid: Mekke’ye komşu yörelerdir. (s.163)

Arafat: Geniş ve düz bir yer. Etrafı dağlarla çevrili. Arafat’a üç isim vermişlerdir. Birinci ismibilindiği gibi Arafat; ikinci ismi Cem’ (toplanma yeri); üçüncü ismi ise Meş’aru’l-Haram’dır (kutlu bölgenin sembolü). (s.167)

1.16.1.3.Coğrafi Yer Adları

100

Zû Tuvâ Vadisi: Hashâs’ta Muhacirlere ait mezarlığa inen vadidir. (s.145)

Kedâ Tepesi: Mekke’nin yukarı kısmındadır. Peygamberimiz Veda Hacc’ında Mekke’ye oradan girmiştir. (s.146)

Beydâ Tepesi: Mekke’nin alt tarafında iki dağ arasındadır. Peygamberimizin Veda Hacc’ında oradan çıktığı söylenir. (s.146)

Ebû Kubeys Dağı: Mekke’nin güneydoğusunda şehre en yakın dağdır. (s.146) Hirâ Dağı: Mekke’nin kuzeyinde kutsal kabul edilen bir dağdır. (s.147) Kuaykıân Dağı: Mekke’de bulunan ikinci büyük dağdır. (s.147)

Ahmer Dağı: Mekke’nin kuzeyinde bulunan bir dağdır. (s.147)

Handeme Dağı: Ecyâdü’l-Ekber ve Ecyâdü’l-Asgar diye bilinen iki geçitin arasında bir dağdır. (s.147)

Sevr Dağı: Mekke’den bir fersah uzaklıkta kutsal kabul edilen bir dağdır. (s.147)

Sukutra Adası: Ağaç zamkıyla tanınan bu ada, Yemen ile Afrika arasında yer alır.81 (s.155)

Erâk Vadisi: Kâbe yakınlarında bir vadi. (s.167)

Muhassar Vadisi: Müzdelife ve Minâ arasındaki sınırdır. (s.167) Batn- Urne: Arafat yakınlarında bir vadi. (s.167)

1.16.1.4.Hayvan Adları

At: Mekke emiri Ebû Nümeyy’in köleleri Rebî Ribâtı’na atlarla gelmişlerdir. (s.154) At: Padişah at sırtında Mekke’ye gelmiştir. (s.156)

At: Recep ayının ilk günü emir, halkın önüne at sırtında gelir. (s.161) Deve: Develerle yük taşındığından bahsedilir. (s.154)

Fil: Şehy Saîd, file bindirilerek sultanın huzuruna çıkarılmıştır. (s.156) 1.16.2.Halk Edebiyatı

1.16.2.1.Hikâyeler

Sevr Dağı İle İlgili Hikâye: Sevr Dağı Peygamberimize;

81

Sukutra Adası: “Sang du dragon” adıyla bilinen kızılağaç zamkının üretildiği bu ada gerek coğrafî konumu gerekse ticarî ünü sebebiyle Ortaçağ sonlarında kitaplarda adı sıkça geçen bir yerdir. Burası Yemen ile Afrika arasında bir adadır. Ebu’l-Fidâ’nın Mühellebî’den aktardığına göre o dönemde ada halkı Nastûrî Hıristiyanı imiş. Burası şu anda Yemen’e bağlıdır.

101

“Ey Muhammed! Bana gel, bana! Zira senden önce yetmiş peygamberi ben barındırdım!” diye seslenmiştir. Peygamberimiz, Hz. Ebûbekir ile mağaraya girince Allah’ın izniyle örümcek derhal mağaranın kapısına ağ örmüş, güvercin de yumurtlayarak oracıkta civciv çıkarmıştır. Müşrikler, iz süren biriyle mağaraya ulaştıklarında, mağaranın etrafında hiçbir ize rastlayamamışlar ve geri dönmüşlerdir. Bunun üzerine Ebûbekir Sıddık:

“Ey Allah’ın elçisi! Düşmanlar ya oradan girseydiler?” diye sorunca Peygamber Efendimiz eliyle başka bir yönü işaret ederek şöyle der:

“Biz de şuradan çıkardık.” O tarafta çıkış yokken derhal Allah’ın kudretiyle bir kapı açılmıştır. (s.147-148)

Takıyüddîn Mısrî’nin Hikâyesi:

Takıyyüddîn, Mekke’de muhtesib idi82. Kendisini ilgilendiren ilgilendirmeyen her şeye karışırdı. Bir defasında hacılardan birinin malını çalmış bir çocuk hac emirinin önüne getirilince hemen müdahale edip çocuğun elinin kesilmesini emretmiş. Emir yerine getirilmiş ve suçlu, Takıyyüddîn’den intikam almak için fırsat kollamaya başlamış. Ama Takıyyüddîn, Mekke’de emirlik yapan Rumeysa ve Utayfa’dan “haseb” aldığı için aleyhinde bir şey yapmaya cüret edemiyordu. Haseb, halkın huzurunda bir adama sarık veya serpuş verilmesi demektir. Haseb alan kişi Mekke’den çıkıp başka yere gidinceye kadar korunur; dokunulmazlık hakkına sahip olurdu. Takıyyüddîn, Mekke’de birkaç sene kaldıktan sonra başka bir şehre gitmeye karar verir, yola koyulur. Bu sırada düşmanı olan eli kesik genç, Takıyyyüddîn’e yaklaşarak fakir olduğunu söyler ve birşeyler vermesini ister. Takıyyüddîn genci azarlar ve yanından kovar. Genç, ansızın harekete geçer ve cebinden çıkardığı bir hançerle Takıyyüddîn’i orada öldürür. (s.152) Rebî Ribâtı’nın Üstünlüğüne Dair Bir Hikâye:

Mekke emiri Ebû Nümeyy’in köleleri bir gün Rebi Ribâtı’na emirin atlarıyla girerek hayvanları oranın kuyusunda suvardılar. Daha sonra ahıra girdiklerinde hayvanların sancıdan yerlerde süründüğünü, ayaklarını başlarını yere vurduklarını gördüler. Emir Nümeyy olayı duyunca hemen ribâtın kapısına gelip orada bulunan dervişlere özür beyan etti. İçlerinden birini yanına alarak hayvanların yanına gitti. Derviş eliyle

82

Muhtesib (İhtisab işiyle görevli şahıs): Pazar vs. mekânlarda gezerek umumi teftiş yapan güvenilir uzman kişiye muhtesip denir. İhtisab yahut Hisbe müessesesi, İslâmın ilk yıllarından beri varolan bir müessesedir ve umumiyetle iktisadî teftiş başlığı adı altında ele alınır.

102

hayvanların karnını ovdu. Biraz sonra hayvanlar ne kadar su aldılarsa dışarı çıkardılar, hastalıktan kurtuldular. Bu olaydan sonra hiç kimse o ribâta destursuz girmedi. (s.154) Şeyh Saîd Hindî’nin Hikâyesi:

Şeyh Saîd, Hind sultanı tarafından sevilen, sayılan, güvenilir biridir. Kırım şehrinden gelen ve sufîlerin önderlerinden olan Şeyh Receb Burkuî, padişahın adamlarına Şeyh Saîd’in sultana karşı sahtekârlık yaptığını, onu Hond-i Âlem’e göndermelerini söyleyerek iftira attı. Padişah bu olaydan haberdar oldu ve son derece saygı gösterdiği Saîd hakkında böyle münasebetsiz sözler söylediği için Şeyh Receb’e gücendi. Bu olay sonrasında padişahın Şeyh Saîd’e olan güveni daha da arttı. (s.155)

Mecnun Hasan’ın İlginç Hikâyesi:

Mecnun Hasan geceleri çok tavaf eder, bu esnada gündüz görmediği bir dervişe eşlik ederdi. Derviş bir gece Hasan’a; “Hasan! Annen senin için ağlıyor, seni görmeyi arzuluyor. Cenab-ı Hakk’ın ermiş kullarından olan anneni görmek istemez misin?” diye sordu. Hasan, annesini görmeyi istediğini ama buna gücünün yetmeyeceğini söyledi. Bir gece Allah Evi’ni tavaf ettikten sonra derviş, Hasan’a gözlerini kapatmasını ve eteğini tutmasını söyledi. Bir müddet sonra ise Hasan kendini babaevinde buldu. 15 gün kadar evinde kaldı sonra derviş onu tekrar aynı şekilde Mekke’ye getirdi. Derviş bu olup bitenleri kesinlikle kimseye anlatmamasını söyledi. 15 gün nerede olduğunu soran şeyhin ısrarlarına dayanamayan Hasan herşeyi şeyhe anlattı. Tam o sırada derviş önlerinden geçer ve Hasan, “İşte derviş bu” derken derviş, Hasan’ın ağzına vurarak; “Sus! Allah seni konuşturmasın!” deyince zavallının dili tutulup aklı gider. Mecnun Hasan gece gündüz Kâbe’nin etrafında divâne divâne dolaşıp tavaf eder. (s.158)

Recep Ayında Yapılan Umrenin Hikâyesi: Recep ayında yapılan umrenin hikâyesi şöyledir:

Abdullah b. Zübeyr, Kâbe’nin tamirinden sonra Mekkelilerle beraber Recebin 27’sinde umre yapmak için yalın ayak tümseğe83 çıkarak ihram giymiş sonra Hacûn tepesinden geçerek Muallâ Kapısı’na gitmiştir. Mekke’nin fethi gününde de Müslümanlar şehre oradan girmiştir. Abdullah b. Zübeyr’in yaptığı umre Mekkeliler nezdinde benimsenmiş, şimdiye kadar devam etmiştir. (s.163)

83

Mekkeliler, Hz. Ali’nin adıyla bilinen mescidin karşısındaki tümsekte ihrama girdikleri için bu umreye Umretü’l-Ekemiyye (Tümsek Umresi) adı verilir.

103 1.16.2.2.Rivayetler

Mekke’de görülen güvercin ve diğer kuşlar Kâbe’ye asla inmezler. Uçuş esnasında Harem-i Şerif üzerinden geçerken Kâbe’nin hizasına geldiklerinde hemen kenara saparlar. Hiçbir kuşun hasta olmadıkça bu kutlu mekânın üzerine inmediği, indiği takdirde ruhunun gittiği söylenir. Ama hastayken inerse iyileşeceğine inanılır. (s.139) Hacer-i Esved Taşı’nın Karmatîler tarafından kırıldığı rivayet ediliyor. Başka bir rivayete göre ise, Karmatî olmayan biri tarafından topuzla kırılmıştır.84 (s.139)

Hz. Ebûbekir’in evinin karşısındaki duvarda mübarek bir taş gömülü. Bir tarafı dışarı çıkık; halk ona selâm verir. Bu taşın Peygamber Efendimize selâm verdiği anlatılır: Bir gün Peygamberimiz, Hz. Ebûbekir’in evine gelir, Ebûbekir yoktur. Resûlallah seslenince taş dile gelerek;

“Ebûbekir burada yoktur, ey Allah’ın elçisi!” diye cevap verir. (s.144)

Mekke Kabristanı’nın girişinde sağ tarafta harap bir mescit görülüyor. Cinlerin Peygamber Efendimiz’e burada biat ettiği anlatılır. (s.145)

Beydâ Tepesi’nde yol üzerinde bir taş kümesi görülür. Yoldan her geçen, orayı taşlar. Buranın Ebû Leheb ile odun taşıyan eşi Ümmü Cemîl’in mezarı olduğu söylenir. (s.146) Mekke’ye bir mil uzaklıkta bir mescit bulunur; karşısında yol üzerine oturak gibi bir taş konulmuştur. Peygamberimizin umre dönüşü dinlenmek için oraya oturduğu rivayet edilir. Halk uğur ve bereket için bu taşı öper. (s.146)

Bir rivayete göre Sebîr Dağı da Hirâ Dağı gibi Peygamber Efendimizin ayakları altında titremiştir. (s.147)

Hirâ Dağı’ndaki mağarayı ziyarete gelip uğur ve bereket için Peygamber’in girdiği kapıdan girmeye çalışan kimseler olur. Bazıları girebilir ama bazıları giremez. Mekkelilerin rivayetine göre helâl süt emmişler girer, haramzâdeler ise giremez. (s.148) Rivayete göre Peygamberimiz Becîle, Zehrân, Gâmid ve diğer kabileleri övmüş;

“Onlara namaz kılmayı öğretiniz! Onlar da size Allah’a nasıl yalvarılacağını öğretsin!” diye buyurmuştur. (s.164)

84

Karmatî Baskını: 317 h./ 929 m. Karmatîler isyan çıkararak Kâbe’ye hucüm ettiler ve Hacer-i Esved’i kırdılar; tetkik amacıyla onu alıp götürdüler. Çünkü o taşta insanları çeken mıknatısvarî bir güç olduğuna inanıyorlardı.

104 1.16.2.3.Rüya

İbn Battûta, Mekke’de Muzafferiyye Medresesi’nde kaldığı zamanlar Peygamberimizi rüyasında gördüğünü anlatmıştır. (s.151)

1.16.2.5.Şiir

Hâris b. Mudâd Cürhümî’nin Mekke Kabristanı’nı anlattığı bir dörtlüğe yer verilmiştir. (s.145)

1.16.3.Dayanışma, Yardımlaşma ve Eğitim Kurumları 1.16.3.1.Yardımlaşma

Mekke halkı fakirlere, çaresizlere yardım elini uzatmakta herkesi geçerler. Biri düğün ziyafeti düzenlese yoksullardan, Mekke’de kalan biçarelerden, dervişlerden başlayarak tüm muhtaçları çağırır, iyi muamelede bulunur, en güzel yemekleri sunar. (s.149)

Anası babası olmayan, yalnız kalan küçük yetimler çarşıda oturur, her birinin yanında bir küfe bulunur. Orada küfeye “miktel” diyorlar. Halktan biri çarşıya inip sebze, meyve, tahıl gibi erzaklar alınca bunları çocuklara verir. Çocuklar da bu eşyaları müşterilerin evlerine götürür ve “fülüs” (küçük para, kuruş) türünden belirli bir ücret alır. Ancak bu âdette hiçbir yetimin emanete hıyanet ettiği görülmemiştir. (s.150)

Mekke’de bulunan bilginlerden İzzeddîn Vâsıtî, zengin olduğu için her sene memleketinden yığın yığın malla gelerek tahıl ve hurma satın alır, fakir fukaraya dağıtırdı. (s.154)

Abdullah b. Zübeyr, Recep ayının ilk günü bir sürü hayvan kurban eder ve yoksullara yedirir. (s.163)

1.16.3.2.Dinî Eğitim Yapıları

Muzafferiyye Medresesi: Mekke’de yer alır. (s.151) 1.16.3.3.Zekât, Hayır İşleri

Sultan Ebû Saîd zamanında Irak’tan fakir fukaraya dağıtmak üzere gönderilen sadakalar, Şeyh Danyal Acemî’ye gelirdi. (s.143)

Abdullah b. Zübeyr, umre yaptığı gün bir sürü hayvan kurban etmiş ve bu kurbanı yoksullara yedirmiştir. (s.163)

105

Mekke ahalisi, Kutlu Mabed’in müdavimlerine ve yoksullarına sadaka dağıtırlardı. Hattâ oturup Kâbe’yi seyre dalanlara da yaklaşıp sadaka verirlerdi. (s.169)

728 yılında Mekke’de o kadar çok sadaka verildi ki, altının değeri düştü. (s.169) 1.16.4.Hayatın Dönüm Noktalarıyla İlgili Gelenek ve Görenekler

1.16.4.1.Evlenme

Bir düğün âdeti olan, düğünde yemek verme geleneğini burada görüyoruz. (s.149) 1.16.5.Halk Bilgisi

1.16.5.1.Halk Hekimliği

Tenbûl, fevfel ve nevre yaprakları, çiğnenince ağza hoş koku veren, diş etlerini sağlamlaştıran, safrayı ve balgamı gideren, hazmı kolaylaştıran bitki türleridir. (s.156) 1.16.6.Bayramlar, Törenler, Kutlamalar

1.16.6.1.Dinî Bayramlar

Bayram sabahı yapılan bayram namazı ve bayramlaşma geleneğinin ardından mezar ziyaretinde bulunma âdetinin de yapıldığını görüyoruz. (s.166)

1.16.6.2.Şenlik

Şeyh Saîd Hindî, Hind sultanının payitahtına gittiğinde bir karşılama töreni tertip edilmiştir. Şeyh, bir file bindirildi ve filin ayakları altına ipek kumaş serildi. Daha sonra âdet gereğince kubbelere asılan, etrafa döşenen, filin ayağının altına serilen bütün kıymetli kumaşlar tekrar sultana iade edilmez, çalgıcılara şerbet sunan hizmetkârlara ve diğer yardımcılara verilirdi. Padişah sefer dönünce de yine aynı böyle şenlik tertip edilirdi. (s.157)

1.16.6.3.Kutlama

Recebin ilk günü Mekkelilerin bayramı olduğundan o gün insanlar en güzel elbiselerini giyerler ve bu günü çeşitli etkinliklerle kutlarlar. (s.162)

1.16.7.İnanışlar

Mekke’de görülen güvercin ve diğer kuşlar Kâbe’ye asla inmezler. Uçuş esnasında Harem-i Şerif üzerinden geçerken Kâbe’nin hizasına geldiklerinde hemen kenara

106

saparlar. Hiçbir kuşun hasta olmadıkça bu kutlu mekânın üzerine inmediği, indiği takdirde ruhunun gittiği söylenir. Ama hastayken inerse iyileşeceğine inanılır. (s.139) Mekke’de bulunan Altın Oluk’un altında yapılan duaların kabul edildiğine inanılır. (s.139)

Halkın anlattığına göre, Zemzem Kuyusu’nun suyu her Cuma gecesi artarmış. (s.141) Hacer-i Esved Taşı’nı öpen kimsesin ağzında hoş bir tat meydana gelir; kendini oradan ayırmak istemezmiş. (s.140)

Mekke’de, yaşadığı bir olay sonucu aklını yitiren Mecnun Hasan adında biri vardır. Mekkeliler, Hasan’ın bir dükkâna uğradığında oranın kârında bir artış olduğuna, ne zaman çarşıya inse alım satım işlerinde bolluk meydana geldiğine inanırlardı. (s.159) Becîle, Zehrân ve Gâmid halkı, kendi yörelerindeki ürünü Mekke’ye getirmezlerse kıtlıkla karşılaşacaklarına ve hayvanlarını kaybedeceklerine inanırlardı. Mekke’ye erzak götürmeyi ihmal etmezlerse yurtlarına bereket yağar, sürüleri çoğalırdı. (s.163)

Güneş batmadan önce Mekke’ye varmak için acele etmek doğru değildir. Bundan kaçınılmalıdır. (s.167)

1.16.8.Müzik Kültürü